BEN YİNE
Bir dal sigaranın bin dal öksürüklerindeyim herkesin uyuduğu düş saatlerinde. Selçuk Yöntem sesinden dinliyorum o çok sevdiğim şiirleri, yalnızlığıma bir ses bir nefes değiyor avuntusundayım ben yine…
Bir elimde telefon ekranda adın, ‘’bas haydi şu tuşa bas ne olur’’ sözüm geçmiyor gururumun kırdığı parmaklarıma. Sesinin olmadığı bilmem kaçıncı sağır zamandayım ben yine!
Yerini unuturum umuduyla kendimden sakladığım fotoğraflarını elimle koymuş özlemimle bulmuşluğuma iç çekerek sol göğsüme sarıyorum, kalbimin üzerinde canlanıyor cansız sanılan resimlerde kalan gülüşlerin.
Gözlerim sızlıyor biriken katrelerin katmerli tuzundan, ne kadar daha direnebilir sancılanan göz kapaklarım bu işkenceye? Ne kadar daha sen hissedip üzülme diye içerime akıtabilirim gözyaşlarımı?
Ve işte yine telefon elimde, gurur değil unutulmuşluk korkusu, gurur değil sesinde bir başka nefesin soğukluğuyla üşüme korkusu parmaklarımı hasretine bakmadan kıran…
Oysa aşk korkusuzların ellerinden tutup ilerliyor, bundandır avucumun içindeki bomboşluk…
Seni sevmekten korkarken düştüm sevdana, seni yitirmekten korkarken düştüm yokluğuna, bitmedi bitecek gibi değil korktuğumun başıma gelişleri.
İçimde bağrışıyor dışımda lal kesilen sesim ‘’ korkmuyorum beni unutmandan, korkmuyorum yerime başka sevdalara sarılmandan!’’
Başıma gelmesinden korktuğum korkularıma yalanlar söylüyorum ben yine…
Unutulamadığın kadar unutma beni, yabancı sarılışlarla silinmesin sende nokta kadar kalan yerim…
Sigaram, şiirim, sensizliğim ve korkularımla bir geceyi daha sabah etti ıslak gözlerim. Sen bu saatlerde güne günaydın diyorsun bana uzak, bana yabancı o şehirde.
Ben mi? Hiç okuyamayacağın satırları özleminle kanatıyorum ben yine…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.