13
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1772
Okunma
İÇİ ÖTEKİ KADIN
Öyle his ve düşünceler fısıldıyordu ki bana; korkuyordum. Öteki diyordum o kadına.
Benimle savaşıyordu. Hatalar yapmama sebep oluyordu. Tuzaklar kuruyordu bana. Dost görünen düşmandı.
Onu dinlemek sakıncalı ama hoştu. Hırpalasa da beni, seviyordum onunla sohbeti.
Dört yıl öncesine kadar ben de diğerleri gibi sıradan bir ev hanımıydım. Günlerim sakin ve monoton geçerdi. Beklentilerim yüksek olmadığı için çok da üzülmezdim.
Arkadaş vasıtası ile bir işe başladım. Çok değişik bir ortama girmiştim. Tekstil işi ev hanımlığına benzemiyordu. İşimi tez kavrayıp yükselmeye başlamıştım. Diğer kadın ve kızlara özenip kendime bakımımı artırdım. Güzel görünmek ve alaka görmek hoşuma gider olmuştu. O kadın hayattan beklentilerimi yükseltip, beni değiştirmeye başlamıştı. Eskiden kızacağım iltifatlar şimdilerde mutlu ediyordu. Sade kadınların değil, erkeklerin de dikkatini çekmeye başlamıştı bende ki baş döndüren değişim. Erkek arkadaşlarımın iltifatlarıBana geçlik aşılıyordu. Kayıplarımı telefi ettiğimi sanıyordum. Devamlı iltifat eden iş erkadaşımla duygual yakınlaşma başladı. Evliydik ama bize bir şey ifade etmez olmuştu bu durum.
Masumca bir şeydi belki fakat hoş iltifatlarını telefondan da duymak için numaramı vermem hanın son çizgisiydi.
O kadın halen bana cesaret ve moral veriyordu. Masum gösteriyordu gelinen her noktayı. Ve ben buna inanmak istiyordum. O kadının yanıldığını düşünüyor ama dediğini kabulleniyordum işime öyle geldiği için. Mesaj ve telefonların sayısı da artmıştı. Yasağa alaka çok oluyordu. Kocamın her hareketi ve konuştuğu batarken ve kavgasebebi olurken haram her gün daha hoş gözüküyordu. Adam kambur ve çirkindi ama bunun da önemi yoktu. Eşimin iyi olmasının da önemi yoktu. Bu başka bir olaydı. Ne olduğunu o kadın biliyor ben yaşıyordum. İçimde de direniş vardı bu hiyanete. Hırpalanıyordum. Asabileşmiştim. Kendime ve herkese zehir ediyordum hayatı. Huzur bulduğum tek yer olmuştu iş yerim. Çünkü iltifat aldığım yerdeydim.
Ne zaman akli-selim düşünsem; öteki aklımı çeliyordu. Her durumda kendini haklı çıkartmasını biliyordu. Belki de ben öyle olsun istiyordum. Basit bir egoyu tetmin maceram yüzünden yuvam dağılmak üzereydi. Umursamaz olmuştum. “ Yürüdüğü yere kadar” diye düşünüp sayısız yalanlar üretiyordum. Artık yalancı da olmuştum. Her gün daha başkası oluyordum.
Bir gün hastalandım ve işe gidemedim. Eşimle doktordayken mesajlar atı Gizlediğim arkadaşım.” İşe niye gelmedin” diye soruyordu. Yakalanmıştım eşime.
O akşam korktuğum konuşmayı yaparak eşime her şeyi anlattım. Bana kızdı. Kafasında bir sürü soru işaretleri ile yine de desteğini çekmedi. Düşmeme müsaade etmedi. Herkese karşı yanımda yer aldı. Bana tek gerçek destek o olduğunu bildiğim halde, o kadın gibi ben de eşime kızıyordum. Her şeyden onu suçlu çıkarıyordum. Bu beni vicdanen rahatlatıyordu.
Eşimle ben kazanıp, saçmalığı noktalamıştık. Ama güven erozyonuna uğramıştım öteki yüzünden.
İki parça, iki kardeş, bir bütünün yarılarıydık Öteki ile. Eşim onunla diyaloğumu istemiytordu. Bana geldiği gibi sevimli gelmiyordu eşime. Her yerde gölgem gibiydi Öteki.
Bu durumdan ben de sıkılmaya başlamıştım. Fikirler üretip hala yönlendirmeye çalışıyordu beni. Her zaman değilse de yine kandırıyordu beni. Öyle tatlı dili vadı ki siz de kanardınız. Sıradışı, çarpık istekleri de olurdu. Kızamazdım. Şaşırırdım ama tekrarlandıkça alışırdım. Utanırdım, kızarırdım, hayretlere düşerdim. Ama alışır ve normal karşılardım.
Hoşuma gitmediği halde onun ısrarı ile asla yapmayacaklarımı yapardım.
O; bende kendisini görüyordu. Kendisi için kandırıyordu beni. Arsızlıktan hoşlanıyordu. Yasak çiynemek zevk veriyordu ona. Yaptığını severek, bilerek, isteyerek yapıyordu.
Bana yaşattığı tatsız olaylardan bile ders almamıştı öteki. Yeni fırsatlar gösterip fitneler üflüyordu kulağıma. “ Daha dikkatli oluruz, nereden bilecek,herkes bir şeyler yapıyor” diyordu. Gözüne kestirdiği başka bir iş arkadaşımızın kaçamak bakışlarını yakalıyor ve bana gösteriyordu. Daha fazla kayıtsız kalamıyordum. Yeni maceraya yelken açıyordum. O da evli ve benim gibi çocuk sahibiydi. O da eşini seviyordu. Benden de hoşlanıyordu ve bunu dillendiriyordu. Daha dikkatli, daha yavaş ve daha derinden bir dostluk başlamıştı yalanlar üzerine. Direksiyonumu öteki kadın ele geçirmişti. “ Biraz fantezi, Sadece o kadar. Ne var ki, istediğin zaman tekmeyi basarsın” diyordu. Hak veriyordum ona.
Ama ne Ötekinin sınırı ne benim tekme atacak iradem vardı. İşin boku çıkmak üzereydi. Benim için savaşan ve yine yardımıma koşan tek kişi eşimdi. Onun yardım elini tersleyip sürekli düşmanlarımla birlikte kendimize tuzaklar düşünüyordum. Düşmana kale kapılarını açan hayın asker olduğumu fark ediyordum. Ama ihanetin de muhteşem bir cazibesi vardı.
Çılgınca zevk alıyordum.
Öteki; en mahrem fantazilerini anlatıp, beni baştan çıkarmaya çabalıyordu. Ben de istekliydim. Yine eşimle kavgalar ediyor ve ondan her şeyi gizliyordum. Onu delilikle bile suçluyordum. Aylarca ilişkiye bile girmiyor, ayın yirmi sekiz günü somurtuyordum.
O alçak kadın; bu uçuk fantazileri hayata geçirmemi fısıldıyırdu. Hatta haykırıyordu.
Bir gün bu çılgın fantazilerinden birini anlattı. Hem duymak istemiyor hem dinliyordum.
Bakıştığım erkek iş arkadaşımla onun çalıştığı makinenin arkasındaki izbe alanda sevişmemi öneriyordu. Müsait bir ortam vardı. Mümkün görünüyordu. Öyle detaylandırıyordu ki işi adeta an be an o sevişiyordu onunla. Hemen gidip işe koyulası geliyordu insanın. Direniyordum. Bu çok uç bir noktaydı. O ısrar ediyordu her gün. Gelinen hiçbir nokta son değildi.
“ Sevişir ve hevesini alırsın, sonra basarsın tekmeyi”diyordu sıkça. Her söylediği gibi bu da yalandı ama inanmak yine işime geliyordu. İşin gönül tarafı hasıl olmuştu. Niyetler kaydığı gibi gönüller de kayıyordu. Hiç hesapta yokken sevgi üstüne sevgiler düşüp tomurcuklanabiliyordu. Takkeler düşüp, keller görünüyordu. Maskeli dolaşmak insanları daha iyi yapmıyordu sadece başkalarını kandırıyordu.
“ Rüyanda sevişiyorsun, gözlerinle sevişiyorsun, eşinle sevişirken bile onunla seviştiğini düşünüyorsun, onu düşünerek …” O kadını susturuyorum. Her şeyimi biliyordu.
“ Direnme! Er geç yaptıracağım sana” diyordu.
Her zaman olacaklar oluyordu. O her zaman kazanıyordu.
Şu an hapis etmiştim onu. Bu nasıl dostluktu?
Üç seçeneği vardı öteki kadının:
Ya kaçacaktı.
Ya salacaktım ya da ölecekti orada.
Sesi geliyordu derinlerden;” Yaşlatma beni!!! Yaşlatma beni!!!”
Bir erkek için öteki kadın; sevgili demekti.
Bir kadın için öteki kadın; Eşinin metresi demekti.
Benim için öteki kadın; Kendi içimdeki öteki kadındı.
Senin için öteki kadın ya da öteki erkek neydi?