- 1197 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BİR MEZUNİYET GECESİ VE BİR MUHALEFET ÖRNEĞİ
Önceki gece Özel Işık Koleji’nin görkemli bir mezuniyet gecesi vardı. Yaklaşık 500’e yakın katılımla saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın ardından, yemek, bolca müzik, halay, espri ve hatıralar senteziyle kristalize olmuş gece, kelimenin tam anlamıyla muhteşemdi. Pek çok ilde bu kolejlerimizde verdiğim konferanslarda, fiziki mekanından idaresine, öğrencisinden öğretmenine kadar, diğer yerlere göre her şeyin daha bir güzel, daha bir farklı olduğuna şahit olmuştum.
Küçük oğlum Ubeydullah da bu kolejimizin mezunlar arasındaydı. Aslında prensip icabı yazılarımda pek özele girmemeye özen göstermekle birlikte, sıra dışı ve farklı insanlara bayıldığım için, o portrelere daha fazla yer ayırdığım bilinir. Bizimki de tam bir sıradışılık ve farklılık örneği olduğu için, bugün biraz ondan bahsedeceğim. Lise son sınıfa kadar tam 10 okul değiştirdiğini ve Fen Lisesinden ayrılıp Anadolu Lisesine geçtiğini söylesem, herhalde O’nun farklılığı hemen anlaşılır. Tam da bizim Fahri Tuna’nın arayıp da bulamadığı bir portre örneği.
Mezuniyet gecesinin yapıldığı salona girerken, elimize bir cüppe ve keple birlikte bir de albüm tutuşturmuşlardı. Açıp O’nun sınıfının sayfasına baktığımda “en” leri gördüm. Bizimkinin karşısında sınıfın “ en muhalefeti Kuru” yazıyordu. Espriler bölümünde de : “Hocaaam! Bu nasıl oluyor yaa” sözü, muhalefetinin en tebarüz etmiş haliydi. Kuru fasülyeyi sevdiği için, arkadaşları O’na “Kuru” lakabını takmış, kendisi de bundan gayet memnundu. Bizim Kuru, tam bir muhalefet örneğiydi. Evde bize muhalifti. Böyle biz yazı yazacağımı bilse kesinlikle karşı çıkıp muhalefet ederdi. Okulda öğretmenlere muhalifti. Camide imam, müezzin ve vaiz’in üslubuna muhalifti. TV’ de futbol yorumcularına muhalifti. Medyanın ve siyasetin bugünkü anlayışına muhalifti. Bu yönü ile, iyi-kötü, doğru-yanlış her şeye muhalefet eden ve karada, havada, denizde bulduğu her şeyi Anayasa Mahkemesine taşıyan Anamuhalefet Partisine çok benzemekteydi. Lakin O’na da muhalifti. Bölüm değiştirmesi de muhalefetinden kaynaklanıyordu. Gerekçesi de, Anayasa Mahkemesine muhalefetti. “Baktım Türkiye’yi hukukçular idare ediyor. Bari ben de bir hukukçu olayım ” diyordu. O’nun muhalif olmadığı iki şeyden birisi Cimbom, diğeri de mukaddes değerleriydi. Onlara kayıtsız şartsız teslim olmuştu. Cmbomlu olması dolayıısyla olmalı ki, Galatasaray Hukuk, olmazsa Ankara Hukuku hedeflemişti. Görelim Mevla neyler.
Anadolu Lisesi velileri adına biz bir konuşma yapacaktık. Bir de Fen Lisesi adına konuşma vardı. Okuldan derece ile mezun olduğu için, O’na da arkadaşları adına bir konuşma verilmişti. Son güne kadar bekledim ki, acaba gelir de bizden konuşma metni için yardım ister mi diye. Ne mümkün. “Yardıma ihtiyaç yok. Ben ne konuşacağımı bilirim” dedi. Ben de merak ettim ne konuşacak diye . Hatta biraz da endişe ettim ki, çıkıp bir muziplik yapmasın. Fakat gerek arkadaşlarından, gerekse velilerden en çok alkış alan konuşmayı da o yaptı. Altın gibi bir kalbi olmasına ve insani idealler fikrini savunmasına karşın, her şeye ve herkese muhalefet eden, kimseyi beğenmeyen, dersi kaynatan biraz da şamata dolu olan bir çocuk, hem arkadaşları tarafından, hem de öğretmenleri tarafından çok sevilen bir çocuk olma keyfiyetini nasıl kazanıyor? Bu soruyu benim kadar, sizin de merak ettiğinizi tahmin ediyorum.
Yıllıktaki arkadaşlarının O’nu değerlendirmelerine bakıldığında, bu sırrın mahiyeti bir iplik yumağı gibi hemen çözülüveriyor. Arkadaşları okul yıllığına O’nu anlatmışlar. Onlardan sadece ikisinin gözlemini alalım buraya. Arkadaşı Abdülkadir Temel onun için diyor ki: “Kardeşim Ubeydullah, namı değer kuru. Sınıfımıza Fen Lisesinden geçmene rağmen, yıllarca var gibiydin…Bugüne kadar hiç senin düzeyinde çalışkan bir arkadaşla samimi olmamıştım.Çalışkanlara benim de önyargım vardı. Ama sen kesinlikle türünün tek örneğisin. Hem başarılı, hem makara biriyle arkadaş olmak bana gurur veriyor. Sınıfta dersi kaynatan, aynı zamanda soru çözen, bunun yanında tahtadaki hataya bağıran bir insan, zannediyorum başka yerde olmaz. Sana şamatalı bir hayat diliyorum.” Ethem. Sağır da O’nu şöyle değerlendirmiş: “Namıdeğer Kuru. Seni iki yıldır tanıyorum. Garip birisin. Her şeye itiraz eder, her şeyi eleştirirsin. Matematik dersinde hem soruyu çözer, hem hocayla dalaşır, hem de Abdülle sohbet ederdin. Bazı arkadaşlar onlardan birirni yapamazken, sen 3 işi aynı anda yapıyordun…” Ben mezuniyet gecesi konuşmamda, okulda görevli herkese, özellikle de öğretmenlere teşekkür ettim. Öyle ya, her biri bizimki gibi afacan, bir civa gibi şekle girmeyen yüzlerce öğrenciyi, curcunadan güzel bir âhenge dönüştürebilmişler. Bu özverili, üstün ahlak ve ruh mimarları nasıl alkışlanmaz. Onların bu yaramazlıklarına, Eyüp Peygamber sabrı gösteren öğretmenlere nasıl teşekkür edilmez. Biz de onu yaptık. Bu kurumlarımızda ihlasın, çalışkanlığın, samimiyetin, özverinin gayet net resmini görebilirsiniz. Zaten farkı da bu keyfiyette saklıdır. Biz de bu gecede ve böylece bir muhalefet örneği olan oğlumun, Devlet Fen Lisesi yerine, Özel Fen Lisesini tercihinin nedenini daha iyi anlamış olduk.
Mustafa Turan
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.