- 465 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
ÜLKEMDE MÜLTECİYİM
ÜLKEMDE MÜLTECİYİM.
Hayatın bu yüzüyle de karşılaştım. Birçok insan aynı durumda, ama farkında-bilincinde değiller. Ne yazık?
Evime yakın bir sokak mı deyim? Cadde mi deyim? Bilmiyorum. İşte, ikisinin arası, upuzun bir yerde, ben de stand açıyorum.
Yıllardır, kaldığım kurumda, engelli gençlerin ve kendimin, üretimlerimizi satmıştım, hep gönüllü olarak. Kermeslerde, görevliydim sürekli. Onurla-gururla, çok severek yapmıştım satışları. Alışığım standlara. Bir de, Alanyum deneyimim var.
Ama bu kez, hiç sevmiyorum yaptığım işi. Ben evrenselim. Katı ve tutucu değilim hiç. Burada her şey, turistlere yönelik. Birkaç liralık satış için, yapmadığımız şaklabanlık kalmıyor.
Onların dilini de konuşmak zorundayız. Tamam, hepimiz başkalarına hizmet ediyoruz, bir biçim de. Toplumsal yaşamın kurallarından birisi bu. Ama öyle bir ortam ve hava oluşuyor ki… Sanki onlar bu ülkenin sahibi, bizler de mülteci-köleleriz. Üstelik, mülteci haklarına bile sahip değiliz.
Konuk olarak ağırlamak başka. Biz zaten, misafirperver bir milletiz. Bu çok güzel. Ama hayatını kazanmak için, onlardan para koparmaya çalışmak, acı geliyor bana. Hem de çok acı.
Satmak istediğin malzemeyi beğendirmeye çalışmak. Bir sürü dil dökmek. Bana da gelsinler diye beklemek. Bakmadan geçip gidenlere seslenmek. Ve onların yüzündeki-bakışlarındaki küçümsemede ezilmek. Çok, çok kötü.
Neden bu işi yapmak zorunda bırakılıyoruz? Benim garip insanım, birçok şeyin farkında değil. Kazanmak zorunda olduğu para önemli. Çaresiz bırakılmış. Bu yolu bulmuş.
İlginç ve komik olan bir şey de, hemen hemen herkesin aynı ya da çok benzer şeyleri satması. Böylece: Hem kendi kazanamıyor. Hem de arkadaşının-komşusunun ekmeğine engel oluyor. Güler misin? Ağlar mısın? Herkes, farklı şeyler yapsa? Daha çok kazanırlar.
Ben, ilk olanakta, stand işini bırakacağım. Başka işler araştırıyorum. Dilerim olur. Sessizce oturuyorum masamda. Sadece, gülümseyerek bakıyorum. Bazıları, almasalar da, gülümsememe karşılık veriyor. Bazıları da, kendiliğinden geliyor masama. Kibar ve sakin, iletişim kuruyorum. Biraz İngilizcem var. İşaretlerle filan anlaşıyoruz.
Bakalım ne olacak? Bu işi sevmiyorum. Kendimi, dilenci ya da dilimin varmadığı, bir şey gibi duyumsuyorum. Umarım, zorunlu kalmam. Bu duyguları sevmiyorum. Ülkem gitme!!!!!!!!!!!!!!
Nilgün ACAR 19. 06. 2010 ALANYA-EVİM.