- 459 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Gönülleri Aydınlatır Didarı
Öyle çok severiz ki biz ol Hatem’ül Enbiya’yı... Tarifi imkânsız bir aşkın çoğul müptelalarıyız.
Fikrimizdeki onulmaz sanılan yaraların merhemi, kalbimizdeki her türlü endişenin devası; kalbi mahzun, yüzü gülen Efendimiz O bizim... Tebessümü hatırlatmakta ebedi bir sılayı… O’ndan öğrendik kaş çatmamayı, gönül yıkmamayı...
Mülkün gerçek sahibi henüz eşyayı yaratmadan, ilk önce O’nu sevdi, O’na “Habibim!” dedi.
Gölgesi olsaydık keşke ardınca dolansaydık. O’nsuz dünyanın değeri yok, şüphesiz diyar-ı gurbet burası... Hatrı âlemden büyük; kavuşmak O’na ödül, bittiğinde yolculuk.
Kulluğu öğretti bize, sayesinde Hakk’a kul olduk. Birliği öğretti bize, nazarıyla nardan kurtulduk Bu yüzden O’nu hem sevgili hem resul bildik… Rehberimiz olmasaydı eğer, fena çöllerinde şaşkın yürürdük. Kahır denizinde yüzer dururduk. Başımızı taştan taşa vururduk.
İman ettik ki bizler: Âlem adıyla var oldu, Hüda’nın rahmeti O’nunla vücut buldu.
Medine’nin Gülüydü fakat hiç gülmedi. Gece gündüz “Ümmetim ümmetim!” deyip ağlardı. Oysa cennet ebedî yurt tayin edilmişti O’na ezelden… Öksüzlüğü, yetimliği ya da bir ömür boyu ardı ardına kaybettiği yakınları değildi O’nun gül yüzünü solduran. Duysun sesimizi şimdi ötelerden: “Gönüller nurunla yıkanır ebed. Şefaat kıl, lütfet bize Muhammed!”
Bizim hasretimiz bir dikensiz güledir. Ki hatrı için var edilmiş koskocaman kâinat… Gezindiği yerler neşe ve muhabbet iklimidir. Kutlu bir dua kımıldar dillerimizde: Kervan bizi O’na götürsün seyrü seferimiz sona erdiğinde…
Ayrılık kordan bir eldi, bedeni nurdan bir güldü. Hoyrat gülümsemesiyle ölüm O’nu bizden aldı. Bir gece vakti verdiler bedenini toprağa; gün yoktu ağlasın ay oradaydı… Toprak Gül’e susamıştı, sevgiyle açtı kucağını, yıldızlar yeryüzüne döktü gözyaşlarını.
Bütün âlem hüzne boyandı…
Kabrinin toprağı tatlı bir ilaç yaralı gönüllere... Bu yüzden yüzümüzü sürmek isteriz o mübarek zemine... Kalbimiz hep ora dönüktür bu yüzden... Sancıyan her akıl, titreyen her vicdan şefaat bekler O’ndan.
Ilık bir nisan rüzgârı nefesi, bir yetimin başını okşar gibi saçlarımıza değer güneşin her şafak vakti… Aşkı kalplerde saklı, fikri akılda; İsmi hazinesi dillerin… Korkunca karanlıktan sabaha koşmak O…Beklemek azaptı, kavuşmak tuzaktı varlığı olmasaydı.
Sevinçli bir haber verdi bize… Korkuyu sildi, ümit etmeyi nakşetti gönüllerimize…
Uzun bir bekleyiştir ömür, sayesinde gövdelerimiz kan damlayan yeryüzünde ümitle yürür. Keder kara saplı bir hançer, ölüm vuslatın eş anlamlısı…
Masum çocukların ışıltılı gözlerine dost, bir güldür O, her nisan sabahında yeniden ve yeniden açan… Yemyeşil ovaların, uçsuz bucaksız çöllerin tertemiz bengisuyundan rengi… İnanmış gönüller parçadır O’ndan. Kokusu âleme bu yüzden yayıldı.
Kandiliniz mübarek olsun...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.