- 669 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Bir Bilselerdi!
Sonsuz hayat olan ahirette cenneti umut eden insanlar, Yüce Allah’ın sevgisine layık olmak için çalışırlar. Allah’ı çok severler; çünkü Allah’a ve diğer tüm iman eden insanlara sevgi duymak cennet ehlinin özelliklerindendir. Ancak Allah sevgisinin eksikliği, O’nu hakkıyla takdir edememek insanı imanı yaşamaktan uzaklaştırır. Allah’ın en çok sevdikleri ve cenneti onlar için hazırladığını bildirdiği insanlar, Kuran- Kerim’de bildirildiği üzere takva sahipleridir:
"Gerçekten takva sahibi olanlar, cennetlerde ve pınar başlarındadır." (Hicr Suresi,45)
İman edenlerin Allah’a duydukları sevginin pek çok nedeni vardır. Her olayı inananlar için hayırla yarattığını bilmek Allah’a duyulan sevginin nedenlerinden biridir.
Dua edildiğinde duaya icabet edecek olması da Allah’ı sevmek için önemli bir sebeptir. Rabbimiz, “Ya da sıkıntı ve ihtiyaç içinde olana, kendisine dua ettiği zaman icabet eden, kötülüğü açıp gideren ve sizi yeryüzünün halifeleri kılan mı?..” (Neml Suresi,62) ayetiyle sıkıntı ve ihtiyaç içinde olan herkesin duasına icabet ettiğini bildirmektedir. Zorluk anlarında inananların yanlarında buldukları en yakın dost, Allah’tır.
Her insan, bir hiçken Yüce Allah’ın rahmeti sayesinde var olmuştur. Tüm insanları bu dünyada barındıran, zevk ve ihtiyaçlarına uygun çeşit çeşit yiyecekler yaratan, Rabbimiz’dir. Allah’ın insanlar üzerindeki nimetlerini, O’nun her şeye güç yetiren olduğunu ve her şeyi en güzel ve hayırlı şekliyle yarattığını düşünmek, Allah’a olan sevgiyi arttırır. Bu, genelleme yaparak bile sayılamayacak olan nimetlerine hayranlığın ve şükrün bir sonucudur.
"...İman edenlerin ise Allah’a olan sevgileri daha güçlüdür...” (Bakara,165) ayetinin hükmü gereğince, iman edenler asıl sevgiyi her şeyi sarıp kuşatan Yüce Allah’a duyarlar.
Sonsuz ilim sahibi Allah’a duyulan sevgi, O’nun yarattığı mucizeler karşısında müminlerin şevk ve heyecanını arttırır. Bu, insan ruhunun ihtiyacı olan besindir, ruh ve iman bu döngü sayesinde sürekli beslenir.
Allah’a ve dolayısıyla yarattıklarına duyulan sevgi, Kuran ahlakına uygun yaşamaya da yol açar. Bu da bir ayetteki, "..Bizden kendilerine güzellik geçmiş bulunanlar" şeklinde ifade edilen gerçek güzelliği kazanmaya, diğer insanların yakınlık duymasına ve müminleri örnek almasına neden olur.
Hatasız olmak sadece her şeyden müstağni olan Allah’a aittir. İnsanlar ise hata yapabilen varlıklardır. Ancak Allah, bu konuda da "tevbeleri kabul eden "olduğunu bildirerek büyük bir kolaylık vermekte ve insanlara kurtuluş imkanı sağlamaktadır. Bu da Allah’a duyulan sevginin çok önemli nedenlerinden biridir.
İnsan, kendisine küçük bir ikramda bulunan ya da iyilik yapan bir kişiye teşekkür eder, sevgi duyar. Hastalandığında yardımcı olan kişiye sevgisi artar ve duyduğu minnetle onu mutlu etmeye çalışır, üzmekten şiddetle kaçınır. Oysa onlara bu davranışları nasip eden Allah’tır. Kısacası, gerçekte sevgi duyulması ve teşekkür edilmesi gereken varlık Allah’tır. Bizi sevindiren, yediren içiren, sağlık veren, zevk alacağımız güzellikleri yaratan Allah, o insanları sadece vesile kılmıştır.
Merhamet edenlerin en merhametlisi olan Allah, inanan kullarına "iman edenlerin velisi, dostu ve destekçisi" olduğunu bildirmektedir. Ve tek dostumuz olduğunu, ‘karanlıklardan aydınlığa’ çıkardığını haber vermektedir. Allah sevgisinin temelinde de bu yakınlık olmalıdır.
İman etmeyen insanlar Allah sevgisini bilmedikleri için birbirlerine karşı da samimi bir sevgi gösteremezler. Kendilerini zorlayarak insanların sevgisini kazanmaya çalışırlar. Sadece insanların hoşnutluğunu aramaları ve insanların rızasını kaybetme korkuları, şeytanın Allah’tan uzaklaştırma telkinlerinden biridir. Hissettikleri korku, bu insanların hayatları boyunca samimiyeti ve imanı yaşayamamalarına neden olur..
Kuran’da, yalnızlık ve dostsuzluğun cehennem ehlinin özelliği olduğundan söz edilir;
"Çünkü o, büyük olan Allah’a iman etmiyordu. Yoksula yemek vermeye destekçi olmazdı. Bundan dolayı bugün, kendisine hiçbir sıcak dost yoktur." (Hakka Suresi,33-34-35)
İnsan güçsüzün yanında olmak istemez, hep güçlüyle olmak ister. Şeytan güçsüzdür; güçlü olan Allah’tır ve “…Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım…” (Bakara Suresi, 186) ayetiyle haber verildiği üzere kullarına çok yakındır.
Ancak insanların çoğu hem kendilerinden uzak hem de güçsüz olan şeytanın yolunu tercih etmektedirler. Ve üstelik kendilerini ‘nurdan karanlıklara’ çıkaracağını da bildikleri halde…
Oysa insan, Allah’ın yolunu seçtiği ve O’na yakın olduğu zaman, Rabbimiz’in güzel sıfatları üzerinde tecelli edecektir. “Ben şunu yaparsam Allah’ın hoşuna gider, beni sever “ diye düşünerek yaptığı davranışlar, salih amel olur, Allah’a yakınlaştırır ve kişiyi olgun bir insan yapar.
Sevginin asıl muhatabı olması gereken Allah’tan uzak yaşayan insanlar, Allah’ı takdir edemedikleri için gerçek sevgi ve dostluktan da yoksundurlar. Rabbimiz’e şirk koşarak yaşadıkları sevgi de gerçek sevgi değildir ve onlara mutsuzluk ve karamsarlık verir. Hayatta gerçek anlamda bir ‘dost’ları olmadığından sürekli yakınırlar. Oysa ‘gerçek dost’ onlara şahdamarlarından daha yakındır, “bir bilselerdi”…
Andolsun, insanı Biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha yakınız. (Kaf Suresi, 16)