ŞİZOFREN DÜŞLERİM...
Ah!yeni bir gün daha açıldı penceremde..ah!diyorum işte neden diye soracak olursanız size şimdiden yeni bir sayfa açıyorum bu güne dair….evet dostlarım her şey sıcacık güneşin penceremden ışımasıyla başladı…sıkıntılarım bir karanlık olmaya başladı artık..çaresizlik buna mı denir bilmiyorum ama içimde yaşadığım yaprak dökümünü size ne kadar anlatırsam anlatayım eminim başarılı olmaktan uzak duracağım…çünkü buhranlar anlatılmakla ne yazık ki deşilmiyor ve içimizde hep kocamanlaşıp büyüyor….büyüdükçe şizofren kişiliğim ortaya çıkıyordu..hangi hole çıksam hep aynı yüzü görmeye başlıyordum..sanki her yere kocaman devasa aynalar yerleştirilmişti….ve senin resmini yazlık sinemadaymışım gibi büyücek bir şekilde izliyordum..izledikçe hayaller kuruyordum…inan hayallerimin sınırı yoktu….bunlara devasa hayaller desem belki daha yerinde bir cümle kurmuş olurum..
Kurduğum düşlerle seni yaşatıyordum..insanların bana bakarken şaşkın ve bön halimin senden olduğunu ne yazık ki bilemiyordu…oldum olası bunları senden başka kimseye anlatamıyordum…ne yapabilirim ki keder mi desem yada başka bir şey…bilemiyorum bunun adını..bilmekte istemiyorum açıkçası…küçük, kutu gibi evimde senin resminle yaşamaya alışmıştım…bu düzenimi bozmaya hiç mi hiç niyetim yoktu..ve bunu kimsenin bozmasına da izin vereceğim….
Bir gün ansızın kapımın demirden yapılı çıngırağı çalındı….kim olabilir diye kendi kendime sormaya başladım…çünkü senden başka kimsem yoktu ve olamazdı…ev sahibi desem o olamazdı…ihtiyar ev sahibem de benim gibi kimsesizdi..bir gün ansızın hastalanınca tertemiz yüreği ile birlikte bu dünyadan göçüp gitti.zavallı ihtiyar gittiği zaman bu kutu gibi küçük evi bana bırakıp öyle son nefesini veriştirip gitmişti…ben bu sıcak duygularla sarsılırken ahşap kapımın çıngırağı git gide hızlanmaya başladı…kapı kırılmadan açmalıydım…kapıyı açar açmaz karşımda gördüğüm kişi her gün devasa resimlerine bakıp ta hayal ettiğim o güzelim narince sevgiliydi…onu gördüğüm an şaşkınlığımı ne yapsam gizleyemezdim..içim öyle bir devinim yaşıyordu ki bunu anlatmaya cümle bulamıyorum… bir yakamoz gibi renk değiştiriyordu yüzüm…neredeyse kalbim duracaktı…ellerim tir tir titriyordu..dizlerim seğirtip duruyor,söyleyeceğim tüm cümleler yutakta tıkışıp kalıyordu…öyle sevinçli ve heyecanlıydım ki avazım çıkana kadar bar bar bağırmak içimden geliyordu…tüm dünyaya seni öylece duyurmak istiyordum…çünkü sensiz kaldığım o günlerin acısını bir anda çıkarmalıydım….düşünsenize on yıllık komşum bile bu hüzünlü halimden haberdar değildi…..onu o güzel elerinden tutmaya karar verdim…bir anda o temiz apak elerine dokunmak bana zor geldi…çünkü düşlerimde hayal ettiğim o güzel sevgiliye hiç dokunmamalıydım….onun tertemiz arıtılmış halini benim bozmaya hiç hakkım yoktu…
En iyisi ona dokunmadan şuh bir cümle ile davet etmekti…”düşlerimin prensesi,hayallerimin karşılıksız sevgilisi” derken yüzüm al al olmuştu…dudaklarım ise kurumuştu…kaşlarım gözlerime serin bir gölge oluyordu, sadece bedenime gözlerim serinlik veriyordu..diğer organlarım ise kızgın bir alev yumağı gibi yanıyordu….kibrit çaksanız patlayıverirdim oracıkta….
Dalgalı saçları ile içeriye girince içerinin bile çehresi değişiverdi…mis gibi kokular etrafa yayılıyordu..o deniz mavisi gözleriyle sanki bir yaldız içeriyi aydınlatıyordu..bir insanın kaşları o kadar çekici ve hoş duramazdı yerinde…oturup kalktığı yerlerde güler filizleniyordu…
Ev de benim gibi dağınık duruyordu…kaç zamandır kimse uğramadığı için kendi haline bırakmıştım..ansızın gelen sevgili karşısında dağınık yakalanmıştım…hemen peykemin yanında duran dağınık bir koltuğu biraz silip süpürdükten sonra usulca abanıp oturdu….
O güzelim küçük ağzından çıkan her cümleyi yutar gibi dinliyordum…dudakları ince bal gibiydi…beni baştan başa süzüyordu…paçavra olmuş halime bakıyordu sanırım….bir süre öylece bakışarak birbirimize olan özlemimizi gidermeye çalıştık….bir ara holde gezince kendi resimlerine gözü ilişti…sonra mavi gözleri ile bana döndü…duygulandığı apaçık ortadaydı…onu ne kadar sevdiğimi o an anlamıştı…bir ara hıçkıracak gibi oldu…elerini mavi gözlerinin kenarına iliştirince ben de o an kendimi tutamadım…duygularım yağmur tadında sel gibi gözlerimden akıyordu…bir çocuk gibi olmuştum..çok geçmeden aradaki mesafeyi kapatıp usulca bana yaklaştı…o yumuşacık eleriyle yüzümdeki ıslaklığı dokunarak almaya çalışıyordu…”ağlama ne olur,bak yanında duruyorum,o özlem duyduğun hayal kurduğun ben her şeyimle seninim demesiyle” tüm bedenimi ince bir sarsıntı aldı…sanki orta şiddette küçük bir deprem oluvermişti…şurada size ne yazsam yaşadığım o anki duyguyu anlatmakta güçlük yaşayacağımı çok iyi biliyorum…birbirimize sarılıp hiç bırakmadan öylece kalmak istiyorduk…..yumuşak eleriyle sırtımı sıvazlaması beni hiç bilmediğim,tanış olmadığım hülyalara götürüyordu….yumuşak kızıl olmuş yanaklarına hiç bıkmadan yüreğimde istiflediğim buseleri kondurtuyordum…hiç bitmesin istiyordum…
Akşamın alacası gelmiş çatmıştı…handiyse bitecek bir günün bile farkına varamadık..
Ansızın penceremden gelen mavi bir yaldız bir köprü gibi oluverdi..bizim durduğumuz pencerenin karşısına kadar gelip durdu….o an her şeyi anlamıştım artık…beni bırakıp geldiği yere gidecekti…belki de yok oluverecekti ve bir daha dönmeyecekti….birdenbire bulunduğumuz oda karanlığa gömüldü…o görünen ve odamıza kadar inen yaldızdan köprü yok oluverdi…karanlıkta yüzümün alıklaştığını seziyordum…gidip hemen elektrik düğmesine elimi basıverdim…içeri aydınlanmıştı bir anda..ama kimseler yoktu..onu bir süre evimin içinde didik didik aradım..belki saklanıyor diye…evet o mavi yaldız onu tekrar benden almıştı….bir süre sonra farkına varmıştım…nedense hiç inanmak istemiyordum...kaç gün geçti bilmiyorum ama oradan hiç ayrılmadım…belki geri gelir düşüncesi ile o pencereden dışarı bakıyordum…ama hiçbir zaman geri dönmedi…
Bir zaman sonra şunun farkına vardım…evet öyle bir sevgili yoktu aslında..yaşadığım o güzel an sadece şizofren bir çocuğun kurduğu düşlerdi…her sabah kalkıp konuştuğu o devasa resimler hayalinde canlandırdığı ve silinmesine izin vermediği güzel bir sevgilinin düşleriydi….
Evet bir sabah bir sabah
Gelivermiştin..
Mavi düşlerim seninle canlanıverirken,
Güneş bile seni benden kıskanmıştı..
Ah! Saçları dalgalı yarim,
Beni bıraktığın gün
Güneşte küçük penceremden ayrılıvermişti..
Sadece senden kalan bir apak gölge ile
Teselli buluyordum…
Teselli bulduğum şeylerde tükenip bitiyor
Artık..
Senin olmadığın yerde,
Benim durmamın bir anlamı var mı?”
Manalar anlam yüklenerek olur…bilirsin..
düş olsan bile,
Şizofren bir çocuğun hayalleri vurdum duymaz olamaz,
Senin tükendiğin yerde
Ben de batıp
Hiç doğmayan bir güneş olmak istiyorum….
Turan ETGÜL….
YORUMLAR
Teselli bulduğum şeylerde tükenip bitiyor
Artık..
Senin olmadığın yerde,
Benim durmamın bir anlamı var mı?”
Manalar anlam yüklenerek olur…bilirsin..
düş olsan bile,
Şizofren bir çocuğun hayalleri vurdum duymaz olamaz,
Senin tükendiğin yerde
Ben de batıp
Hiç doğmayan bir güneş olmak istiyorum….
tebrikler akıcı ve anlaşılır kaleme.