- 558 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Nefsin Tutkuları Korkunç ve Azgındır!
Yüce Allah, dünyadaki imtihanın bir gereği olarak, insanın içinde her an teyakkuzda bulunmasını gerektiren çok ciddi, saptırıcı bir tehlike yaratmıştır. Bu tehlike, adeta her zaman doğruyu gösteren bir pusula olan vicdanının aksine, onu sürekli kötülüklere yönelten, şeytanla birlikte olan ve iyiliğini istemeyen nefsinin fücurudur. Kuran’da bu gerçek şöyle bildirilir:
Nefse ve ona ’bir düzen içinde biçim verene’, sonra ona fücurunu (sınır tanımaz günah ve kötülüğünü) ve ondan sakınmayı ilham edene (andolsun). Onu arındırıp-temizleyen gerçekten felah bulmuştur. Ve onu örtüp-saran da elbette yıkıma uğramıştır. (Şems Suresi, 7-10)
İnanan insan, Allah’tan bir nimet olarak nefsinin bu kötü yanının ve vicdanının farkındadır; vicdanına uyduğunda Rabbimiz’e, nefsinin bencil tutkularına uyduğunda ise şeytana itaat etmiş olacağının bilincindedir. Bencil isteklerinde sınır tanımayan nefis, kendisine sunulan şeylerin kaybolup gideceğini bildiği için asla tatmin olmaz. Ancak Allah’ın ruhundan üflediği mümin, doyumsuz nefsini değil ruhunu besler.
"Ben nefsimi temize çıkaramam. Çünkü gerçekten nefis, -Rabbimin kendisini esirgediği dışında- var gücüyle kötülüğü emredendir. Şüphesiz, benim Rabbim, bağışlayandır, esirgeyendir" (Yusuf Suresi, 53)
Ayette haber verildiği üzere, var gücüyle kötülüğe yönelten bu tehlikeye karşı insanın sürekli olarak dikkatli davranması gerekmektedir. Kişi eğer onu ‘örtüp sararsa’, sonunda yıkıma uğrayacağının bilincinde olarak yaşamalıdır. Çünkü nefsin hevesleri, korkunç ve azgındır; insanı bataklığa iter.
Yüce Allah’ın sonsuz merhametinin bir delili olarak kendisine ilham ettiği vicdanın sesine kulak veren insan ise, her an doğruya ve Rabbimiz’in hoşnutluğunu kazanmaya yönelir. Kolay olan da budur.
Yüce Rabbimiz insanın nefsini sonuna kadar sınamaktadır. Yaşadığı her nefsani zorluğun ardından Allah kolaylık vaat etmektedir. Yüce Allah mümin için herşeyin güzelini ve kolayını yaratmaktadır. İnsan ise nefsinin tutkularına uyarak zorlaştırmaktadır.
İnsan, nefsinin kendisine emredeceği kötülüklere karşı hep uyanık olmalıdır. Çünkü, "... Nefisler ’kıskançlığa ve bencil tutkulara’ hazır kılınmıştır." (Nisa Suresi, 128) ayetiyle de haber verildiği gibi insanın kurtuluşu, kendisini kıskançlığa, bencilliğe, isyana ve şirke yönelten nefsinden sakınmasına bağlıdır. Rabbimiz bir ayetinde bu gerçeği şöyle bildirir: Kim Rabbinin makamından korkar ve nefsi heva (istek ve tutkular) dan sakındırırsa, artık şüphesiz cennet, (onun için) bir barınma yeridir. (Naziat Suresi, 40-41)
Kalbin tatmin bulması, nefsin hevasını gözeterek yararsız ve dünyevi amaçlara yönelmekle değil, yalnızca Yüce Allah’a sığınmakla mümkün olur. İnsan Allah’a kul olmak için yaratılmıştır ve O’nun zikrinden başka hiçbir şey ona huzur vermez. Bunun için nefsi arındırmak gerekir. İnsan her an teyakkuz halinde olduğunda arınıp temizlenmesi mümkün olacak ve kendisini cennete hazırlayacaktır.
İşte tatmin bulmuş bir kalp, ancak dünya hayatından vazgeçmiş, nefsini ezmiş, onun her türlü pisliğinden sıyrılmış ve arınmış olan samimi müminin kalbidir. …Sen, yalnızca gayb ile Rablerinden ’içleri titreyerek-korkmakta’ olanları ve dosdoğru namazı kılanları uyarırsın. Kim temizlenip-arınırsa, artık o, kendi nefsi için temizlenip-arınmıştır. Sonunda dönüş Allah’adır. (Fatır Suresi, 18)