- 889 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
HER GÜN TÖREN OLURSA
Kavimler arası birlik ve beraberlik, karşılıklı anlayışla sağlanır. Anlayışı devamlı karşı taraftan beklemek, umutsuzlukların tohumlanmasına sebep olabilir.
Birliktelik kendi arasında bölümlere ayrılır: Dünya birlikteliği, kıtalar birlikteliği, ırksal birliktelik, İslam birlikteliği, millet birlikteliği, devlet birlikteliği, eyalet birlikteliği, yöre birlikteliği, sülale birlikteliği, akrabalık birlikteliği; fakirlik ve zenginlik birlikteliği, ezilmiş olma birlikteliği, zalimlik birlikteliği, hak ve adaleti temsil etme birlikteliği…
Yukarıda sayılan birlikteliklerin bir arada tutulabilmesi için kişiler arasında karşılıklı fedakârlıklar olmalıdır. Bir devlet, millet, kavim vb. aralarındaki birlikteliği sürdürebilmek için önemli şahıslarını anar ve onlar adına törenler düzenler. Böylece devletin içindeki fertler birleşir ve kaynaşır. Bunu kendi ülkenizde düşünebileceğiniz gibi diğer ülkeler içinde aynı durum söz konusudur.
Devlet olarak anma törenlerinin dozunu artırırsanız, yani her gün tören yaparsanız, bu anlamını kaybeder ve sıkıcı bir durum meydana gelir. Oluşan sevgi yerini kaybeder. Tarih boyunca başarı göstermiş insanları her gün anmakla başarı elde etmek mümkün olmaz. Onların yakaladıkları başarıyı daha ileri götürmek başarıyı kalıcı ve anlamlı kılar. Su, sebze için hayattır, ama sebzenin dibinden suyu hiç eksik etmezseniz o sebze anlamını yitirir ve çürür. Sebzenin suyunun dozajını iyi ayarlamalısın ki istediğin verimi elde edebilesin. Devletlerde de her gün tören, her gün tören olursa bu törenler anlamını kaybeder.
Törenlerden biri yapılırken hasta olarak hastanede bulunuyordum. Hastane tıklım tıklım hastalarla doluydu. İğne atsan yere düşmezdi. Hastaların çektikleri acılar kulaklarımda yankılanıyordu. Sırada bekleyenler, acilde olanlar, yatan hastalar… Hastane ile ilgili aklınıza gelebilecek her şeyi düşünün…
Hastanede bir anons yapıldı. Anonsta şöyle deniyordu: “Bütün hastane görevlilerinin dikkatine; saat ikide tören yapılacaktır, bütün görevlilerin orada hazır bulunmaları önemle duyurulur.” Yine başka bir gün, hastane görevlileri saat bilmem kaçta tören yapılacaktır, bütün hastane görevlileri hazır bulunsun deniyordu...
Siz de zamanla böyle anonsları çeşitli yerlerde çok duymuşsunuzdur. Bütün hastalar kalsın yerlerinde, ölen ölsün; kalan sağlar da bize yeter… Bizim törenlerimiz can kurtarmalıdır, canın kaybolmasına neden olmamalıdır. Hastalar uzaktan gelmiş, yaşlıymış, kadınmış, çocukmuş bunlar hiç önemli değil mi?
Bu gün git yarın gel, hasta ertesi gün öldüğünde de işin içinden hemen çıkmasını çok iyi biliriz ve deriz ki: “Takdiri ilahidir.” Bu sözü kendi çıkarlarımıza ne kadar alet ettiğimizin farkında mıyız acaba? Hasta ertesi günü öldüğünde, bunun hesabını hem kul nezdinde hem de Allah katında verebilecek misiniz?
Tevekkül bütün tedbirleri aldıktan sonra sonucu Allah’a bırakmaktır. Hiçbir tedbir almadan, sonucu Allah’a bırakmak ne kadar doğru sizce? Yüce yaratanımız buna hiç razı olur mu? Bütün bu anlatılanları dünyanın çeşitli devletlerinde ve kurumlarında düşünebilirsiniz. Hayat veren, yaşam bulan törenler olmalıdır; hayatı yok eden törenlere hayır demeliyiz. Bir işi ne kadar çok yaparsanız o işten o kadar tiksinirsiniz. Bir işi de ne kadar az yaparsanız o işten o denli zevk alırsınız…
Bir atasözümüz vardır: “Deliye her gün bayramdır.” Bayram İslam dininde neden önemlidir? İki tane dini bayramımız vardır: Kurban Bayramı ve Ramazan Bayramı. Bu bayramlar yılda iki kez gelir, yılda iki kez geldiği için de değerlidir. İnsanlar bu bayramları coşkuyla kutlarlar. Halk kendiliğinden hazırlıkları yapar. Kimse onlara bayram geliyor hazırlanın demez. Bayramlar gelince de onun zevkini yaşayarak alırlar...
Kurban ve Ramazan Bayramını düşünün. Kurban bayramında fakirlere sadaka dağıtılır ve et verilir. Birlik ve beraberlik sağlanır. En fakir insan bile kurban kesmek için can atar. Kurbanının kendisini Allah’a daha çok yaklaştırdığının bilincindedir. Kurbanın asıl amacı da zaten yüce yaratıcıya yaklaşmak değil midir? Bayramlar halkın bayramı olmalı ve halk onu benimsemelidir. Törenleri de halk benimsemelidir. Benimserse halkın töreni olur, yoksa törenler tören olmaktan çıkar…
12.11.1998
İstanbul
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.