- 664 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
İnfaz Dizisinden İlki
Siyahın asaleti bir gökkube gibi kaplasın hava geçirmeyen; deliksiz kafanı.
Aklımın sınırlarına hiç mazhar olmamıştı daha önce, başıboşlara bir veda mektubu yazmak.
Farklı insanlar tarafından türlü hayatlar defalarca yontulmuşken; ne yazık, retinama düşen görsellik hâlâ kabaca, asla işlenmemiş.
Zaman önce, annemin kordonundan kopup da bir rüzgârın heyecanlı tutumuna kapılarak melankoli kentlerinin kapılarını aşındırdığımın ayırdına varmak epey vakit ve tecrübemi aldı.
İnsan kendisine ait ve teslim olan her şeyi sevebilme yetisini geliştirirken bir yerlerde, ben zamanın karanlık tanrılarından birinin öğretileriyle büyüyordum.
Öyle bir tanrıydı ki o; mizahı kara; sevgisi yapay ve öldürülmesi güçtü. Bana nefretin karakökünü anlatırken mizacı sakindi; bakışları adını bilmediğim okyanusların derinliği ile boy ölçüşürken, konu mutluluk olduğunda; ateş gibi parıldayıp ellerini boğazıma dolar; bir daha da sönmezdi…
Bana baktığınızda, size bir külü andırmam bu yüzden;
Tenime dokunmaya kalktığınızda, parçalara basitçe ayrılmam bu yüzden.
Tekrar bir bileşke hâline nasıl getirileceğimin ya da nasıl devşirilebileceğimin icadına ise henüz başlanmadı.
Duvarımı boyayan gölgesi bir ölü gibi yatarken; acabalar boca ediliyor aklımın kazanına. Acaba, bu bir soytarının asilzade taklidinden öteye gitmez mi?
Soytarı kahkahayı basmadan hemen önce; kendi halinde fotosentez yapmayı öğrenmeli insan.
Köprülerin üzerine inşa edilmiş saman sarısı gökyüzüler ışıldayıp insanları heyecan duygusunun yoğunluğunda boğarken, yolunu kaybetmiş bir adama bahşetmiştim adımı, zamanında eteklerine baktığım; bir zaman sonra ise gövdesinden evrene bakacağım o dar ağacının döşünde.
İki ufak avucumun arasına ehemmiyet ve özenle yerleştirirken onun güzel suratını, geçmişimizin kir pas içindeki, ellerinde burgu taşıyan çocukları nefeslerimizi sömürmekten vazgeçip yataklarına doğru yol almaya başlamışlardı.
O bana, ‘seni ölene dek seveceğim’ dediğinde,
ben ona,‘ Fakat ben yarın öleceğim’ diye karşılık vermiştim.
Yanıldım.
Şayet değilse bu rahibin bir tesellisi; kırkdört gün sonra, bir idam şöleninin sunuculuğu, kurbanlığı ve kapayıcılığını ben yapacağım!
Lütfen, bu şölene katılarak varlığımı onurlandırın.
Onların söylediklerine göre; sözlerim, zehirli bir bitkinin acı veren tadından başka bir şey değil.
Onlara göre; varlığım, en ulu tanrının aklını kaçırdığı zaman yarattığı zerreden başka bir şey değil.
Ölüme tamtamına kırküç mektup kalmışken, harflerim sünnet edilmesin hemen bu papirüsün üzerinde diyerek yol almalı biraz daha tecrübeye.
Lütfen, varlığımı onurlandırın, katılarak bu şölene.