TEMEL ATMA TÖRENİ
Biz burayı yazdık siz her yeri algılayın lütfen. Bu tamamen kurgudur kimse öküz altında buzağı aramasın çünkü buzağı yok. Sadece yalakalığa, mübalağaya, özentiye dikkat çekmek için yapılan onca eziyete, fark edilmek için katlanılan onca sıkıntıya bir mim koymak için ve artık şu gelenekselleşmiş ve kronikleşmiş protokolcülüğe bir nokta koymak adına kaleme alınmıştır.
Yoksa ne bileyim paspas oluruz alimallah herkesin ayakları altında… Gökten zembille inmiş mübarekler, mümkün mü onları görmezlikten gelmek… Mümkün mü yürürken onları geçmek, onlar konuşurken konuşmak, espri yaparken gülmemek! Hele hele ellerini bir öpebilsek gözümüz arkada kalmayacak billahi kerim.
Halk onlarsız hiçbir şey, yok gibi bir şey… Şey gibi de değil hayal meyal… Allah zeval vermesin, dara düşürmesin, gölgeye de bizim ihtiyacımız yok zaten.
Bir açılış seremonisi hazırlığındaydı ilçem. Vali beyler, milletvekilleri, mahalin en büyük komutanı, belediye başkanı, cumhuriyet başsavcısı, rektör vesaire… Bilumum daireler ve hazirunları ilçemize teşrif edeceklerdi… Bunlara bir de ilçe protokolünü eklerseniz ortaya çıkacak olan tablonun üniversite sınavlarında çıkabilecek olan bir betimleme sorusu tadında olduğunu göreceksiniz.
Bu kadar kişi vilayetten gelirse, vilayetteki o günkü işler nasıl yürüyecekti kimsenin umurunda değildi. Hele ilçede işler nasıl hallolacaktı bu da hiç belli değildi.
Her ne ise ne? Okulların tamamı o gün öğretmen ve öğrencilerle belirlenen alanda 1 saat önceden hazır olacaktı. “Yahu çocuktur bunlar, yazıktır saatlerce ayakta duracaklar ne gereği var canım. Hem onların ve öğretmenlerin ne işi var burada? Okullarında olmaları lazım.” gibi sözler fısıltıdan öteye geçemedi. Hem fazla konuşanı da fazla sevmezlerdi bu memlekette… Her noksanı söyleyeni, her yanlışı ifade edeni, her doğruyu ulu orta haykıranı hiç sevmezdi bu diyar.
Bilmem ne evinin temelinin atılması ile ilgili olarak vilayetten protokol teşrif edecek ve temeli atılacak olan “ … Evi’nin Temel Atma Töreni” düzenlenecekti. Söz konusu tarih, yer ve saat şöyleydi: “... Evi’nin Temel Atma Töreni” / Tarih: 12.06.2000 / Yer: … Evi İnşaat Alanı / Saat: 10.00
Protokol kısmının ilçeye teşrifi kesinleştikten sonra bu işten sorumlu Selman Bey’i bir heyecan ve sıkıntı sarar. Temel atmaya daha bir hafta var ama sanki yarın atılacakmış gibi yerinde duramıyordu Selman Bey.
Kurban ayarlanacak, sunum metni ve sunumu yapacak olan kişi tespit edilecek, ses cihazı ayarlanacak, basına haber verilecek, ikramlar sunulacak ve en önemlisi vilayetten gelecek olan ekâbiri nerede karşılanacağı hususunda zihin jimnastiği yapılacaktı. Bunlar kırkayakların resmi bir bayramda tören yürüyüşü yapması gibi beynini eziyor, posalarını da ağrı olarak ortaya koyuyordu. Derken beklenen gün geldi. Selman Bey’in çektiği bütün sıkıntılar kutsal bir mahiyete bürünmüş bir hal aldı.
Bir gün önceden ilçedeki bütün kamu kurum ve kuruluşlarına resmi yazı ivedilikle gönderilir. Söz konusu yazıda yarın “ … Evi’nin Temel Atma Töreni” yapılacağından ilden konuklarımızın geleceği belirtiliyordu. Ve mutlaka ama mutlaka yarın sabah 6’da herkesin tam tekmil kılık kıyafet yönetmeliğine uygun olarak çarşı meydanında hazır olunmaları gerektiği memurlar için emir halk için davet şeklindedir ibaresi ile duyurulur.
Derken beklenen gün gelir.
“Sayın Valimiz evinden çıkıp valiliğe doğru gitmektedir.” anonsu yapılır. Mesafe 100 kilometredir ona göre düşünün bir zahmet. Bu sırada ilçemde canlı yayındaymış gibi saat 6’da hazır olan “protokol karşılama alan”ındaki yerini çoktan almıştır. Baki’nin şu dizesi gelir akla hemen: İki cânibde durur serv-i hırâman saf saf. (Nazla salınan serviler, gül bahçesinin yolunda seni seyretmek için iki yanda saf saf durur. )
Öğrenciler ve öğretmenler de ilçe protokolünün tam karşısında yerini alır. Çocuklar kocaman adamları kendileri gibi sırada hazır ol vaziyetinde görünce gülmeye başlar. Öğretmenlerin çok yoğun baskısı neticesinde bu gülme olayı biter.
“İyi, vali evden çıkmış valiliğe doğru gitmiş” diyorlardı kendi aralarında konuşanlar. Bir tanesi “Ya gözlerimde uyku akıyor nedir bu hal, nedir bu vaziyet? Allah’tan korkmaz, kuldan utanmaz mısınız siz?” diye söyleniyordu kendi kendine… Kimin umurunda… Çok da tın! Selman Bey taviz vermez bir somurtkanlık ve iticilikle ayıyı ateş üzerinde terbiye edercesine davranıyordu saf tutanlara…
“Sayın Valimiz ilçemize hareket etmek üzere aracına binmiştir” anonsu yapıldığında milletin ayaklarına kara sular inmişti. Çünkü saat 9 olmuştu. 6’dan beri beklemekteydiler. İşgüzarlığın fevkinde olan Selman Bey ise mağrurdu.
“Sayın Valimiz ilçemize yaklaşmaktadır. Mesafe 50 kilometredir.” Anonsu duyulur. Ardından “Dikkat, dikkat! Sayın Valimiz şu an itibariyle bize yaklaşmaktadır. Bütün amirler, üstler, astlar, müdürler rahat komutunu al” Bu o kadar ahenkli ve ritimli bir halde cereyan etti ki sanırsınız ki bir şiir yazılmış ve sahneleniyordu. Şair ise ortada dolaşan Selman Bey’di.
“Sayın Valimiz ilçemize 30 kilometre mesafede bulunan Başyurt Nahiyesi’ne girmiş bulunmaktadır.” Anonsu yapıldığına bizimkiler Selman Bey’i az kalsın tutamayacaklardı. Bıraksalar koşa koşa gidecekti. Bizimkilerdeki heyecan en üst seviyeye çıkmıştır. Tam bir alarm durumudur. Sesler kesilmiş, renkler atmış, soluklar tutulmuştu. Selman Bey bir ara yanındaki A Dairesi Müdürü’ne “Ya yanlış mı yaptık Başyurt’ta mı karşılasaydık acaba?” diye fısıldadı. Bunu duyan A Dairesi Müdürü 3 saatten fazladır ayakta durmanın vermiş olduğu sinir ile “Başlatma Ulan Başyurt’undan” deyu sözlü hücuma geçti. Bizimki hemen sıvıştı oradan. Nasılsa 2 kilometrelik bir karşılama konvoyu hazırlanmıştı kocaman kodaman kelli felli adamlardan. Biri olmazsa mutlaka başka birisi de kendisi gibi düşünecekti.
20. kilometrede anons tekrar edilir. Herkes düğmesini ilikler
10. kilometrede anons tekrar edilir. Herkes hazır olur.
5.kilometrede anons tekrar edilir. Nefesler tutulur.
Ve final sayın seyirciler: “Sayın Valimiz ilçemize girmiştir. Affedersiniz -anlayamadım girmiştir ne demek yahu pardon- teşrif etmiştir.”
Selman Bey Vali Bey’e yetişmek üzere son sürat 2 kilometrelik kocaman kodaman kelli felli adamlardan oluşan kaldırım üstü konvoyunu geçmeye çalışırken bir çelme ile yüz üstü yere düşmesin mi?
Yıldızlar uçuşmaktadır Selman Bey’in kafasının üstünde…
Bu hal 2 kilometrelik kocaman kodaman kelli felli adamlardan oluşan kaldırım üstü konvoyundaki herkesi ister istemez güldürür. Bizimki üstü başı toz toprak içinde bir savaştan galip çıkmışçasına göğsünü gere gere gerisin geri yürür.
Ense tıraşını herkes görür. Zaten bu lafın da bu olaydan sonra lügatimize dâhil olduğu zikredilir.
Sayın Valimiz biraz mahcup, biraz kızgın, biraz zoraki 2 kilometrelik kocaman kodaman kelli felli adamlardan oluşan kaldırım üstü konvoyuyla tek tek tokalaşmaya başlar.
Ve selamlarken ağzından bir şeyler geveler durur.
Küfür mü dediniz?
Yok, hâşâ sümme hâşâ!
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.