- 4028 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Bir Mektup Yaz
Başlığa bakınca birçok kişi, sevgiliye yazılan, ayrılığı anlatan, hüzün dolu satırlardan oluşan bir mektup okuyacağını zannedecek biliyorum. İşin aslı o değil.
Geçenlerde çatı arasına çıkmıştım. Hani bizde adettir, bir sürü eski eşyamızı, öteberimizi atmaya kıyamayız. Evimizin, o odasına bu odasına koyarız ama eninde sonunda o eşya çatı arasındaki yerini alır.
Dedim ya, çatı arasındaydım. Bir şeyler arıyordum ki bir kutu ayağıma çarptı. İçinde Üniversitede okuduğum kitaplarımı buldum. Açtım kutuyu ama biraz zor oldu. Sıkı sıkıya sarmış sarmalamışım. Onları karıştırırken Üniversitedeki anılarım bir bir gözlerimin önünden geçti. Birkaç dakika da olsa o günlere geri döndüm. Ama asıl mesele o değil…(Üniversite anılarımı daha sonra anlatacağım)
Asıl mesele, kutuda bir poşetin içerisinde sıkı sıkıya bağlanmış, özenle yerleştirilmiş bir tutam mektup buldum. Sevgilime, kuzenime anneme, askerlik görevini yapan mahalledeki bir abiye yazdığım mektupların cevapları… Bir o kadar da tebrik kartı, çeşit çeşit…Muğla, Marmaris, Gökova manzaraları, kalpli, çiçekli, sevgi şiirleri resimli bir sürü kart…
Eskiden ne mektuplar yazardık değil mi? Yazdınız tabi, hem de ne mektuplar… Mektup yazmak ve kart atmak hayatımızın bir parçası idi. Hatırladınız değil mi o günleri…
Ben çok ama çok önem verirdim. Çok zevk aldığım, çok sevdiğim bir şeydi.
Bir mektup arkadaşım vardı, İngiltere’de…O yıllar pek modaydı yabancı bir ülkeden mektup arkadaşlığı edinmek. İngilizce sözlüğü alırsınız yanınıza, başlarsınız yazmaya. İngilizce bilen bir ablaya abiye veya İngilizce öğretmeninize kontrol ettirir ve postalarsınız. Cevap gelirse de sizden havalısı yoktur. Muhtemelen zarfın içerisinde arkadaşınızın fotoğrafı da vardır. Öyle havalara girersiniz ki…
Açtım poşeti karıştırıyorum… En çok sevgilimden gelmiş, hem de kaç tane… Kağıt da afilli hani.. Kalp resimleri var köşelerde, kağıdın rengi biraz pembe ağırlıklı. Kenarlara doğru koyulaşıyor ortaya doğru beyaz. Uzun yıllardır kimseden duymadığım, birçoğumuzun unuttuğu ne güzel ne anlamlı ve duygulu kelimeler, cümleler. Yanlış anlamayın sevgililikten falan değil. Tabi ki onun da etkisi var ama telefonda veya yüz yüze anlatılamayanlar yazarak ne güzel ifade ediliyormuş.
Askerdeki bir abiye yazmışım, askerden anneme yazmışım, gurbetteki bir aile dostumuza ve daha bir çok kişiye…Ne güzel anılar ne güzel bir poşet elimdeki…
Bir de kartları buldum, bayram kartları veya başka bir deyişle bayram tebrik kartları. Kırtasiyelerin önü kart standları ile dolu olurdu eskiden. Yüzlerce kart, seç seç al. Ben liste yapardım kart atacağım kişileri.
Askerdeki arkadaşlarıma veya gurbetteki dostlarıma atacaksam genellikle Muğla manzaralı olurdu. Öğretmenlerime veya sınıf arkadaşlarıma attıklarım da Atatürk resimli, güzel söz ve değimlerin olduğu kartlar. Sevgilime atacağım kartı en sona saklardım. 4-5 tane dükkan dolaşırdım beğenmek için. O bile öyle bir zevkti ki… O’nunki çok özel olmalıydı. 3-4 tane alırdım aynı karttan. Neden mi? Yazımı beğenmeyebilirdim, belki kırışırdı bir kenarı veya istediğim sevgi sözcüklerini ard arda sıralayamazdım. Gerçekten de hep öyle oldu. Dedim ya, 3-4 tane alırdım aynı karttan ama hep en sonuncusunu postaya verirdim. Diğerlerini beğenmez yırtar atardım.
Ne güzel değil mi? Geçmişlere gittik bir süre… Hatırlıyor musunuz en son kime mektup yazdınız. En son hangi bayramda veya özel bir günde kime kart attınız? Dükkanların önünde hiç kart standına falan rastlıyor musunuz? “Hayır” dediğinizi duyar gibiyim.
Mektubun o zarfını açmak, özenle açmak, içinden mektubu özenle çıkarmak ve bir çırpıda okumak…Duygulanmak, özlemek. Vücudumuzun bu duyguları yaşamasını sağlamak, heyecanlanmak…
Size mektup getiren postacınızla en son ne zaman konuştunuz? Ne zaman o’na “merhaba” dediniz. Şimdi hiç mektup getirmiyor değil mi size? Kredi kartı extreleri, faturalar, evraklar falan, vs vs vs… Tanıyor musunuz o’nu? Biliyorum tanımıyorsunuz. Postacının elinde zarflarla gelmesi, uzaktan postacının geldiğini görmek…O da bir zevk değil miydi? Hoş bir duygu değil miydi? O’nu da yitirmedik mi, kaybetmedik mi?
Cep telefonları hayatımıza girdi gireli bu değerleri unuttuk. Ne kadar yazık değil mi? Yazık hem de çok yazık…Bayramlarda kart falan atmıyoruz artık, cep telefonundan mesaj atmak dururken kim kart alıp da yazacak, zarflayacak, pul yapıştırarak postaya atacak! Hiç kimse, hiçbirimiz…
Teknoloji ve dolayısıyla sosyal paylaşım siteleri dururken kim uğraşacak ki ? Dijital çağa girdik ya! Başımız göğe erdi. Düşman değilim tabi ki teknolojiye ve teknolojik gelişmelere ama keşke bu değerleri yitirmeseydik. Keşke koruyabilseydik ve çocuklarımıza öğretip yaşatabilseydik.
Büyük kızım 12 yaşında. Hayatında hiç mektup yazmadı. Belki okulda Türkçe dersinde bir ders gördü geçirdi. Ama ne yazık ki hiç mektup yazmadı. Kart hiç almadı, hiç kimseye kart atma şansı olmadı. Olmayacak da… Ne yazılacağını ve neresine pul yapıştırılacağını bile bilmiyor. Öğreteceğim ama neye yarayacak? Yazacak mı? Bence kocaman bir HAYIR..
Suçlu kim peki ?
Ne dersiniz şimdi bir mektup yazmaya? En son kime yazmıştınız son mektubu? Haydi, ilk bayramda sevdiklerimize kart atalım. Var mısınız? Kim olduğu önemli değil. Uzakta da olabilir yakınımızda da… Haydi, o unuttuğumuz tadı alalım. Bir de şunu düşünün, biz o tadı alırken mektup yazdığımız kişiye hangi duyguları hangi şaşkınlıkları veya heyecanları yaşatacağız. O’nu ne kadar şaşırtacağız ve ne kadar mutlu edeceğiz…
Merhaba arkadaşım, canım dostum, aşkım sevgilim veya ablacığım, teyzeciğim, halacığım…Dedik ya, kime yazdığımız çok önemli değil, nihayetinde çok sevdiğimiz birine yazacağız.Yüz yüze anlatamadığımız duygularımızı, içimizden geçenleri, yaşadıklarımızı, çevremizi yazacağız.
Kart atalım ilk bayramda. “Canım arkadaşım, kurban bayramını kutlar / ramazan bayramını kutlar / yeni yılını kutlar, sana ve ailene iyi bayramlar / iyi yıllar dilerim”
Başladınız mı yoksa yazmaya? Kolay gelsin...
YORUMLAR
"Geçmişe özlem duymak" yaşlanmanın belirtileriymiş, haberiniz olsun:)) Ben de çok özlem duyuyorum...Kabul ben yaşlandım,yok yok yaşlanmaya başlıyorum henüz...
Okurken bir bir gözümde canlandı.Ben en çok rahmetli eşimin mektupları için beklerdim postacının yolunu...Çalıştığım iş yerinde postacımızın geliş saatleri hemen hemen aynıydı ve o saatlerde gözüm kapıda olduğundan, hesaplarda hep hata olurdu...
Ya bayram tebrik kartlarına ne demeli? Ençok sevdiklerim yılbaşı tebrikleriydi...Pullu, pırıl pırıl kardan adamlar, evlerin üzerine yağan karlar...Aman Allah'ım gerçekten özlemişim o günleri...
Şimdi bir mektup arkadaşım var, askerde. Oğlum yerine, ona yazmaya çalışıyorum...
Sevgi ve saygı ile
mavideydisevgi tarafından 6/19/2010 5:27:52 PM zamanında düzenlenmiştir.
İSMAİL ARIK
benıde eskıye goturdunuz ne dıeyımkı unvste bıtmedı ama benımde yıllarca sakladıgım lıselı yıllarımdan var tabıkı...suanda var hatta suan son mektup belkıde ellımdedır buram buram ask kokan bı mektup sonda olsa gusel...tbr ederimm...