- 1628 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
( SEVGİLİYE MEKTUP-7 )
Merhaba Gönül Dostum,
Merhaba Sevgili...
Bu öyle bir sevgi ki, anlatmaya gönül dayanmıyor, kelimeler yetmiyor. Düşünüyorsun sadece... Gerçek mi, hayal mi, düş mü acaba diye? Güzel bir bahar günü, bir aydınlık Mayıs sabahı güne açtım gözlerimi... Yalnız bir gece daha geçirdiğim bekar yatağımdan doğrulup güzel bahar sabahının bol oksijenli, mis kokulu havasını doya doya ciğerlerime çektim.
Çevirdim dumanlı başımı, az önce doğrulduğum bekar yatağıma uzun uzun baktım. Tam 20 nci yıla girmişim bu bekar yatağımda bir sevgili bekleyeli, isteyeli, arzulayalı... Yirmi yıl bu, dile kolay... Büyük sabır işi değil mi? Evet, çok büyük sabır işi. Kırk yıl önce evlenirken, içilen sadakat yeminine bağlılığın büyük bir örneği... Tabii ki bilene, takdir edene... Boş verin, ben kimseden kırmızı mühürlü, ödül madalyası istemedim. Beklemiyorum da zaten... Alıştım bu silik, unutulmuş, terk edilmiş, bir başına yaşadığım hayata... Yaşıyorum işte. Duygular beni besliyor, göz yaşları yaşamımı süslüyor, yaşayıp gidiyorum. Daha ne olsun ki..?
Yirmi yıldır yatağımın boş olan sol yanında biri olsa, yaşam tacıma gül mü konduracak? Öyle değil mi? Olanlarınki de yaşam, benim ki de...
Bak; az önce caminin birinden bir sela yükseldi, geldi kulaklara. Ölmüş bir garibin selası...Öğlen namazından sonra filancı camiden kaldırılıp, feşmekan mezarlığına defnedilecek, gömülecekmiş... İşte bu, tüm yaşanların sonu... Başka yolu yok yaşayanların. Kuran’ın bir ayetinde de öyle diyor; “ HER NEFİS ÖLÜMÜ TADICIDIR...” Hakikat olan bu...Allah’ın emri..
Öyle ise, yatağının sol yanı dolu olmuş, boş olmuş ne çıkar? Aslında, o yatağa veda etmemek, yatıyor olmak önemli... Ötesi yalnızca yaşamın, bir olmazsa olmazı... Aslında, olmasa da oluyor da, biraz eksik oluyor.Ya da bize eksik geliyor. Çünkü, alışmışlık var. Onu gerektiriyor. Onun eksikliğini hissettiriyor. Yoksa, yalnız yaşayanlar nasıl yaşıyor? Yoksa ben; her şeyimi paylaşmadan, yirmi yılımı o yalnız, bekar yatağımda, nasıl yaşardım?
Olmuyor be dostum. Lafta oluyor, düşte oluyor da, gerçekte olmuyor... Oluyor gibi geliyor amma olmuyor can dostum... Yatağın sol yanında yatansız olmuyor... Hele soğuk kış geceleri, hiç de olmuyor. İnsan nefesine alışmış, insanın çıplak vücudunun sıcaklığına alışmış bir insan için, hiç olmuyor...
O eksiklik dolmuyor doldurulamıyor güzelim. Bunu anlatmak, anlatabilmek o kadar zor ki...Yaşayan bilir. İşte hasretin zoru bu... Anlatabiliyor muyum?
22.05. 2010
Suat TUTAK