I - Başlarken…
Ne kadar masum başlıyor her şey. Bir böceğin bir papatyaya rastgele konması gibi… Sessiz bir dedenin elinde el işi olan teyzenin bankına çökmesi gibi… Suyun, bardağın dibine ilk değişi gibi… Ne kadar sessiz başlıyor her şey… Karanlığın ortasına miyavlayan acemi kedi gibi… Etten olma, insandan doğma kalbin nedensiz sızlaması gibi… Masum sessizlikle başlıyor her şey. Sonra biz yırtıyoruz ucundan yavaşça. Kendine ait hissettikçe senin sanıyorsun. Senin hissettikçe bozuluyor masumluk. Dağılıveriyor sessizlik kederli ellere. Sonra anlıyorsun ki; başlamak, her neye başlamaksa sonu var.
Yine de masumca başlıyoruz sonlu eylemlere. Sessizce büyütüp, hüzünle gidiveriyoruz.
İşte ben de kaldığım yerden tekrar başlıyorum. Belki de en köşeli parantezi iliştiriveriyorum sonuna, yıllar önce açılan ilk paragrafın. Her başlangıç bir son getiriyor. Her gidiş yepyeni bir geri dönüş. Ne kadar erken dönse o kadar kâr olduğunu anlıyor insan an gelince. Yolculuklardan neşeli ve hüzünlü bir tecrübe kalıyor. Sussak çare değil. Konuşsak duyan var mı? Atıveriyoruz virgülü, devam ediyoruz. Noktalar fazla ağır kaçıyor. Atılanları da görmezden geliyoruz. Bulanık zihinlere akıtıveriyoruz “seni sevmiyorum” ları.
Ne kadar derinlere yollasak da içinde kalıyor yine de. İçeriden bir yerden içli bir haykırışla böğürüyor. Noktalar dev gibi geliyor. Ucunu kıvırıp virgüle benzetiyorsun. Ama sadece benziyor. Altında nokta olan eğri büğrü bir çizgiden ibaret son ittirmeler. Oysa her nokta; tertemiz bir cümle için, hatta cümle âlem için parıldıyor. Beklemeye alınıveriyor hayaller…
Bir yerlere gidiyor sonra bu tren. Başladığı ilk istasyondan çok uzağa… Raylar mı çiziyor kaderini sen mi? Ya atlayacaksın kaşını gözünü yarıp, ya da ilk istasyonda ineceksin. Her iki yol da başka bir başlangıç…
Başlarken…
Neyi seçersek seçelim hep bir şeylere yeniden başlıyoruz. Masumca… Nokta koymadan…
24.04.2010
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.