Zor Karar
Doktorun karşısında gözyaşları içinde öylece oturuyordu. Artık onun ne dediğini, ne konuştuğunu duymuyordu bile.
Mantığı ile kalbi arasında sıkışıp kalmıştı.
Hiçbir şey demeden yerinden doğruldu ve pencereden dışarıyı izlemeye koyuldu.
Haberi alan eşi de apar topar hastaneye gelmişti.
Nefes nefese doktorun odasına çıktı. Doktor bir kez daha olanları ve alınacak önlemleri, seçenekleri anlattı. Bir taraftan doktoru dinliyor, diğer taraftan eşini kontrol ediyordu. Yanına gitmek, ona sımsıkı sarılmak istedi ama eli ayağı bağlanmış gibi kımıldayamıyordu. Öylece oturdu kaldı.
Evlendiklerinden beri her ikisi de çok mutluydu. Her ailede olabilecek ufak tefek kırgınlıkları onlarda yaşıyorlardı fakat ikisi de olayı büyütmeden barışma yoluna gidiyorlardı. Beş sene olmuştu evlendikleri. İşlerimizi yoluna koyalım, kariyer yapalım diye çocuk düşünmemişlerdi fakat yaşları ilerleyip, arkadaşlarının da çocuklarıyla mutluluklarını gördükçe artık kendileri için de zamanın geldiğine karar verdiler. Bu mutlu yuvayı minik ve cılız bir sesin şenlendirmesi için can atıyorlardı.
Beş altı ay deneyip te hamile kalamayınca çok korkmuş; acaba çocuğum olmayacak mı endişesine kapılmıştı.
Endişeyle doktora gittiğinde öğrenmişti iki aylık hamile olduğunu. Kanamalarının düzenli geldiğini ve nasıl olduğunu sorduğunda bu gibi durumların sıklıkla olmasa da görülebileceğini öğrenmişti.
Eşine bu mutlu haberi güzel bir masa donatarak söylemeye karar verdi.
Akşam olmasını dört gözle beklerken annesi çıka gelmişti. Masayı özenli hazırlandığı zaman garip bir şeyler olduğunu anladı. İlk eşi duysun istiyordu fakat annesinin ısrarlarına dayanamayıp hamile olduğunu söyledi. Hiç değilse annesinin evine gideceğini ve akşam ikisini baş başa bırakacağını düşünüyordu. Ama o daha çok yerleşti ve ben de damadımı kutlayacağım dedi. Akşam için planlarının olduğunu daha sonra telefonla kutlayabileceğini söylese de annesi dinlememişti. Çaresiz her ikisi beklemeye başladılar.
Kapı sesine önce anne atıldı ve müjdemi isterim baba olacakmışsın deyince tüm hayalleri yıkıldı. Annesine baktı sitem dolu, ben söyleyecektim diye.
Oysa annesinin umurunda değildi. Sofraya oturup iştahla karnını doyurmaya başladı.
Gözleri dolu dolu eşine baktı adam. Yanağına ufacık bir öpücük kondurdu. Sofraya geçtiler birlikte.
Neler hayal etmişti ve annesi hepsini bir çırpıda silip atmıştı. Ama olsun önemli değildi. Ona kırılsa da; önemli olan içindeki gerçekti. Artık onlar da üç kişilik bir aile olacaklardı.
Daha doğuma yedi ay vardı ama onlar hiçbir şeyi eksik olsun istemiyorlardı bebeğin.
Cinsiyeti önemli değildi. Odasını, içinde oynayacağı oyuncakları, giyecekleri! Her şey ama her şeyleri tamdı. Büyük bir heyecan içinde ayların geçmesini beklemeye başladılar. Aylık kontrollerini aksatmıyor, bir aksilik çıksın istemiyordu.
İşten geldiği zaman her ikisinin de en büyük zevki, bebek odasına girip, çocuklarının geleceğiyle ilgili hayaller kurmak, planlar yapmaktı. Hatta hangi okullara gideceğine bile karar vermişlerdi çoktan. Sadece üniversite seçimini ona bırakıyorlardı.
Dördüncü ayın sonunda rutin kontrolüne gitmişti tekrar. Doktorun yüz ifadesinden ters giden bir şeylerin olduğunu anlamıştı. Duymak istemediği acı gerçeği doktor şimdi kendisine anlatıyor ve seçenekleri sıralıyordu.
Çocuğunu eğer dünyaya getirecekse down sendromlu doğacağını anlatıyordu. Eğer bu bebeği aldıracaksa daha fazla geç kalmaması gerekiyordu. En kötüsü de bir daha hamile kalamayacak olmasıydı.
Oysa ne çok istemişlerdi bu bebeği.
Şimdi bile bile onu ölüme mi gönderecekti?
Mantığı bebeği aldırmasını, gelecekte hem kendilerine, hem de ufacık bir bebeğe tüm yaşayacağı acıları yaşatmaya hakkı olmadığını; kalbi ise her ne olursa olsun onunda bir canlı olduğunu ve onu öldürmeye hakkı olmadığını söylüyordu. Her ikisi içinde çok zor bir karardı.
Pencere kenarına geldi!
Bir süre birlikte öylece dışarıyı izlediler. Sonra elleri birbirlerini aradı. Bulduklarında ise sıkı sıkıya kenetlediler. Kadın başını kocasını omzuna dayadı ve doktora hiçbir şey demeden öylece çıkıp gittiler.
Onlar giderken doktor halen peşlerinden sesleniyordu “ Kararınızı en kısa sürede vermelisiniz. Yoksa her şey için geç kalacaksınız!”
İkisi de çoktan karar vermiş ifadelerle bir birlerinin gözlerinin içine bakıyorlardı. Hiçi konuşmamışlar ama bakışlarıyla ikisi de çok şey anlatıyordu.
Arabalarına binip el ele bir bilinmeze doğru yolculuğa çıkmışlardı bile doktor pencereden onların gidişini izlerken.
YORUMLAR
çok zor bir karar gerçekten...benim çok sevdiğim bir ablamın oğluda bu durumda o kadar saf temiz tek fikirli ve çok bakımdan tutunca eğitim konusunda ince emek isteyen cocuklar lakin sıcak sımsıcak can onlar...Allah kimseye zor kararlar altına bırakmasın çok güzel işlenmiş bir yazı kutlarım sevgilerimle..
Rabim herkese her şeyin hayırlısını nasip etsin.
Eğer o bebeğin doğmu hayırlara vesileyse olur.
İbret/i alem içindir
Kimi kız kimi erkek ister ya,demezlerki sağlıklı olsun
Onun için böyle sınanırız sınanırızda anlamayız..
Rabbim neyler neylerse güzel eyler.
Kutlarım arkadaşım,içimiz ız etti.Sevgimle her vakit,
zor karar...
sabah okumak nasip olmadı yazıyı çünkü, gerçekten zaman kısıtlı ve vaktim hiç ama hiç yoktu o an.
o yüzden yalnızca bir selam düşüp ayrıldım sayfanızdan.
ama şimdi okudum ve sindire sindire okudum hemde.
evet gerçekten zor ama doğru bir karar verilmiş çok şükür sonunda. her ne olursa olsun insan olan insan yaşamalı ve mutlak yaşatılmalı değil mi.
varlığın ve var olmanın en ulvi gerçeğidir anne baba için evlat. evet kimi soakak uçlarında sapasağlam hayat mücadelesi verir annesiz ve babasız olarak,kimide özürlü veya engelli dahi olsa, olsun yeterki olsun diyerek yol alıp gider bu dünya meşgalesinde...
anlamlı ve çokca anlamdı...
kutluyorum segili yazarım...sevgimlesin çook...
saygı ve dua bıraktım bolca....
Mehtap S.Hümeyragül DALLI tarafından 6/14/2010 4:19:47 PM zamanında düzenlenmiştir.