2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
664
Okunma
Merhaba “sevgi” ne kadarda güzelsin. Aklımızın erdiği ve ayaklarımızın üzerinde durarak yürüdüğümüz o masumane halimizden buyana seninle iç içe yaşıyoruz. Seni tüm zaman dilimlerindeki evremizde yaşamamıza sığdırmamıza çalışmaya karşın itiraf etmeliyim ki hala “sevgi” nedir? “Sevgi”yi ne kadar tanıyor, ne kadar duyumsuyor, ne kadar hissedebiliyoruz diye sorguladığımızda veya herhangi bir nesne veya olgu ile tarif etmeye kalktığımızda sınırsızlığın içinde olduğumuzu görürüz.
Biz düşünen varlıklar Vatan, millet, doğa sevgisinden tutun da insan sevgisine, sevgiyle tanımlanması yapılan aşk diye tanımladığımız daha güçlü sevgi yapısına kadar hemen her boyutta sevginin varlığını hissederiz. İnsan sevgisi elbette sevgi boyutlarının en yücelerinden biridir. Sevgiyle yapılan eylemler insana mutluluk verenlerdir.
Tanım ve tarifleri detaylandırmak, sınırsız boyutlarda sevgiyi tarif etmek mümkündür. Bazen her şeydir dense de son zamanlarda bazı söylem ve eylemlerde sevginin hangi boyutlarda olduğunu anlamakta güçlük çekiyor insan. Arabesk ve fantezi müziklerde de sevginin farklı boyutlarına rastlıyoruz. Sevilen kişilerin sevenleri tarafından maruz kaldığı sevgi tanımına ve insani davranışlara uygun olmayan eylemlerine şahit oluyoruz. İnsani olmayan bu eylemleri sorgulayınca çok güçlü bir ego hâkimiyetinin varlığı nedeniyle sevginin duyumsanmadığını tüyler ürperten bir gözlemle hissediyoruz.
Gelinen bu yüzyıldaki özgür, özgün ve çağdaş tüm düşünlere rağmen adeta kültürel değer haline dönüştürülen fantezi müzik tanımındaki sevgi anlayışından hemen akla gelen “ya benimsin ya kara toprağın” diyen ve sevgiliye zulmeden bir şarkının sözleri geliyor. Hâlbuki Âşık Veysel yaşam için tüm büyük gereksinmelerin temini için Kara Toprağı dost ilan etmişti. Bu anlamda insan sevdiğine yakışan değeri vermelidir. Sadece kendisinin olmadığı halin nedenlerini kendinde de aramalıdır.
Çağa uygun özgürlük, sorumluluk yâda sevginin karşılıklı hesap verilebilirlik olduğunu insanın kendinde ortaya çıkmalıdır. İşte o zaman sevginin evrensel tadının farkına varılabilinir. Bu anlamda töresel, bölgesel, katı bireyci egolardan arınarak gerçek anlamda sevgimizi yaşamalıyız. Bu özlemlerimize uygun sevgi anlayışında nesillerin var olmaları ilişkilerine koyacağımız katkılarla onların kendi sevgilerinin gerçek yaratıcıları olması bizi mutlu ederse bu sevgi olur.
Bedri Demirpençe