- 817 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
BABA OCAĞI
Büyük şehirleri birbirine bağlayan yolun üzerindeki ilçedeki caddedeydi baba ocağım. Hoş; şimdi de aynı yerde ya…
Gaz lâmbaları, gramofon, akülü radyolar, odun sobaları; samanlığı, içinde bir tek inek bulunan ahırıyla, beşyüz metrekare bahçeye sırtını dayamış toprak damlı kerpiç evin barındırdığı merkeziyet teşkil ettiği baba ocağı. ‘Hayat’ denilen, kışın çamaşır yıkamak, her zaman saç üzerinde yufka, katmer yapmak için kullanılan bir sundurma avlunun bir köşesinde. Odun kaçakçılarının ormancının takibinden kolay kurtulması için yapılmış geniş vorda kapı. Alelacele indirilip kıyılan meşe gövdeleri. ‘Çat kapı’ misafirler. Gemici feneri eşliğinde gece misafirlikleri; tatlı uykular.
Cadde boyu akasya ağaçları. Akasya ağaçlarının gölgesinde akşam yemeği için bulgur ayıklayan, işleme işleyen, kış için yün eğiren, çorap, kazak ören, çeneleri bir türlü durmayan, o gece ana-babalarının çimip-çimmediğini biz oyun oynamakta olan çocukları çağırıp soran yaşlı, genç kadınlar ve onlara kulak misafiri olan genç kızlar.
Gözlerden ırak, ev sahibesinin olmadığı bir avluda biz dört-beş yaşlarındaki bozulmadıklar, ‘pırtıcılık’* la başlayıp bakkalcılık, doktorculuk, evcilikle devam eden oyunlarla birlikte cinselliğimizi tanıma teşebbüslerimiz…
Akşam ezanıyla birlikte ellerinde yağlıklarına** sarılmış turfanda kavun-karpuz, üzüm ya da ağzından iple bağlı, parmağa takılmış balıkla gelen babalarımız.. Bacalardan dağılan haşhaş yağı kokusu arasında baba-çocuk koklaşmalarının ardından evlerimize dağılmalarımız…
Babamın, canım babamın içimizde sofra adabına uymayanları gülümseyerek uyarışı ve bir büyüğümüzü biz kural bilmeyenlere örnek göstermesi.
Daha sonra elektrik, sadece ablamın uzanabileceği yere monte edilmiş rafıf üzerinde radyo, Bir türlü yanmasını bilmeyen(!) lânetler okunmuş kömür sobası, avluya yapılmış kiremitlerin örttüğü tuğla ev ve yok olan vorda kapı. Zile basıp gelen misafirler.
İlgi alanı hayli geniş olan Rüştiye mezunu, İnhisar Müdürlüğü’nden, kasada beş kuruş fazla çıktığı için soruşturma geçirince istifa eden babamın, canım babamın arı kovanlarının başına giderken başıma bir korumalık geçirip beni de kovanlarının başına dikmesi ve arı bakımını öğretmeye kalkması. Bu arada balın, arı kovanları önünde sıralı karıklardaki semizotu, salatalık, maydanoz ve başka sebzelerin faydalarını anlatması..
Bir testerenin, bir planyanın, bir keser ya da çekicin nasıl kullanılacağı..
On iki dönüm bağımızın budanması sırasında geçen yıldan kalma dalların nereden budanması gerektiği..
Arap harfleriyle yazdığı kitabında kullandığı mürekkebin asırlar boyu kalıcı olması için nasıl hazırlanması gerektiği ve benim Arap harflerini öğrenmemin ileride çok işime yarayacağını; ilk imza denemelerime eşlik ettiği..
Liseye başladığım yıl ona sormadan, yıllardır terziliğimizi yapan Pandıoğlu İsmail’i bırakıp Efe Hüsnü’ye ayda bir elbise ısmarladığımı söz konusu etmeden parasını ödediği, her giydiğim elbise sonu bana çaktırmadan gururla beni seyrettiği..
Liseyi bitirir bitirmez sadece güzelliğini gördüğüm kızla evlenmeme karşı çıkmalarına rağmen ilçede hâlâ unutulmadık anlı-şanlı düğün yaparak evlendirdikleri; benim evlendikten bir ay sonra kendilerini terk edip, kaynanamın evine içgüveysi olarak gittiğimin acısını ve torunlarına anamla birlikte hasret öldüklerini çok sonra, benim çocuklarım da büyüyüp, aile oldukları zaman ancak anlayabildim.
Ah babam, canım babam!
Kimbilir benimle ilgili ne hayallerin vardı. Senin, anamın manevî beklentilerini asla anlayamadım. Bayramlarda bile kapınızı çalmadım. Allahım affetmez ama lütfen sizler affedin!
Ah canım anam!
“Baba ocağınız Gâvurcu evlerinin gölgesinde kaldı,” diyerek, her dairesi 198 metrekare olan o altı kat apartmanı dikmeyecektin babaocağımıza. Babamdan hiçbir esinti göremiyorum ben. O apartmanın temelleri altına tüm çocukluğumu gömdün. Artık sılam bile diyemez oldum oralara. Ne komşularımız kalmış, ne akasyalar ne de arkadaşlar..
Babam, canım babam!
Seni gülümseterek yaşlandıramadım. Kokumu, yürüyüşümü, sesimi senden kaçırdım. Hele hele torunlarını..
N’olur affet.
Affet babam.
Sana dualar gönderiyorum; mekanın mutlaka Cennettir ama hasret kaldığın kokular hâlâ burada ve biliyorum hâlâ hasretsin.
Affet!
Affet canım babam…
--------------------------------------------------------------------------------
* pırtı: manifatura
** yağlık: büyük mendil
Yüksel ÖNAÇAN