Şair'in İç Dünyası ve Şiirin Oluşumu
Şair için yeni bir şiire başlamak, yeni bir hayata başlamak gibidir. Yeni deryalara yelken açmak, yeni yolculuklara çıkmak gibi… Çünkü yaşamındaki her olay ve durum şiirine malzemedir. Şair için ne malzemesiz şiir düşünülebilir ne de şiirsiz malzeme… Şöyle ki; başlanılmış bir şiir nasıl yarım kalmıyorsa, belleklerde iz bırakan olaylar da şiire dönüşmeden kalmıyor. Bu yüzdendir ki şair etkilendiği her şeyi şiirine yansıtır. Bu sanki onun vazifesiymiş gibi… Hani eskiden olurdu ya, öğretmenlerimiz şu veya bu konulu bir kompozisyon yazmamızı isterler ve biz onu bitirinceye kadar başımızdan ayrılmazlardı. Teşbihte hata olmasın, şairler için de aynı durum söz konusudur. Şöyle ki; şaire, kafasındaki malzemeyi işleyip şiire dönüştürmesini telkin eden birtakım güçler vardır. Fakat bu tamamen şair olmanın bir özelliğidir ve şair kafasındakileri yazamadığı zaman rahat edemez. Daha uzun süre yazamayınca da agresifleşir, aşırı duyarlı bir hale gelir. Bazen duygularını kimseye anlatmak istemez, bazen de sözlerin kifayetini yitirdiğinin farkına varır ve içini ancak dizelere döker. Kursağında biriken serzenişlerini, hayal kırıklıklarını, sevdâlarını ve daha nicelerini… Sanmayın defterinin sayfalarını inci misali hece hece şiiriyle dizip huşûya ulaştığını… Şair dizelere içini döktükçe boşalmaz, tam tersi daha çok dolar. Çünkü dizeler onun duygularını gerisingeri yansıtır; ne bir eksik, ne bir fazla… Şair dizeye ne verdiyse dizeler de şaire aynısını geri verir. Bu da şairin duygularının yoğunlaşmasına neden olur. Şair bu duyguların müptelâsıdır. Zîrâ duygu ne kadar yoğunsa ilham perisi de o kadar yakın demektir. Şairin anlatmakta kifayetsiz kalan duygularını mısralara ilmek ilmek işlemeye yardımcı olur. İşte bir şiir böyle başlar ve bittiğinde ortaya nice güzellikler çıkar.
İlham perisi bazen de öyle bir zamanda gelir ki, şair kaleme sarılma ihtiyacı duyar lâkin kafasından geçen mısraların akışına öyle kaptırır ki kendini, büyülenmiş bir vaziyette gözünün önünden akıp giden mısraları seyredalar. Artık kalem ve kâğıt arama çabası yoktur, tüm varlığı ile ihtişamlı bir mûsikî gibi akıp giden dizeler arasında savrulur durur. Böyle zamanlarda dış dünya ile irtibat kesilir ve şair geri döndüğünde bu birkaç dakikalık sergüzeşti bir daha yaşamak için duâlar eder. Lâkin ilham perisi çok nazlıdır.
Bazen de derin mi derin bir hülyâlar denizinde bulur kendini şair. Tüm hayalleri birkaç damla gözyaşı olur akar gözlerinden. Derhal kalemine sarılır ve o an içinden ne geliyorsa döktürür satırlara. Kalemin sayfaya işlediği mürekkebi bir damla gözyaşı alır ve dağıtır sayfaya. İş bitince düşen gözyaşı adedince siyah benekler görülür kâğıdın üzerinde. İşte böyle bir şiir bütün yaşanmışlıkların bir aynasıdır.
Bazı şairler de vardır, duygularını imgelerle öyle gizlemişlerdir ki, biz okur geçeriz, zâhirî kısmını anlayabiliriz. Ama bilmeyiz aslında en basit bir mısra bile bir roman yazılabilecek kadar doludur şairin gönlünde. Şair de yazdıklarını yalnız kendisi anlar ve anladıklarına da yalnız kendisi ağlar.
Herhangi bir duyguya gözyaşı karıştığı zamanlarda ilham perisi şairi yalnız bırakmaz. Böylelikle gözyaşı emeğe karışınca ortaya mükemmeliyetler çıkar. Kırk suda yıkanmış gibi halis niyet ve arzular vardır onda. Şiiri değerli kılan da budur zaten.
Emre GÜLBÜZ
Not:Bu benim âcizâne ilk denemem.Lütfen bana yol göstermek adına eleştiriniz.Saygılarımla...
YORUMLAR
Şair de yazdıklarını yalnız kendisi anlar ve anladıklarına da yalnız kendisi ağlar.
seni en iyi özetleyen cümle bu. bunu sende biliyorsun.
mükemmellik yolundasın.şiirden sonra denemede de.
bence parkur farkı seni etkilemeyecek.
buna gönülden inanıyorum sevgiyle kal.
Münzevii
Saygım, sevgim, selamlarım ve dualarım ile kalın