CENNET BİR LİRA
Hiçbir yağmur damlası diğerinin aynı değil ve hiçbir kar tanesi…
Kısacık ömrünü doldurduğu için rüzgâra teslim olan…
Dalından kopup, gelip te ayaklarımızın altına serilen yapraklar…
Hiçbir domates…
Biber… Ve… Ve…
Sayın sayabildiğiniz kadar…
Bakın; Görebildiğiniz kadar…
Sürekli yeniyi yaratan…
Sürekli yaratan…
YARADAN…
YÂR…
Böyle bakınca uçmak istiyorum…
Uçmaya meraklı olduğumdan değil…
Ayağımın altındakine basmaktan utandığım için…
Bir yaprak…
Bir karınca…
Ve doymayan midenin her şeyini borçlu olduğu toprak…
Ayakların altında oluşu ne kadar garib…
Kendisi gibi…
Hiçbir şeye sesini çıkarmayan…
Basılan, ezilen, kazılan…
TOPRAK…
Bir lokma ekmek peşinde diyerek başlayan ve dağlar kadar yığsa bile doymayan insanın gözü bu uğurda hiçbir şey görmüyor…
Bırakın bir yaprağı…
İnsanı bile ezip geçiyor insan…
Bismillahirrahmanirrahim
فَاذْكُرُونِي أَذْكُرْكُمْ وَاشْكُرُوا لِي وَلاَ تَكْفُرُونِ
ِ
“Fezküruni ezkürküm veşküru li ve la tekfürun:
O halde anın beni, anayım sizi ve şükredin de bana nankörlük etmeyin!”
(Bakara 2/152)
“Anın beni!..” buyuruyor Allah CC…
Anın, hatırlayın…
Sevgilisinden ayrılan insan, her şeyde onu hatırlar…
Geçtiği yollarda, dinlediği şarkılarda, oturduğu, kalktığı yerlerde…
Sevgilisine dair ne varsa yaşanan hep sevgiliyi hatırlatır insana…
Allah CC.’un, ayrıldığımız bir sevgili kadar yeri yok mudur insanın gönlünde…
Bakınca O’nu hatırlatmayan bir şey var mıdır ki…
Her şey O’nunken…
Hiç Allah ile geçtiğiniz yollar yok mu?
O’nunla dinlediğiniz şarkılar…
Yediğiniz içtiğiniz, eğlendiğiniz, dinlendiğiniz yerler…
Hiç yok mu yaşamınızda Allah ile birlikte olduğunuz anlar…
Size O’nu hatırlatacak hiçbir şey yok mu gerçekten…
Gerçekten yok mu Allah aşkına…
Bir Picasso Tablosu’nu çöplükte görenler şaşkınlık içinde manşet manşet haber yapıyorlar gazetelerde…
Değer biçilemeyen Picasso Tablosu daha mı harikadır Allah CC’un sonsuz HAYY TABLOLARI’ndan…
Neden her şey ters yüz olmuş…
Yoksa ben miyim ters yüz olan…
Seni özlüyorum…
Hem de çok özlüyorum…
Sıyrılıp çıkmak istiyorum sana sırtını dönenlerin içinden…
Ben seni seviyorum…
Seni sevenleri seviyorum…
Bana seni anlatanları seviyorum…
Seni hatırlatanları seviyorum…
“Abi!.. abi be bir ekmek parası…
Dayıcığım mübarek gün…
Bir ekmek parası Allah rızası için…”
Kimi çıkarıp veriyor…
Kimisi duymazdan geliyor geçiyor…
Kimisi neden vermek istemediğinin kendine göre haklı nedenini izah ediyor yanındakine; …
Aldatıldığını düşünen insan…
Akıllı davranıyor güya…
Yeni çıkmış namazdan…
AKLIN BİR LİRA SENİN…
Oysa ki…
O bir lira ile CENNET’i satın alabilirsin…
Adiyy İbnu Hatim (radıyallahu anh) anlatıyor:
Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm):
"Yarım hurma ile de olsa kendinizi ateşten koruyun’ buyurdu.
Birkaç tane suiistimal eden var diye…
Hepsine aynı gözle bakanlar…
Yok, yok hepsi aynı değil…
Kendisine para verenin ardından bağırıyordu bir tanesi:
Heeeeyyyy…
Âdem Babamın oğlu…
Hey ASL’ını unutmayan…
ÖZ’ünü unutmayan…
ÖZ’ündekini unutmayan…
Unutma ki; O ÖZ doğruyu görmeni sağlasın…
Ki sana eğri gelse bile görürsün ki ÖZ’ünden geçen doğrudur…
Allah şahit…
Bir şey yaptım demek için anlatmıyorum…
Ki zaten yapmama da imkân yok…
Her şey O’nunken…
Namaz vaktinden önce camide olmayı severim…
İmkânım oldukça…
Günün telaşının ardından soluğu camide alınca bir anda suyun üstüne çıkan yüzücü gibi…
Derin bir nefes alıyor insan…
On beş dakikadan fazla vakit var caminin kapısından içeri girecekken…
Geri döndüm…
Niye döndüm bilmiyorum…
Aksi yöne yürümeye başladım…
Köşeye vardım caddeye…
Akan trafiğe baktım…
Oradan da sağa döndüm kaldırımda yürüyorum aşağı doğru…
Çok geçmedi;
“Oğğluuummm!..” diyen zayıf bir ses…
Sese döndüm…
Vitrin camının önüne çömelmiş yaşlı bir teyze…
Ben insanı o halde görmeye dayanamıyorum…
Ondan çok ben utanıyorum.
“Buyur teyze… Bir şey mi istiyorsun” dedim…
Boynunu büktü…
“Gel teyze… Ben de bir şeyler yiyecektim… “
Yandaki kafeteryanın dışarıya koyduğu iskemlenin birine oturdum…
O da yanımdakine oturdu… Garson getirdi…
Baktım yemeye çekiniyor… Biraz yan döndüm…
…
“Doydun mu teyze… Başka bir şey ister misin?”
“Yok oğlum… sağol Allah bereket versin doydum şükür… “
Biraz da eline para verdim…
O andaki halini görünce el açanlara başka düşüncelerle yaklaşanlara haykırmak geldi içimden…
“Ayy oğlum çok oldu bu… Alamam” dedi…
“Al teyzem al… Az bile… Helal olsun” dedim…
Allah ondan razı olsun…
Ne güzel ve içten dualar etti…
Rabbime şükürler olsun ne güzel bir şey ikram etti bana…
İçim duruldu…
Gittim camiye…
O namaz başkaydı…
Şükürler olsun secdeleri nasip edene…
Şükürler olsun hatırlatana…
Şükürler olsun AN’a…
YORUMLAR
Yazınızı baştan sonra dikkatle iki kere okudum...Sanki yazınızda kesin yargılarınız var gibi...
Hiç yok mu yaşamınızda Allah ile birlikte olduğunuz anlar…
Size O’nu hatırlatacak hiçbir şey yok mu gerçekten…
Gerçekten yok mu Allah aşkına…
Gerçekten olup olmadığı, sadece kul ile Rabim arasındadır.Ne demiş atalarımız "Parayla,imanın kimde olduğu belli olmazmış"
Hayatını günahlarla doldurmuş adamın biri, yağmurlu ve çamurlu bir günde ayağı kayıp yere düşer. Düşerken üstü başı kirlenmesin diye elleriyle yere tutunur ve ayağa kalkar. Bunun üzerine sağ eli çok kirlenmiştir. Ama bu bedevi ve görgüsüz insan, elini suyla yıkayacağına elini bir yere silmeyi tercih eder. Silecek bir yer bulamadığından ötürü, o an yoldan geçen bir çocuğun başını okşayarak elini temizler ve oradan ayrılır. Bu hareketi çok yanlış olup, çocuğun bundan haberi bile olmamıştır.
Adam kısa bir zaman sonra günahlarına tövbe fırsatı bile bulamadan vefat eder. Gideceği yer melekler tarafında gösterileceği zaman çok korkar, çünkü hayatı günahlarla doludur. Cehennemi beklerken melekler ona cennet bahçelerinden bir bahçe gösterir. Adam çok şaşırır ve bu kadar günahı olduğu halde nasıl olurda Allah Celle Celalüh kendisine cennet nasip eder:
-O kuluma söyleyin, bir gün eli çamurlandığında, o elini silmek için bir çocuğun başını okşamıştı. Yaptığı yanlış birşeyde olsa o çocuk yetimdi. Kimse başını okşamamıştı. O kulum kötü niyetli de olsa o yetimin başını okşaması o yetimi o kadar sevindirdiki; bende o güzel yetim kulumun yüzü suyu hürmetine o günahkar kulumuda affettim.
Birkaç tane suiistimal eden var diye…
Hepsine aynı gözle bakanlar…
Yok, yok hepsi aynı değil…
Peki bunları nasıl ayıracağız?Ben bunu bizzat cami hocasına sordum."Her el açana, sadaka vermek zorunda mıyız" diye...Hoca "Hayır" dedi, "Size kalmış bişey, eline yüzüne bakın, size gerçekten yardıma muhtaç görünüyorsa verin"
Bizim evin sokağında bir teyze var, yere oturur, mendil açar ama kadının 3 evi var.Bunları nasıl ayıracağız?
Bir başka konu da; Konu 1 tl değil, her köşe başında oturan biri var.Hepsine mi vereceğiz? Acaba onlar ne derece dürüst? Bu devirde herkes kendi karnını zor doyurur duruma geldi.
Sevgi ve saygı ile
halimkok
Vakit ayırıp okuduğunuz için ve düşüncelerinizi paylaştığınız için teşekkür ederim...
"Para ve imanın kimde olduğu belli olmaz..."
sözüne ilişkin olarak bendeniz şöyle düşünmekteyim;
Evet... Para gizlenebilinir...
Ancak İMAN dediğimiz şey GÜZEL AHLÂK' tır efendim...
Bir insanın ahlâkının güzel olup olmadığı ise o insanın tavır ve
davranışlarında açıkça görülür...
Saygılarımıla