- 603 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
FİLİSTİN'İN HAMİLİĞİNE Mİ SOYUNULUYOR?
SAYIN BAŞBAKANIMIZ
FİLİSTİN’İN HAMİLİĞİNE Mİ SOYUNUYORLAR ?
Dr. Sadık Özen
Şu insani yardım olayı, hem kafaları karıştırdı hem de ortalığı bulandırdı. Yardım IHH aracılığı ile değil de Kızılay aracılığı ile yapılmış olsa idi hiçbir olumsuzluk yaşanmaz, tam aksine ulusal bir mutabakat sağlanırdı. Çünkü Türk ulusunun yapısında darda kalmış insanlara yardım yapılması geleneği her zaman vardır ve bu gelenek son derecede güçlü duyguların ürünüdür.
Yardım organizasyonu “IHH tarafından yapılırsa ne olur?” diyenler çıkacaktır. Daha ne olsun ki ! Bu konuda neler olduğu belli değil mi? Neredeyse insanlarımız ikiye bölünmediler mi? Ya yaşamını kaydedenler !.. Doğrusu bu yardım şekli bize hiç yakışmadı.
Pekiyi ama neden ? Bu şekilde, adeta “Cihad” ilan edilir gibi yardım yapılmaz da ondan. Yardımda bulunmanın belli bir adabı ve prosedürü vardır. Onun dışına çıkıldığında işte böyle olur. Üstelik dış ülkelere yönelik yardımlar devletin girişimi ile ve devletin denetiminde yapılmalıdır.
Bu konudaki olumsuzlukların birincisi, yardımın IHH tarafından organize edilmiş olmasıdır. Pekiyi, IHH kimdir? Açılımı nedir? Daha önceki yazımda bu konuda yönelttiğim soruya hala bir yanıt alabilmiş değilim. İnşallah ilgililer bir açıklamada bulunurlar. Zira kısaltılmış IHH kuşku yaratıcı, daha doğrusu dini temele dayalı yönetim isteyen ve legal olmayan bir örgütün ismini çağrıştırıyor. Böyledir demiyorum, ama bu konuda doyurucu bir açıklama yapılmasını da bekliyorum. Tabii bu açıklamayı sadece ben değil, en az halkımızın yarısı bekliyor.
Bazı çevrelerce, kendilerini bu tür düşüncelere kaptıran, bu tür soru soran veya yorumda bulunanlar suçlanıyor; sanki dinsiz, imansız ve insani duygulardan yoksun gibi gösterilmeye çalışılıyor. Bir taraftan da İsrail taraftarı gösterilmek isteniyor. Suçlamalar yapılıyor. Benim “Karşı Devrimciler” dediğim, bazı politikacı ve yazarların ise “Mütareke Basını” diye vasıflandırdıkları medya grubu için, bu yardım meselesi, ortalığı daha çok karıştırmalarının iyi bir bahanesi oldu.
Bu konuda en önemli şey, Sayın Başbakanımızın tutumlarıdır. Davos Ekonomik zirvesinde yaşanan “One minute” olayının estirdiği rüzgar, Başbakanımıza başta Filistin olmak üzere Arap ve İslam ülkelerinde son derecede prestij sağlamıştı. Bu olayda da, ilgili çevrelerin verdiği gazla Sayın Başbakanımız yeni ufuklara yelken açmış görünüyor.
Olayın yarattığı ilk heyecanla Sayın Başbakan soğukkanlılığını kaybetti ve ilginç demeçler verdi. İnsanların, insani konulardaki duyarlılıkları asla tartışılamaz. Ama üzerlerinde ülke sorumluluğunu taşıyanlar bu gibi konularda serinkanlılıklarını muhafaza etmek zorundadırlar. Aksi halde hem kendilerinin hem de ülkelerinin başına büyük dertler açabilirler. Etrafın kışkırtmaları ile; Sayın Başbakan neredeyse Filistin’in hamiliğine soyunmuş göründü ve izlediği tutum nedeniyle, İsrail ile ilişkilere daha büyük boyutlar kazandırılacağı kuşkuları uyandı. Dileriz, ilerki aşamalarda aklı selim galip gelir ve konu soğumaya bırakılır.
Ama Sayın Başbakan’ın, parti toplantılarında, açılışlarda ve mitinglerde yaptığı hararetli konuşmalarda konuyu pek de soğutmaya niyetli olmadığı anlaşılıyor. Aldığı alkışlar Sayın Başbakan’ın coşkusunu artırıyor.
Sayın Başbakanı tahrik edenlerin amacı, olayların iç politikada malzeme olarak kullanılmasını sağlamaktır. Özellikle, CHP’ deki görev değişikliği ve Eylül ayında yapılması muhtemel referandumdan yararlanılmak istenilmektedir. Böyle bir yorum doğru olmasa bile, en azından böyle bir görüntü ortaya çıkmıştır. Oysa, dışişleriyle ilgili konuların ülke içinde malzeme olarak kullanılması kesinlikle doğru olamaz. Sayın Başbakanımızın, konuyu serinkanlılıkla ele aldıklarında, bu tarzda bir değerlendirme yapmalarını gönülden istiyorum. Çünkü sağduyu bunu gerektiriyor.
Sayın Başbakanımızın, Filistin, İsrail ve diğer Arap Ülkeleri ile ilgili meseleleri değerlendirirlerken, tarih bilgilerini yenilemelerinde fayda olacağını düşünüyorum. Zira, Birinci Dünya Savaşı sırasında ve sonlarında Arap ülkeleri ve Filistin Osmanlı Devleti’nin yıkılmasında büyük rol oynamış bulunuyorlar. Bugün çocuklarına Başbakanımızın adını koyanların ve Abdülhamit Han’ı göklere çıkaranların, İngilizlerin kışkırtma ve oyunlarıyla Osmanlı Devleti’ne ne büyük bir ihanette bulundukları ve ne büyük zararlar verdikleri unutulmamalıdır.
Ben, Filistin ile vatanımı aynı değerler içinde kıyaslanmasını tasvip etmiyor ve bunun yapılmasından rahatsızlık duyuyorum. Hiçbir ülkenin toprağı, benim vatan toprağım kadar kutsal olamaz. Dünyadaki hiçbir şehir de, manevi olarak bizim kentlerimiz kadar değerli değildir. Çünkü topraklarımız bizlere ecdatlarımızın yadigarı olup aziz şehitlerimizin kanlarıyla sulanmıştır. Dolayısıyla ne Kudüs’ü İstanbul, ne de Filistin’in herhangi bir kentini Konya’mız kadar değerli ve önemli bulmuyorum.
Unutmamamız gereken çok önemli bir konu da Filistin terör örgütlerinin ülkemizdeki terör olaylarının tırmanışındaki rolleridir. Bundan sonraki yazımda bu konuyu ele alacağım.
Konuyu kısa bir notla sonlandırmak istiyorum. Sayın Başbakanım, bu görüşlerimiz nedeniyle lütfen bizleri kınamayınız. Ulusalcıları öcü gibi görmeyiniz. Bir zamanlar, belki de, kendilerini birtakım yanlış düşünce ve olmayacak hayallere kaptırmış olanlar bulunabilir. Bunlara bakarak tüm ulusalcıları cezalandırmaya, Silahlı Kuvvetlerimizi topyekun suçlamaya, küçük düşürmeye ve ezmeye kalkışanlara fırsat vermeyiniz. Unutmayınız ki siz sadece kendi parti mensuplarınızın ve sadece size yakın çevrelerin değil, tüm halkımızın Başbakanısınız.
Sizden, Ergenekon olayları ile bağlantınız olmadığının kanıtlanması için; haksız yere hapishanelerde yatan değerli yurttaşlarımızın, en azından, tutuksuz yargılanmalarının sağlanmasına çaba göstermenizi ve gerekirse çözüm için yeni yasal düzenlemeler getirilmesine öncülük etmenizi istiyorum. Bunu yaptığınızda sizi bütün kalbimle alkışlayacağım.
Saygılarımla…
13. 06. 2010
www.fikirplatformu.net
www.edebiyatdefteri.com
www.antalyabugun.com
YORUMLAR
''Abdülhamit Han’ı göklere çıkaranların, İngilizlerin kışkırtma ve oyunlarıyla Osmanlı Devleti’ne ne büyük bir ihanette bulundukları ve ne büyük zararlar verdikleri unutulmamalıdır.''
Yani siz bu cümlenizde, yıkılmak üzere olan bir imparatorluğu 30 yıl ayakta tutmaya başaran Sultan Abdulhamid Han'ın kendi devletine ihanette mi bulunduğunu söylüyorsunuz? Bu çarpıtmayı yalnızca ecdad düşmanları Türk düşmanları Osmanlı düşmanları yapabilirdi...
ÜZÜMKARASI tarafından 6/16/2010 1:52:47 PM zamanında düzenlenmiştir.
sadikozen
Kastetmiş olduğum şeyin bu olmadığını anlayabilecek bir seviyede olduğunuzu düşçünüyorum. Bu nedenle bana saldırabilmek için bir fırsat yakalama gayreti içinde olduğunuzu anladım .
Kastetmiş olduğum şey; dün Abdülhamit Han'a ihanet edenlerin bugün göklere çıkarmış olmalarıdır. Yani ben Filistin halkının Abdülhamit Han'a ihanet etmiş olmalarını kınamış bulunuyorum. Okuduklarınızı iyi anlamanız ve değerlendirmelerinizi de buna göre yapmaya çalışmalısınız.
Ayrıca size eleştiri ve yorumlarınızı bir saygı çerçevesi içinde yapmanızı öneriyorum.
Sevgilerimle.
Haticcay
filistinin değil..müslümanların hamiliğine soyunmak diye düşünüyorum bu adımı ve bir ilk adım başlangıç adımı olarak görüyorum...ayrıca ihh nın yurt dışında özellikle afrika kıtasında açtığı kuyulardan her dine mensup insan su içiyor, sorun olmuyor israil devreye girince sorun oluyorsa burada ihh değil israili sorgulamak gerektiğini düşünüyorum...saygılar
sadikozen
Tarihte bunun pek çok örnekleri vardır. Ecdadımız Franda'dan Faponya'ya kadar karşılıksız insani yardımda bulunmuşlardır.
Ancak İslamiyet dininde savunmasız insanları, bebekleri, hamile kadınları, devletin polisini ve askerini tuzakkurarak, pusuya düçşüşerek öldürmek gibi eylemler yoktur. Ben bunları yapanların Müslüman olduklarından şüphe ederim.
Yaptığım bu açıklamalardan sonra beni daha iyi anlayacağınızı umarım. Sevgilerimla...