- 1460 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
MEVSİMLİK YAŞAMLAR
MEVSİMLİK YAŞAMLAR
Okulların açılmasına az bir zaman kaldı. Biz çocukları , aslında kendi çocuklarımızı çok severiz. Bunun kanıtı mı? Sadece okulların açılma, kapanma zamanlarında ve ‘3 Nisanlarda anımsarız çocukları. Çocuğunun tedavisi için gerekli prosedürü tamamlayarak, çocuğunun yanında kalan öğretmen babaya işten el çektiririz de onun için diyorum.
Her yaz başında okullar kapanmadan daha Çukuovaya, Harran ovasına mevsimlik işçi olarak okulu bırakıp giden çocuklarımızı yolda bir kazada öldüklerinde hatırlarız da onun
İçin diyorum.
Biraz sert bir giriş oldu ama kendime hakim olamıyorum olanları okudukça.
Birkaç gün ara ile gazetelerde iki kaza haberi yayınlandı. Ardından Tv. Ekranlarında haber oldular. Belki yaşarken değil ama öldükten,yaralandıktan sonra adları anıldı ve birer fotografları oldu onların. Zaten yaşarken de onlar yok sayılmıyorlar mıydı. Fotografları , solgun , sararmış. Ölümün gölgesi var üstlerinde, yaşayanlarının bile.
6 Ağustos günü Sivas’ta 24 Kişinin öldüğü bir trafik kazasında ölenlerin 12 si çocuk. Aradan bir iki gün geçmeden bir kaza haberi daha geliyor Niğde’den. Ondokuz kişinin yaralandığı trafik kazasında on yaşında bir (tarım işçisi) çocuk ölüyor kaza yerinde. Bir süre önce bu çocuklardan ikisi Giresun Bulancak’ta denizde boğulmuşlardı.
Her yıl yaz geldiğinde bu tür haberleri okuruz, dinleriz. Çocukları hatırlarız. Çocuklarımızı çok seviyoruz ya. Sadece kendi çocuklarımızı ki ben ondan bile şüpheliyim.
O kadar çok seviyoruz ki çocuklarımızı okulların açılma ve kapanma zamanlarında hatırlıyoruz. Yılda bir gün 23 Nisan’da anımsıyoruz. Geri kalan üç yüz altmış dört gün unut
mak üzere. Ve birde onlar bir şiddete, cinsel tacize uğradıklarında ya da magazinlik bir olaya konu olduklarında anımsıyoruz. O kadar çok seviyoruz ki çocukları , öğretmen babası tüm prosedürleri yerine getirerek çocuğunun ameliyatında yanında bulundu diye işten atılıyor.
Mevsimlik olarak çocuklar başkalarına kiralanıyor ve bu iş için pazarlar bile kuruluyor.
Günde en az on saat çalışan bu insanlara köle demekten kendimi alamıyorm. Nedenine gelince TÜİK’in bu konudaki 2005 verilerine bir göz atmak yeter sanırım.
Erkek mevsimlik işçiler ortalama 18.06, kadınlar13.62 YTL imiş. Bölgelere göre bakıldığında ücretler bunun çok çok altında. Ortalama ücretin yüksek görülmesinin nedeni Devlet İşletme
leri’nde ödenen ücretler. Orada erkek mevsimlik işçiye 25.60, kadına ise 23.12 YTL ödenmiş
Çocuklara ne ödendiği konusunda hiçbir kaynakta bilgiye rastlanmıyor. Bu konuda bilgi verilmemesi çocuk sömürüsü gerçeğini saklıyor ama ortadan kaldırmıyor.
Bu yıla gelince Trabzon Valiliği, yaş ve cinsiyet ayırımı yapılmadan yemek bahçe sahibine ait olursa net 22 ,yemeğin işçilere ait olması durumundaysa 26 YTL ödenmesi kararını açıklamış
Ayrıca 13 yaşından küçüklerin ,hasta ve yaşlıların çalıştırılamayacağı belirtilmiş. Ayrıca konaklama, nakil yerleri, ücret ödemeleri konusunda birkaç karar daha var.
Bu ücretlerin çalışanlara ödenip ödenmeyeceğini kim kontrol edecek? Bu hesaplamadan‘elci’
“dayıbaşı”, “çavuş” adı verilen aracılara ne kadar ödeniyor acaba? Yani aslında 2005 yılından bu tarafa pek bir şey değişmemiş bu cephede.
Bu insanlar yılın üç dört ayında çalışabiliyorlar geri kalanında bu sürede kazandıkları ile yaşamak zorundalar. Fındık, zeytin, üzüm, pamuk yaş sebze toplama, soğan, şekerpancarı sökümü. Çapa vurma. Kurutma, serme gibi işlerde çalışıyorlar. Hiçbir sosyal güvenceleri, hatta can güvenlikleri bile yok. Gittikleri yerde dışlanıyor, horlanıyor ikinci sınıf vatandaş muamelesine maruz kalıyorlar.
Kamyon kasalarında ,balık istifi iki üç gün yolculuk sonunda çalışacakları yere ulaşıyorlar.
Eğer bir kazaya kurban gitmezlerse. Kendi kurdukları, naylondan ilkel çadırlarda kalıyorlar.
Sağlıklı su, kanalizasyon yok. Vücut temizliklerini yapamıyorlar. Kurdukları çadırkentlerde güvenlik güçlerinin 24 saat gözetimi altıda mülteci hayatından kötü bir yaşam sürüyorlar.
Bunların içinde çocuklar çoğunluğu oluşturuyor. Onlarda su temini, yemek , bulaşık, çamaşır işleri, küçük kardeşlerin bakımı yoksa düşük ücretle en az on saat çalışma. Buyurun buradan yakın. Dönüp şöyle kendi çocuklarınıza bir bakın. Böyle bir yaşamı kendinize, çocuğunuza reva görür müsünüz?
Bu çocuklar okullar kapanmadan çalışmak için aileleriyle göç ettiklerinden doğru dürüst bir eğitim bile alamamaktalar. Okulların açıldığı zamanda vaktinde gelip başladıklarını da hiç sanmıyorum. Temel insan hakkı olan eğitim hakkından ve Anayasa’mızın amir hükümlerinden bile yararlanamıyorlar. Ya sosyal devlet ilkesi. Ya eşitlik. Ya çocuk Hakları sözleşmesi . Hangisinden bahsedeyim ki.
Bu işlerde çalışanlar, çalıştırılanlar kimler peki? Toplumun yoksuldan da yoksul en alt kesimi. Hani o köylerinden kovulanlar var ya, ormanları, tarlaları yakılanlar var ya, çöplüklerden yiyecek toplayanlar var ya, çöpteki sebzeleri toplarken araba çiğneyen çocuklar var ya, kentlerin yer altı kısmında , tabiri caizse lağımlarında yaşayanlar var ya onlar işte.
Ülkenin neresinden ,neden geldiklerini de varın siz bulun gayrı.
Hiçbir art niyet gütmeden, sağcı ve ya solcu olmadan, hiçbir ideolojinin kalıplarıyla bakmamaya çalışarak , sadece bir insan duyarlılığı ile bunları düşündüm ve sizlerle paylaşmak istedim. Biz bunları bir kenara bırakıp hala seçimler ile uğraşıyorsak, bölünmezlik
bayrak, vatan, türban diyorsak (elbet onlarda gerekli ama) bence insanlığımızdan utanmalıyız biraz.
Hürdoğan Aydoğdu
9 Ağustos ‘007
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.