- 2388 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Can Yakan Yazılar ( İğne ve Çuvaldız)
[ italik İğne ve Çuvaldız,
‘‘ İğneyi kendine Çuvaldızı başkasına batıracaksın’’
Atasözü
Bu sabah iyi değilim, birkaç gündür aklımı kurcalayan sorular var.
Yaklaşık 20 yıldır gurbetteyim, memleketimle çok az bağım kaldı. Uzun zamandır gezmeye dahi gidemedim. Bu arada ben Ardahan’lıyım. Kafkaslardan göçerek Anadolu topraklarına gelmişiz. Ardahan’ın yerlisiyim. Ruhum Ardahan kokar, kanımda, bedenimde Ardahan’ın aşı ekmeği var.
Lakin geçim telaşı ve kapitalist sistemin zorlaması ile gurbetteyim ve gurbeti içimde yaşamaktayım.
İstanbul’da kurulan yöre derneklerinden haberler almaktayım, adresime meiller gelmekte, yazılarda, gelen haberlerde ortak nokta şu… ‘‘ memleketimizi seviyoruz, oraya ne yapabiliriz ’’
Ayrıca bu aralar Genel Seçimler nedeniyle kimin Milletvekili olacağı, hangi partinin kimi aday göstereceği, Ardahan merkezinde yaşayan kişilerin mi yoksa ‘‘ çantacılar’’ diye tabir edilen biraz paralı siyasi şövenistlerin mi?
Dedim ya bu sabah iyi değilim.
-----Yok, arkadaşım bu saatten sonra biz memleketimiz için bir şey yapamayız----!
Açık yürekli olacaksın arkadaşım, öyle hamasi nutuklarla bu ülkede bir şey yapılamaz. Bir şiir vardır ders kitaplarında bulunur. ‘‘ Gitmesekte, gelmesekte o köy bizim köyümüzdür’’
Yok, gitmediğin, havasını solumadığın, aşını ekmeğini yemediğin, orada yaşayanların kederlerini, yokluklarını hissetmediğin, yaşamadığın, o insanların acılarını, hüzünlerini anlayıp, onlarla beraber olmadıkça o köy senin değildir.
Ardahan artık Ardahan’da yaşayanlarındır. Uzaktan ahkâm kesenlerin değil.
Selçuklu ve diğer Türk boyları Anadolu’ya yerleşmiş, köprüler, yollar, hamamlar, imaretler yapmıştır. Ruslar işgalci olmalarına rağmen Kars ve Ardahan’a İdare binaları, okullar, kışlalar, köprüler ve günün koşullarına göre mükemmel altyapı hizmetleri yapmıştır.
Peki devşirme sultanlarla, sarayın haremine katılan yüzlerce cariye ile gününü gün eden, haremlerinde binlerce entrikalar dolaşan, yazlık ve kışlık sarayları ayrı olan, mutlak hükümranlık için kardeş katlini vacip kılan, öldüklerinde bile saray avlularına gömülen Osmanlı Ardahan’a ne yapmıştır.
Osmanlının, dahası 600 yıl mutlak hükümranlık kuran, Anadolu’dan aldığı asker ve vergilerle saltanat süren haramilerin çöküş sürecinde yine kendi küllerinden doğan Anadolu’da milli mücadeleyi başlatanlar Ardahan’lıdır.
Hatıraları önünde saygı ile eğildiğim Cihangir zade İbrahim, Doktor Esat, Sever Atamanoğlu, Tevhüüddin Mamiloğlu gibi onlarca aydın Güneybatı Kafkas Cumhuriyeti’ni (Kars Cumhuriyeti) kurduklarında Anadolu’da henüz ne Cumhuriyet vardır, nede Anayasa bilinci oluşmuştur.
Büyük Millet Meclisi hükümetine ilham kaynağı olan, Meclis Hükümeti modelini Anadolu topraklarında ilk kez yaşama geçiren bu Cumhuriyet birçok ilke damgasını vurmuştur.
Kars Cumhuriyeti tarafından hazırlanan ve kabul edilen Anayasa ile seçmen yaşı 18 olarak benimsenmiş, Cumhuriyet topraklarında yaşayan kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmiş ve bu kısa ömürlü Cumhuriyet Parlamentosunda iki bayan bakan yer almıştır.
Örgütlenen bu oluşum Erzurum Kongresine katılmış ve dağılarak Ulusal mücadeleye katılmıştır.
Bu onurlu direnç ve kavgada Ardahan kongresinin örgütleyicisi ve katılımcısı Fuat Sabit ve alçakça bir cinayete kurban giden Mustafa Suphi gibi Anadolu aydınlanmasına ışık tutan neferlerimiz var.
Ulusal Kurtuluş savaşımızda Atatürk bu insanlarla, Ardahan temsilcileri ve mebuslarıyla sürekli diyalog içinde olmuş, onların fikirlerine önem vermiş ve bu aydınlanma ve özgürlük yolcularının yanında olmuştur.
Doğuda Sarıkamış dağlarında soğuk ve tabiatın acımasızlığına yenik düşen binlerce Mehmetçik, Batıda Çanakkale geçilmez diye göğsünü siper eden evlatlarımız ve kahraman halkımızın onurlu direnci ile kurtulan Anadolu topraklarında Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur.
Sonrası herkesin malumları;
Kapitalist ve Emperyalist güçler Anadolu topraklarında filizlenen ve çağın en büyük kalkınma ve büyüme hızını yakalayan, inançlı ve idealist insanların hareketlerinin önüne geçmek için topraklarımıza fiilen sahip olamasalar da fikir ve düşünce bazında topraklarımızı işgal etmişlerdir.
Tek partili dönem ve akabinde oluşan siyasi oluşumlarda verilen Milli Mücadele unutulmuş ve maalesef para ve sermayenin kölesi olan zihniyetler bizleri Amerika’nın ve diğer Kapitalist milletlerin uşağı haline getirmiştir.
Damarlarımızı yırtarcasına dolaşan kanımız gibi özgürlük ve insanlık ideallerimizde sermayenin eline düştü.
Önce 1960’lı yılların Almanya sevdası ve göçü, arkasından sanayileşen batı sermayesi ve emek sömürücülerinin Büyükşehirlerdeki fabrikalarına işçi, bekçi, kapıcı ve şoför olduk.
Gelinlik kızlarımız, körpe çocuklarımız, bıyıkları terlememiş delikanlılarımız çarkların arasında ezildi.
1968’li yıllar uyanışımızın yeniden toparlanma ve onurlu mücadelemizin başlangıcı olabilirdi, olmadı tam aydınlanma ve kendimize geleceğimiz yıllarda birileri uyanmamızı istemedi. Eğer uyanırsak onların pastadaki payları küçülecekti. Kendileri pastayı paketiyle yerken, bize açlık sınırının altında asgari ücretle yaşamayı layık gördüler.
Batının uşağı bir parlamenter arsız ve hayâsızca ‘‘ fakirler zeytini bir ısırışta yemesin, o zeytinle birkaç lokma yesinler’’ diyecek kadar küçüldü.
Bir kesim de toplumun dini duygularını alet ederek kendileri yurt dışında okurken, eşleri, çocukları ipek bluzlar, pamuk gömlekler içinde, kollarında İsviçre saatleri, cüzdanlarında dolar ve Euro’lar dolaşırken Anadolu insanla alay edercesine gözümüzün içine baka, baka meydanlarda din, inanç ve duygu sömürüsü yaptılar.
Sağ ve sol diye ideolojik ayrımcılığa gidildi, Maraş’ta, Sivas’ta, Erzincan Başbağlar’da insanlar diri, diri yakıldı. Kardeşi kardeşe düşman ettiler.
Yakın zamanda yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve yerel seçimler öncesi yine zemin yoklanıyor, birlik ve beraberlik yerine yine kavga, yine kutuplaşma hareketleri ve dahası Şehitlerimizin kanı ile kazandığımız bu topraklarda Cumhuriyet düşmanları boy gösteriyor.
Dedim ya iyi değilim bu gün,
İçimde garip bir duygu var, biryandan yazmaya devam etmek istiyorum, diğer yandan karmaşık düşünceler alıp götürüyor beni.
Sahi siz okurken nasıl bir duygudasınız. Gönül dostlarım, bu satıra kadar yazıma tutunduğunuza göre birkaç kelime daha dayanırsınız sanırım.
İyi değilim bu gün,
Bir yanda delikanlı gençlerimiz, kınalı elleriyle ar ve namus abidesi kızlarımız var.
Diğer yanda barlarda, pavyonlarda badigartlık yapan, üç kuruş için bedenlerini sermayeye satan insanlarımız var.
Çalıştığı kuruma veya şirkete ihanet eden, kendi ekmeğine saygısız, kahvehane köşesinde oturup her işi beğenmeyen ama karısını, kızını evlere temizliğe, merdiven sildirmeye gönderen işsiz babalarımız, dayılarımız var.
Ama insanız, hatalarımızla, yanlışlarımızla insanız.
Öz eleştiri yapabilmeliyiz. İçimizde bulunan bu çürük elmalardan dolayı küsmeye, incinmeye gerek yok. Bizi biz yapan örfümüz, ananemiz ve geleneklerimiz var. Aynı türkülerde hüzünlenir, aynı müziklerde halay çekeriz. Kürt, Laz, Çerkez, Kafkas ve Türkmen biz bu toprakların insanıyız.
Ne gidebileceğimiz başka bir ülke, nede sığınacağımız başka bir liman var. Mevcudumuz bu, bununla yetineceğiz. Kendi yağımızla kavrulacağız, hataları eleştirip gerektiğinde kol kırılacak lakin yen içinde kalacak. Çabamız elimizde bulunan imkânları biraz daha iyiye ve güzele ulaştırmak.
Dünyayı sömüren kapitalistlerin petrol atıklarından ürettiği naylon elbiseler, teknoloji hurdası telefonlar, televizyonlara gidiyor emeklerimiz. Bir haftalık emek karşılığı kazancımız bir hamburger, bir kolaya eşit. Bir litre süt yarım litre sudan ucuza satılıyor. Tereyağını satan köylü onun yerine sanayi atığı margarinler alıyor.
‘‘Asrı gurbet haram etmiş köyümü,
Bülbül gitmiş, baykuş konmuş gel hele,
Ben ağayım, ben paşayım diyenler.
Kapıları kitlemişler gel hele.’’
Kapımızı kilitleyip gurbete çıktık, sonrası bakımsızlıktan yıkıldı evimiz, şimdi Halilefendi mahallesinde hatıralarımız ve yürek sızısı içinde harabe olarak bekliyor. Yazımın başına bir kilitli kapı koydum, ömrüm vefa ederse yine yakacağım ocaktaki ateşi ve yine Ardahan’da, baba ocağında uyuyacağım.
Yok, iyi değilim bu gün,
Bir yerde son vermeliyim yazıma, yoksa alıp götürecek beni, bilmediğim yerlere.
Çuvaldızı başkalarına batırmak kolay oldu da, iğne canımı fena yakacak.
Gönül dostları, bu yazıyı okuyan canlar bir iğne ve çuvaldız alın, çuvaldızları bana, iğneleri kendinize batırın.
Belki canımızı biraz yakan acı bizi biraz uyandırır. Bize bizden başka D O S T yok.
Sevgiyle kalın.
Engin KASAP/ İstanbul.
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------
www.enginkasap.com
Öykü, şiir, makale ve deneme yazıları
Not: Kars Cumhuriyeti..(Cenubi Garbi Kafkas Cumhuriyeti)
İnternet araştırması.
]
YORUMLAR
bazı şehirler var.hiç bir dizide dahi adı geçmez.orada cinayet işlemediği için ulusal gazetelere haberi geçilmezi.bu adi düzende( bir zamanlar sonuna 'l' getirilerek siyasilerce farklı şekilde yuttutrulmaya çalışıldı)
ardahanı hatırlamak şırnaktan terör harici haber sunmak
bileciği bilecik olduğu için tanımak gezmek kısacası kendisini tanımak bu ulusa haram..bu yüzyılda kapitalis düzen ülkemizde demokrasiyle beraber başka bir düzen daha kurdu çaktırmadan .önyargılar imparatorluğu..bize uzak olan mutlaka kötüdür düşüncesi bizi bu hallere getirdi..tebrikler.