- 4147 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Renkler Ve Hayat
Dünyada birçok renk vardır ama bu renkleri ortaya koyan iki şey vardır; siyah ve beyaz. Hayat da buna benzer, bir siyahı vardır birde beyazı. Gözümüzle görüp de yaşamak istediğimizde zaten beyazdır. Ama mümkün olur mu ki bu ? Acılar, kederle, ölümler hayatın siyah, iç karartıcı yanı. Mutluluklar, sevinçler, doğumlar hayatın beyaz gülümseten tarafı. Neden hep iyi isteriz hayatımızda kötü olmasaydı iyiyi nasıl ayırt ederdik ? İnsanoğlu der ya ’’ Hayat pembe gözlüklerimizden bakıldığı gibi değil.’’ Doğru. Susarız, her susku içinde pek çok sesi hapdesen sessiz bir eylemdir zaten. Artık herşeyin misilleme yapıldığı bu dünyada beni anlamıyorlar diye üzülmek niye ? Bu sınavdan geçmek içinde yaşamamız gerekiyor hayatı.
YORUMLAR
Hayat iki heceli bir kelime mi yaşamın uzunluğu mu sadece? Yoksa sınanmanın diğer adı mı?
Milyarlık nüfuslu dünya da kaç hayat var birbirinden farklı yaşanan, kaç renk millet var bu yaşamı sürdürüp giden. Olasılıklar ne kadar çok hayatlar içinde yaşanan.
Her şeyin bir rengi olduğu gibi onun da bir rengi var yaşandığı şekli anlatan. Bir yerlere yazmıştım, şu hayat var ya insanı alır, bir şekle sokar. Şekle sokarken de en derinden sınar. Acılar, umutsuzluklar ve derin dalmalarda oluşan hayallerden parçalar verir önüne.
Bazen bu parçalardan hoş renkler çıkar. Bazen de renkler birbirine karışıp, siyah bir resimde anlamsız şekiller oluşturur. Ancak birde bu var ki insan ruhu kendini her şarta alıştırabilen acımasız bir yanla doludur.
Bunu keşfettiğinde en umutsuz yaralar bile yüreğini sarsa, yırtıp çıkacağını düşünür...
Hayatlar renklidir aslında, tıpkı milyarlık nüfusa sahip dünya üstündeki insanların teni gibi. Kimi renkli yaşamları sürdürürken, kimi siyah beyaz televizyon gibi iki renge tabidir hayatları boyunca.
Gün gelir kendi kendini infaza yatırdığın anlar olur, ama ruh siler atar kendine ihaneti, kendine konduramadığını başkasında dener ve yüreğinde büyüttüğü düşlere inat en sevdiğini bile ölü can olarak görür, siler bazen içi acısa da kanasa da. Suyun akışı gibi zamanla yaşamda akıp giderken unutur bu silinen geçmişteki yüzleri, kalan sadece bir anlık bir bakış, bir gülüş olur tebessümle hatırlanan. Balık hafızalı kimi gün hatırlamadan yaşayıp hayatını devam ettirir.
Severken bırakılıp gidenler olur ki en iç acıtan da odur belki. Acısı akan su değil seldir önüne geleni yıkıp götüren, yıllarca unutulmak istense de unutulmayan. Anlık bakışlardan çok gözyaşları ile hatırlanan, acısının açtığı yara hiç mi hiç kapanmayan.
Sonu yaklaştıkça yaşamının ölümü görür, görür ama asla ölüme yatırmaz içindeki düşleri. Onları kabartır, düşten alıp gerçeğin içine taşır.
Varlığıyla bir olan düşler, yaşamı en umutsuz anda bile anlamlı kılar.
Saygımla efendim.