- 1167 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
OKULUM ÇOK ÖZLEMİŞİM SENİ
Bugün sabah kalktığımda, evrenin ne sürprizler hazırladığından habersizdim. İlk planım Topkapı Sarayındaki Hermitage müzesinden gelen mücevher sergisini gezmekti, ama son anda internete bakmak geldi aklıma, açık mı diye…Kapalıymış! Eh ne yapayım, bende Emirgan a Sabancı Müzesine giderim dedim, yine internete girdim, sergiyle ilgili birkaç resme baktım…yok pek hoşuma gittiğini söyleyemem doğrusu. O sırada eşim geldi, baktı ki ben evdeyim, gidecek yer bulamamışım, acıdı herhalde bana:))) Hadi gel Boğaza gidelim dedi.
Çıktık yola, Anadoluhisarı na doğru….Vaniköy ü geçince şimdi Adile Sultan Sarayı olarak bilinen ,yandıktan sonra unutulmaz insan sayın Türkan Saylan ın çabaları ve hayırsever insan Sakıp Sabancı nın katkılarıyla onarılan ve şimdi Borsa Lokantası olarak hizmet veren - sevgili okulum-Kandilli Kız Lisesine gitme fikri geldi aklıma. Korudan çıktık yukarı, bahçe kapısından girdik içeri. Aman Tanrım, nasıl heyecanlandım, duygulandım, gözlerim doldu… Meğer nasıl özlemişim okulumu. Yıllar öncesinde yanışını izlemiştim çaresizce, evimden. Sanki ilk gençliğimdi yanan, gecenin karanlığında bir meşale gibi. Bir daha gitmek içimden gelmemişti okulumun mezunlar gününe bile.
Ama bugün ne çok mutluyum, kalbim yerinden çıkacak sanki. Eskiden olduğu gibi , okula gidiyormuş gibi, o çocukken içeri girdiğimiz kapısına gittim, içeri girdim. Meğer artık burası personel giriş kapısı olmuş. Tabii bir sürü değişiklikler yapılmış , elbette çok şık saraya yakışır bir restorasyon geçirmiş. Artık sınıflar yok, içinde neşeyle, coşkuyla dolaşan, hayata hazırlanan aydınlık yüzlü genç kızlar yok. Ben; onlar olmasa da, onların hayallerinin, ideallerinin, aşklarının orada olduğundan eminim.
Bahçe yemyeşil, muhteşem Boğaz ayağımızın altında, güzel bir müzik duyuluyor, rüzgar püfür püfür esiyor, güneş sıcacık ısıtıyor, sanki cennet burası. Ağaçlarımız duruyor da , kayalarımız vardı, bahçenin solunda, üzerine oturur ne hayaller kurardık, onlar yok… Ama bu benim hiç neşemi kaçırmıyor,s adece aklıma takılıyor, bilmem neden?Şilepler geçiyor her zamanki gibi, vapurlarımız da yok, onlar da kayıp, kayalar gibi…Vapurların yerini gezi tekneleri almış, nazlı nazlı gezdiriyorlar insanları, canım Boğaziçi nde. Güzel bir yemekten sonra tekrar giriyoruz içeri, bu sefer üst kata çıkıyoruz. Bizim yatakhane olarak kullandığımız yer ile sınıfların ortasındaki salonu birleştirmişler, oval salon demişler oraya, davetler için, çok şık bir mekan olmuş gerçekten. Öyle ağır perdelerimiz yoktu bizim ama altın yaldızlı kocaman kristal aynalarımız vardı, bakıp ta kendimizi prenses gibi gördüğümüz. Onların yerini benzerleri almış.
Salonun sağından ve solundan koridorlarla geçilen bizim dönemimizde Müdire Hanım ın kullandığı bölüme geçtik. Biz o zaman oraya özel bir neden yoksa geçemezdik. Oraya girince, tamam işte burası saray diyorsun. Şık perdeler, altın varaklı aynalar, önünde berjer koltuklar, kanape, sehpa, avizeler… Ve tüm bu ihtişamı bastıran manzara ; sola doğru bakınca Boğaz köprüsü, karşıda Bebek koyu, sağda Küçüksu kasrı , Anadoluhisarı….Doya doya baktım her yere, anılarım geldi gözlerimin önüne, arkadaşlarım geçti hayalimden birer birer, seslerini duydum hepsinin ayrı ayrı…
Artık veda zamanı, sevgili okulum, bir sürü şey öğrendim senden, sadece ders değildi öğrendiğim, toplum içinde nasıl davranılacağını, arkadaş sevgisini, doğa sevgisini, hayvan sevgisini,
dayanıklılığı, uyumu… kısaca insan olmanın ne anlama geldiğini öğrendim. Kandilli Kız Liseli olmanın ne olduğunu hatırladım yeniden, o güzelim beyaz mermer merdivenlerden inerken.Ve yine kendimi prenses gibi hissettim:)))
Şahika Bozkuş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.