- 832 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
Filistin: İnsanlığın Bitmeyen Trajedisi
Onu unuttuk yine ve bu, ne kahreden bir unutkanlıktır. Onyıllardır hep böyle; bir gündeme geliyor, bir gündemden düşüyor. Ama gündemimizdeki yeri değişse de o, insanlığın dinmeyen yarası olarak kan ağlamaya devam ediyor. Araya başka yaralar da giriyor, daha doğrusu ondan sonra birçok yeri yaralandı/yaralanıyor insanlığın, can evinden vuruldu/vuruluyor birçok sefer… Ama bu geçici yaralar sağalıyor ve diniyor, o ise hala kanıyor, hala yanıyor. Evet Filistin’den söz ediyorum, insanlığın görüp göreceği en büyük insanlık trajedisinden yani.
11 Eylül’den sonra dünyayı yönetenler şöyle pratik bir yöntem geliştirdiler: herkes kendine göre bir terör tanımı yapsın ve herkes kendi terörünü kendine uygun yöntemlerle çözsün. Dolayısıyla bir olayın terör olarak tanımlanması için tüm insanlığın üzerinde ittifak etmesi şart değil artık. Bundan dolayı Amerika, hiçbir geçerli dayanağı olmadan Afganistan ve Irak’a yapacağını yaptı. Ve bundan dolayı artık dünyada, herkes kendi terörüyle mücadele etme hakkını elde etti. İşte İsrail de kendi ‘terör’üyle kendine has yöntemlerle mücadele etti/ediyor ve bunun sonucu olarak Filistin’de acılar dinmiyor. Kaldı ki hakim güçlerin argümanlarında Ortadoğu’dan “İslami Terör(!)”ün kaynağı olarak söz edilir zaten, her fırsatta. Dolayısıyla buranın radikal unsurlardan temizlenmesi, insanlığın geleceği ve selameti açısından önemlidir. Yapılan tam da budur işte: insanlığın selameti için Ortadoğu’nun radikal unsurlardan arındırılması hareketi.
Bazı meseleler konuşulmadığı için unutulmaya yüz tutarken, bazı meseleler ise çokça konuşulup dillere pelesenk olduklarından, onların gerçek boyutları unutulur. Konuşuldukça aşınıyor yani bazı konular. İşte Filistin de onlardan birisidir. Yarım asırdan fazla bir zamandır gündemimizde, ama gerçek anlamda ona eğilmemiz için -sanki eğilip de ne yapıyoruz- baskı ve şiddetin olağanın üstüne çıkması gerekiyor. Her gün orada üç-beş kişinin ölmesi, doğal bir şey zaten, olağan bir şey, yani olması gereken. Orada insanlar öldürülmeyecek de ne yapılacaklar, beslenecekler mi yani? Orada yaşayan insanların başka hakkı mı var? Dolayısıyla oradaki vahşette normal olmayan bir durum yok. Vahşetin bilançosu 50-100-200’e çıktığı zaman ancak sorun var gibi algılanıyor. Gazetelerle, televizyonlarla, mitinglerle, tekbirlerle, dualarla, namazlarla, onları hatırlamaya başlıyoruz. Ve o zaman da aslında biz orada Müslümanların öldürülüyor olmasına değil, bu kadar ‘çok sayı’da, kitleler halinde öldürülmesine tepki gösteriyoruz. Bilinçaltınızı yoklayın, orada insanların zulmen öldürülüyor olmasından çok, bir soykırıma tabi tutulmasına kızdığınızı ve bunu protesto ettiğinizi dehşetle farkedeceksiniz. Yani orada üç-beş kişinin öldürülmesi, köpeğin adamı ısırması kabilinden, haber değeri olmayan ve sıkça rastlanan, kanıksanan bir durumdur artık. Cinayetlerin boyutlarını lütfedip de biraz aşağıya indirdiklerinde başka gündemlerin peşine takılırız hemencecik. Ve ne çabuk unuturuz. Önce manşetlerimizden aşağılara, oradan da ikinci üçüncü sayfalara ve nihayet dış haberler sayfasına (Nuri Pakdil’in ‘Ortadoğu’nun dış haberler sayfasında ne işi var. O bizim iç haberimiz’ diyen sesini duyar gibiyim...) küçük ve sıradan bir haber olarak yerini alır: İsrail’le Filistinli militanlar arasında çıkan çatışmada şu kadar Filistinli öldü. Ve “kaçan bir gol kadar üzülmüyoruz, ölürken çocuklar” o güzelim Ortadoğu’da.
Ama Araplardan bize ne? Hem bize ihanet etmemişler miydi zaten? Böyle bir iddia doğru değildir. Kaldı ki doğru olsa bile bu tez, bize, bu vahşete kulak tıkama hakkını verir mi? Elbette ki hayır. Arapların ihaneti meselesi gelince; böyle bir şeyin olmadığına tarih tanıklık eder. Bu bir. İkincisi, biz İsrail terör devletini tanıyarak, tanımakla kalmayıp can-ciğer kuzu sarması olarak, Arap ve tüm dünya Müslümanlarına ihanetin en büyüğünü etmedik mi? Üçüncüsü, uzun yıllar bağımsızlık mücadelesi veren ve istiklaline kavuşan Cezayir’i biz ne zaman tanıdık? Ve son olarak şu soru: Şerif Hüseyin’in yaptığı bütün Arapları kapsıyor ve bağlıyorsa, bu günkü hükümetin Irak ya da Filistin politikasının sorumluluğunu almaya hazır mıyız?
Bunun yanında, ‘bana ne Filistin’den’ diyebilir miyiz? Diyenler diyebilir, ama biz ne olursa olsun diyemeyiz. Kudüs orada çünkü. Kudüs, şu yüreğimizin üzerinde bir tül gibi duran, namusumuz, şerefimiz, onurumuz Kudüs.
Mescid-i Aksa orada. Yani Müslümanların ilk kıblesi, Kur’an-ı Kerim’de etrafı mübarek kılındığına dair haber verilen Mukaddes mabet. Allah’ın Resulü’nün, Mescid-i Haram ve Mescidi Nebi’den sonra yeryüzünün en mübarek mekanı olduğunu söylediği yer.
Evet, “Filistin bir sınav kağıdı her müminin önünde” ve sınav devam ediyor. Can sıkıcı ve bir o kadar da trajedik bir sınav. Savaş, kavga anlaşılır bir şey ama bu soykırımı kabullenmek ne ağır geliyor insana.
Otomatik silahlara, tanklara karşı taşlar ne kadar da yetersiz. Yetersiz ama onurlu.
Bu trajediye karşı seslerini yükseltenleri selamlamak lazım. Aksa çocuklarının intifadasını yürekten kutlamak lazım. “Mescid-i Aksa’yı gördüm düşümde/ bir çocuk gibiydi ve ağlıyordu” diyen Akif İnan’ın hüznüne ortak olmaktan başka yapacak bir şeyimizin olmaması ne kötü. Bir şeyler yapmak gerekir ama o şeyin ne olduğunu bilmiyorum. Liderlerimiz, kanaat önderlerimiz, büyüklerimiz, başlarımız buna bir çözüm bulmalı. Formülü bilmiyorum. Ama lanetli oldukları Kur’an ayetiyle sabit olan bu azgın ırkın, insanlığı adım adım felakete götürdüğü de artık bir gerçektir.
Bu bir dua çağrısıdır. Çünkü gündemimizin birinci sırasında olmasa da, Filisitin’deki büyük trajedi artarak devam ediyor...
YORUMLAR
israilin yaptığı bir propaganda var filistin filistinlilerin meselesidir diye ve bu propagandayı ülkemizde yürüten israil sevdalıları var, yok filistin arap meselesidir, yok araplar bizi sırtımızdan vurmuştur, bütün bu kirli propaganladaların tek amacı çaresiz ve mazlum filistin halkını israil vahşeti karşısında yalnızlaştırmak ve onları zayıf bırakmaktır. Halbuki Filistin ve Kutüsal Mescidi Aksa bütün iSLAM ÜMMETİ'nin yarayan bir kanasıdır davasıdır ve arap türkün, türkde arabın öz kardeşidir, geçen asırda ingiliz ajanlarının marifetiyle aramıza nifak sokulmuş olabilir biz araplarla kardeşiz ve kıyamete kadar kardeş kalacağız unutmayalımki Hz.Muhammed (S.A.V.)'de arapların içinden çıkmıştır ve ayrıca Mukaddes Kitabımız KURAN'I KERİM'de arapçadır bütün bunların hürmetine filistin ve MESCİDİ AKSA bizim asli davamızdır ve İnşaAllah filistin eninde sonunda kurtulacaktır.
divanedadaş tarafından 6/3/2010 1:33:55 PM zamanında düzenlenmiştir.