- 1123 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
EVLİLİK VE ÇOCUK
BOŞANMA VE ÇOCUKLARIN DURUMU
Bir çocuğun hikayesinin ilk satırları onun doğumundan çok önce yazılmaya başlar... Çocuğun anne ve babasının tanışma ve evlenme hikayesi; evlenmeye nasıl karar verdikleri, evlilik içindeki uyumları, evliliğin kaçıncı yılında, hangi noktasında çocuk sahibi olmaya karar verdikleri, anne-baba olmaya hazır ve istekli olup olmadıkları çocuğun hikayesini şekillendiren önemli noktalardır... Çocuğun isminin nasıl koyulduğu, ne anlama geldiği, ona nasıl bir misyon yüklediği de anlamlıdır... Hamilelik öncesi ve hamilelik süreci de, en az doğum anı ve doğum sonrası yaşananlar kadar önemli ve belirleyicidir.
Boşanma, her ne kadar iki eş arasındaki evlilik ilişkisinin sonlandırılması anlamına gelse de çocuklar da boşanmanın seyircisi değil, bir parçasıdır. Boşanma, çocuklarda karmaşık ve yoğun birçok duygunun aynı anda iç içe yaşanmasına neden olur. Üzüntü, kızgınlık, öfke, gücenme, kaygı, korku ve suçluluk bunlar arasında sayılabilir. Ayrılık, çocuğun gelişmekte olan güvenlik hissini zedeleyebilir; yetişkinlik hayatında karşı cinsle ilişkilerinde sorun yaşama ve boşanma riskini arttırabilir. Ancak şu da hayati derecede önemlidir ki; sağlıksız, sevgisiz, gergin ve mutsuz bir aile ortamında yaşamanın yaratabileceği olumsuz etkiler, çoğu zaman boşanmanın getirebileceği etkilerden çok daha yıkıcı olabilir. Önemli olan çocuğa boşanmanın ne anlama geldiğini doğru anlatabilmek, boşanma sonrası hayatında olacak değişikliklere onu iyi hazırlamak ve anne-baba olarak daima yanında olacağınızı hissettirmektir.
Çocukların boşanmaya tepkileri karmaşıktır...
Boşanma sonrası çocukların verdiği tepkiler çocukların yaşına, mizaç ve kişilik yapısına ve baş etme donanımlarına göre farklılık gösterirken; durumun yaratttığı koşullar ve boşanma sonrası anne – baba tutumları da son derece etkilidir...
Tepki aşamaları...
1. Şok ve Kaos : Bu haber çocuğun hayatına bir bomba gibi düşer. Birçok yoğun duyguyu iç içe yaşatır. Kafasını karıştırır. ’’Eyvah, annemle babam boşanıyor !’’, ’’Bu ne demek ?’’, ’’Şimdi ne olacak ?’’
2. İsyan ve Sorgulama : Çocuk, hissettiği üzüntü ve kızgınlıkla hayata isyan eder. ’’Neden ?’’ diye sorar. Bu soru aslında ’’Neden boşanıyorsunuz ?’’ demek değildir; ’’Bu neden benim başıma geliyor ?’’ anlamında bir isyan sorusudur.
3. Kaygı ve Korku : Belirsizlik çocuğun kafasında birçok soru işareti yaratır; ’’Ben ne olacağım ?’’ , ’’Okulum değişecek mi ?’’, ’’Arkadaşlarımı görebilecek miyim ?’’, ’’Dondurma yiyebilecek miyim ?’’ Buna paralel olarak da çocuğun kaybetme ve ayrılık korkuları tetiklenir; ’’Annem evden ayrılıyormuş, ya onu bir daha göremezsem ?’’, ’’Babam evden gidecekmiş, ya bir gün annem de giderse ?’’, ’’Ya yalnız kalırsam ?’’…
4. Baş etme ve Uyum : Belirsizlikler ortadan kalktıkça, düzenli ve rutin bir yapı oluştukça çocuğun kaygı ve korkuları dinmeye başlar. Sorularını cevaplamak, ihtiyacı olan duygusal ve sosyal desteği sağlamak uyumunu kolaylaştırır. Ve bir süre sonra çocuk durumu anlamlandırır ve kabullenir; yeni koşullara uyum sağlar.
Boşanma kararını çocuğa kim söylemeli ?
Tercihen anne ve baba birlikte açıklamalı... İki ebeveyn kararı beraber açıklarsa, çocuk kararı ve durumu daha rahat kabul edecektir. Bu kararı birlikte açıklamak çocuğunuzun tamamen farklı iki değişik ve belki de birbiriyle çelişen hikaye duyma olasılığını da azaltacaktır.
Birden fazla çocuk varsa, tüm çocuklara aynı anda açıklama yapılmalıdır. Kardeşlerin varlığı şoku ve üzüntüyü hafifletebilir, güven, destek ve ailenin devamlılığı hissini verir. Gerekirse büyük çocuklarla sonra daha detaylı olarak konuşulabilir ama haberi tüm kardeşler aynı anda duymalıdır.
Ne zaman söylenmeli ?
Boşanma kararı kesin ve boşanma sonrası koşullar net olduğunda açıklanmalı... Ne belirsizlik ve karmaşanın içinde zorlanacağı kadar erken ne de kendini hazırlamasına ve uyum sağlamsına yetemeyecek kadar geç olmamalıdır... Ayrılmadan bir-iki hafta önce konuşmak; çocuklara alışmak, sizinle konuşmak ve varsa size sorularını sormak için yeterli bir zaman olarak tanımlanabilir.
Çocuğun kendini güvende ve rahat hissettiği bir yerde, evde; birlikte rahatça ve uzunca vakit geçirilebilecek bir zamanda konuşulmalıdır. Bu ilk konuşma sıkıştırılmış dar vakitlerde, çocuğa yabancı bir ortamda, yolda, arabada veya restoran gibi kalabalık ortamlarda asla yapılmamalıdır. Çocuğun, verdiğiniz haberi sindirmesi,sorularını sorması, isterse size sarılması, ağlaması ve kendini güvende hissedebilmesi için zaman verin.
Nasıl söylenmeli ? Ne söylenmeli ?
Üslup ;
Kısa ve öz, samimi ve dürüst, somuta indirgeyerek, yaşına uygun, örnek, benzetme veya resimlerden yararlanılabilir... Konuşma sırasında göz kontağı ve ten teması yoluyla destek önemlidir...
İçerik ;
Ayrılma ve ayrı yaşama kararının anne ve baba tarafından ortaklaşa verildiği vurgulanmalı; bu kararın çocuğun tamamen dışında olduğu ve bu karara varmadan önce de alternatif tüm yolların denendiği ifade edilmelidir... Karı-kocalık rolleri ile anne-babalık rollerinin birbirinden bağımsız olduğu belirtilmeli; boşanma kararının hayata geçirilmesi ile birlikte eşlerin birbiriyle ilişkilerinin sonlanacağı ancak anne ve baba olarak daima çocukların yanında olacakları tekrar tekrar vurgulanmalıdır... Boşanma ile birlikte, çocukların hayatında nelerin değişeceği nelerin aynı kalacağı açıklanmalı; çocuğun kiminle kalacağı, diğer ebeveynle ne zaman, ne sıklıkla ve hangi koşullarda görüşeceği net bir biçimde açıklanmalı; belirsizlikler olabildiğince minimize edilerek netlik sağlanmaya çalışılmalıdır... Netlik, düzen ve rutin hayati derecede önemlidir...
Haberin paylaşılmasının ardından...
Boşanma kararını öğrenen çocuk, aynı anda, iç içe birçok yoğun ve karmaşık duyguyu bir arada yaşar... Üzülür, şaşırır, korkar, endişelenir, isyan eder, merak eder, kızar (kendine, annesine, babasına, hayata, kadere...), suçlar (kendini, annesini, babasını, başkalarını...), sorumluluk ve vicdan azabı hisseder...
Tüm bu karmaşık duyguları yoğun şekilde iç içe yaşarken, çocuğun duygularını ifade etmesini cesaretlendirmek, desteklemek; duygularını yaşamasına izin vermek ve buna tolere edebilecek kadar güçlü ve serinkanlı kalabilmek önemli ve gereklidir...
Soruları ve kaygıları olması son derece normal ve anlaşılabilirdir... Sorduğu tüm soruları, kişisel detaylara girmaden kısa ve öz bir biçimde yanıtlamak, olabildiğince netlik getirmek gerekir...
Destek çok önemlidir... Çocuğun destek alabileceği sistemleri harekete geçirmek, olumlu rol modelleriyle etkileşiminin önünü açmak anlamlıdır...
Özellikle böyle bir geçiş döneminde, çocukla kaliteli bir oyun ve paylaşım zamanı değerlendirebilmek, birlikte olmak, ten teması ve göz kontağı kurmak çocuğa ihtiyacı olan gücü ve desteği sağlamakta yardımcı olacaktır...
Boşanma bir son değil, bir başlangıçtır…
Boşanma, tıpkı evlilik gibi, bir başlangıçtır aslında, bir son değil ! Boşanma çocuklar için olduğu kadar ayrılan eşler için de zor ve karmaşık bir süreçtir. Kızgınlık, öfke, kırgınlık, üzüntü, acı, yalnızlık, terkedilmişlik, değersizlik, suçluluk ve umutsuzluk gibi depresif duygular yoğun yaşanabilir; geleceğe yönelik kaygı ve korkular doğaldır. Bu tür yoğun ve karmaşık duyguların iç içe yaşanması bir süreliğine normal ve anlaşılabilir olmakla birlikte; gerektiğinde profesyonel yardım ve destek almak da son derece faydalıdır. Zira eski eşler kendilerini ve hayatlarını ne kadar çabuk ve ne kadar sağlıklı düzenlerlerse çocukları için de o kadar yararlı ve destekleyici olabilirler. Çünkü çocuklar sizin duygu ve davranışlarınızı, sizin tepkilerinizi referans alırlar; yeni karşılaştıkları durumun ne denli tehdit edici olup olmadığını anlamak ve anlamlandırmak için ebeveynlerinin tepkilerine bakarlar. Sürekli ağlayan bir anne ya da sürekli öfke ve nefret kusan bir baba; çocuğa boşanmanın ve devam eden hayatın ’’kötü’’, ’’zor’’ ya da ’’tehlikeli’’ olduğu izlenimini verirken; kararlı, kontrollü, neşeli ve çabalayan bir anne ya da baba ise her şeyin yoluna gireceği hissini verir ki bu da çocuğun esas ihtiyaç duyduğu şeydir.
Çocuk, kendisine ait olmayan ve taşıyamayacağı yüklerle karşı karşıya bırakılmamalıdır asla !
Çocuklar, sıklıkla boşanmadan kendilerini suçlu ve sorumlu hissetme eğilimindedirler. Bu nedenle, boşanmanın eşler arasındaki anlaşmazlıktan kaynaklandığı açıkça anlatılmalı; çocukla hiçbir ilgisinin olmadığı vurgulanmalıdır.
Boşanma sürecinde çocuklar; mahkeme, velayet, para ve eşya bölüşümü, nafaka gibi konuların tamamen dışında tutulmalı, bu konulardan haberdar edilmemelidirler.
Çocuğun hangi ebeveynle kalacağı, diğer ebeveynle olan görüşme sıklığı, süresi ve düzeni, çocuğun yaşam koşulları, okul seçimi vb tüm kararlar anne ve baba tarafından verilmeli, sınır ve çerçeve onlar tarafından çizilmelidir... Ve bu kararların ve durumun sorumluluğunu anne ve baba üstlenmelidir... Çocuklar hiçbir şekilde arada bırakılmamalıdır...
Rutin, net ve değişmeyen bir düzen çok önemlidir... Çocuklar, hayat onlar için ’’öngörülebilir’’ ve ‘’kontrol edilebilir’’ olduğunda, hayatlarında bir yapı ve düzen olduğunda, belirli ve tutarlı sınırların varlığında güvenli ve huzurlu hissedebilirler... Bu nedenle, çocuğun anne / babasıyla hangi günler, kaç saat görüşeceği net olmalı ve bu rutin olarak aynı şekilde devam etmelidir… Ebeveyn ne zaman isterse veya özlerse, çocuk ne zaman isterse ya da na zaman müsait olunursa değil, önceden belirlenen gün ve saatte görüşmeler gerçekleşmelidir… Görüşme günlerinde anne, baba ve çocuk aynı tablo içinde yer almamalıdır... Bu, çocuk için son derece kafa karıştırıcı ve zarar verici olabilir... Çocuğun zaten varolan ve belki de hep varolacak olan ‚’’bir gün annem ve babam bir araya gelecekler ve hep beraber olacağız’’ fantazisi, böyle bir durum da iyice pekişir; ve çocuk için karmaşa yaratır, adapte olmasını zorlaştırır.
Manipülasyona izin vermeyin !
Çocuğa, boşanmış bir anne-babanın çocuğu olmayı çevresini etkilemek ve istediğini elde etmek için bir silah olarak kullanmasına imkan vermeyin. Çocuğu ’’şımartmak’’ ya da gereksiz tavizler vermek çocuğun boşanmadan alacağı olası hasarı azaltmaz, bilakis arttırır ve sağlıklı gelişimini sabote eder !
Rüzgar ekerseniz fırtına biçersiniz !
Hayata ne verirsek hayattan onu alırız… Yansıttığınız kin ve nefret size kızgınlık ve öfke olarak geri döner ! Çocuklarda suçluluğu ve sorumluluğu üstlenmek ve madur olanı korumak gibi bir doğal eğilim vardır; ve kendilerine ait olmayan suçlulukları bile çok çabuk içselleştirebilirler... Bu nedenle çocuklara, anne veya babaları hakkında söyleyeceğiniz en ufak olumsuz şeyler dahi onlarda telafisi zor yaralar açmakla kalmaz, size karşı da öfke ve nefret duymalarına ve sizden uzaklaşmalarına neden olur... Büyükler bu tür olumsuz ve sağlıksız sözleri gerekçelendirmeye çalışırken “çocuk, anne / babadan soğusun da aramasın, yokluğunu hissetmesin, dünyası bölünmesin” gibi sözde bir ‘’iyi niyet’’ öne sürüyor olsalar da, bu sözler çocuğu asla teselli etmeyeceği gibi onda değersizlik, terkedilmişlik ve suçluluk duygularının yerleşmesine neden olur; hem çocuğa zarar verir hem de çocuğun o duyguları size yansıtmasına ve sizden uzaklaşmasına neden olur : ’’Anneannemden nefret ediyorum, hep babamla ilgili kötü şeyler söylüyor’’, ’’Halam, annemin kötü bir kadın olduğunu söylüyor; halamı hiç sevmiyorum’’ gibi cümleleri duymak kaçınılmaz bir hal alır...
Boşanma sonrası ilişkiler...
Boşanma sonrası eski eşlerin birbirleriyle ilişkilerinin sağlıklı düzenlenmesi ve sınırlarının net çizilmesi, en az ebeveynle çocuk ilişkilerinin düzenlenmesi kadar önem taşır... Çocuk odaklı, yapıcı bir iletişimi korumak faydalıdır ancak eski eşlerin birbirlerinin özel hayatına müdahalesi, kendilerine ve birbirlerine verdikleri zarara ek olarak çocuklara da dolaylı olarak zarar verir...
Tekrar evlenme ve yeni kurulan ailede ilişkiler...
Boşanma ile sonlanan bir evlilik deneyiminin ardından, yeni bir ilişki ya da yeni bir evlilik fikri uzak, imkansız veya umutsuz gibi görünse de, bu duygular geçicidir; er ya da geç siz de eski eşiniz de kendinize bir hayat arkadaşı veya bir eş seçmeyi arzu edeceksiniz.
Boşanmanın ardından öncelikle çocukların yeni yaşam düzenlerine alışmaları için zaman tanıyın. Her çocuk farklıdır; dolayısıyla ’’Tanıştırmak için en uygun süre ne kadardır ?’’, ’’Ne zaman tekrar evlenilebilir ?’’ gibi soruların keskin cevapları yoktur. Hayatınıza girecek ve hayatınızı paylaşacak yeni birine çocukların tepkisi, yaşlarına, mizaçlarına ve ayrıca sizlerin tutum ve tepkilerine göre farklılık gösterir. Küçük yaştaki (0-8 yaş arası) çocuklar, daha kolay benimser ve daha olumlu tepki verirken; ergenlik dönemindeki çocukların tepkileri ve duyguları daha karmaşık ve daha sert olabilir.
Sık sık partner değişiminize şahit olması çocuğun güvenini sarsabilir, ayrılma ve terk edilme korkularını tetikleyebilir; bu nedenle, ilişkiniz yeterince uzun ve düzenli olduğunda çocuğunuzla tanıştırmayı tercih edin. İlişkiniz sağlamlaşıp çocuğunuzla tanıştırmaya hazır hissettiğiniz zaman, bu konuda çocuğunuza önceden bilgi verin, onunla konuşun ve onu bu tanışmaya hazırlayın; birlikte plan yapın.
Eğer evlilik düşünüyorsanız, evlenme kararınızı, netleştiği zaman çocukla paylaşın... Konuyu paylaşırken çocuğunuzun yaşını, hissedebileceklerini, tepkilerini kollayın; yaşına uygun, olabildiğince sade bir ifade ve üslup kullanın ancak bunu ondan izin alır gibi yapmayın... Açık, net ve dürüst olun, güven verin, destek olun... Evlilik hazırlıklarınıza çocukları da dahil edin ve mutlaka evlilik töreninizde bulunmalarını sağlayın.
Kurduğunuz yeni ilişkinin ve yeni ailenin ’’yeni’’ ve ’’farklı’’ olduğunu unutmayın, karşılaştırmalardan, eski deneyimlerinizi şablon olarak almaktan, olumlu ya da olumsuz geçmiş evlilik yaşantınızı anlatmaktan kaçının... Zira ’’bitmemiş ilişkiler’’ ve ’’bitememiş ayrılıklar’’ bugünkü ilişkinizi gölgeleyecek ve zedeleyecektir.
Çocukların yeni eş ve yeni aileye tepkileri değişken ve karmaşık olabilir; bu son derece normaldir. Bazen çok sıcak ve olumlu duygular hissedip, o insanı kabul ederken, bazen birden reddedebilir, bazen yok sayabilir, bazen de biyolojik anne babasına ’’ihanet’’ ediyormuş gibi bir suçluluk taşıyabilir. Çocuğunuzu ve hatta eski eşinizi özellikle bir konuda rahatlatmalısınız ki ’’kimse kimsenin yerini almayacak’’ ! Tabii ki her çocuğun bir tane biyolojik annesi ve babası vardır. Ama bir de insanın ’’anne kadar yakın ve sıcak’’, ’’baba kadar güçlü ve güvenilir’’ hissettiği insanlar olabilir hayatında. Ki bu da çok değerlidir. Çocuklar, zannedildiğinin aksine, yeni eşler ve çocuklarla birlikte bir aile ortamı içinde daha mutlu, huzurlu ve güvende hissedebilirler. Bu tablo düşünüldüğü kadar korkutucu olmayabilir... Çocukları, yeni eşlere ’’anne’’ ya da ’’baba’’ diye hitap etmeleri konusunda asla yönlendirmeyin ve zorlamayın. Ancak öyle hitap etmeyi kendisi tercih ederse de buna asla engel olmaya çalışmayın. Bazen çocukların, ’’benim kocaman bir ailem var’’, ’’ benim iki tane ailem var’’ ya da ’’benim iki annem ve iki babam var’’ cümlelerini ne kadar keyifle ve güvenle kurabildiklerine inanamazsınız!