Bermuda Şeytan Üçgeni: Kibir, Ateş ve Şeytan...
Başlıkla yazı arasında ilgi kurabilecek misiniz bilemem ama hadisler ve ayetler arasında ilişki kurunca Da Vinci şifresini aratmayacak bağlantılar ortaya çıkabiliyor. Nasıl mı? Buyurun, yüzlercesi hatta binlercesinden sadece bir tanesine mercek tutalım hep birlikte.
“Kibir” kelimesi Arapçadaki “büyük” anlamına gelen “kebir” kelimesinden türemiş olup “büyüklenmek, kendini üstün görmek” gibi anlamları ihtiva eder. İslam dinine göre büyüklük ve yücelik sadece ve sadece Allah(cc)’a mahsus olduğu için insanların en üstünleri ve şereflileri olan peygamberler bile yüksek bir mütevazılık içerisinde olmuşlar ve üstlendikleri yüce vazifeye rağmen mütevazı yaşam biçimlerini asla terk etmemiş, kendilerini hiçbir insandan üstün görmemişlerdir. İşte tam burada peygamberlerin kutlu öğretilerinin aksine, insanlığın apaçık düşmanı olduğu Kur’an-ı Kerim’de de tüm yalınlığı ve kesinliğiyle ifade edilen Şeytan alçakgönüllülüğe, mütevazılığa adeta savaş açmış bir kumandan olarak karşımıza çıkmaktadır. Yeryüzünde işlenen her cürümden sonra alkışları ve şuh kahkahaları gök kubbede çınlayan şeytan, tüm karanlık emelleri ve planlarıyla insanın yaratılışından bugüne dek cephesini terk etmeyerek, tüm kuvvetiyle insanlığa karşı savaşını sürdürmektedir.
Tüm bu bilgilerin ışığında aşağıda zikredeceğimiz ayet ve hadis meallerini göz önünde bulundurarak bilgiler arası analize başlayalım.
AYETLER:
Sad / 75 : “Allah: ‘Ey İblis! O benim kudretimle yarattığıma secde etmene ne engel oldu? Kibirlenmek mi istedin? Yoksa yüksek derecelerde bulunanlardan mı oldun?’ dedi.”
İsra / 37 : “Yeryüzünde kibir ve azametle yürüme! Çünkü sen asla yeri yaramazsın ve boyca da dağlara erişemezsin.”
Lokman / 18 : "Hem insanlara karşı avurdunu şişirme (kibirlenme) ve yeryüzünde çalımla yürüme; çünkü Allah övünen ve kuruntu edenlerin hiçbirini sevmez.”
Hucurat / 13 : “... Şüphesiz, Allah Katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır.”
HADİSLER:
“Kibir, her güzelliğin, [her iyiliğin, her nimetin] afetidir”
“Kendisine el pençe divan durulmasını isteyen Cehenneme hazırlansın!”
“Şirk ile kibirden çok sakının.”
“ Kalbinde zerre kadar kibir taşıyan Cennete giremez.”
***
“Şeytanın en sevdiği günah kibirdir.”(Kelam-ı Kibar)
Şimdi yukarıda geçen ayet ve hadisler ışığında (özellikle koyu tonla vurgulanmış olanlar) düşünmeye başlayalım. Öncelikle Hz. Âdem(as)’ın yaratılışı esnasında vuku bulan olayı hatırlayalım. Bilindiği üzere Kâinatın yaratıcısı olan Allah-u Teâlâ Hazretleri(cc) Hz. Âdem(as)’ı yarattığı vakit tüm meleklerin ona secde etmeleri emrini vermişti. Melekler katına sonradan dâhil olan İblis(Şeytan) bu emre karşı çıktı ve dedi ki: “Ben Ateştenim, Âdem ise topraktandır. Ateş topraktan üstündür. Bu yüzden ben ona secde etmem.” Her eyleminde nice hikmetleri barındıran Hak Teâlâ(cc) Hazretleri bu itaatsizliği karşısında İblis’i lanetleyip ebediyen Cehenneme mahkûm etti. Bu ceza karşısında Şeytan Allah(cc)’tan kıyamet gününe kadar mühlet istedi. Bu süre zarfında lanetlenmesine sebep olan insanoğlunu Allah(cc)’ın yolundan saptıracak; böylelikle lanetlenmesine bedel Âdemoğlundan intikamını almış olacaktı. Bu isteği imtihan gereği kabul edildi ve yeryüzünde iyilikle kötülüğün çetin savaşı başlamış oldu.
Yukarıda ifade ettiğimiz bir sözü hatırlayalım: “Şeytanın en sevdiği günah kibirdir.” Neden acaba? Çünkü kendisini Rabbine düşman eden insanoğlu üzerinde kullanacağı en etkili silah tabii ki kendisinin ilk günahı olacaktır. Madem kendisi bu büyük günahından ötürü Cehenneme duçar olmuştur, öyleyse günahının müsebbibi olan Âdem ve çocukları da bu günahla Cehenneme girmelidir. Her ne kadar biricik Rabbiyle arasını bozduğu için bu günahtan nefret ediyor olsa da, en büyük düşmanı olan Âdemoğlunun Cehennem ehli olmasında etkili olacağını düşünmesi, kibri en sevdiği günah olarak seçmeye yetmiştir şeytan için.
İşte tam burada şeytanın sinsi bir tuzak için yeni bir kapı araladığını sezinleyebiliyoruz. Nasıl mı? Şeytan Cennetten ebediyen men edilmişti, öyle mi? Evet. Peki ya şeytan tahta Truva atına gizlenerek düşman kalesine girmeyi başaran Spartalı Odysseus’un askerleri misali milyarca mikro parçacığa ayrılarak milyarlarca insanın kalbine gizlenip Cennete sızmayı planlıyor olmasın? “Olur mu olur!” demeyin, çünkü tam burada gizli ve aleni her şeyin bilgisine sahip olan Allah(cc) Kulu ve Elçisi Hz. Muhammed(sav)’in sözleriyle “DUR BAKALIM!” der şeytana. “Nereye böyle hesapsız, kitapsız?” Ve dikiliverir karşısına Cennet kapısına asılı, kocaman harflerle yazılı şu tabela: “ KALBİNDE ZERRE MİKTAR KİBİR TAŞIYAN CENNETE GİREMEZ.” Planlar suya düşmüştür; tabi ateşten yaratılan, maddesi olan ateşi Âdem’in toprağından üstün gören Şeytan da suya yenik düşmüştür ve sönmüştür. Ama su kendini yine de ateşten üstün görmemiştir!
Kibir şeytanın icadıdır. Nasıl ki her mesleğin bir piri vardır: Hz. İdris(as) terzilerin, Hz. İsa(as) marangozların, Hz. Davut(as) denircilerin piridir. Aynen öyle de kendisini başkalarından üstün görerek büyüklenen Şeytan da sanırım ırkçıların piridir ve ne yazık ki kendini, milletini, ailesini başkalarından üstün gören insanlar ve milletler de farkında olarak ya da olmayarak Şeytanı kendilerine üstad edinmektedirler. Bu yönüyle şeytan kibrin timsalidir, kibri hatıra getirir. Kibir Şeytanın ateşinden mürekkeptir. İnsanın iyiliklerini ve güzellikleri ateşin odunu tükettiği gibi yok eder ve kapkara bir küle çevirir. Kalbinde zerre kadar kibirle kastedilen şeyse, aslında şeytanı ve öğretilerini kendine rehber edinen zavallı küçük beyinlilerin kalbinde taşıdığı büyüklenme duygusudur. Dolayısıyla ne şeytanın kendisi ne de çirkin vesveseleriyle kalplerini kararttığı Truvacıkları cennete giremeyecektir.
Kibrin ne denli büyük ve tahripkâr bir manevi felaket olduğu yukarıdaki analizle de açıkça ortaya çıkmaktadır. Bizlere düşen kendimizi hiçbir zaman başkasından üstün görmemek ve kibir mikrobu için gerekli iman aşısını derhal temin etmektir. Bu da Allah(cc)’ı hatırdan çıkarmamakla ve kendini ilmi ve dini açıdan geliştirmekle mümkün olabilir. Aksi taktirde “…ve insan aldandı” sözü yaşamımızda ve maneviyatımızda gerçeğe dönüşecektir.
Rabbim manevi hastalıkların en büyüklerinden biri olan kibirden ve onun hilebaz pazarlamacısı olan şeytanın kirlerinden kalplerimizi arındırsın. Selam ve dua ile…
25.05.2010
Sedat AYDIN
YORUMLAR
Allah razı olsun A.rahman Abi. Okurların ilgisini çeker, onlara karınca kararınca faydalı olurum ümidiyle birkaç gün boyunca uğraştım bu yazı üzerinde; ama ne yazık ki okurların ya ilgisini çekmiyor ya da sitede ekranında yeterince kalmadığı için pek fazla okunma olanağı bulamıyor. Yine de değerli yorumunuzu paylaştığınız için sonsuz teşekkürler. Allah yar ve yardımcımız olsun...
Sedat bey; bu güzel yazınızdan dolayı teşekkür ederim. Büyük düşmanın en büyük silahını tüm çıplaklığıyla ortaya koydunuz.Maalesef toplumumuzda bilerek veyahutta bilmeyerek bu tuzağa düşenler olabilir, ümit ederim bu yazı ile herkes kendi içindeki kibir putunu mutlaka sorgulayacaktır.
Teşekkür eder, saygılarımı sunarım.