YATIK
YATIK
Amerika bizi, biz de Amerika’yı yeni keşfetmedik. İkinci Meşrutiyet, Birinci Dünya Harbi, Milli Mücadele, Cumhuriyet’in ilk günleri Amerika gene Orta Doğu enerji kaynakları ve jeopolitik önemimiz nedeniyle içimizdeydi. Avrupa ise zaten kapı komşumuz En azından, Cumhuriyet Dönemi sonrasını analiz ederek, ilişkilerin sentezini yapmaz isek bu günün gerçeklerini görmemiz zorlaşır.
İkinci Dünya Savaşı galipleri Amerika,İngiltere,Rusya,1945 Yalta Konferansı’nda nüfus alanlarını yeniden belirlediler.Türkiye, ABD nüfus alanına bırakıldı. Ancak İnönü, ABD nin hiçbir ekonomik ve askeri yardım paketini kabul etmiyor, mesafeli duruyordu. Uzun süredir Çin’de devam eden Sosyalist İhtilal, Çin-Japon Savaşı ve 2.Dünya Savaşında Japonya’nın yenilmesiyle büyük bir şans yakalamıştı. Stalin, Batı yanlısı Çan Kay Şek’e karşı Mao Tse-tung’u destekleyerek Çin’i, kendi kontrolü altına alacaktı. Türkiye’yi, ödül olarak ABD nin kucağına atarak , Rusya’nın Çin’e müdahalesine karşı tepkiyi azaltmak istedi. Stalin, şeytanca bir manevra çevirdi. Rusya’nın, Kars’ı, Ardahan’ı ve Boğazlarda yeni bir statüyü istediği dedikodusunu yaydı. İnönü telaşa kapıldı ve Nato Şemsiyesi altına girmek istedi. ABD ,Nato için Türkiye’de çok partili demokrasi şartı koştu. Oysa, Serbest Fırka tecrübesinden ve İzmir Suikasti’nden sonra Atatürk, çok partili demokrasiyi 1955 lere kadar ertelemişti. Çünkü, evrensel kültür açılımı, ulusal yapılaşmanın oturması, ekonomik özgürlüğün ve bağımsızlık bilincinin gelişmesi sağlanmadan çok partili döneme geçilmesinin felaketler getirebilceğini görmüştü. Amerika eline geçen fırsatı kullanmak için dayattı. İnönü, demokrasi geleneğinin sosyal, ekonomik ve kültürel alt yapısı oluşmadan, Sovyetler korkusunun çürük zemini üzerine, aceleye gelmiş, bir çok partili dönem gecekondusu inşa etmek zorunda kaldı. Bazı siyasi partilerin din istismarı yoluyla cehaletin oylarına talip olmasının ve irticanın demokrasiyi taciz etmesinin meşruiyet yolu böylece açılmış oldu. Amerika artık din istismarı kutsalcılığını kullanarak, Orta Doğu’nun beyni ve yüreği olan Anadolu’da her istediğini yaptıracağı partileri sosyal, ekonomik ve kültürel Karşı Devrim misyonuyla istediği yönde kurumlaştırabilecekti. Peki, 1923 Anadolu Devrimi’ ne ve Atatürk’e neden karşıydı ve neden bir Karşı Devrim alt yapısı isityordu?
Afganistan’da Mahmut Tarzi ve Emanullah Han , Hindistan’da Gandhi, Pakistan’da Cinnah Atatürk’e hayranlıklarını bağırarak onun yolunu takip ediyor ve bağımsız ulusal devletlerin temellerini atmaya çalışıyorlardı. Irak, Atatürk hayranı Sati El Hüseyin’i, ulusal yapılaşmanın başına getirmişti. 1940 yılında Suriye’de kurulan Baas Partisi Atatürk ilkeleri ni örnek alarak Arap Ulusal Birliğini kurmaya çalışırken bir yandan da sosyalistlerle flört ediyordu. İran Şahı Rıza Pehlevi, Atatürk’ten etkilenmiş, ziyaretine gelmişti. Kendisinden önce Sömürgecilerin yaptığı tek taraflı bütün anlaşmaları 1930 da iptal etmiş, bir nevi moratoryum ilan etmişti. Mısır’da, Arap Ulusal Birliği taraftarı ve Atatürk hayranı Asker’ler, Kral Faruk’a karşı ayaklanmanın eşiğine gelmişlerdi. 1952 Ulusal Devrimi’ni ve Süveyş’ in millileştirilmesini gerçekleştirecek olan General Necip’in ve Albay Nasır’ın ayak sesleri duyulmaya başlanmıştı, İran’da, 1951 de Atatürk hayranı Musaddık’ı iktidara getiren Ulusal Cephe ta 1930 larda kurulmuştu ve Atatürk’ün yolunu takip ederek, İran Petrollerinin millileştirilmesi çalışmalarını yürütüyordu. Cezayir de, Atatürk’ten esinlenerek kurulan Cezayir Halk Partisi, 1951 de Fransız’lara karşı başkaldırı hareketinin hazırlıklarına 1940 lar da başlamıştı. Tunus’ta, Genç Tunuslular Fırkası’nın ve Atatürk’ü kendisine önder yaptığını söyleyen Burgiba’nın Ulusal ve bağımsız devlet politikaları hızlanmıştı. Fas’ ta ise İstiklal Partisi 1944 te Fransızlara karşı ulusal bağımsızlık direnişi başlatmışlardı. Orta Doğu İslam Ülkeleri ,Sömürgecilerin ellerinin altından kayıyordu. Türkiye’nin, Emperyalizm’e karşı ulusal direnci, İslam Ülkeleri’ni ateşlemiş, dalga,dalga yayılıyordu. Sömürgeciler telaşa kapıldılar. Bu yayılmayı önleyecek projeler geliştirmeye başladılar. Projelerinin kilit noktası, çağdaş uygarlık ve bağımsızlık ateşinin yakıldığı Türkiye ve Atatürk idi.
Çünkü; Anadolu Devrimi, İslam Dünyası’nın 500 yıl geç kalmış Rönesansı idi. Toplumlar, liderler Anadolu Devrimini örnek aldıkça, Ulusal Devletler kuracaklar tam bağımsızlıklarına kavuşarak öz kaynaklarına sahip çıkacaklardı. Sömürgeciler el koydukları insan ve enerji kaynaklarını öz sahiplerine terk etmek zorunda kalacaklardı. Bütün bunların önlenmesinin ön şartı Mustafa Kemal’in Büyük İlkeleri’nin üstünün kapatılması ve yok edilmesiydi. Ama O, Dünya nın hayranlığını kazanmış bir mitos olarak ölümsüzleşmişti. Onu ancak fiziki yaşamından sonra kendi Memleketi’nde başarısızlığa mahkum ederek yok edebilirlerdi. Ve bunu mutlaka deneyeceklerdi.
Eskiden başarı şansı denenmiş bir stratejiyi uygulamaya koydular. Örneğin daha önce II Wilhelm Haç’ca giderek, Hacı Wilhelm lakabını almış ve İttihatçıları, Almanya’nın güdümüne sokarak Osmanlı’nın parçalanıp yok olmasına neden olmuştu. Gene İngiliz İmparatorluğu, Arapça ve Kur an üzerinde eğitim yaptırdığı Lavrens’i Arabistan’a göndermiş ve Osmanlı’nın Gavur olduğunu, subayların hepsinin Alman demir haçı taktığını, İngiliz sarayında gizli Müslümanlar olduğunu yayarak Arap’ları Osmanlı’ya karşı kışkırtmıştı. İngilizler İttihadı Muhammediye Cemiyeti’ni kurdurup, onun yayın organı Volkan Gazetesi ile “Din elden gidiyor” yaygarası kopartarak 31 Mart Vakası’nı çıkartmış ve Mektepli Osmanlı Subaylarını öldürmeye kalkışmışlardı. Saidi Nursi o zamanlar da bu Gazete de yazılar yazıyordu. Avrupa’ya kaçan Prens Sebahattin orada Jön Türkler’le birleşmiş ve bu günkü İkinci Cumhuriyetçiler gibi Ademi Merkeziyetçi bir yapılaşmayı savunmuştu. İngilizler, bilimsel bir ekol olan,Türkistan çıkışlı Nakşilik Tarikatını, bilim dışı radikal bir siyasi etkinlik haline getirmeye ve Osmanlı’daki her yeniliğe karşı çıkacak siyası bir alt yapı döşemeye çalışıyorlardı.
Almanlar da başka tarikatları, cemaatleri siyasi amaçları için kullanıyorlardı. Daha sonra Amerika da tarikat, cemaat ve dini vakıfları kullanacaktı. Böylece bir yandan 19.Yüzyıl Osmanlı sını İrtica’nın karanlığına çekerken, öte yandan Avrupa taklitçiliğini ve bağımlılığını geliştirerek toplumu çözüyorlardı. Aşağı yukarı her sadrazam bir tarikata ve arkasındaki bir büyük devletin gücüne dayanarak siyaset dengesi sağlamaya çalışıyordu. Herkes kendisinin değil birilerinin adamıydı. Çünkü onları kendisi yapacak bir ulusal bilinç yoktu. Osmanlı geleneği, Arap, Acem, Avrupa kültür geleneklerinin kuşatmasındaydı. İttihat Ve Terakki Cemiyeti, Jön Türkler’le temas sağlamaya ve şartlara göre yön değiştirerek militer dayatmalarla siyasete egemen olmaya çalışıyordu. Bu etki, tepki kargaşasında, Osmanlı Ekonomisi çökmüş, bu günkü İMF nin benzeri olan Duyunu Umumiye nin denetimine girmişti. Ziya Gökalp’ ın başını çektiği cılız milliyetçilik uyanışı Osmanlı toplumunu uyandırmakta yetersiz kalmıştı.
İşte, Osmanlı’da bu deneyimler yaşandığı için, Sömürgecilerin, İslam Dostu olduğu yalanı iyice deşifre olmuştu. Bu nedenle Cumhuriyet Türkiye’si için daha ileri yöntemler geliştirdiler. Din istismarı kutsalcılığı ile rasyonelleşmiş kadroları ve hırslı yandaşlarını yönetimlere getirerek yeni bir kutsalcı toplum alt yapısı oluşturabilirlerdi. Tabi bunun için de yeni model Türkiye Demokrasisi’nde, Devrime alternatif olacak, Karşı Devrim partileri gerekliydi. İslam toplumları’nın uyanışını önleyecek en etkili silah din istismarı kutsalcılığının siyasete sürülmesiydi. Yani dinciliği, İslam’a ve Ulusal Uyanışa karşı kullanmaktı. Çağdaş toplum alt yapılarının oluşturulması ve demokrasinin hızlı evrimleşmesi Anadolu’da önlenirse, İslam toplumları sömürüden kurtulmak için önlerindeki o görkemli örneği de kaybederlerdi. O halde Anadolu toplumu ,evrensel kültür donanımını tamamlamadan ve ulusal bilinç gelişmeden, sömürgecilerin önce ekonomik, sonra siyasi vesayeti altına alınmalı ve kendilerinin güdülediği uydu demokrasi modeline dönüştürülmeliydi. Devrimi hızlandırmak için kurulan Köy Enstütüleri, Halk Evleri, Türk Tarih Kurumu, Türk Dil Kurumu, İktisat Kongreleri durdurulmalı, en önemlisi bunlara benzer yenileşmelere enerji sağlayan uygarlık türübünleri yıkılmalı, din istismarı kutsalcılığına arka bahçe olacak bir dini eğitim, İlkeli Milli Eğitime egemen hale getirilmeliydi. Bazı Vakıflara ve Karşı Devrim misyonuna büyük ekonomik kaynak aktaracak Soros projeleri uygulanmalıydı. 1954 te Hollanda’da ilk toplantısını yapan ve Dünya Kapitalizmİ’ni küresel bir organizasyonla, tek egemen güç haline getirmeye çalışan Bilderberg in önemli rolü vardır. O toplantılara katılan herkes Siyonizm’in Dünya Egemenliği projelerine katkıda bulunmak gibi yüksek bir onura! sahip olur. Ve bu onur Ulusal değerlere sahip olma onurunun üstünde tutulur. Eğer o Ülke demokrasi ehliyetine erişmemiş bir toplumun Ülkesi ise, o toplantılarda, gizliliğe yemin etmiş tabiiyeler ve işbirlikleri sağlanır. Bu nedenle, demokrasi için ön şart çağdaş ve özgür düşünceli alt yapı çoğunluğunun ulus bilinciyle disipline edilmiş demokrasi ehliyetidir.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.