- 13169 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
OSMANLI DEVLETİN'DE PAZARCILIK
OSMANLI DEVLETİN’DE PAZAR GELENEĞİ
Pazar geleneği sadece Osmanlı Devleti’yle alakalı olmayıp Osmanlı Devleti öncesinde gerek Türk İslam medeniyetlerinde gerekse diğer gayrimüslim devletlerde de olan bir çeşit ticaret merkezidir. Pazarın kelime tanımına bakacak olursak esnafların bir sokak boyunca sağlı sollu olarak tezgah açtıkları yerdir. Osmanlı Devleti’nde ise esas itibariyle pazar ve pazarın amacı bir şehir bir kasaba, köy vb. yerlerde bulunan ahalinin isteklerine birtakım gereksinimlerini giyim, gıda gibi, karşılamak amacıyla kurulan ticari merkezlerdir. Bu yerlerde tezgah açanlar genel olarak yetiştirdikleri ürünü satmaktadırlar. Ayrıca pazarda sattığı ürüne göre satıcıların ayrı isimleri olmuştur. Bunlara örnek olarak saatçiler, yağlıkçılar, tornacılar, abacılar, arpacılar, sırmacılar, zahireciler, devatçılar, köseleciler, zerzavatçılar, eskiciler gibi isimlerle anılırlardı. Bu kişiler pazar esnaflarıydılar bunların temel geçim kaynağı pazarcılıktır. Bu kişiler devlet tarafından belirlenen yerlere giderler ve tezgah açarlar açtıkları bu tezgahlar için de Osmanlı Devleti’ne vergi öderlerdi. Bu vergiler pazarların yapısına büyüklüğüne göre değişirdi genellikle küçük halk kitlesine hitap eden pazar yerlerinde devlet 20 akça ile 50 akça arasında vergi almaktaydı. Örnek verecek olursak XVI. yüzyılda İçel, Hamid, Kara hisar-ı Sahib, Kütahya, Aydın ve Menteşede kurulan haftalık pazarlardan alınan vergiler şu şekildedir: Kasaba da merkez cami ve bir zaviye pazarlarda iş yapan esnaflardan yarımşar akçe alırlarmış böylece bu bölgelerdeki vergi işlemi yapılmış oluyormuş saydığımız bu şehirler dışarısında da ayrı şekillerde uygulanmaktadır.
Osmanlı Devleti’nde de günümüzde olduğu gibi pazarlar yol boyu kurulur ve genellikle kuruldukları günün ya da kuruldukları bölgenin isimlerini alırlardı. Örneğin salı günü kurulan pazar için günümüzde de olduğu gibi salı pazarı denilmiş cuma günü kurulan pazar içinde cuma pazarı denilmiştir. Bunun haricinde kurulduğu kasaba semtte etkili olmuştur. Bunlardan ilk akla geleni ise günümüzde de dilden dile dolaşan Bor pazarıdır Niğde şehrimizin bir kasabası olan Bor’dan ismini almıştır.
OSMANLI DEVLETİ’NDEKİ EN BAZI PAZARLAR VE DENETİMLERİ
YABUNLU PAZARI
Osmanlı Devleti daha kurulmadan önce Anadolu’nun geniş coğrafyasının da hüküm süren Büyük Selçuklu Devleti’nde de fuar, panayır ve pazar kurulmaktaydı. Bunlardan en önemlisi sürekli bahsi geçecek olan yabunlu pazarıdır. Bu pazara yabunlu pazarı denilmesinin nedeni kurulan pazara yabancılarında katılmasından dolayıdır. Selçuklu pazarı (fuarı) olan yabunlu pazarı milletlerarası bir pazardı. Bu pazar bahar aylarında kurulur. Yaklaşık kırk gün kadar kurulu kalırdı. Burada doğulu tüccarın getirdiği malları batılı tüccarlar, batılıların kini ise doğulu tüccarlar satın alırdı. Kuzeyden gelenlerinkini güneyliler; güneylilerinkini kuzeyli tüccarlar satın alırlardı. Bu pazarda genelde değiş tokuş olurdu ve pazarda Türk ve Rum köleleri buğday, arpa, at, katır, atlas, yün, ipek kumaşlar, elbiseler, kunduz deniz köpeği kürkleri ve diğer cinsteki hayvan kürkleri alınıp satılmaktaydı. Yani bu gün aklımıza ne geliyorsa o günde aynı şekilde bu pazarda yok yoktu. Bu pazarın en önemli özelliği alınan malın asla geri verilmemesiydi. Bu pazara özellikle Kıpçaklar tarafından köleler getirilmektedir. Bu köleler Eyyubiler’in hassa ordusunun bir kısmını oluşturmuşlardır.
Bu pazarın kurulduğu yere bakacak olursak bugün Kayseri’nin 100 kilometre doğusunda bulunan pazar Ören olarak bilinen bölgeye kurulurdu. Bu pazarın geçmişi tâ XIII. Yüzyılın sonlarına kadar dayanmaktadır. Kurulduğu yer itibariyle ticaret kervanlarının geçiş güzergahında olduğundan dolayı tarihsel açıdan bir pazar olarak önem taşımaktadır.
KONYA TAHIL PAZARI
Günümüzde olduğu gibi Konya gerek coğrafi yapısı gerekse jeopolitik konumu iklim şartlarından dolayı tarımsal üretime buğday, yulaf, çavdar, arpa gibi temel gıda besininin yetişebildiği binlerce dönüm araziye sahiptir. Bu sebep den dolayı Konya Selçuklularda olsun Osmanlı Devleti’nde olsun tahıl üretimi açısından vazgeçilmez bir şehir olmuş ve buğday, yulaf, arpa ve çavdar alımı için mükemmel bir pazar olmuştur. Aslında Konya diğer şehirler gibi küçük olmadığı ve tahıl ürünlerinden başka bir şeyinde bu kadar rahat yetişmemesinden dolayı tahıl konusunda merkezi bir yer olmuş ve çok daha ucuza tüketiciye ürün sunulmasını sağlamıştır. Konya pazarında sadece köylüler tüccarlar değil, vakıflar da ürünler bulundurabilmişler ve ellerindeki ürünleri kolayca satmışlardır.
NARH SİSTEMİ
Osmanlı Devleti’nde satıcıdan ziyade alıcı korunmak istenmiştir. Bundan dolayı da üreticinin pazarda sattığı ürünlerin eşit miktarda fiyatları olmuştur. Bu fiyatlara narh denilmektedir. Osmanlı Devleti’nde fiyatlarda günümüzdeki gibi anlık değişmeler bu sayede engellenmiştir. Narhı açıklayacak olursak, satışa sunulan malın üreticiden alış fiyatı üzerine %10, %20 bazen de %30 kadar faiz koyularak hem üretici hem de tüketici düşünülmüş ve oy birliğiyle ürünün satış fiyatı belirlenmiştir. Aslında gerçek itibariyle fiyat belirleme hakkı loncalarda olmuş olsa da fiyatın değerini devlet belirlemiştir. Pazarda elmanın, buğdayın, pirincin, fiyatına kadar her şeyi devlet belirlemiştir. Böylece hem esnaf birbiriyle rekabet ortamına girmemiş hem de halk istediği ürünü daha fazla para ödemeden almıştır.
İHTİSAP
Osmanlı Devleti’nin de kullanmış olduğu eski bir İslam geleneğidir. İslam dini halkı haksızlıktan korumayı emreden bir dindir bundan dolayı da gerek Ortadoğu devletleri gerekse Osmanlı Devleti halkı her türlü haksızlıktan korumak istemiştir. Bunun için de ihtisapı uygulamaktan kesinlikle çekinmemiştir . İhtisapa şöyle bir değinecek olursak kuran-ı kerim İslam cemaatinin menfaati için siyasi otoritenin, genel olarak kabul edilen toplumsal ölçü ve yasakları faal olarak desteklemesini buyurmuştur. İşte bu buyuru dini hukukun hisbe ya da ihtisap başlığı altında toplanmış bölümünü oluşturmuştur. Bunları uygulamak halifenin görevlerinden biri olmuştur, yani malların kalitesinin denetlenmesi sahtekarlık yolsuzluk var mı, bu gibi olayların denetlenmesi işi ihtisap sayesinde yapılırdı.
Osmanlı Devleti’nde ihtisapa bakacak olursak, Osmanlı Devleti de ihtisap kurallarını titizlikle uygulamıştır. Loncalar bağlı oldukları ihtisap yasalarını her yeni sultan tahta çıkınca tekrar gözden geçirirler ve ona göre davranırlardı. Devlette pazarlarda bütün tartı ve ölçüleri teftiş ederdi bu teftiş işini yapan kişiye ise muhtesip denirdi. Bu yasaların uygulanmasını ve çarşı pazarda belli bir düzenin sağlanmasının devletin otoritesini hissettiren kişidir. Bugünkü manada zabıta diyebiliriz. Muhtesip bu yasaların uygulanmasını sağlamak için çarşı ve pazarları sürekli dolaşır. Tartıda hile yapanları, bozuk mal satanları, fiyatlara uymayanları yani yasakları çiğneyenleri yöre kadısının huzuruna çıkartır ve kadının kararıyla falaka, kırbaç veya para cezasına çarptırılırdı.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.