Bir Çocuğun Feryadı
Yaz yağmuru bu, birazdan şiddetini azaltır. Koşu yolu sabahın köründe yine kalabalık. Lastik parkeler üstünde salyangozlar toprağından uyanmış onlarda yürüyor, hem de ezilme tehlikesini hiçe sayarak. Yerden incitmeden tek tek alıp, çalılıklarının ardına bırakıyorum, ölümden korurcasına…
Gazze’de ölenler var, bir ülkenin kalleşliğinde…
Ve siyasilerin ağzından kan damlıyor, öfke ve inatçasına,
Terör her yanı sarmış, kör kurşuna fidanlar devriliyor, gözyaşları selinde…
Psikopat, piskoposu öldürüyor, bıçağın boğazda kesilen iğrençliğinde,
Kalleşlik sarmış dünyayı insanlığın yüz karasında hem de köşe başları tutulmuşçasına!...
Eli yüzü siyahlaşmış bir çocuk ekmek parası uğruna el arabasının arkasında kaybolmuş…
Ve göbekler, patlarcasına yenen yemekle isyanlarda…
Dünyanın bir ucunda, denizin altında petrol sızıyor, içimizi sızlatarak.. Kuşlar tanınmaz halde petrol bataklığında ve kendi ellerimizle yok ediyoruz mavi dünyamızı…
Ormanlar katlediliyor, inşaatların kalabalıklığında ve gazetelerde manşet;
“Doğal Tahribat Zirve Yaptı” diye…
“Dünya Çevre Günü”nüz kutlu olsun!...
Sevinin siyasiler, bu dünya sizin eseriniz!..
Geçenlerde Facebook sayfama düşen bir videoyu sizler için, ileri geri uğraşarak metin haline getirdim. Konuşmacı küçük kız Kanadalı ve Birleşmiş Milletler kürsüsünde ülkelerin delegelerine sesleniyor. Konuşmayı biraz uzun görebilirsiniz ama lütfen sonuna kadar okumanızı tavsiye ederim. İnanın sonunda oldukça derin düşüncelere dalacak ve kendinizi belki de yargılayacaksınız. Buyurun yazıya;
“ Geleceğimi kaybetmek, seçimi kaybetmek gibi bir şey yada hisse senedinde birkaç puan. Artık güneşe çıkmaya korkuyorum, çünkü ozon tabakamızda delik var. Soluk almaya korkuyorum, çünkü içinde hangi kimyasallar var bilmiyorum. Balık tutmaya giderdim babamla Vancuvver’da evimizde taki birkaç yıl önce kanserli bir balık bulana dek. Şimdi hayvan ve bitki türlerinin soyunun tükendiğini duyuyoruz gün be gün sonuna dek yok olarak. Şu hayatımda büyük vahşi hayvan sürülerini görmeyi hayal ediyorum. Vahşi ormanları ve yağmur ormanlarını, kuşlar ve kelebeklerle dolu olan. Ama şimdi merak ediyorum çocuklarımızın bile görmesi mümkün mü? Diye. Benim yaşımdayken böyle şeyler için endişelendiniz mi? Bunların tümü gözlerimizin önünde oluyor, yine de istediğiniz kadar zamanımız ve çözümlerimiz varmış gibi davranıyoruz. Ben yalnızca çocuğum, tüm çözümlere sahip değilim. Ancak farkına varmanızı isterim ki, sizde sahip değilsiniz. Ozon tabakasındaki deliği nasıl onaracağınızı bilmiyorsunuz. Akarsulardaki somon balığını nasıl geri getireceğinizi bilmiyorsunuz. Ve şimdi çöl olan ormanı geri getiremezsiniz. Eğer nasıl düzelteceğinizi bilmiyorsanız lütfen bozmayı bırakın! Sizler burada hükümetlerin temsilcileri olabilirsiniz. İş adamı, organizatör, muhabir ya da politikacı olabilirsiniz ama aslında sizler, anne, baba, kardeş, ağabey, amca ve halasınız. Ve hepiniz birbirinizin evladısınız. Ben yalnızca bir çocuğum, yinede beş milyarlık bir ailenin fertleri olduğunuzu biliyorum. Aslında 30 milyon tür, sınırlar ve hükümetler bunu asla değiştiremeyecek. Ben yalnızca bir çocuğum, yine de hepimizin aynı teknede olduğunu biliyorum ve tek bir amaca giden, tek bir dünya olarak davranmamız gerektiğini biliyorum. Öfkem kör olmadığım için, ve endişem nasıl hissettiğimi dünyaya anlatmaya korkuyor olmam. Ülkemde çok fazla israf var. Satın alıyoruz ve atıyoruz. Satın al ve at!.. Yine de kuzeydeki ülkeler, yoksulluğunu paylaşmıyor. Yeterince fazlasına sahip olsak bile, paylaşmaktan korkuyoruz. Varlığımızın birazı gidecek diye ödümüz kopuyor. Kanada’da bizler ayrıcalıklı bir hayat yaşıyoruz. Bol gıda, su ve barınak, saatlerimiz, bisikletlerimiz, bilgisayar ve televizyon setlerimiz var. Liste iki günde saymakla bitmez. İki gün önce, şurada Brezilya’da sokakta yaşayan çocuklarla vakit geçirirken çarpılmışa döndük. Bu bir çocuğun bize anlattığı, “Keşke zengin olsaydım, o zaman tüm sokak çocuklarına, yiyecek, giyecek, ilaç, barınak, sevgi ve yakınlık verirdim” Hiçbir şeyi olmayan sokak çocukları bile paylaşmaya razıysa, neden her şeyi olan bizler hala bu kadar açgözlüyüz? Düşünmeden edemiyorum, bu çocuklarda benimle aynı yaşta ve doğduğumuz yeryüzünden aramızda muazzam bir fark var. Bende Somali’de açlıktan ölen bir çocuk olabilirdim. Yada Ortadoğu’da bir savaş kurbanı veya Hindistan’da bir dilenci. Ben yalnızca bir çocuğum ve biliyorum savaşa her zaman onca para, çevresel cevaplar bulabilmek için yoksulluğun bitmesi ve anlaşma yolları bulmak için harcansa, dünyanın nasıl bir yer olabileceğini, okulda hatta anaokulunda bize dünyada terbiyeli olmayı öğretiyorsunuz, bize işlerin yürümesi için diğerleriyle didişmemeyi söylüyorsunuz, diğerlerine saygı göstermeyi, kendi pisliğimizi temizlemeyi, diğer yaratıkları incitmememizi, paylaşmayı, aç gözlü olmamayı, madem neden yapmamızı söylediklerinizi kendiniz yapmıyorsunuz? Neden bu konferansa geldiğinizi unutmayınız. Bunu yapmak için, biz sizlerin çocuğunuz. Nasıl bir dünyada yetişeceğimize siz karar veriyorsunuz. Ebeveynler şöyle diyerek çocuklarını rahat ettirebilirler “Her şey çok güzel olacak”, “ Bu dünyanın sonu değil” ve “Elimizden gelen iyisini yapıyoruz” Ama artık söyleyebileceğinizi sanmıyorum. Sizin öncelikler listesinde bile var mıyız? Babam her zaman derdi ki; “ Sen yaptığın şeysin, söylediğin değil” Sizin yaptıklarınız beni geceleri ağlatıyor. Siz yetişkinler bizi sevdiğinizi söylüyorsunuz ancak sizden talep ediyorum; Lütfen hareketleriniz, sözlerinizi yansıtsın. Teşekkür ederim.”
Şimdi düşünüyorsunuz değil mi? Dünya liderlerinin ne kadar egoist, çevreyi gittikçe kirleten ve beceriksiz olduğunu, söyler gibisiniz. Dünyamızda meydana gelebilecek her türlü olumsuzluklar karşısında insanlık adına yek vücut olarak, ister zenci, ister beyaz, ister Müslüman ister başka dinden ve hangi dilden konuşursak konuşalım, yeter ki sevgiyle bu dünyamızı gelecek nesillere sorunsuz ve bizleri yargılamadan teslim edelim.. Sahi bu arada Milli Eğitim Bakanlığımız gelecek ders yılında bu yazıyı kitaplarımıza kapak yaparsa hiç de fena olmaz, diye düşünüyorum. Bunu gerçekleştirmenin mücadelesini vereceğim. Sizlerde yardımcı olursanız çok sevinirim…
Var mısınız?
Sevgilerimle,
Ertuğrul Erdoğan/Bursa
5 Haziran 2010
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.