- 884 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Geçmişten Gelen İpucu
Geçmişe doğru yapılan yolculuğun ortasındayım. Altı yedi sene öncesine ayarladım hafızamın zaman makinesini. Uzandı kolum ufacık kız çocuğunun omzuna, kız; saçlarını serbest bırakmış, üzerinde bulunan okul formasına alışmaya çalışıyordu. Mavi önlüğünü üzerinden atmış ve hayranlıkla seyrettiği kocaman ablalarının giydiği o kareli eteği, beyaz gömleği olan formasına kavuşmuştu.
Zil çaldı sınıftaki öğrenciler bahçeye koşuştururken o kız kalkmadı. Çıkardı Fakir Baykurt’un Efkâr Tepesi isimli kitabını kaldığı yerden okumaya devam etti. Çevresindeki çocuklar okuduğun kitaplar sana göre değil masal kitabı gerekli desende kız inadına hiç istifini bozmadan okumaya devam ediyordu.
Bu sefer duyulan zil sesi öğrencileri sınıfa çağırmaktaydı. Herkes yerli yerine geçtikten sonra, içeriye Türkçe öğretmeni olan bir bayan giriyor.
"Sevgili çocuklar bugün dersimizde kompozisyon çalışması yapacağız. Birazdan size konuyu açıklayacağım ve sizler konuyla ilgili düşüncelerinizi yazacaksınız dedi."
Konu: Ne keser gibi ol hep bana hep bana
Ne kazma gibi ol hep sana hep sana
Testere gibi ol bir bana bir sana
Mevlâna
Adil Olmak
İnsanlar daima bir orta yol bulmalıdır, ancak o zaman hayatı gerektiği gibi yaşarlar.
Bir insan hep birini düşünmemeli, kendini ve diğer insanları da düşünmelidir. Bazıları insanlar ne der diyerek yaşamaya çalışır. Tabi ki buna yaşamak denirse. İnsanlar için kendi özgürlüğünü feda eden kişiler tanıdım ben; yemek yiyemez, ya dökülürse korkusu. Koşamaz, ya düşersem de bana gülerlerse korkusu. Konuşamaz, ya kızarlarsa, ya da ezilirsem de dalga geçerlerse korkusu. Beğendiğini giyemez, ya arkamdan konuşurlarsa diyerek. Bazıları da kendilerini çok düşünür, kendini beğenmiş tavırlar sergilerler. Sanki dünya üzerine kurulmuştur. Güneş yalnızca onun için her sabah doğmakta, yıldızlar da her gece onun için parlamaktadır. Bu tür davranışlar ele aldığımız kişinin arkadaşsız kalmasıyla sonuçlanacaktır. Biliyoruz ki söylenen çoğu cümleleri geçiştirir insanoğlu, ne zaman başına bir musibet gelir ancak aklını kullanmaya başlar ve yaşadığı olaylardan ders çıkartır. Bizler bu ve benzeri durumla karşılaşmak istemiyorsak; hep kendimizi değil, hep başkalarını da değil, yeri geldiğinde kişi kendini, yeri geldiğinde de başkalarını düşünmeyi öğrenmelidir.
Günümüzde insan bazı duygularını kaybetmiştir. Yardımlaşma ve dayanışma bu duygulardandır.
Belki bu duyguları bir gün kazanabiliriz, eğer kazanabilirsek o zaman iyi dostlukların iyi arkadaşlıkların temel taşını koyabiliriz.
O küçük kız bendim. Tozlu raflarda rasgele elime gelen bir kağıt parçasında yazılıydı bu kompozisyon. Türkçe öğretmenim çok beğenmişti yazımı. Anlaşılan belliymiş o zamanlardan benim kalemimin güçlü olacağı. Eskiden beri sorarlardı büyüdüğün zaman ne olmak istiyorsun? Herkesin bildiği bu klasik soruya yanıtım; " bir gün toplu taşıma aracına bindiğimde yanımdaki kişinin eserimi büyük bir keyifle okuması." Bu hayale ütopya diyorum. Hala aynıdır gün gelecek bu duyguyu hissedeceğim. Buna yürekten inanıyorum.
YORUMLAR
O küçük kız çocuğunun kaleminin ne denli güçlü olduğu o dönemden belli imiş.İlk yazınızı tesadüfen okumuştum.Sanırım takipçiniz olacağım.Yazmaya devam.Sevgiyle kalın.ERen
Bihter Boylu
Bir_Kucuk_Ask
Bihter Boylu
Sevgi ve saygılarımla
esen kalın