- 8605 Okunma
- 4 Yorum
- 1 Beğeni
EŞİTLİK
Eşitlik aynı haklara sahip olanlar arasında aranır. Biliyorum, bir kısmınız benim gibi düşünmüyordur. Bunu normal karşılıyorum. Herkes, benim gibi düşünmek zorunda değildir. Dünyanın bütün ülkelerini bir düşünün; kendi ülkenizi de sayabilirsiniz. Bu ülkelerde yaşayan insanlar, gerçekten eşit midir? Eşitse bunun eşitlik boyutu nedir? Eşit değilse, neden eşit değillerdir? Oysa insanlar, analarından hep eşit olarak doğarlar ve ölürken de eşit olarak ölürler. Bu eşitliğin, boyu ve boyutu nasıl tespit edilebilir?
Yaratılış olarak eşitliği ele alabilirsiniz. Bütün insanlar, uzuv olarak eşit mi doğarlar? Özürlü doğan insanlarla, özürsüz olarak doğan insanların farkını nasıl kapatacaksınız?
İslam, herkese eşit davranır. Herkesin yapabilme yeteneğini göz önünde bulundurur. Gözleri görmeyen birinin, camiye gitmesini emretmez. Duymayan birine, duyulacaklardan sorumlu tutmaz. Yüce Allah, kimsenin gücünün kaldıramayacağı yükü yüklemez; O, adil ve merhametlidir. İnsanları, cinsiyet ve yaratılış olarak farklı yaratması sünnetullahın bir gereğidir. Biz, kadere inanırız. Hayır ve şerrin, Allah tarafından olduğuna inanırız. O, bizim için ne takdir ettiyse, en hayırlısını takdir etmiştir. Onun emirleri karşısında boynumuz kıldan incedir. Biz, yüce Allah’a teslim olanlardanız.
Sizi bu dünyada eşitsiniz diye aldatıyorlar. Siz, sade bir vatandaş olarak yüksek makamdakilerle acaba aynı haklara mı sahipsiniz. Onların yediklerini mi yiyorsunuz, giydiklerini mi giyiyorsunuz, bindiklerine mi binebiliyorsunuz? Özel doktorlarınız, yatlarınız, uçaklarınız ve daha bilmem neleriniz var mı acaba? Sizlerin öğünlerinizde yemiş olduğunuz, soğan ekmeği onlar da yiyorlar mı? Sizinle aynı suçu işleseler, acaba mahkûm siz mi olursunuz, yoksa onlar mı? Sizler, hastane kapılarında ayaklarınız şişinceye kadar beklerken, onların böyle bir şanssızlıkları var mıdır acaba?
Aynı olduğunuz noktalar yok mu? Elbette vardır. Siz, uyursunuz, onlar da uyurlar. Siz, gülersiniz; onlar da gülerler. Siz, acıkırsınız; onlar da acıkırlar. Siz, havayı teneffüs edersiniz, onlar da havayı teneffüs ederler. Siz, sevinirsiniz; onlar da sevinirler. Onların yaptıkları hareketlerin, yapmacık olanları daha çoktur.
Eşitliğin bir kandırmaca olduğunu, hayatın her deminde görebilirsiniz. Dünyada hiç kimse eşit değildir. Öyleyse siz, eşitsiniz diye niçin kandırılıyorsunuz? Yapılan kanunlar, acaba daha çok kimleri korumaya yöneliktir? Şöyle bir baksanıza etrafınıza, açıkça eşit değilsiniz deseler, daha dürüst olmazlar mı? Eşitlik kavramı böyle dönüyor, dünya kervanında…
Allah önünde herkes eşittir. Sen, hangi makam ve mevkide olursan ol; senin için hiçbir ayrım yapılmayacaktır. Herkes, mahkemeyi kübrada eşit yargılanacaktır. Eşit yargıladıklarını iddia edenler de eşit yargılanacaktır. Herkes, bu dünyada yaptıklarının karşılığını mutlaka alacaktır. Kimsenin yaptığı, yanına kar kalmayacaktır. İyi ve güzel amel yapanlar, mükâfatını alırken; kötü amel işleyenler de, karşılığını noksansız alacaktır. Yüce Allah, hâkimlerin hâkimidir. Yüce Allah, vadinden asla dönmez…
Eşitlik kavramı ne zaman ortaya çıktı? Bu tarih öncesine dayanır. Milattan sonra da bir takım adımlar atılmıştır, eşitlik adına. Yüce Allah, her peygamber gönderdiğinde insanlığa eşitliği sunmuştur. Bir takım insanlar, nüfuzlarının ve menfaatlerinin kaybolacaklarını anlayınca, bütün güçleriyle peygamberlere karşı koymuşlardır. Heva ve heveslerinin peşlerinde koşmuşlardır. Güç ve iktidarlarını korumak için, insanları kanatsız bırakmanın yollarını aramışlardır. Kendilerine göre; güç, iktidar ve kanunlar çıkarmışlardır. Amaç; güç ve iktidarlarını ellerinde tutabilmektir.
1789 Fransız İhtilaliyle eşitlik, özgürlük, adalet kavramları daha da dillenir duruma gelmiştir. Güzel duygularla ortaya çıkmış olan bu eşitlik kavramı, daha sonra halktan uzak güçlülerin eline geçti. Zamanla bu kavram, insanlardan alt tabaka olarak adlandırılan, el altında tutma olarak sunulmaya başlandı. Aristokratların refah seviyelerinin düşmemesi için, bütün bunlar gerekliydi. Bu da ancak eşitlik kavramıyla olabilirdi. Bu kavram, halka işlenmeliydi. Sıradan birine yapılan hakaretle, az bir ceza alan biri; yüksek mevkide bulunan birine aynı hakareti yaptı mı, ömrü hapishanelerde çürüyordu…
Eşitlik konusunda kafanız bulandırdım ve sizleri düşünmeye sevk ettim. İnsanlar, eşit düşünebilir ancak düşündüklerini eşit olarak söyleyemezler. Bir konu hakkında, aynı düşünceleri açıklayanlar değişik ceza alırlar. Değişik ceza almasında adalet ve eşitlik gözetilmiş midir? Dünyada neden zayıf ve mazlumlar aşağılanıyor, hakları yeniyor?
Beyazların olduğu yerde, zenciler aşağılanır horlanır. Onların başka bir gezegenden geldiklerine inanılır. Bazen şöyle yazılarla karşılaşırsınız: “Köpeklerin girdiği yere zenciler giremez.”, “Buraya başörtülüler asla giremez.” Şu örneği zıt görüş olarak verebilirsiniz. Neden Güney Afrika’da siyahlar, nüfusun büyük bölümünü oluşturdukları halde, eziliyorlar ve zulme maruz kalıyorlar? Orada yargıçlar neden adaletle hükmetmiyorlar? Eşitlik ilkesi acaba nerede? Güney Afrika’da bütün güç odaklarında, beyazlar hâkimdir. Bürokrasi, askeriye, basın yayın, hukuk vb. yerler olsun aklınıza gelebilecek bütün yerlere beyazlar hâkimdir. Halk, onlara göre cahildir. Onlar, kendilerini yönetemezler, başkaları onları yönetir. Öyle inanıyorum ki, halkın ve hakkın gücü her zaman zulme galip gelecektir.
Hz Muhammed (sav): “Başınızda Habeşli bir köle olsa da, ona itaat ediniz.” (İbn Mâce, Cihad, 39; Buhârî, Ahkâm, 4.) Yine O: “Ne Arabın Aceme, ne de Acemin Araba üstünlüğü vardır, üstünlük ancak Allah’a takva iledir.” Müsned, VII, 307, 330, 376; Buhârî, “Hac”, 132, “Meġāzî”, 78.) “Allah sizin dış görünüşünüze ve mallarınıza bakmaz. Ama o sizin kalplerinize ve işlerinize bakar." (Müslim, Birr, 33; İbn Mâce, Zühd, 9; Ahmed b. Hanbel, 2/285, 539.) buyurarak kesinlikle ırk ayrımını ortadan kaldırmıştır. Beyaz ırkın; sarı ırka, siyah ırka asla üstünlük vasfı olamaz. Üstünlük ancak takva iledir. İnsanların çeşitli renkte yaratılması Allah’ın takdiridir ve bu üstünlük vasfı değildir. Kimi insanlar; kısa, uzun, bazıları da özürlü olabilir. Bütün bunlar sünnetullahın bir gereğidir.
Etrafınızda yaşayan hayvanlara bir bakın. Hepsi de bir değil. Neden aynı renkte değiller hiç düşündünüz mü?
İnsan hata yapan bir varlık olduğuna göre, neden onu hatalarıyla kabul etmeyi düşünmüyoruz? Eşitlik sözcüğünü ve mahiyetini iyi anlamak gerekir. Başkalarının sizleri, kandırmasına ve aptal yerine koymasına asla müsaade etmeyin. İncil misali olmayın. Suratınıza biri bir tokat attığı zaman, vurması için öbür suratınızı da ona dönmeyin…
Kıyamete dek olaylar bulut kümeleri gibi akıp gidecektir. Bu bulut kümeleri, bazen yağmur olup yağacak, bazen afet olarak karşımıza çıkacaktır. Zamanla çok mutlu günleriniz olacak; işte o zaman, adeta mutluluktan göklere uçacaksınız. O gökyüzünde, rengârenk gökkuşağı oluşacak; beni, seni ve sizleri selamlayacaktır. O, hep gülecek yükseklerden…
27.10.1998
İstanbul
YORUMLAR
Yıllardır anlatılan islam ile yaşanılan islam arasında zerre kadar bir benzerlik yok. Ya islam tamamen bir kandırmacadan ibaret ya da islamiyim diyenler üç kağıtçı ve yalancı.
eşitlik kanun önünde olur, kuran önünde eşitlik arasak bulabilir miyiz?
bütün hesabı ahirete atarak, dünyada ye kürküm ye, aldat dilim yalan söyle, cambaza baktır kendi keyfini sür...
dindarlar; dünyevi hatalarını bir tövbe ile affetirdiklerini düşündükleri için günah işleme özgürlüklerini sonuna kadar kullanmıştır, hep bir bahaneleri olmuştur..
fiziksel eşitlik aramak doğanın kanunlarına ve hatta yaratıcının kanunlarına da aykırı zaten..
lakin bunun belki düzenlemesi genetik ilmiyle sorun olmaktan çıkabilir. ki dünyada bu yöne doğru kayıyor. nazilerin, faşistlerin, dincilerin arayıp da bulamadığı bir bilim aslında genetik..beyin ve beyne bağlı sinirlerin çözümlenmesi sonucunda oluşacak olan yapay zekalar tek tip insana doğru kayıp gidecek..
kurani anlatımda da ne melekler eşittir, ne peygamberler, kaldı ki insanlar eşit olsun. öyle bir dünya yok.
islami yaşamda da kurani yaşamla da o eşitlik gelmez..
din; insanların gözüne at gözlüğü takar duruma gelmiştir. zamanında yani geçmişte peygamberlerin zulme başkaldırması günümüzde zulüm olarak karşımıza çıkmıştır.
dinlerin devri teknoloji ilerledikçe geçecektir. geçmeye de başlamıştır.
insani tecrübeyi bir kenara iterek, düşünsel gelişmişliği ve devinimi küçümseyerek hiç bir din bir yere varamayacaktır.
cb bile bir şeyleri farketmiş ki; güncellemeden bahsetmiştir. yani din güncellenmek mecburiyetindedir.
elbet karşı çıkılacak, lakin gelecek dönemlerde karşı çıkanlar kendileri dini güncellemeye çalışacaklardır. ki zaten dinlerin bir özelliği de girdiği kaba göre şekil alması değil midir?
bahaneler dini, mezhepsel düşünce farklılıkları, meşrepler arası zıtlıklar insanların yaşadığı coğrafyaya göre bile değişebilirken, kültürel miraslarını göz ardı etmek de tefekküre sığmaz değil mi?
yecüc mecüc meselesi de kim nereden tutturursa bir tahminde bulunuyor. zülkarneynin yaptığı duvarı çin seddi olarak görmüşler zamanında. tefsirler genelde destanlara ve söylencelere atıfta bulunuyor. 100 yıl önceki yecüc mecüc ile 100 yıl sonraki yecüc mecüc tanımları değişilik gösterecektir..
islamın savunulacak pek bir tarafı kalmadı.
hala savunanlara elbet birşey diyemeyiz, saygı duymalıyız..
sosyal islam gerçeği ile yazınızda bahsettiğiniz aristokrat gerçeği de birbirinin yardımcısı gibidir.
zekat meselesi, fakirleri susturmak için değil mi? fazla hak talep etmesinler.. fakir olarak kalsınlar bizde 40 da 1 miydi neydi verelim geçelim..
Kaldıki sosyal yardımlarla düzenlenmeye çalışan insanlar arasındaki mali ve hatta manevi dengesizliklerde dinlerin payı o kadar çok ki..
mücadele aslında, belki kızılderililer iseviliğe yenişlmiş olabilir ancak günümüzün dünya insanları özü kara, yüzü beyaz dinlere yenilmeyecektir.
dini tecrübe ile insani tecrübeyi alttaki sözler özetler sanırım..
Siz, yardım edilmiş yoksullar istiyorsunuz...
Biz ise ortadan kaldırılmış yoksulluk..
o yüzden anlaşamıyoruz.. victor hugo
konu konuyu açıyor hesabı,
her peygamber biraz daha farklılaşmış emirler, ayetler öyle değil midir?
islama son din diyenler, islamın yetemediği konularda artık bahanelere sarılmaktan nasıl vazgeçerler bilinmez.
vazgeçmeli midirler? bireyin ahlaki bedeni ve düşünsel özgürlüğüne karışmadıkları sürece vazgeçmeyebilirler.. lakin dinler her zaman baskıcıdır, zalimdir, ötekileştiricidir..
saygılarımla efendim..
kavram çok özel vede güçlü harika özetlenmiş tabiki sizin gibi düşünmeyen dar kalıplı insanlar vardır.ancak yinede okuyanlar anlamını verececektir.sevgi ve saygılarımla
İDRİS ÇETİN
Selam ve Saygılar...