- 545 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Hayat
Dünya ıssız bir çöl, hayat kanla dolu bir küvet gibi. Ya ölüm? Habersizce gelen kötü misafirdir o. Mum gibi yanıp sönen o gözler, okyanusların kıyıya vuran sesleri, rüzgârların fısıltıları sanki kötü bir olayın habercisi. Hayat yüzümüze sürekli tokat atıyor. Ya biz bu tokadın acısıyla, kızarıklığıyla, yaralarıyla kısacası utancıyla dolaşıyoruz. Boyun eğmek bir farzmış gibi, herkese boyun eğiyoruz. Arkamıza baktıkça önümüzdeki engelleri göremiyor ve sürekli düşüyoruz. Bir bebek doğar, açar gözlerini her şeyden habersiz bakar çevresine sanki bir oyunmuş gibi. Büyüdükçe şu cümleyi tekrarlar insan ’’Bilinçsizce geldim, mecburen yaşıyorum.’’ Her acıyı tadınca anlar insan hangisinin daha yakıcı olduğunu.
Hayat bir virüs, bir kanser gibi bütün bedenimizi sarar, tedavisi bile kurtaramaz bir yerden sonra bizi. Battıkça batar, baktıkça acıtır canımızı hayat. Ne kadar yalan, iftira o kadar acı. Bilemeyiz ki hayatın ikiyüzlü olduğunu. Aynaya bakarız kendi kendimize, çıkar dışarı geziniriz öyle hayatı bilmeden. Göçüp gidince bir gün, iki gün ağlanır. Ya sonra... İşte bu kısaca HAYATIN GERÇEK YÜZÜDÜR.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.