5
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1343
Okunma
Raflara kaldırılmış uzun süredir bakılmayan anılarım şimdi aklıma gelen…
Şöyle bir tozlarını silip eskiye ait neler varmış hayatımda anlatması benden olsun dinlemesi sizden…
Uzun yıllar önceydi çocuktum o zamanlar çıtır çıtır yanan sobanın seslerini duyar gibiyim. Üzerine kestane koyar pişirirdik ben hep çok yanmış olanlarını seçerdim çabucak soyulsun yumuşacık ağzımda hemen dağılsın diye… Hepsini soyup biriktirip öyle yemek isterdim, her soyduğum kestane nedense tabaktan hep eksilirdi… nice sonra anladım babamın bana oyun yapmak için sakladığını bende Munzurluk olsun diye kestaneyi tabağa koyar yan gözle aldığını görür yakaladım diye bağırır bir zıplayışta kucağına konardım babamın
Sonra babaannemin mısır makinesi vardı her tarafı telden minik bir fırını andırırdı hali hep merak etmişimdir içine konulan mısırlar ateşle kavuşunca nasılda beyaz beyaz pamuk gibi dolardı içine,kapağını açınca bir sürü dökülürdü tabağa bunlar eski zamanların belki en güzel şeyleriydi.
Benim çocukluğumda ramazanlar hep kış ayına denk gelirdi zira Eskişehir in kışı da ayazı da pek çetindir. Tam karın yağdığı zamanda komşularla pişmaniye yapardık… İftar açıldıktan sonra pişmaniye karılır macun gibi olduğunda iki kişi onu hep çevirerek yaparlardı adeta donmuş bal gibi olur gittikçe beyazlaşırdı… Sonra yapılıp tepsiye konulunca bütün çocuklar oturur yerdik nede zevkli ve de lezzetli olurdu… Anlatmakla bitmez eski ramazanlar daha gelmeden bütün şehri kaplardı büyüsü… Akşam işten sallana sallana gelen adamlar daha bir atik davranırdı… Bitmeyen pide kuyrukları evde her gün eksilmeyen misafirler… Dedemin anlattığı hikâyeler nede güzeldi eski ramazanlar… Şimdi aklıma geldikçe özlüyorum o günlerimi… Üzülüyorum bu günlerime…