- 588 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
HESAPLAŞMA
İki erkek kardeş, ailelerinin ve yakın çevrelerinin uyarılarına aldırmamış, kafalarına göre evlenmiş, yıllarca da baba ocağına uğramamıştı. Bu sebepten ana-baba torunlarını, torunları da onları tanımıyordu ve birbirlerini tanımadan da ana-baba terki diyar etti. Evlatlara neyse de torunlara hasret ana ve baba…
İki bencil gelin ve yularlarını onlara teslim etmiş iki oğul.
Her bayram kapı ziliyle birlikte bir heyecan ve beklenenlerin gelmemesiyle ışıltıları kaybolan bir çift göz. Yıllarca baskı altında tutulan özlem. Komşuların hemen her bayram, oğullarının gelip-gelmeyeceği soruları.. İçe akıtılan gözyaşları. Her bayram, sonra da her çocuk görüntüsünde katmanlaşan özlem.. Yaşlanmakta olan ana-babanın zaman içerisinde suskunlukları, açığa vurmaktan kaçındıkları özlemleri. Bir tanesi açığa vursa, biliyorlar ki bir daha gözlerinin yaşlarını saklamaya gerek kalmayacak, zaman içerisinde bir şeye değil, çok şeylere isyan edecekler.
Elinde balon, dondurma, bir oyuncak bebek ya da kamyonla o kendilerine has zıp zıp bir o ayağı, bir diğeri üzerinde seken çocuklar.
Ve o çocukların ellerinden tutmuş, gözleriyle onları yalayan dedeler, ebeler…
Dede ve ebelerin duvardaki bir dolapta, sandıkta, tavan arasında, kilerde renkleri solmakta olan dünkü bayramlar için alınmış giysiler, oyuncaklar..
Derin dondurucuda geçen kurban bayramında büyük oğulları için saklanan sevdiği bir çift koyun böbreği ile küçük oğlan için saklanan bir çift gerdan..
Bir çift gözün birbirinden saklı akıttığı ikişer damla gözyaşı ve boğaza tıkanmış yumruk gibi bir acı, genzi yakan bir acı su..
Şimdi her ikisinin de özlem ve sitemleri kendileriyle birlikte dünya değiştirdi.
Oğullar mı?..
Uzak bir ile yerleşip, miras paylaşımı için anası sağ iken baba ocağına gelen küçük oğlanın iki oğlu, üç yazlığı, birkaç dairesi ve kaymakamlıktan emekli olduğu biliniyor sadece. O zaman anasının sitemle, “Karını, çocuklarını niye getirmedin? Ha bi görseydik. Koca kıçlı macirin peşinde koştur dur bakalım. Macirler doğurmadıydı seni,” sözleri var, komşuların hafızalarında. Ve de kaymakam emeklisinin cevabı:
“- Hanım hasta, beli ağrıyor. Çocuklar da anneannelerininden ayrılmıyorlar,” sözleri..
Babasıyla aynı şehirde yaşadığı halde çocuklarının anasının ağzına bakıp yıllarca üç çocuğunu yanına alıp bir tek bayram olsun ana-babasını ziyarete gitmeyen büyük oğlan, şimdi yüksek dereceden emekli bir dede. Yıllarca, “Anam ölünceye kadar dizinin dibindeyim,” diyen çocuklarının anasına, Ssenin ki ana da benimkisi ne?” diyemediği kadını geç de olsa boşadı. Ne var ki artık bayramlarda olsun ziyaret edebileceği bir ana-babası yok.
Babasının bir tomar parayı cebine sokarken, “çocuklara bir şeyler alırsın,” demesi dün gibi kulaklarında.
Karısından gizli kaçamak yapıp, bir bayram ziyaretine gittiğinde,” Oğlum, sigarayı bıraktım,” deyişini soğuk bir bakışla geçiştirdiğinin, onun boynuna sarılıp, öpmediğinin pişmanlığını yaşıyor.
Öyle bir iç hesaplaşma içinde ki en mutlu anında hatırladığında ana-babasını, boğazını onlardan miras kalmış olmalı, bir yumruk tıkıyor.
Ve kendi kendine söyleniyor:
“- Babalarını anlayabilmek için çocukların baba olmaları gerekiyor.”
Yüksel ÖNAÇAN
Deneme. Anasayfamda gözükmediği için makale kategorisine aktardım.
YORUMLAR
İç hesaplaşmanızı mükemmel anlatmışsınız.
Fakat görüşlerinize kesinlikle katılmadığımı belirtmeden geçemeyeceğim. Anne ve babayı görmeye, onlara hâl hatır sormaya kesinlikle hiç bir şey engel değildir ve olmamalıdır da. Özellikle bir erkeğin eşi için anne babamdan ayrı kaldım sözü bana her zaman yapmacık gelmiştir.
Mesela bayanlar eşlerine bağımlı ve çalışmıyorlar, eşleri de ailesini görmesine izin vermiyorsa bu bile bir suç ve saçma bir bahanedir ama bir yere kadar hoş görülebilir.
Bir erkek için ise aynı şey söz konusu dahi olamaz. Bence bu kendi vicdanınızı rahatlatmak için uydurduğunuz bir bahane sadece. Evlenirken yaşanan tatsızlıklar ve ailelerin istemediği eşler... Olmaması gereken ama olabilen ve sonrasında kendinizce onları cezalandırma şekliniz. Torunlarını göstermeyerek. Aslında onları derken insan kendini cezalandırıyordur da farkında değildir.
Geç gelen bir iç hesaplaşma. Eğer eşinizle halen bir arada olsaydınız da aynı duygularımı taşırdınız diye meraktayım. Ortada bir suç varsa anne-babaya karşı yapılan hataların en büyüğü sizdedir.
Demek istedim haddim olmayarak.
Saygılarımla...
Yükselenyıldız
Henüz küçüksünüz ve nişanlınız ölmüş; onun vicdan azabı da var.
Evlendiğiniz kızın annesinden başka kimsesi yok.
Ben üniversiteye yeni girmişim, gelirimiz yok.
Kendi ailem çok zengin.
Dışardan bitirmelere girip öğretmen oluyorum.
Benin evliliğimi sürdürmekte ısrarım. Bayanın ise anasının dizinin dibinde oturma ısrarı.
Yanlış temamen bendeydi; ana-babamın lâfını dinlemedim baştan.
Hiçbir ortak yanımız olmayan birisiyle 30 sene beraber yaşamak...
Trilyon tazminat verip de öyle boşanabildim. Medeni kanun daha değiştirilmemişti boşandığım yılda.
Bu konuda kişileri yargılamak, yargılayabilmek çok zor. Aslında ben kendimi bile yargılayamıyorum tam olarak.
Saygı öncelikli sevgiler.
Gurur geldi aklıma yazınızı okuyunca Sayın Yükselenyıldız. Her ne sebeptense öne çıkarılan gurur sevginin katili. Bence yaşamda gittikçe azalan ilişkilerimizde, en yakınlarımız olsun ister dostluklarımızda zor olanı başarabilmek için, belki de en zor olanı seçip, gururumuzu yenebilmek adına güçlü olmalıyız. Kendimizle girişeceğimiz en büyük savaş da bu olmalı. Sevgilerimize sahip çıkmak ve yaşatabilmek adına...
Son pişmanlıklar kazananın gurur değil, aslında başından beri kaybedenin kendisi olduğunun kanıtı...
Kendimizde olanlarla düşündürücü kaleminizi kutluyorum...
Saygılarımla... Sevgilerle kalın...
Yükselenyıldız
Saygı öncelikli sevgiler.
Hayır...Hep öyle deniré baba, anne ol da öğrenirsin" Ben bu sözlere karşıyım.Şöyle ki; Evet bir çok duygu anne, baba olmadan öğrenilmiyor.Mesela, evlat sevgisi.Mesela, evladından sadece tatlı dil güler yüz beklemek.Ama büyüklere saygı göstermenin, arayıp sormanın ana baba olmakla bir ilgisi yok bence...İnsanlık, vicdan ile ilgili...
Bugün banaysa, yarın da sana...Evlatlarımıza saygıyı, sevgiyi her an öğretelim...
Sevgi ve saygı ile
Yükselenyıldız
Arabanın ön tekeri nereye giderse, arka tekeri de oraya gider.
Bu atalar sözü yeterli sanırım.
Okullarda öğretmiyor muyuz?
Yazdığımız makaleler, öyküler ne için..
Ama ille de birileri bazı değerleri yok ettirebiliyor.
Yükselenyıldız
Saygı öncelikli sevgiler.