- 2002 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
DANDİNİ DANDİNİ DASTANA, DANALAR GİRMİŞ BOSTANA…
Yine uyuyamadım dün gece. Nasıl uyuyabilirim ki? Beyaz mı beyaz koyunları saymaya başladım önce, yok olmadı; ne yaptıysam bir türlü uyku tutmadı gözlerimi. Sonuncu beyaz koyun da çitten atlayınca bir baktım, büyük danalar atlamaya başladı. Yok, bu danalar Avusturalya’dan özel uçakla gelen Angus danaları da değildi. Farklıydı görüntüleri. Tanımlamak adına kıçlarına baktığımda, her biri dolar ve euro işaretleri ile dağlanmıştı. Ardından gür sesiyle şimşek gibi sözleriyle kulaklarımın içinde akisler yaptı.
"-Hiçbir zaman ümitsiz olmayacağız, çalışacağız, memleketi kurtaracağız! "
Bu sözler;1919 senesinde Bandırma Vapuru ile Samsun-a doğru yol alan Mustafa Kemal Atatürk’ün yürek sesi değil miydi?
Ya şimdi?
Güzel yurdumun tüm kaleleri fethedildi mi?
Bir zamanlar da Osmanlı Sultanı ve Osmanlı Paşası bir Lejyon Dö Nör Nışanı uğruna Girit Adamızı vermedi mi?
Belki tarih sayfalarına bakmakla uyanırız gaflet uykumuzdan. Tekerrür ediyor sanki tarihimizdeki o kareler:
"Sultan Abdülaziz, Paris’te açılan 1866-1867 sergisi münasebetiyle yaptığı seyahatte Keçeci-zade Fuat Paşa’yı refakatine almıştı.Bu seyahat sırasında Compte de Montauban de Palitan Üçüncü Napolyon’un başvekili idi.Üzerinde seraskerlik vazifesi de vardı. Üçüncü Napolyon Süveyş Kanalı’nı açtırmak, Girit’i Yunanistan’a vermek istiyordu.Sultan Aziz’le Ali ve Fuat Paşalar ise Fransa Kralının hassaten ikinci arzusunun tahakkuk ettirilmemesi taraftarı idi. Compte de Montauban de Palitan ile Fuat Paşa arasında mühim siyasi görüşmeler oldu.Nihayet bu konuşmalar sırasında bir gün Compte de Montauban Keçeci-zade’ye;
-Neye beyhude ısrar ediyorsunuz? Hangi kuvvetinize güveniyorsunuz? Osmanlı Hükümetinin ne derece zaafa düştüğünü görmüyor musunuz? Dedi. Fuat Paşa derhal mukabele etti:
-Hayır Kont! Hayır!.... Türkiye hiçbir zaafa düşmemiştir.Bütün kuvvetini muhafaza ediyor ve edecektir.Türkiye en kuvvetli, en dayanıklı devletlerden biridir.Üç yüz senedir siz dışarıdan, biz de içeriden yıkmaya çalıştığımız halde bir türlü yerinden sarsamadık!...
Fransız başvekili ister istemez kahkahayı salıverdi.Koca bir Girit meselesi bir nükte ile halledilmiş bulundu.
Fransız başvekil bir kahkaha ile Grit Adasını satın alabileceğini anlamış ve sormuş:
-Giriti kaça verirsiniz peki?
Fuat Paşa bu soruya hiç düşünmeden şu yanıtı vermiş.
-ALDIĞIMIZ FİYATA! "
Nasıl alındığı onlar için önemli mi? Alınmış işte...Kan akmış, canlar feda edilmiş, bir karış toprak binlerce cana feda olsun, diye mi?
Ya şimdi?
Eğitim ve Öğretim Kalelerimiz...
Adalet ve Emniyet Kalelerimiz...
Sağlık ve Sosyal Kalelerimiz kimlerin elinde?
Söyler misiniz, bu nasıl bir fetih?
Halkın yüreği kanıyor, şehit cenazelerinde:(((
"Yaşarken ölmekten beter" olan, özgürlükleri kısıtlanmış demokrasinin koruyucuları, neden hala Silivri-de çürümekte?
Ben kendi kendime böylesi söyleştiğimde, bu soruların yanıtlarını alamıyorum.
İçim acıyor, yüreğime milyonlarca oklar batıyor sanki, sancılar giriyorken nasıl uyuyabilirim?
Günlerce yazarlar yazıyor, halk isyan edip duygularını paylaşıyor; peki bu paylaşımlar, bu gerçekler, bize ne veriyor, bizden ne götürüyor?
Anladım ki, kimimiz uyuyor, kimilerimiz de gözleri uyku tutmuyor.
Gerçekler acıtacak diye, acıyla yüzleşmek bazılarımızın da o tatlı uykusundan uyanmak işlerine gelmiyor. Benim de anladığım buydu.
O halde, bu hikayenin finalini; Amerika ve İsrail ninnilerini dinleyerek, BOP kalelerinin inşaasını düşlerimizde görelim...
Hani analarımızın bizi ayağında sallarken, bir türküsü vardı;
Dandini dandini dastana
Danalar girmiş bostana
Kov bostancı sen onu
Yemesin bizim kavunu
Uyu yavrum uyu
Büyü yavrum büyü
Dandini dandini dananmış
Mevlam neler yaratmış
Anası oğlunu beklerken
Gül benzini sarartmış
Uyu yavrum uyu
Büyü yavrum büyü
Karanfil oylum oylum
Uyur mu benim oğlum
Eğer oğlum uyursa
Şen olur benim gönlüm
Uyu yavrum uyu
Büyü yavrum büyü
Yavrum gözün tavanda
Çift öküzler tavanda
Yavrum baban yabanda
Uyu yavrum uyu
Büyü yavrum büyü
***
Biz bu ninnileri dinledik ama büyüyemedik, maaşallah bizlere!
Sevgi ve ışıkla
Emine PİŞİREN/Edremit-Akçay
15.06.2010