HOŞLANTI
HOŞLANTI
‘Hoşlantı’, dedi hanımkız karşısında ona gönlünü döken kumral naif delikanlıya."Benimkisi bir hoşlantı, aşk değil lütfen boş hayallere kapılmayınız". Delikanlı delilikten bihaber bir serinlikle "benimkisi de zaten öyle" dedi. Destur almadan gönlünden, ağzından kaçırdığını fark etti bu kelime onayını. Hanım kız şaşkınlığını hemen gülümsemeyle örtbas edip ‘bak demek benzer duygulardaymışız’ dedi, aslında beklediği cevabın bu olmadığını bilerekten garip bir hüzne kapılarak. Delikanlı delikanlılığında infiale yol açacağını fark ettiği bu durumdan kurtulma refleksiyle ‘peki ne olacak böyle, hoşlantı diye bir kelime icat ettiniz, bana da onaylattınız fakat garip bir hazımsızlık olmasın güven arayan bünyelerde?’. Hanım kız bu hamleyi bekler gibi hemen kondurdu cevabı ‘hazımsızlık bizden olmaz varsa bir hazımsızlık ikilem, ikileşir de kaybolur bende!’.Delikanlı aslında kelimelerin insanları aşka taşıdığını bilerek sordu bir kez daha lirik tandemlerde platonikliğini arkada bırakmış yeni icat kelime hoşlantıya sığınarak:’ben de siz varken en derinim de geceler boyu ,bir sızının esameresi de mi yok siz de ?Oysa ilk gördüğümde çizik atıp işaretlemiştim kalbinizi ,benimdir diye.Yoksa çok mu merhemetli davranıp şımartmışım deli yanlarımı kandan alan size duruşumu.Senfonik bir ritimde oda müziğiyle gelişmesini umarken bir açık alan konserine hem neden dönüşüverdi aramızda olan gecelerce telkin edemediğimiz herkese karşı ,herkese karşın olan hissimizi.?His dedimse ufalatmayınız ben de ki okyanusu ,sizde dönüşmesin bir iç denize coğrafik bir hataya mahal vererek .His dedimse ,bıçak yarası almış levantenin ölümü beklemesi gibi,idama mahkum edilmiş suçlunun üçüncü denemede ölmesini izleyen annesi gibi, yunanlılar için savaşmayı göze alan üçyüz spartalının yine yunalılar tarafından ihanete uğraması gibi,his dedimse..İkileşir de kaybolur dediniz ben de ,ben zaten kayıbım gayibteyim sizi tanıyalı,bir kayboluş olacaksa o da kahverengi gözlerinizin arkasın da ki sihirde olur ancak.Ki buna da izin vermeyeceksiniz hoşlantı deyip gerisin ardı terk edeyim .
Kahverengi diyarı da gideyim beni tanımayacak beni gördüğünde yüzümde ki sizi bilmeyecek körler ülkesine.Gidişime de uzak bir yol çizebilirseniz buyurun siz seçin cehennemimi ,ateş olmadan nasıl yandığımı bilen tek insansınız nasıl olsa.
Hanım kız serin kanlılığını dikte edemeyeceğini al al olan yanaklarından fark edip hemen cevaba koyuldu.’His dünyanınız da benimle muhabere yapmanıza bir anlam vermiş değilim.Dolayı dolayı getirip önüme koyduğunuz aşk yemeğinden nasıl olurda emin olabilirim hem.Nerden emin olabilirim siz de ki benin hevesle çevrelenmiş bir iç deniz olmadığına.Madem hissiniz bu kadar acı veriyor size neden malumatlanmadınız benim kesişik hallerimden.İsyan edip duruyorsunuz bir arabesk lakırdıyla oysa ben de bir istemiştim bir oda müziği ılıklığında size akmayı.Sorular, bitimsiz bir defansif akışta olduğumu düşündürücek size fakat sorular açıklığın kapısıdır bazen cevap da istemeselerde.Evet benimkisi hoşlantı…’
Cevaplar uzayıp gitse de çoktan aşk olmuş uzun lafların hakimi kalemden çıkan bilgelikte benden size kalan son paragrafta.
UFUK ATAMAN