- 704 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
SOĞUĞUN KOYNUNDAKİ TOPRAK KOKUSU!
Buz gibi bir hava esti
Acınası ilik donduran bir titreme aldı ,bütün benliğimi
Alnın iki yanına bölünmüş hilalden akan bir bakışın vardı ya hani onun gibi
Yalnız bir çizgiydi gözlerin gülümsedikçe ve senin sol omzunu hafif oynatışındaki o kıvraklığın vardı ya Gülistan abla
Yitirmiş renklerini renkler,senin hasta olduğunu öğrendiği vakit tüm mahalle düşürdü bakışlarını gölgenin en gri adımlarına
Bir mermi gibi sıcak ,bir kaya gibi sertti tüm yumruklar ,hastahane önündeki en büyük kuyruktu seni seven bizler
Hissiyatı bitmiş sert taşlar,birden rüzgarın sert darbeleriyle üzerimize doğdu akın ettiler
Bilinmezler ,kaybolmuşlukların esareti kelepçeledi ellerimizi ,ayaklarımızı ve de dillerimizi
Belki donukluk ,belki bir burukluk vardı üzerimiz de ,belkide en kötüsü kaybetme ürpertisiydi yaşadığımız
Belkide sevdasını arayan bir kervan,kim bilebilirdiki hep kaybeden tarafın aslında yine biz olduğumuzu
Sırrına erişilmez bir ninni gibiydi ,sarmaladığımız sevdalarımız,hep yakut gözlerde aradığımız sonsuz bir hüzün yaşattık belki kendimize
Ne nağmeler biterdi ne de bizim ellerimizdeki aşkın o hiç çıkmayan kokusu dağılırdı saçların ıslak kalmış yanında
Ne umutsuzluğun yakarışları bağlardı ellerimizi ,ne selvi ağacın bir tek tomurcuk açışında ,içerlerdik sevmelerimizde
Yinede bağlanmıştır tüm kemerler,alı al ,moru mor lacivert bir orman sevdası çeker gibi, gelinciklerin papatyalara alışık olmuşluğun dışındaki çaresizlikler alır götürürdü kimliklerimizi
Sabitçe dikilen gözler ,kendinden ne çok şey veriyordu ,göğe uzanan el gibi,yakaran ateşe atılmış sönmüş köz gibi ,dileyen her vakit harıyla yanan gönül gibi,sendeki sen gibi bendeki sen gibi.
Ve halkalı resimler çizdik seninle, siyaha daha bir siyah, sonrada grisi kaybolmuş bir nefeslik beyaz kattık, sarıya çatlamış bir avuç toprak kokusunu gizledik ,bağrımızın rüzgar esen çatsına.
Kararmış tendeki ilmekleri bir bir açtık,vakti var diye bekleyen şehadetleri dilin döndüğünce çevirdik, taa içimizin elverdiği yere değin
Ters köşeye düşmüş gibi afalladık önce,karanlık bir perde kapandı ,ıssız bir yolculuğa itiliverdik o kadar kalabalığın içinden
Bilinmez bilmeceler,konuldu önümüze,var sayımların ,kör dillerin sağır olduğu bir alana kondu naaşımız
Yeniden nükseden, akıl çıkarıcı zihinleri karıştıran tırnaklar gömüldü dibin en loş salonuna
Seyretmek, seyreylemek,seyredilmekti belki de en azap dolusu kargaşayla küçülmek daha da küçülmekti belki en sonunda
Bülbülün güle sevdasını bilen, dillerin keskin virajları dönememesine secde eden, başların kesilişine tanık olduğumuzda ,
kuşkulu gözlerdeki bakışlar,alaycı kahkahalar ve veryansın eden o hiç günahsız bebeler ya onların ne suçu vardı ki ?bu kadar yürekten ,insanın içini dağlayan,bu ağlayışları biz günahkar ruhlar içinmiydi,
İşaretmiydi? neydi ?
Hazanımsı yaprakları dağıtmak, bahar da yazın en sıcağında kalmış, kuş böğrü gibi atan kalbin durmaksızın çalan bir davuldan farkı neydi?
İpeklere sarılıp yatan tenlerde,mahpusluğu zehir gibi içine çeken ,acısıyla bedenin her zerresini gezen çıyanın kükremeside neyin nesiydi?
Kahredici bir buz kesimi yaşadık, etlerimiz korkunun ecelle paylaşımını daha yaşamadan, darmadağın oldu
Soğumuş üşümüş ilikler ,sıcaklığa bir adım daha yaklaştığını hissedince, korkup başka ,başka yönlere kaçıştı
Nefes alış verişlerdeki hızlı vuruşlar,hiç farkedilmediği kadar farkedildi.
Ya da duydukça dehşetinden kendisi korkup en dip köşeye sindi.
Akrep bile feryatlardan dört bir yöne savurdu kendini,iğnesinin zehirini yuttu, zerrelerine bu anı yaşamamanın verdiği kaçışları ,bırakmadı yakasını ne kadar tıkasada kulaklarını,yine en çok figandı içinde yaşadığı
Ar damarı yırtılmış ,ben/im diyen ,hiç pişman olmadığı kadar pişmanlık yaşadı
Ama ne çareki vakit gittimi geri dönmüyor,son kez alınların secdesi değiyor çizgilerin sığınaklarına
Tıpkı giden ölüm sessizliğindeki ,kendi elini hiç tutmayan ve bir daha tutmayacak olan o gibi
YORUMLAR
Ülviye Yaldızlıı
soğuğun koynunda toprak kokusu..ne çok şeyi örtüyor
insanlar arasındaki o soğukluğa, o uzaklığa, o vurdumduymazlığa, o yabancılaşmaya ibret olur yazınız inşallah..
düşündüren bir yazıydı..
tebrik ve saygılarımla
Ülviye Yaldızlıı
roman tadında güzel bir anlatımın var beni alıp nerelere götürdü yine başarılı bir yazı çıkarmışsın sultanım emeğine sağlık..on puan.
Ülviye Yaldızlıı
Güzel anlatım her zamanki gibi.Yağmurlu bir İstanbul sabahında okudum bu yazıyı.Çok teşekkür ediyorum.Sevgiyle kalın.ERen
Ülviye Yaldızlıı
Hayatın bir gerçeği olan ölüme sevdiğin bir insanı yolculamak kadar zor bir şey olmasa gerek.. Ani ölüm haberleri de çok sarsıyor insanı ama adım adım gözünün önünde bir kişinin ölüme yaklaşışını izlemek zorun da ötesi... Allah sabır versin. Bütün ölmüşlerimizin de mekanı cennet olsun.. Çok etkili bir anlatımdı yine.. Çok hüzünlendim tebrik ediyorum. Sevgilerimle...
Ülviye Yaldızlıı
evet güzel di
güzel anlatım
ve birgün hepimizin yaşayacağı bir gerçek ölüm
her canlı tadacaktır rabbim verirken duyurmadığı bu canı alırkende duyurmasın kelimeyi şahadetgetirip ve muhammedimizin gül yüzünü göstererek alsın emanetini
saygı sevgimle güzele hep güzele diyorum
Ülviye Yaldızlıı
Kaybedilen, sevilen kişiyle son demlerin yaklaşmasını bekleyen kişilerin hisleri, duyguları, iç titreyişleri, ölümün soğukluğu, en ince ayrıntısına değin işlenmiş, Rabbim rahmet etsin, sevgilerimle.