- 1745 Okunma
- 13 Yorum
- 0 Beğeni
İHANET
İÇİ ÖTEKİ KADIN
Öyle his ve düşünceler fısıldıyordu ki bana; korkuyordum. Öteki diyordum o kadına.
Benimle savaşıyordu. Hatalar yapmama sebep oluyordu. Tuzaklar kuruyordu bana. Dost görünen düşmandı.
Onu dinlemek sakıncalı ama hoştu. Hırpalasa da beni, seviyordum onunla sohbeti.
Dört yıl öncesine kadar ben de diğerleri gibi sıradan bir ev hanımıydım. Günlerim sakin ve monoton geçerdi. Beklentilerim yüksek olmadığı için çok da üzülmezdim.
Arkadaş vasıtası ile bir işe başladım. Çok değişik bir ortama girmiştim. Tekstil işi ev hanımlığına benzemiyordu. İşimi tez kavrayıp yükselmeye başlamıştım. Diğer kadın ve kızlara özenip kendime bakımımı artırdım. Güzel görünmek ve alaka görmek hoşuma gider olmuştu. O kadın hayattan beklentilerimi yükseltip, beni değiştirmeye başlamıştı. Eskiden kızacağım iltifatlar şimdilerde mutlu ediyordu. Sade kadınların değil, erkeklerin de dikkatini çekmeye başlamıştı bende ki baş döndüren değişim. Erkek arkadaşlarımın iltifatlarıBana geçlik aşılıyordu. Kayıplarımı telefi ettiğimi sanıyordum. Devamlı iltifat eden iş erkadaşımla duygual yakınlaşma başladı. Evliydik ama bize bir şey ifade etmez olmuştu bu durum.
Masumca bir şeydi belki fakat hoş iltifatlarını telefondan da duymak için numaramı vermem hanın son çizgisiydi.
O kadın halen bana cesaret ve moral veriyordu. Masum gösteriyordu gelinen her noktayı. Ve ben buna inanmak istiyordum. O kadının yanıldığını düşünüyor ama dediğini kabulleniyordum işime öyle geldiği için. Mesaj ve telefonların sayısı da artmıştı. Yasağa alaka çok oluyordu. Kocamın her hareketi ve konuştuğu batarken ve kavgasebebi olurken haram her gün daha hoş gözüküyordu. Adam kambur ve çirkindi ama bunun da önemi yoktu. Eşimin iyi olmasının da önemi yoktu. Bu başka bir olaydı. Ne olduğunu o kadın biliyor ben yaşıyordum. İçimde de direniş vardı bu hiyanete. Hırpalanıyordum. Asabileşmiştim. Kendime ve herkese zehir ediyordum hayatı. Huzur bulduğum tek yer olmuştu iş yerim. Çünkü iltifat aldığım yerdeydim.
Ne zaman akli-selim düşünsem; öteki aklımı çeliyordu. Her durumda kendini haklı çıkartmasını biliyordu. Belki de ben öyle olsun istiyordum. Basit bir egoyu tetmin maceram yüzünden yuvam dağılmak üzereydi. Umursamaz olmuştum. “ Yürüdüğü yere kadar” diye düşünüp sayısız yalanlar üretiyordum. Artık yalancı da olmuştum. Her gün daha başkası oluyordum.
Bir gün hastalandım ve işe gidemedim. Eşimle doktordayken mesajlar atı Gizlediğim arkadaşım.” İşe niye gelmedin” diye soruyordu. Yakalanmıştım eşime.
O akşam korktuğum konuşmayı yaparak eşime her şeyi anlattım. Bana kızdı. Kafasında bir sürü soru işaretleri ile yine de desteğini çekmedi. Düşmeme müsaade etmedi. Herkese karşı yanımda yer aldı. Bana tek gerçek destek o olduğunu bildiğim halde, o kadın gibi ben de eşime kızıyordum. Her şeyden onu suçlu çıkarıyordum. Bu beni vicdanen rahatlatıyordu.
Eşimle ben kazanıp, saçmalığı noktalamıştık. Ama güven erozyonuna uğramıştım öteki yüzünden.
İki parça, iki kardeş, bir bütünün yarılarıydık Öteki ile. Eşim onunla diyaloğumu istemiytordu. Bana geldiği gibi sevimli gelmiyordu eşime. Her yerde gölgem gibiydi Öteki.
Bu durumdan ben de sıkılmaya başlamıştım. Fikirler üretip hala yönlendirmeye çalışıyordu beni. Her zaman değilse de yine kandırıyordu beni. Öyle tatlı dili vadı ki siz de kanardınız. Sıradışı, çarpık istekleri de olurdu. Kızamazdım. Şaşırırdım ama tekrarlandıkça alışırdım. Utanırdım, kızarırdım, hayretlere düşerdim. Ama alışır ve normal karşılardım.
Hoşuma gitmediği halde onun ısrarı ile asla yapmayacaklarımı yapardım.
O; bende kendisini görüyordu. Kendisi için kandırıyordu beni. Arsızlıktan hoşlanıyordu. Yasak çiynemek zevk veriyordu ona. Yaptığını severek, bilerek, isteyerek yapıyordu.
Bana yaşattığı tatsız olaylardan bile ders almamıştı öteki. Yeni fırsatlar gösterip fitneler üflüyordu kulağıma. “ Daha dikkatli oluruz, nereden bilecek,herkes bir şeyler yapıyor” diyordu. Gözüne kestirdiği başka bir iş arkadaşımızın kaçamak bakışlarını yakalıyor ve bana gösteriyordu. Daha fazla kayıtsız kalamıyordum. Yeni maceraya yelken açıyordum. O da evli ve benim gibi çocuk sahibiydi. O da eşini seviyordu. Benden de hoşlanıyordu ve bunu dillendiriyordu. Daha dikkatli, daha yavaş ve daha derinden bir dostluk başlamıştı yalanlar üzerine. Direksiyonumu öteki kadın ele geçirmişti. “ Biraz fantezi, Sadece o kadar. Ne var ki, istediğin zaman tekmeyi basarsın” diyordu. Hak veriyordum ona.
Ama ne Ötekinin sınırı ne benim tekme atacak iradem vardı. İşin boku çıkmak üzereydi. Benim için savaşan ve yine yardımıma koşan tek kişi eşimdi. Onun yardım elini tersleyip sürekli düşmanlarımla birlikte kendimize tuzaklar düşünüyordum. Düşmana kale kapılarını açan hayın asker olduğumu fark ediyordum. Ama ihanetin de muhteşem bir cazibesi vardı.
Çılgınca zevk alıyordum.
Öteki; en mahrem fantazilerini anlatıp, beni baştan çıkarmaya çabalıyordu. Ben de istekliydim. Yine eşimle kavgalar ediyor ve ondan her şeyi gizliyordum. Onu delilikle bile suçluyordum. Aylarca ilişkiye bile girmiyor, ayın yirmi sekiz günü somurtuyordum.
O alçak kadın; bu uçuk fantazileri hayata geçirmemi fısıldıyırdu. Hatta haykırıyordu.
Bir gün bu çılgın fantazilerinden birini anlattı. Hem duymak istemiyor hem dinliyordum.
Bakıştığım erkek iş arkadaşımla onun çalıştığı makinenin arkasındaki izbe alanda sevişmemi öneriyordu. Müsait bir ortam vardı. Mümkün görünüyordu. Öyle detaylandırıyordu ki işi adeta an be an o sevişiyordu onunla. Hemen gidip işe koyulası geliyordu insanın. Direniyordum. Bu çok uç bir noktaydı. O ısrar ediyordu her gün. Gelinen hiçbir nokta son değildi.
“ Sevişir ve hevesini alırsın, sonra basarsın tekmeyi”diyordu sıkça. Her söylediği gibi bu da yalandı ama inanmak yine işime geliyordu. İşin gönül tarafı hasıl olmuştu. Niyetler kaydığı gibi gönüller de kayıyordu. Hiç hesapta yokken sevgi üstüne sevgiler düşüp tomurcuklanabiliyordu. Takkeler düşüp, keller görünüyordu. Maskeli dolaşmak insanları daha iyi yapmıyordu sadece başkalarını kandırıyordu.
“ Rüyanda sevişiyorsun, gözlerinle sevişiyorsun, eşinle sevişirken bile onunla seviştiğini düşünüyorsun, onu düşünerek …” O kadını susturuyorum. Her şeyimi biliyordu.
“ Direnme! Er geç yaptıracağım sana” diyordu.
Her zaman olacaklar oluyordu. O her zaman kazanıyordu.
Şu an hapis etmiştim onu. Bu nasıl dostluktu?
Üç seçeneği vardı öteki kadının:
Ya kaçacaktı.
Ya salacaktım ya da ölecekti orada.
Sesi geliyordu derinlerden;” Yaşlatma beni!!! Yaşlatma beni!!!”
Bir erkek için öteki kadın; sevgili demekti.
Bir kadın için öteki kadın; Eşinin metresi demekti.
Benim için öteki kadın; Kendi içimdeki öteki kadındı.
Senin için öteki kadın ya da öteki erkek neydi?
YORUMLAR
Bildiğim kadarı ile Melekler de dişilik erkeklik kavramı yoktur. Şeytan da evveliyatında bir melek olarak yaratıldığına göre şeytanı da ”unisex” bir varlık olarak sayabiliriz. Nedendir bilinmez dünyada bütün milletlerde “Melek” ismi özel isim olarak hep bayanlar için kullanılır. Gözümüz yok bayanlara yakışmıyor da değil hani Melek ismi.
Erkekler için ise sadece sıfat tamlaması olarak. Hani denir ya “melek gibi adam”, tıpkı yazındaki enişte bey gibi. Yalnız bu enişte fazla melek. Ee her şeyin fazlası zarar dememiş büyükler boşuna. Melekliğinde fazlası kerizlik gibi yan tesirlere yol açabiliyor, özellikle erkeklerde
Dikkat ettik mi hiç, herhangi bir cinsel ihlalde hem konu mankeni hem de günah keçisi olarak bayanların seçilmesi ne kadar vakaiadiyeden sayılıyor değil mi. Acaba diyorum egemen erkek kültürünün intikamı olmasın bu çelişki.
Vesveseleri saymazsak gerek erkek üzerinde gerekse kadın üzerinde olsun şeytanın en başarılı olduğu hareketler herhalde bel altı vuruşlardır. Ne maddi kaygılar, nede manevi duygular. Yatak odası diye tabir ettiğimiz bir “tabusal alan” da binlerce iç içe geçmiş Matruşka,(bunların erkeklerine Behçet denir) ve milyonlarca arsız fantezi nazariyeden ameliyeye geçmek için şeytanla kibrit çöpü çekişir. Kahretsin ki %90 kısa kibrit çöpünü âdemoğlu çeker.
Bilmem kaç ışık yılı ötede diye sanılan cehennem, sanılanın aksine tamda karyolanın altında fokur, fokur kaynarken.
Selamlar dostum, kafanı şişirdik biraz, hakkını helal eyle ;-)
sadakat....
hiç bil(me)diğimiz ve ne çok bilmediğimiz bir acı gerçeğimizdir öyle değil mi...
evlilik diyince benim aklıma "hüzün yılı"olarak ifade edilmiş bir ayrılık gelir her seferinde.
gönül Sultanımız Hz Muhammed Mustafa sav efendimizin, Hz Hatice annemize duyduğu sevgi ve sadakatin ne güzel somut bir örneğidir öyle değil mi.
o her daim ahde vefa dedi ve vefasını imanının gücü ve güzelliği ile sergiledi hayatı boyunca. kadın diyince hz.Hatice anılmalı.
erkek diyince hz Muhammed Mustafa öncü seçilmeli.
unuttuğumuz ve unutturulduğumuz nice değer ve diğerlerimiz var görüldüğü gibi. akli selim ve ahdi selim olmak lazım.
günü birlik ve günsüz birlik tüm ilişkiler her biri ayrı bir intihardırlar. insan insan olarak yaşayıp insan olarak ölmeli.
yoksa Yunusun ifadesi ile, hayvan ölüsü olarak anılmamalı...
kendimce bakış açımdı kendimce paylaştım...
özlemiştik yazılarınızı...saygı ve dua dileklerimle yeniden hoşgelmişiniz....
Çok yerinde görüşler sevgili Serpil kardeşim.
Ama derinliği olan konu ve bu öyküdeki kadın çift kişilikli değil. Sadece nefsi ile büyük bir savaşta.
Kınamak ve hayrete düşmek nafiledir. İnsanın başına kınadığı durumlar gelir. Kendisi bile hayret eder bu olaya.
Sayfama değerli görüşlerinizi bıraktığınız için şeref duydum.
Baki selamlar.
Esini gercekten seven bir kadin ölsede ihanet edemez.
Kalpten olan sevgi bir kadini hatalardan koruyan en büyük güctür.
Burada nefsi bile insani yoldan cikaramaz asla.
Kendisine kendisi icin degil de, sirf disarida begenilmek amaciyla bakim uygulayan her kadin evde yine ayni döküntü insandir.
Her haliyle yapmacikligi disardan belli olur.En sevmedigim kadin tipidir.
Insanin icinde olmasin is yerinde degil evinde bile bunu gerceklestirebilir bir kadin..
Ve iltifat sevgi ve sevkat görmemis bir bayanin ayagini yerden kesebilir ancak.
Senin için öteki kadın ya da öteki erkek neydi?
Sorusuna gelince, hesapta olmayan tesadüf birseydir akli karistirabilir umulmadik bir anda biri.
Ama gercek sevilen hep bir adim öndedir.
O yüzden herkes yoluna gider bir bulusma dahi gerceklesmeden.(kendi adima)
Güzel bir yaziydi her zaman oldugu gibi
Sonsuz saygimla sevgili Engin Tatlitürk
hicbitmez tarafından 6/13/2010 6:30:30 PM zamanında düzenlenmiştir.
bir erkeğin kadın gözüyle baktığı ne kadar belli. toplum olarak yakıştıramıyoruz kadına ihaneti. erkeğin ihanetini şaşaalı çapkınlık maceraları olarak bahsediyorken kadının ihanetini hemen ötekileştiriyoruz ve içindeki iyi kadını yok eden bir kötü kadın imajı çiziyoruz.
güzel bir öykü. fakat ifade de tabular biraz zorlamış yazıyı. bu çok doğal. kimse doğuştan itibaren getirdiği hazır bulunuşluklarından kurtulamıyor ki.
zamanında bir öykü yazmıştım. avingnonlu kadınlarla ilgili. bilirsiniz pikasso'nun tablosudur avingnonlu kadınlar. her renkten beş kadın vardır tabloda. hayat kadınlarıdır bunlar.
neyse ben öykümün kafamda tasarladığım kısmında onları avingnon'dan çengelköy'e getirip orada paspas ören kadınlarla yer değiştirip paspas ören kadınları hayat kadını, avignonlu kadınları paspas ören kadınlar yapacaktım.. ve bu çelişkiyi ironik bir dille yazacaktım. inanır mısınız başlangıçta bu beni heyecanlandırmıştı. farklı bir tarz farklı bir işleyiş.
öyküye başladım avingnonlu kadınların artık müşteri bulamaz duruma geldiği yere kadar yazdım iyi de gidiyordu hikaye, keyifliydi ilginçti... ta ki çengelköy'lü kadınlar devreye girene kadar... ben bile bilmiyordum başıma gelecekleri.. bir türlü koyamadım çemngelköylü kadınları avignonlu hayat kadınlarının yerine... kalem yazmadı. zihnim fikir üretemedi tıkandı kaldı. sonra öyküyü başka mecraya talşıdım bitirdim.. tabii ki pek iyi olmadı..
düşünün tamamen kurgu bir öyküde bile kutsallaştırılmış değerlere dokunulmuyor, değiştirilmiyor, hareket ettirilmiyor. zihnmizin o bölünü kodlanmış ve kapatılmış. hatta kilitlenmiş ve anahtarı okyanusun dibine atılmış..
ben yine de tabuların kalemi bu kadar kontrol etmesini tasvip etmiyorum. bunu aşmayı başarabilenleri kutluyorum. gerçek edebiyatın özgürlükten doğduğunu düşünüyorum.
Engin Tatlıtürk
Ben erkek gözü ile bakmış olsam da bir kısım kadını işledim. Aslında her kadında olan bir gizi işledim.
Erkekleri korumak gibi amacım olamaz. Zira zina erkeğe de kadına da aynı derecede yasaktır.
Aynı olayın kahramanı bir erkek de olsa sonuşlar aynı olurdu bence.
Sonsuz bir özgürlüğün her sorunu çözeceği de yanlış.
Tabular yıkılmalı ve yazarı kontrol etmemeli fikrine sıcak bakmıyorum.
Herşeyi tabu sayıp her şeyi yıkarsak elde yıkılacak tabu kalmaz kısa sürede.
Sevgiler.
Sayfama onur verdiniz.
ENGİN BEY YAZINIZ AKICI VE DERS ,İBRET ALINACAK BİR KONU SEÇMİŞSİNİZ SİZİ CANİ GÖNÜLDEN KUTLUYORUM.GENELDE HEP BU ÖETEKİ KADIN VE ÖTEKİ ERKEK VARDIR ANLIK DUYGUDUR BAZENSE ANLIK DUYGUDAN ÇIKAR ARTIK BEYİN OLARAK UYGULAMAYA GEÇER SANKİ BU İÇİMİZDEKİ ŞEYTAN GİBİDİR .YÜZÜMÜZÜN DİĞER BİR YÜZÜ BAZEN EŞLER ARASINDA PROBLEM ÇIKINCA SANKİ KARŞINDAKİNİ CANAVAR VE ÇOK SEVDİĞİ EŞİ ONA GÖRE BERBAT GELİR .NEKADAR EĞİTİMLİ OLSAKTA MALESEF BEYİİNDEKİ GÜCÜMÜZE HÜKMEDEMİYORUZ İSTEM DIŞI HAREKETLER YAIYORUZ .GÜNÜMÜZDE SIK RASTLANAN KONU OLDU ARTIK EVLİLİKLER YALAN OLDU ESKİ ATALARIMIZIN YATIĞI EVLİLİKLER KALDIMI SANMIYORUM ARTIK SAYI OLARAK GÖSTERİLECEK DURUMA GELDİ .AYSEL HANIMA YÜREKTEN KATILIYORUM ARKADAŞIMIN YORUMU ÜZERİNE SADECE BANA TEBRİK ETMEK DÜŞER SİZ ENGİN BEY YAZILARINIZA HAYRANIM OKADAR AKICI YAZIYORSUNUZ Kİ BİZLERİ SIKMIYORSUNUZ GENELDE RUHUMUZA HTAP EDİYORSUNUZ ALLAHIM BİZLERİ DOĞRU YOLDAN ŞAŞIRTMASIN SONSUZ SAYGILARIMLA YÜREĞİNİZ DAİM OLSUN
Engin Tatlıtürk
Evet yanlışı bilerek yapıyoruz. Burada da o vurgulanmış.
Sayfama şeref verdiniz.
Bende kadın ve erkek ayırmıyorum. Kişinin evliliğe ve kendine saygısı yoksa fikrinede girmişse, ortamıda müsaitse kacınılmaz olan... Evlilikte affedilemez en büyük suç. Herşeye katlanılabilir ama aldatılmaya asla... Sevgi saygı bitmişse ihanet olmadan herkes kendi yoluna yürümeli...
Saygılar Güzel İnsan
Engin Tatlıtürk
Sayfama şeref verdiniz.
Sevgiler.
Toplumumuzda çokça gündemde olan bir konuyu yorumlamışsınız.Benim inanışıma ve hayat tarzıma göre ,eşler birbirlerinden hiç bir şeyleri gizlememelidir.Ama haram her zaman, şeytan ve nefis tarafından hoşgösterilip, bu yüzden çok yuvalar yıkılıyor.
Evde kendilerini seven sayan, erkek olsun kadın olsun, eşleri dururken yabancılarla gönül eylendirmek niye?
Kendilerini başkalarına beğendirmek için harcayacakları emeği, eşlere güzel giyinip, süslenerek, bakımlı olarak, evliliklerdeki monotonluğu kırarak yuvalar daha güzel, heyecanlı hale getirilebilir.
Bir hanım dışarı çıkarken kendine yaptığı dikkat ve itinayı, her akşam eşini karşılarken yapabilir.Güzel sofralar hazırlayıp, en güzel kıyafetlerini giyerek, sanki ilk defa yemeğe çıkıyorlarmış gibi ona sürpriz hazırlıyabilir.
Erkek de arada sırada da olsa, sürpriz bir yemeğe çıkarma, bir kaç buket çiçek, parfüm alarak, eşine onun kendisi için özel olduğunu hissettirebilir.
Biraz uzattım, evlilik monotonluktan çıkarılırsa, sevgi saygı devam ettiği sürece, istisnalar dışında, aldatmalar olmaz, diye inanıyorum, saygılar.
Engin Tatlıtürk
Ama... Sevgi saygı da erozyona uğruyor olacağı var sa bir şeylerin.
Yorumunuza çok teşekkür derim.
Hayırlı akşamlar.
Çok güzel bir bakış açısıydı Sayın Aksümer. Size katılıyorum.
İhanet halinde ki bir ruh halini anlamak anlamak zordur. Kendisi bile anlayamaz.
Tasvip etmek daha zordur. Kendisi bile tasvip etmez.
Umursamayanlar da olabilir.
Bakış açıları farklılık gösterir. Öyküdeki gibi.
Ama ihenet erkek için de kadın için de kabul edilemez bir durumdur.
Yorumunuza teşekkür ederim
Sevgilerimle.
Engin Bey hep hayatın içindeki konulara temas edersiniz ve aslında bilirim ki yanlışları sorgulamaktır niyetiniz.. Teşekkürler paylaşımınız için.. Benim düşüncem ne bayan ne erkek birbirlerini aldatmasınlar.. Allah karşılarına kötü insanları çıkarmasın, yani yanlış şeride zorlayan birileri de olmasın.. Çünkü mutlu bir yuva kurmak için evlililkler gerçekleşiyor. Eğer böyle bir şeyin sinyalleri varsa anında çiftler birbirini aldatmadan ayrılmalılar. Çünkü kadının aldatması zaten milli bir felaket bizim toplumumuz bunu kaldırmaz. Ama erkeğin aldatmasını da eşi kaldıramaz.
İhanete uğrayan kişilerin geçirdiği ruhsal travma, depremin sarsıntısıyla eştir bence.. Toplumumuzda gördüğümüz örneklerde kadının eğer maddi olanaksızlığı varsa veya ailesi zengin değilse, sırf çocukları için ve kendi çaresizliği için eşini affediyor ve oturuyor.
Evli bir kadına çocuğu olsun olmasın büyük konuşmayım demiyorum özellikle büyük konuşuyorum hiç yakıştırmıyorum.
Allah kimseyi doğru yolundan şaşırtmasın diyor ve size paylaşımınız için tekrar teşekkür ediyorum. Saygı ve selamlarımla..