VALİ ALİ HAYDAR ÖNER’LE GEÇMİŞ ZAMANIMIZ
Bekir YALÇINKAYA
2006 Aralığı’nın ikinci haftasıydı. Sincan’daki hemşehrilerini biraraya getirerek hem sosyal manâda bir dayanışmayı sağlamak, hem de illerinin valileriyle bir Yaren Günü’nü birlikte yaşamak gayesiyle Çankırılılar bir gün düzenlemişlerdi. Henüz faaliyetin başlamadığı ve Sincan Belediye Kültür salonunda teşrifatın sürdüğü esnalarda, ilçe yerel basınından sadece biz, Çankırı Valisi Sayın Ali Haydar Öner, Sincan Belediye Başkanı Hasan Altın ve İlçe Emniyet Müdürü Fahrettin Şen gibi protokol mensublarıyla günübirlik bir sohbete dalmıştık. Derken söz döndü dolaştı Vali Öner ile Çankırı üstüne söyleşiye gelince biz O’na malûm soruları sormaya başlamış, Öner de malûm cevabları artırarak bizi bilgilendirme yoluna gitmişti.
Neticede; Çankırılı Yaren Ağası dostumuz Necati Ülker’in Çan Saati sitesinde sonradan yer verdiği ve de bir hayli gündem husûle getiren köşe yazımızın ana materyallerini Öner’den dinlemiş ve Genel Yayın Yönetmenliği’ni yürüttüğüm Yeni Güç gazetemizde neşretmiştim..
Yayınlanan yazım üzerine Sayın Vali’m bizi telefonla arayarak gösterdiğimiz hassasiyet adına hem şahsımızı kutlamış, hem de Çankırı’ya davet etmişti. Sayın Öner ile bize, Çankırı’da buluşmak nasib olmadı, ama internet ortamında köşe yazımızı menfi-müsbet bularak hoş ve nahoş tenkid sahibi bir hayli Çankırılı dostlarımızla buluşmuştuk. Bu buluşmanın da teferruatları aşağıda aynen kayda alınmıştır.
Bu hadisenin üzerinden birkaç yıl geçtikten sonra Çankırı Valimiz Ali Haydar Öner’in memleketim ISPARTA’ya yine aynı görevle gittiğini öğrendim. Allah (CC) nasib eder de bir sıla-yı raim’imiz olursa mutlaka Sayın ÖNER’i ziyaret edeceğim.
Şimdi.. bizim istek noktamızdaki önemli husus, Öner’in de; o geçmişte kalan muhabbet faslının Çankırılı camiaya nasıl yandığını görebilmek adına bizim bu yazımızın müsebbib olduğu kısımları bir ziyaret etmesidir..
Sayın ISPARTA Vali’m Ali Haydar ÖNERr’e selâm ve dualarımla sözü önce Yaren Ağası Necati ÜLKER’e, sonra da memleketleri adına birbirleriyle istişare eden Çankırılılar’a bırakıyorum..
NECATİ ÜLKER’DEN: “YAREN VE ÇANKIRI VALİSİ”
Bu gün Sincan’daki Çankırılılar Derneği’ne gittiğimde masada Sincan’ın yerel gazetelerinden birini gördüm. Öylesine bakıyorken, gençlerden birisi: “YARANAĞAM bak şurada ÇANKIRI’yı ve Yaran Şöleni’ni yazıyor” diye gösterdi. Hemen soluksuz okudum. Yaptıklarımızdan gurur duyarak iyi ki bu şöleni yapmışız diye düşündüm. Gazeteyi yanıma alarak birkaç kez daha okudum. Özetleyerek siteye taşısam bir dolu eksiklik olacağını düşünerek sitemize gururla aynısını yazmayı hedefledim. Evvelâ gazeteyi tanıtayım; YENİ GÜÇ Haftalık Bağımsız Siyasi Gazete’dir. Sincan (tirajı hayli yüksek olan gazete) 15 Aralık 2006 tarihlidir. Köşe yazarı Sayın Bekir YALÇINKAYA aynı zamanda gazetenin Genel Koordinatörü, Köşesinin ismi: MÜHÜRDAR, mail: [email protected]
Yazarın yazısını beğendiğim için sizlerle paylaşmak adına aynen yayınlıyorum;
İKİ HAİN VEKİL YERİNE BİZE BİR VATANSEVER VALİ YETER
“YARENLER dediğiniz de akla ilk gelen ve Yarenlik kültürünün merkezi olan Çankırı hemşerileri birliği, SİNCAN’da ortaya koydukları ananevi faaliyetleriyle bana göre hem çok güzel bir birlik mesajı verdiler, hem de ÇANKIRI’dan gelen önemli misafirlerin SİNCAN protokolüyle tanışmalarına vesile oldular.
SİNCAN Belediye Eğitim Kültür Binası’ndaki YARENLER Günü’ne en erken gelen basın mensubuydum. Belediye Kültür Merkezi’nin misafir lobisinde Emniyet Müdürümüz Fahrettin ŞEN ve bir hayli SİNCAN’lı ile ÇANKIRI’lı elit tabaka arasında ÇANKIRI Valimiz Ali HAYDAR ÖNER de vardı ve Sayın ÖNER’İ bize tanıştıran Emrullah ESEN oldu. Derken BBP Sincan İlçe Başkanı Mustafa Koçak ile Belediye Başkanı’mız Hasan ALTIN da teşrif ettiler. Elbette katılım bu kadarla sınırlı kalmayacaktı. Ama zamanın müsaitsizliği dolayısıyla erken ayrılsam da yerel basın mensubu olarak Sayın vali ÖNER’e dedim ki: “YARENLER KÜLTÜRÜNÜN MERKEZİ ÇANKIRI İLE İLGİLİ GÖRÜŞLERİNİZİ ALABİLİR MİYİZ?”
ÇANKIRI Valimiz, Başkan Hasan ALTIN’a dönüp cevaben; “belediye başkanınız birkaç dakikada SİNCAN’ı ve hizmetlerini anlatabilir mi? Ben ÇANKIRI’yı birkaç dakikaya nasıl sığdırayım?” dedi.
Tabi biz de içten içe; “eyvah!” dedik.. “Valimiz konuşmayacak…” Öyle olmadı. YAREN KÜLTÜRÜ’nü ve ÇANKIRI GELENEKLERİ’ni bir güzel anlattı. “Sanırım bitti” derken sanayisini gündeme taşıdı. Türkiye’de Kayseri, Adapazarı, Denizli ve İzmit gibi, bu alandaki ekol iller arasında sanayi bakımından ÇANKIRI’nın 7. sırada bulunduğuna dikkat çekti. 4584 Sayılı Yasa’nın kapsamındaki 1. Organize Sanayi Bölgesi’nin kapasite artışı göstermesinden patates üretimine, seracılıktan meyveciliğe değin ekonomiyi ve istihdamı ilgilendiren potansiyele işaret etti.
ÇANKIRI’nın pirinç üretiminde Türkiye kapasitesinin %11’ini teşkil ettiğini, Ilgaz’ın; bizimde ta 1967’li yıllarda ihtisas alanımız olan ticaret ve turizm meslek eğitimli okullardan yetişen elemanlarla Türkiye turizmine kazandırıldığını da Sayın ÖNER’den öğrendik. ÖNER’e göre yüksek öğrenimde bir fakülte, üç üniversite kazanmış Çankırılı’ların medeni ve çalışkan insan portresi çizmemesi, kültürel seviyesini yükseltmemesi mümkün görünmüyordu. Sağlıklı insanların, özellikle gençlerin boksta dereceler almaya başladığı Çankırı’da Sayın ÖNER anlattığına göre bedensel engellilerin bile dünya 2.cisi gelmesi elbette başarıya işaret eder.
ILGAZ Kastamonu’nun mu? Çankırı’nın mı? En net cevabı Sayın vali verdi: “ILGAZ’IN bir kısmı Kastamonu topraklarında olsa da ILGAZ, ÇANKIRI’ya ait bir ilçedir. Başta zannettik ki valimiz “birkaç dakikada Hasan ALTIN bütün hizmetlerini anlatabilir mi” derken, birkaç öz cümle kullanıp ”ÇANKIRI BUDUR” diyecek. Sonra da biz, çok beğendiği SİNCAN’ı da, Hasan ALTIN’la ilgili görüşlerini de alırız düşüncesindeydik. Böyle olmadı, tarihi eserlerin manevi cihazlanma merkezlerinde elden geçirilip ecdada karşı müteşekkir duygularıyla donatıldığını da anlattı. ORTAN İlçesi’nde Orhaneli’ndeki termik santralın üç katı oran da, üç adet 200 Megawattlık bir termik santralın hayata geçirildiğini de.. Neler neler anlatmadı ki yeni yeni misafirler geldikçe kalktı tokalaştı, oturdu selâm aldı, selâm verdi, ama konuşmalarına ara vermedi. Ve ALTIN’a da sıra gelmedi..
Esasen bu tür konular bir takım seminer veya konferanslarla hemşehrilere anlatılacak düzeydeki önemli konulardır. SİNCAN’ı ziyaret eden bir validen böylesine iç açıcı ekonomik, sosyal, kültürel, tarih ve turizme dayalı sözler duymak, artık ülke olarak AB kıskacında da olsak, İMF baskısında da olsak, Hıristiyan Kulübü’nün tarihimizi inkâr çemberinde de olsak, ihtiyaç duyduğumuz gelişmeyi yakaladığımızı gösterir. Sayın ÖNER’in duyguları, SİNCAN’daki ÇANKIRI’lılar adına bizim de paylaşmayı istediğimiz duygulardır. Bu hafta HOLLANDA’da siyasi ikbal uğruna, milletvekili seçilebilmek için vatanını satan ve Ermeni sözde soykırımını kabul ettiklerini söyleyerek Hollanda Parlamentosu’na giren Nebahat ALBAYRAK ve Saadet KARABULUT isimli iki Türk kadını(!)’na öfkemi sağacaktım. O öfke yazımı erteledim. Böylece bana öyle geldi ki iki haine kalem ve fikir masraf etmek, Sayın Vali Ali Haydar ÖNER’in tarif ettiği ÇANKIRI’dan haslet, gelenek, ekonomik güç, tarihi değerlere ehemmiyet, YARENLER arası hoşgörü, ilme, fenne, turizme, enerjiye, adab-ı muaşerete açılan kapılardan milli tasarruf sağlamak daha eftaldi ve milli şuura da, milli gurura da yakışırdı. Nitekim bu yazı öyle oldu.. iyi ki Sayın valim, SİNCAN’a geldiniz ve’de safalar getirdiniz. Yoksa bize yine, Haçlı oyunları arasında kapkara bir hafta yaşamak kalacaktı.”
Sayın Bekir YALÇINKAYA beyefendiye valimizin konuşmalarını kamuoyuna çok güzel anlatımla dile getirdiğinden bir ÇANKIRI SEVDALISI YARANA GÖNÜL VEREN BİR YARANAĞA OLARAK SİNCAN’da ikâmet eden SİNCAN’ımızla da gurur duyan 40 bin ÇANKIRI’lıdan birisiyim. Size canı gönülden şükranlarımı iletiyor, elinize sağlık diyor, nice böyle güzelliklerde görüşmek arzusu ile ALLAH’a emanet olunuz. Saygılarımla. YARAN Necati ÜLKER/SİNCAN-ANKARA (25/02/2006)
BU YAZI ÜZERİNE SİTE ÇAN SAATİ’NE GELEN MESAJLAR
“Yaran ağalardaki bu vali belediye başkanları sevgileri bir başka âlemdir benim gözümde. Aşağı yukarı hepsinde bir valiler hayranlığı gözükür. Valiler de genellikle bu sevgiyi iyi kullanırlar. Nitekim bana anlatılan bir olayda sayın valimiz Ali Haydar Bey bir yaren ve dernek yöneticileri kabulünde fırsatı değerlendirmeyi düşünmüş olacak ki lâfı 30-40’lı (tek parti dönemi) yıllardaki Çankırı’daki kadın kıyafetlerine getirmiş ve bir fotoğraf ortaya çıkararak (eksterm bir örnek) o yıllarda kadınların başlarını bağlamadıklarını ve kendince gayet madern olduklarını beyan etmiş ve şimdiki Çankırılı kadın kıyafetlerinden şikâyetci olmuş. Vali ya her konuda görüş beyanı yetkisi var ona göre Çankırılı kadınlarda kendi görüşü doğrultusunda giyinip kuşanmalı. Bunları söyleyince bizim anlı şanlı yarenlerden çıt yok, bunlar geleneklerimizi yaşatmakla öğünürler ya. Vali beyin yetkisinde olmayan bu müdahalesi önemli değildir. Onlar için, varsa yoksa yaren geleneğinin devam etmesi. Valilikten üç beş kuruş koparttılar mı gerisi önemli değil, varsın bacılarının, eşlerinin kıyafetini vali bey tartışsın. Bu olayı dinleyince 30-40’lı yıllardaki Yaren Ağalar ve Başağalar geldi gözümün önüne. Tahmin ediyorum ki o yıllarda valiler kadınlarımızın kıyafeti konusunda bu şekilde bir konuşma yapmış olsalardı yaren ağalar hemen müdahale ederler, en azından o mekânı terk ederlerdi, ucunda hapis yatmak da olsa. Nerde o yarenler, nerde o başağalar. Çankırı’dan rahat araçlarla 200 km ötedeki Sinca’na gidip hükümetlerin yaptığı hizmetleri bir vali anlatırsa yaran ağalarımızın gözünde asrın en büyük olayı olup çıkar hemencecik./Ali TAŞ (18/04/2006)
Sayın Ali Bey! Çankırı tarihinde biliyoruz ki Sayın valimiz kadar aktif, çalışkan vali sayımız azdır. Ben İstanbul’da yaşıyorum. Kimseye de diyet borcum yok.Yağ çekmemi gerektirecek bir beklentim de yok. Ama lütfen gerçeği görün. Münferit bir olay için bir ilin çalışkan valisini karalamayın. Daha sonra valimiz çok ararız. Selam ve sevgilerimle/TOZVAR (11/02/2006)
Tozvar rümuzu ile yazan kardeşim. Önce iyi niyetiniz için size teşekkür ederim. Gerçekten samimi bir duygu ile yazdığınız ortada. Ancak kimseyi karalamak gibi bir niyetim asla söz konusu olamaz. Ayrıca sayın valimizle en ufak bir husumetim yoktur. Valilerin bir yere atanmalarının sebebi o yöreye hizmet etmek, çalışmaktır ve devletimizi en iyi şekilde temsil etmektir. Ama bu işleri yaparken o yöre insanlarının gelenek ve göreneklerine, inançlarına gereken özeni göstermekte zorundadırlar, Bu husus nasıl başbakanların, cumhurbaşkanların görevi ise valilerin de öncelikli görevleri arasındadır.Yöneticilerimiz bina, baraj, hava alanı, kara yolu, demir yolu yapabilirler. Bu işler büyük işlerdir, ama gönül yapmak insanları yüceltmek bana göre en büyük görevdir. Bu talihsiz konuşma sizin için bir önem arzetmeyebilir. Ama banim gibi muhafazakar görüşe sahip insanlar için bir azaptır, tıpkı diğer muhafazakar insanlar gibi. Demokrasi ve hukuk devleti bu yüzden çağdaş bir yönetim biçimidir. Bugün gelişmiş hiç bir ülkede bırakın valileri, devlet başkanları bile vatandaşlarının kılık kıyafetini, inancını sorgulamaz. Aksi takdirde her siyasal görüş sahipleri ve kamuoyu tarafından büyük tepki alır ve bu kişi hemen görevini bırakır veya topumdan özür diler. Bu oturmuş geleneklerden dolayı o ülkeler ülkemizi her sahada kat kat geride bırakıp ilerlemişlerdir, ama bizde halâ, anayasamızda ve kanunlarımızda kişilerin özgürlüğü garanti altına alınmış ise de demokrasiyi ve hürriyeti içine sindirilemeyenler tarafından bu hak sık sık ihlâl edilir.Yazımı fazla uzatmak istemiyorum. Bu hususta gerçekten üzgünüm, değerli kardeşim. Çankırı’da görev yapmış ve başarılı olmuş bir çok valimiz de vardır. Bunlardan ilk aklıma gelen sayın Mustafa Karaer’dir. Şimdi rahatsız olduğunu duyduğum bu valimiz kısa süren görevi esnasında şehrimize büyük hizmetler yapmış, aynı zamanda halkımızla çok güzel diyaloglar kurarak halâ unutulamamıştır. Değerli kardeşim karalama ithamınız dışında yorumunuz için size teşekkür ederim. Selâmlar/Ali TAŞ (18/04/2006)
Bizde bir şey hastalık hâlini aldı. Ne hikmetse devlet bürokrasisinden manevi destek almak ya da bürokratla aynı resim karesinde durmak bir marifettir.
Fakat aynı marifeti de bürokratı karalamak isteyenler gösterirler.
Halbuki bürokrat aldığı eğitimi devlet memurluğuna yönlendiren ve bir gelir elde ederek hayatını idame ettirmek, ihtiyaçlarını karşılamak, çoluk çocuğunun iaşesi ve eğitimi ile ilgilenmek ister. Tıpkı sizin, bizim gibi.
Ülkemizdeki bütün bürokratların bir bordrosu ve onların bu hizmetlerinden ötürü tayin edilen maaş kademeleri vardır. Ve tıpkı siz ve bizler gibi devlet bütçesine konan harcama kalemlerinden kendilerine dönen miktarın karşılığını hizmet olarak vermek isteyeceklerdir.
Aldıklarının karşılığını, hattâ idealistçe fazladan vermek çok normaldir. Yan gelip yatmak ise nankörlüktür.
Çankırı Valisi, akşam evine gittiğinde; "bugün dünden daha hizmet verdim" diyebiliyorsa, hizmet sunuyor demektir.
Peki, sadece hizmet sunmak yeterli mi?
Elbette değil.
En önemli şey ise; hizmet erbabı, toplumla çelişmemelidir.
Çankırı Valisi toplumla çelişiyor mu?
Evet. Bazen!/Serdar SERTOĞLU (19/09/2006)
Evet, bazıları vali beye hoşnut görünmek ister, bazıları da bir yerlere gelmek (müdür olmak vb) siyasilere. Kardeşim herkes haddini bilsin. Şimdiye kadar yapılmayan bir şey daha var, bu vali yapmış diyorlar. Eldıvan’daki Murad-ı Veli Hazretleri’nin türbesini tanıtmak için elinden geleni yapmış. ALLAH razı olsun. Bana göre sağcıymış, solcuymuş, bilmem neymiş anlamam. Çankırı için ne yapıyor, ne yaptırıyor, ona bakarım. Bir de şunu bilmek gerekli; karşımızdaki bir vali. Valimizin kişisel görüşü doğrultusunda beyanat vermesi veya karşılaştırma yapması kadar normal bir şey olamaz. Tartıştığımız konu çok yanlış. "Toplumla çelişme" cümlesini yadırgadım.Vali bey toplumla aynı görüşte olmak zorunda değil ki, Özgür bir ülkedeyiz, isteyen istediği gibi düşünür, taşınır.. Önemli olan toplumun kutsallarıyla ters düşmemesi, valimiz bunu da yapmamış. Daha ne ?/Salih ERGEZEN (28/11/2006)
Sayın Ali TAŞ, bir ilin vali ve belediye başkanı o ilin malûmlarınız mülkî amirleridir. Birisi tayinle, bir diğeri seçimle o kutsal makamlara gelmişlerdir. Her ikisinin de hizmetleri o ilin kalkınması ve orada yaşayan insanlara nasıl güzel hizmetler sunabilme çabasında olurlar. Benim de bir YARAN olarak her ikisinden de şahsi bir beklentim yoktur. Ancak konu ilimiz ÇANKIRI olduğunda, oradaki yapılan her güzel projede alkış tutmak, yapılanlardan dolayı, bir ÇANKIRI sevdalısı ve YARAN’a gönül veren kişi olarak, gururla anlatmamın nasıl bir yanlışı olabilir? Nitekim yazılan yazıyı da, çok tecrübeli bir gazeteci yapmış. Ben de gururla siteye taşıdım. Hatasız kul olmaz!.. Şöyle bir hata var diye yapılan güzel işleri de kamu oyu ile paylaşmayalım mı? Her şey de önce insanız, gelişmeleri hoşgörü ortamında değerlendirsek ne kaybederiz? Sayın valim Ali Haydar ÖNER Bey SİNCAN’a geldi, bizleri onurlandırdı ve ÇANKIRIMIZ ’daki gelişmeleri, harika bir sunumla, doyurucu bir şekilde, izah etti. Bu güzelliği ÇANKIRI’lı olmayan bir gazeteci görebiliyor, Sayın Vali’mizi köşe yazısıyla onurlandırabiliyorsa, bizlerin bu gelişmeden gurur duyması kadar önemli ne olabilir? Her yazılanda hata aramak haksızlık değil mi? Saygılarımla. YARAN Necati ÜLKER/SİNCAN-ANKARA (25/02/2006)
Necati Bey, yazdığım yorumda şahsınız ve yazınız hedef alınmamıştır, Maksadım sizin de malûmunuz olduğu üzere son zamanlarda tartışma konusu olan yaren geleneğine başka bir açıdan bakmaktı. Valilik ve belediye başkanlığı makamlarına en az sizin kadar saygım vardır. Ancak her kurumun olduğu gibi valilerin ve belediye başkanlarının yetkileri kanunlar ve yönetmeliklerle belirlenmiştir, Bu sınırların içerisinde hizmet verdiklerinde hiç kimse bu kurumları eleştiremez ve kınayamaz. Bu durum vatandaşlar için de geçerlidir. Kişilerin davranış ve kılık kıyafetleri anayasa ve kanunlar tarafından güvence altına alınmıştır. Bu ihlâlleri önlemek en başta valilerin görevleri arasındadır. Sayın valimize inancından veya düşüncesinden dolayı bir sorgulama olduğu takdirde şüpheniz olmasın ki siz yarenlerden önce ben karşı çıkarım ve valimizi savunurum. Necati Bey sizden özellikle rica ediyorum, benim yaptığım yorumu valimizi öven değerli yazara lûtfen iletin ve cevabını burada tekrar yayınlayın. Tahmin ediyorum ki değerli yazarımız bana hak verecektir. Çankırı’daki gelenek ve göreneklerin temsil edilmesi siz yarenlerin tekelinde değildir. Her Çankırılı gelenek ve göreneklerini temsil etmekle görevlidir. Üzülerek ifade etmek isterim ki sizinde içinde bulunduğunuz yaren dernekleri yarenliği temsil etmekte sınıfta kalmışlardır. Sizler yarenlik geleneğinin içini boşaltıp folklorik bir hüviyete büründürdünüz. Bu konuda o kadar çok şey yazabilirim ki ama çok sevdiğim yaren geleneğinin zarara uğramasını istemediğim için yazmayacağım. Sadece şunu belirtmeliyim ki sizlerin aşırıya kaçan valiler ve belediye başkanları sevgisinin altında bu yaren geleneğini folklorik hüviyete büründürmeniz yatar. Çankırı yareni yüz yıllardır vardı, bundan sonrada olacaktır. Bu kutsal geleneğimiz valilerin övgüsü ile başlamadı ve bitmeyecektir de. Değerli Çan Saati okurları! Yorumuma son verirken hepinize en derin saygılarımı sunuyor ve sağlıcakla kalın diyorum./Ali TAŞ (18/04/2006)
Necati Bey yazıda çok haklısınız./hu-kalem (30/01/2006)
Sevgili Ali Taş, sizi seven ve sayan bir arkadaşınım. Bunu siz de biliyorsunuz. Bir çok konudaki eleştirileriniz sadece sizin özgür düşüncelerini yansıtır. Bu görüşleriniz genelin görüşleri olamaz. Size katılan da olur, katılmayan da. Söz yarandan ve yaran kültüründen açılınca sizin son yorumunuzdaki ’yaran sınıfta kalmıştır’ ifadeniz çok yanlış. Hele yaranla ilgili çok yazacak şeyim var deyip de yazmamak daha da yanlış. Dahası yaranda yalnız folklorik kısmı kaldı derken konuya çok uzak olduğun belli. Çünkü folklör kelime anlamı olarak HALK BİLİMİ’ni ifade eder. Dolayısıyla bu tanımınıza açıklık getirmek istedim. Sizin folklörikten kastınız halkoyunu sanırım. Keza sizin küçümsediğiniz bu halkoyunları bir halkın çok çeşitli kültür olgusunu da içinde barındırır. Örnek: bizim geleneksel oyunlarımızın genel ismi yelpüktür, yani rüzgâr. Bizim insanımız rüzgârdan etkilenip yeller gibi eser gibi oynarlar. Oyunlarımızın bazıları hüzünü, aşkı,sevinci (fatmam,imaret v.b) anlatırken Genç Osman türküsü ve oyunu da zaferi, savaşı anlatır. Öte yandan Türmen Kızı (Kürdün Kızı) hayvancılıkla geçinen ve günlük yaşantıyı dile getiren güzel bir oyundur. Sevgili Ali’cim bu örnekleri daha da çoğaltabilirim.
Evet kültür içinde tartışıp görüş alışverişleri yapılabilir. Ancak bu tür tartışmalar halk bilimciler ve konuya vakıf kişilerce yapılmalı. Eğer bu konuda bilgi ve tecrübeniz varsa lütfen bildiğiniz ne varsa bizimle paylaşın. Şu anda devam eden yaran ocaklarına veya dernek toplantılarımıza katılabilirsiniz. Böylelikle eleştirileriniz hem havada kalmamış olur, hem de vereceğiniz bilgilerde biz yaranlara ışık tutmuş olursunuz. Saygılarımla./& nbsp; Necdet TUNÇKAFA (29/08/2006)
Sayın Necdet Tunçkafa, öncelikle yazdığım yorumları anlama çapınız ve kabiliyetinizden dolayı sizi tebrik ederim, ayrıca halkoyunlarını küçümsediğimi yorumlarımdan çıkartıp tesbit etmenizde takdire şayandır. Necdet Bey, karşılıklı saygımıza güvenerek sizden ufak bir istirhamım olacak. Öözellikle yaren konusundaki açıklamalarınızı (buna TV’lerde dahil) camianızda bulunan gerçekten bu hususta ihtisaslaşmış büyüklerinize bırakırsanız memnun olacağımı belirtmek isterim. Ama halk oyunları konusunda uzman olduğunuzu araştırmalarımdan öğrenmiş bulunuyorum bu konuda katkılarınızın devamını diliyorum. Saygılarımla/Ali TAŞ (18/04/2006)
Sevgili Ali Taş, öncelikle konunun ikili yazışma konumuna girmesini istemiyorum. Ben yalnızca sizin “Yaren dernekleri yarenliği temsil etmekte sınıfta kalmıştır” sözünüze açıklık getirmek istedim. Görünen odur ki sizin de anlama çapınız takdire şayandır. Gelelim yaran konusuna. Bu konunyu büyüklerime bırakmamı istiyorsun, ama siz de ahkâm kesmekten kendinizi alamıyorsunuz. Ayrıca hakkımda yaptığınız araştırmayı eksik yapmışsınız. Biraz daha gayret etseydiniz ; yaran konusunda da söz sahibi olduğumu görecektiniz.
Sevgili Ali Taş, meseleyi kişiselleştirmek istemiyorum. Zaten kişi meselelerinin de burası yeri değil. Senin de bu yorumları yaparken art niyetli olmadığını biliyorum. Asıl mesele kültürümüzün zarar görmemesi. Bütün Çankırı halkının meselesidir. zarardan korumamızın yolu da bilgi ve becerilerimizi paylaşmaktır. Eğer yaran hakkında paylaşacağınız herhangi bir bilgi ve beceri varsa lütfen paylaşalım. Saygılarımla
NOT: e postana ayrıca bu konu hakkında görüş alışverişinde bulunmak için bir kahvemi içmeye davet etmiştim. Ancak postana bakmamışsın sanırım. Davetim halâ geçerlidir./necdet (29/08/2006)
Sayın YARAN AĞAM
“YAREN VE ÇANKIRI VALİSİ” başlıklı yazınızı ve Sincan da yayınlanan, Yeni Güç Haftalık Bağımsız Siyasi Gazetesi’nin Köşe Yazarı ve aynı zamanda gazetenin Genel Koordinatörü olan, Sayın Bekir YALÇINKAYA’nın Sayın Valimiz ile “ayaküstü” yaptığı röportajı okuduk.
Sayın Valimizden mi, yoksa Sayın Gazeteciden mi kaynaklanıyor bilemiyorum. Söz konusu söyleşide gerek maddi hatalar (3 Üniversite gibi), gerekse “ayaküstü” verilen beyanat da çelişkiler var. Aşağıda sizin yazınızdan madde madde alıntılar yaptım ve karşılık olarak sorularım oldu. Bunlara cevap verebilirsek, konu aydınlanacak.
Alıntı-1: Tabi bizde içten içe “eyvah!” dedik…”Valimiz konuşmayacak…” öyle olmadı. YAREN kültürünü ve ÇANKIRI geleneklerini bir güzel anlattı.
Soru-1: Sayın Yaren Ağam; Yaran Araştırmaları için hazırlanan kitaplarda, araştırmalarda dedesi, babası ve kendisi üç kuşak resimlerle belgelenmiş bir Çankırılı olarak yaren kültürünü ve Çankırı kültürünü ben tam bilemiyorum. Hattâ bu konuya gönül vermiş kişi olarak sizin de eksikleriniz vardır sanırım.
Öz Çankırılı’nın bilmediği yaren kültürünü ve Çankırı geleneklerini bir vali nasıl “bir güzel anlatabilir”?
Alıntı-2: Türkiye’de Kayseri, Adapazarı, Denizli ve İzmit gibi, bu alandaki ekol iller arasında sanayi bakımından ÇANKIRI’nın 7. sırada bulunduğuna dikkat çekti.
4584 sayılı yasa’nın kapsamındaki 1. Organize Sanayi Bölgesi’nin kapasite artışı göstermesinden patates üretimine, seracılıktan meyveciliğe değin ekonomiyi ve istihdamı ilgilendiren potansiyele işaret etti.
Soru-2: Sanayi Bakımından; Kayseri, Adapazarı, İzmit ve 7. sırada Çankırı. Allah aşkına Yaren ağam buna “kargalar bile güler” Çankırı da işsizlik diz boyu.
Alıntı-3: ÇANKIRI’NIN pirinç üretiminde Türkiye kapasitesinin%11’ini teşkil ettiğini,
Soru-3: Madem pirinç üretiminde Türkiye kapasitesinin %11’i Kızılırmak’tan elde ediliyor da; Kızılırmak’lılar geçtiğimiz Yaz neden yollara döküldü, eylem yaptı? Neden? Bu hemşehrilerimizin sorunları ile neden ilgilenilmedi?
Alıntı-4: ÖNER’e göre yüksek öğrenimde bir fakülte, üç üniversite kazanmış Çankırılı’ların medeni ve çalışkan insan portresi çizmemesi, kültürel seviyesini yükseltmemesi mümkün görünmüyordu. Sağlıklı insanların, özellikle gençlerin boksta dereceler almaya başladığı Çankırı’da Sayın ÖNER anlattığına göre bedensel engellilerin bile Dünya 2.si gelmesi elbette başarıya işaret eder.
Soru-4: Biz bir üniversite için 20 (yazı ile YİRMİ) yıldır bekliyoruz. Üç üniversitemiz olmuş haberimiz yok. Bu lâfları yazanlar, söyleyenler bizle dalga mı geçiyor?
“Çankırılıların medeni ve çalışkan insan portresi çizmemesi, kültürel seviyesini yükseltmemesi mümkün görünmüyordu. Sağlıklı insanların, özellikle gençlerin boksta dereceler almaya başladığı Çankırı’da Sayın ÖNER anlattığına göre bedensel engellilerin bile dünya 2.si gelmesi elbette başarıya işaret eder.” Sayın Yaren Ağam bizim Balkan Boks Şampiyonu Arif Doğru’dan başka boks şampiyonumuz oldu mu? Alıntı yaptığım bu iki cümlede ne denilmek isteniyor? Bedensel engellimiz şampiyon, sağlıklımız yok.’ Ne diyeyim; Allah bunlara sağlık versin.
Son olarak; “Uzak çağların yakın kenti” Çankırı’nın dürüst, namuslu, vatanına, milletine bağlı insanlarının saf, temiz duyguları ile kimse; ama kimse, kendi geleceği ve çıkarı için oynamasın. Vebali büyük olur. Çankırılı’lığımızdan ve Yaran adabından gelen saf kuru nezaketimizi kimse yanlış anlamasın. Sayın Yaran ağam siz de, biz de “papyonluları da, pipoluları da gördük.” Saygılar bizden/İbrahim ZENCİRCİ (25/12/2005)
Sayın Ali TAŞ, çeşitli cevabi yazılarınızda Sayın Çankırı Valisi Ali Haydar ÖNER’in kadınların giysileri üzerinde yaptığınız yorum tamamen size aittir ve saygıyı gerektirir. Ancak Sayın Vali’ye her konuda yaran temsilcilerinin suskun kalması ve sınıfta kalması deyimleriyle siz de eleştirdiğiniz insanlarla aynı kategoriye girmiş olmuyor musunuz? Konuştuğunuz konu farklı, üzerinden yorum yaptığınız cemiyet, yani yaran meclisi konusu farklı.
Ayrıca eleştirilerde bulunurken ki bunun içerisinde kendi babam olan Necati ÜLKER de söz konusudur. Televizyon ekranında yaren meclislerini gördüğünde hangi yaren ocağı olursa olsun gözlerinden yaş süzülen, bu konuda yapılan birçok bilimsel araştırma ve yayınları inceleyen ve zaman zaman çocukluğundan günümüze gelmiş yaren örf adet ve gelenekleriyle yetişen ve bizleri bilgilendiren bir babanın evlâdı olarak, yaptığınız yorumların hassasiyetle irdelenerek yapılması gerektiği inancındayım. Eleştirmek için yazmayınız. Eleştirdiğiniz konuyu irdeleyerek ve bilerek yazınız. Eleştirdiğiniz konu Anya, anlattığınız konu Konya’dır. Saygılarımla./Sevinç ÜLKER (19/03/2007)
Sevinç Hanım, gösterdiğiniz hassasiyete saygı duyduğumu belirtmek isterim. Babanız Necati Ülker’i sizin kadar olmasa da sever ve sayarım. Bu düşüncemi birçok kere yazdığımı hatırlıyorum. Burada da kendisini hedef almadığımı zaten yazmıştım. Yarenlik sadece ocak yakıp oyunlar çıkartmak değildir. Yarenlik dik durma, başta dini inançlarımız olmak üzere Türk örf ve adetlerini yaşatma ve savunmaktır. Bu anlamda yarenlerin sayın Vali karşısındaki pısırıklığına vurgu yaptım. Bu görüşümü dile getirmek için fırsat kollarken tesadüfen Necati Bey’in yazısı rast geldi. Babanızı yakînen tanımasam da davranışları, ahlâkı ile örnek bir yaren olduğunu bilirim, Bu vesile ile sayın Ülker’e tekrar saygılarımı sunar, ayrıca sizi bu onurlu çıkışınızdan dolayı tebrik ederim. Bir yarenin kızı da böyle olmalı idi zaten./Ali TAŞ (18/04/2006)
Cevabınız için teşekkür ederim Ali Bey . (Yalnız kısa bir düzeltme: bir yarenin oğlu diyecektiniz galiba.) Saygılar/Sevinç ÜLKER (19/03/2006)
Sevinç Bey, gerçekten özür dilerim. Lütfen mazur görün, yazınıza üzülmüştüm. Bu beni hataya götürdü. Size ve Necati Bey’e selâmlarımı iletirim./Ali TAŞ (18/04/2006)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.