- 1359 Okunma
- 15 Yorum
- 0 Beğeni
ÇOCUKLUĞUM DÜŞLERİMDE KALDI...
Yaşlandıkça çocukluğumu daha bir düşünür, daha bir özler oldum. Bunun sebebi; Yaşlanmaktan korktuğum, kabullenmek istemediğim için mi? Yoksa geçirdiğim çok güzel bir çocukluk döneminden sonra, hayatın omuzlarıma yüklemiş olduğu acılar ve sorumluluklardan bunalmış olmam mı? Henüz cevabından emin değilim. Emin olduğum bir şey varsa, çok güzel bir çocukluk geçirdiğimdir.
Üç çocuklu öğretmen bir babanın ortanca çocuğuydum. Erkek kardeşimle aramızda on bir yaş vardı. Bu yüzden evin “küçük çocuk” olma özelliğini, uzun bir süre keyfine vara vara yaşadım. Annem ev hanımı olmasına rağmen hiç boş durmazdı. Babama örgü makinesi aldırmış, dışarıya örgü örüyor, babama ek gelir sağlıyordu.
Evimiz şimdikinin dubleks villasıydı. :) Alt katta bir oda ve mutfak, üst katta salon ve yatak odası vardı, sobalıydı. Oturma odasında karşılıklı iki tane somya. Somyaların üzerinde yün yatak ve yatakların üzerinde de güzel goblen kumaştan etekleri pilili somya örtüsü ve kırlentleri, misafir odamızda da klasik koltuk takımı ve büfemiz vardı. Yatak odasında krem renginde, formikadan yatak odası takımı bulunuyordu. Evin en sevdiğim yeriydi mutfak. Yeni aldığımız Arçelik buzdolabımızda bulunan, cam şişe coca colaları annemden gizlice kaçırıp içmek, en büyük zevklerimden biriydi. Öyle şimdiki gibi ayrı çocuk odaları yoktu. Kardeşim doğana kadar, ablamla ikimiz karşılıklı somyalarda yatıyorduk. Giyeceklerimizi annem ütüler, katlar, naylon selelere yerleştirir. Naylon seleleri de, somyaların altına koyardı.
Giyinmeyi çok seven ben, günde en az iki-üç defa kıyafet değiştirir, annemin güzelce yerleştirdiği eşyalarımı alt üst ederdim. Ne kadar sabırlıydın sen annem, ben dağıttıkça sen hiç sesini yükseltmeden toplardın.
Komşu çocukları Deniz, Serhan, Alper, Erdal, Erol, Cevdet, Cihan, Yekta… İsimlerini yazmaya kalksam, sanırım birkaç paragraf olur. En çok sevdiğim arkadaşım Deniz… Ne çocukluk maceraları yaşadık ikimiz...
Deniz, Serhan ve bizim evlerimiz yan yanaydı, bahçelerimiz bitişik. Sabah gözünü açan, bahçeye çıkıp bağırmaya başlardı.”DENİZZZ”, “SERHANNN”,”SEVGİİİ.” Bütün gün evcilik, saklambaç, istop, makara, seksek oynar, bisiklete binerdik. Makara oynamak için boş makaran olması gerekir. Bir de eğimli pencere taşı. Boş makarayı taşa yuvarlarsınız, makara dönüp gelene kadar belirli hareketleri ve şarkısı var, onları yapmak zorundasınız. Siz hareketleri yapana kadar, makara yere düşerse oyunu kaybedersiniz.
Yukarıda da dedim ya, en sevdiğim arkadaşım Deniz’di. Çünkü Serhan ne yapar eder, mızıkçılık çıkaracak bir sebep bulur, oyunumuzu bozardı. Bozarsa bozsun… Biz de onu saf dışı bırakır, Deniz’le ikimiz oynardık… Bahçemizde vişne, erik, armut ağaçları vardı. Hava kararana kadar bahçede ağaç tepelerinden inmezdik. Ağaçların alt dallarında yere takla atarak inerdim. Hatta bu yüzden, bir keresinde ölümden dönmüştüm. Dala tutunup tam takla atacakken elim kaymış ve direk yere çakılmıştım. Düşünce bayılmışım, kendime geldiğimde annem ve Deniz’in annesi rahmetli Ayten Teyze’m başımdaydı.
En sevdiğim zamanlardan biri de, babamın eve gelişiydi. Babamı gelirken gördüğümde “baba, baba” diye bağırarak koşar ve boynuna atlardım. Babacığım da hemen beni omuzlarına alır, eve öyle girerdik. Yenen akşam yemeğinden sonra açılan radyodan “Bediha Akartürk ve Özay Gönlüm’den türküler” çalar, biz babamla oynardık. “Radyo tiyatrosu” nu heyecanla dinlerdik. O zamanlar elektrikler çok sık kesilirdi. Hemen hemen her gece karanlıkta kaldığımızda, mum ışığında babam bize karanlıktan korkmayalım diye gölge oyunları yapardı. Sessiz sinema, kulaktan kulağa oynar, çoğu gece ya parka, ya da okulun bahçesine giderdik. Tabi ben hep babamın omuzlarında… Bu kocaman olana kadar devam etti.
Biraz daha büyüdüğümde, çarşamba günleri sinemada “kadınlar matinesi” olurdu. Her Çarşamba annem, arkadaşları ve biz çocukları aboneydik sinemaya. Sinemaya gülüş cümbüş girilir, çıkarken salya sümük ağlaya ağlaya çıkılırdı.
Daha sonra 56 ekran Grundig siyah-beyaz televizyon aldık. Akşamları bütün mahalle çoluk çocuk bizde. Televizyon alıp, keyfini sürmek ne mümkün… Biz; ablam, annem ve ben gelenlere çay servisindeyiz. Salı günleri “Türk Sineması” kuşağı olduğunda da, hiçbir filmi tam izleyemezdik…
Hıı… Bir de, bir film izlerken erkeğin kızı öpmesini bırakın, sarılsalar bile bütün çocukların kafası ters yöne çevrilir, hele evimizde erkek çocuklar varsa utancımızdan yerin dibine girerdik. Hele babamla radyodan maç dinlemelerimiz olurdu ki sormayın. Koyu Fenerbahçe taraftarı olan babacığım bizi etrafına toplar, fener bahçenin attığı her golde, bizi kucaklayıp somyanın üzerine atardı. Somya yaylı olduğundan zıplardık, çok hoşuma giderdi…
Sonra bir gece babam ablamla ikimizi uykumuzdan uyandırdı “Uyanın, kardeşiniz geliyor” dedi. Üst kata çıkan merdivenlerin en üst basamağına oturup, beklemeye başladık. Bir müddet sonra, odadan bebek ağlama sesi geldi. Babamın o halini unutmam mümkün değil. Gözlerinde ki sevinci bize sarılmasını… O zamanlar ultrason olmadığı için, çocuğun cinsiyetini önceden bilmek söz konusu değildi. Hele ebe çıkıp “Müjde!!! Oğlun oldu” demesi, hepimizi ayrı bir sevince boğmuştu. Yooo… Ne babam, ne annem erkek, kız ayrımı yapmazlar, yapmadılar. Sevincimiz, sadece farklı cinsiyet olduğu içindi…
Kardeşimi hiç kıskanmadım, aksine ablamla ikimiz onun küçük anneleri olmuştuk. Kocaman adam oldu, hâlâ bizim çocuğumuz gibidir. Kardeşime kıyamayız, çocuğumuz gibi korumaya çalışır, elimizden geleni yaparız…
Sonra büyüdük… Büyüdükçe hayatın zorlukları omuzlarıma binmeye başladı. Önce ablam evlendi, ardından ben… Neşesi, sevinci, üzüntüsü, acısıyla yarım asıra gelmekteyim. Bazen omuzlarımdaki yükü taşımak o kadar zor geliyor ki… Etrafımda sevdiklerim birer birer benden ayrılırken, her birinin bıraktığı izler yüreğimi çok acıtıyor…
Yine duygulandım, yine gözyaşlarım dinlemeyecek beni… Bu da yaşlılığın belirtisi… Ortalığı daha fazla sulandırmadan bitirmeliyim…
İyi ki her şeyimi paylaşacak sizler varsınız… Sevgilerimle…
YORUMLAR
Kelimenin sihirimi desem ,İnsan olmanın avantajımı bilmem.Sizi seyredercesine okudum ve nem iniz banada bulaştı kardeş.Evet neden eski anılar.Çünkü yeni anılar yok.Hatırlamak istemediğimiz hatıralar sa çok fazla. İnsan yaşadıklarından değil yaşayamadıkların dan dolayı yaşlanır.Her sonun bir çıkar ilişkisine yaslandığı ilişkilerimizde ki ruhsuzluk ,yaşadıklarımızın nihayette yıpranmak ve yıpratılmak olduğunu hissetmek;Yaşlılık zannettiğimiz.Mesela siz.Dizinize torununuzu alıp sabaha kadar ona masal anlatacak durumdamısınız.Torununuz sizi ne ile yad edecek.Alınan tüm hediyeler kırılacağı güne kadar sahibini hatırlatır.Büyükler bize YÜREK verdiler biz Küçüklere Oyuncak almakla yetindik.Ve hayat bizimle oynuyor.O kadar esrar yüklüki hayat sizin <nineniz> vardı torunların <anne anne> veya <baba annesi >var.Aidiyet hissi zayıf.O sizin torununuz siz onun annesinin annesi siniz.Hepsi bu aslında.Bu zamanda genç yada çocuk olmak ATEŞDEN GÖMLEK Allah yar ve yardımcıları olsun onların.Kimsesizliğe mahkum ettiğimiz evlatlarımıza.Mevla merhameti ile muamele etsin.Hayırlı kandiller.
içinde kendi çocukluğumdan kareler bulduğum muhteşem bir yazıydı bu... o somyalar ah o somyalar... bizim evde de vardı üç tane... kocaman güllü desenli örtüleriyle ... nasıl yıkanır ve ütülenirdi mis gibi sık sık...
bayıldım canım... usta kalemden böylesine geçmişe yolculuk etmek inan çok nefisti kutluyorum sevgilerimle ...
Sanırım insanın hiç bir zaman tazeliğini kaybetmeyen hatıraları genellikle çocukluk dönemlerine ait oluyor. Geçmişi sizin ekranınızdan izlemek güzeldi.
Tebrik ederim.
Sevgi Salman
Sevgilerimle kardeşim...
Aşağı yukarı aynı dönemler, yaşam koşullarında ayni şartlarla geçmiş çocukluğumuz.Siz anlattıkça benim çoukluğum geldi gözlerimin önüne.Çocuk saati diye radyoda bir program vardı, parazit olmadan, elektrik kesilmeden dinleyebilirsek şanslı sayılırdık.
Ahh Sevgi kardeşim aahh, çocukluğuma döndürdün beni...
Yaşlanıyoruz deme arkadaşım, hanımlar yaşlanmaz, ancak olgunlaşır. Şaka bir yana, yiğitliğe toz kondurmuyorum ama, babaanne oldum arkadaşım, hem de üç kere,Rabbim sağlıklı hayırlı ömür versin hepimize.
Sevgilerimle, Regaib Kandiliniz mübarek olsun...
Sevgi Salman
Regaib kandilin mübarek olsun arkadaşım...Sevgilerimle...
canım canımsın
öncelikle güzel anlatımını kutluyorum sen bir harikasın
evet çok güzel geçmiş çocukluğun çok çocuk yaşamaz bunu sade neyi merak ettim biliyormusun
ablandan pek bahsetmemişsin aranız nasıldı nasıl anlaştınız arkadaşlarını anlatmışsın
yaşa gelince ömrünün en güzel çağındasın evet acılar çok incitmiş seni anlıyorum insanın sevdiklerini kaybetmesi ne çok acıdır
yinede güçlü ol güzel kızımızla mutlu yaşa canım her daim sevgimdesin
seni seviyorum
Sevgi Salman
Ta ki ablam evlenene kadar...Ondan sonra hem kardeş, hem arkadaş olmaya başladı :))) ...
Çok teşekkür ederim ablacığım.Ben de seni seviyorum...Kandilin mubarek olsun.Ellerinden öpüyorum...
Sen de ne sulu gözlüymüşsün!
Evcilik-mevcilik oynarken de cınnayıp ağlamışsındır.
Arkadaşların iyi çekmiş seni.
Ortada hastalık-mastalık yoksa ağlamanın gerekçesi ne ki..
Martı kanadıyla bi demet kağıt mendil gönderiyorum; şu burnunu sil.
Sümüklü sen de...
Sevgi Salman
Çok teşekkür ederim.Her dem sevgi ve saygı ile
Yaşlandıkça çocukluğumu daha bir düşünür, daha bir özler oldum. Bunun sebebi; Yaşlanmaktan korktuğum, kabullenmek istemediğim için mi? Yoksa geçirdiğim çok güzel bir çocukluk döneminden sonra, hayatın omuzlarıma yüklemiş olduğu acılar ve sorumluluklardan bunalmış olmam mı? Henüz cevabından emin değilim.
başladınmı......bitireceksin.....giriş bölümündeki.....sıcaklık....okuyucuyu içine çekiyor.....bu kalemdeki sihir bu..... çok basit bir kurguda bile yazar iç dünyasını...eşsiz ve mütevazı bir şekilde sunuyor.....basit herkesde olan fakat farkına bile varamayan bir yüreğin zenginliğini her satırda ve paragraflarda belli ediyor......belli bir yaş gurubunun aynı olan hayatlarını nasılda sade öz haliyle sunması okuyucuyu hayran bırakıyor.....yazı bitince ben inanıyorumki hepimiz .......evcet...ya ....öyleydik..... bizdede aynısı vardı.... bende öyle yapardım.....diyor.....geçmişin siyah ..beyaz karelerini bu gün üç boyutlu olarak bize sunan bu yalın kalemi yürekten kutluyorum.....
Sevgi Salman
geride kalmış güzellikler kaleminizde daha da bi güzellik
kazanmış..ne güzel bir çocukluk dönemi.sizin çocukluk
anılarınızı okuyunca imrenmedim desem yalan olur...
ve bende karar aldım bende anlatacağım bir gün çocukluğumu;)))
yine güzel bir yazı paylaşmışsın arkadaşım
gönülden kutluyorum...
her dem sevgi ve saygımla
Sevgi Salman
Sevgi ve saygı ile arkadaşım
Yalın ve içsel duygularla kaleme alınan kurgudan uzak yaşam kesiti ve yürekten gelen anlatımlarınız çok güzellikli ve saygınca, tebrik ediyorum…
Sorumlu sorumsuz olarak yaşanan çocukluk evreleri hep akılda kalandır. Ayrıca bunu akıl devinimlerinizin sade diliyle samimi anlatımızın yazınızı daha da taçlandırmıştır.
Duygular: Yaşanan yaşamın gün geçtilerinde edinilen Bilgi, Kültür ve Deneyimlerle şimdi olsaydı bunu yapardım ın tasarımlarıdır bir bakıma;
Yüreğinizdeki sevgi yaşamınıza mutluluk getirsin…
Saygılarımla
Sevgi Salman
"Şimdi olsaydı bunu yapardım" tabi ki yaşadıkça, gördükçe, olgunlaştıkça bazen bir yıl öncesinde yaptığımıza bile "şimdiki aklım olsaydı şöyle yapardım" diyebiliyoruz...
Sevgi ve saygım sonsuzdur...
Ne de güzel yazmışsın.Ve de anlatmış.Kafamda canladırdım bir an o anlatıklarını.Çocukluğa dönmeyi kim istemez ki.Hele böylesi çocuklukları.Harikasın abla.Kalemini konuşturdun yine.SEvgiyle kal...ERen
Sevgi Salman
Çok teşekkür ederim Erenciğim...Sevgilerimle...
Amannn Sevgi Hanım... Bu güzel yazınızla benide götürdünüz çocukluğuma....Haaa... Birde radyodan RADYO TİYATROSU dinlerdik.O proğramın kendine has bir sinyal müziği vardı. Hatırladınız değil mi? ARTIK YAŞLANDIM... duygusu bu yaşların ortak duygusu heralde...Fakat her şeye rağmen yaşamak güzel be ... Sevgi Hanım.... Selam ve Saygılarımla... Bu gün kandil biliyorsunuz... KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN... ALLAHA EMANET OLUN....
Sevgi Salman
Sizin de kandiliniz mubarek olsun...Sevgi ve saygım her daim
Sevgi Salman
Evet! Çocukluk anıları hiç bir zaman unutulmaz.Zaman zaman ben de dalarım maziye...Çocukluğum gelir gözlerimin önüne...
Mutlu bir çocukluk geçirmişsiniz,Sevgi hanım!Benim ki ise tam tersi.Hüzün ve gözyaşları ben de hiç eksik olmadı.
Sizdeki bu olumlu çocukluk anılarınız şimdi bile yazılarınıza pozitif olarak yansımakta.Ben de ise tam tersi...
Gönlüm istiyorki;bütün çocukların çocukluk anıları hep güzel geçsin ve güzel izler bıraksın onların yaşamlarında...
Tebrikler komşum,arkadaşım,yazar dostum!Bu güzel anınızı bizimle paylaştığınız için çok tşk.ederim.
Selamlar...
Sevgi Salman
Bak sizler de şimdi mutlu ve huzurlusunuz...Suzan, sen Aysu ve iki erkek evlat...Allah daim etsin...
Sevgi ve saygım sonsuz biliyorsun...
Sevgi'ciğim harikasın. Yaşlılık değil güzellik bu satırlara dökülenler.. Güzel yüreğin ve iyiliğin. Duygulandım okurken.. Herşey gönlüne göre olsun.. Herşeyin en iyisine layıksın. Sevgilerimle...
Sevgi Salman
Rabbim edilen bütün duaları kabul etsin...
Sevgilerimle canım