- 3769 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Hüzün Hep Yakıştı Aşka
Bugün bir kez daha Werther’i hatırladım. Lotte ısrarla itiyordu onu. Ama severek itiyordu. Muhteşem sevgilerinin alnına imkansızlığı öylesine kazımıştı ki Tanmrı, söküp atmak isteseler günahkar olacaklardı... Bir tarafta Werther bütün sadakatını takınmış, ömrünü günde sadece birkaç saat veya üçbeş günde birkaç saat hatta birkaç dakika gözleriyle okşayacağı Lotte’sine adarken; Diğer yanda Lotte erken kurulmuş Werther’siz hayatının terasında içine oturan hüzünlerini gamzeleriyle örtüyordu...
Aşkın karagüncesini yazmak istememişlerdi oysa...
...
İkisi de öldü sonra! Birbirlerine sarılmadılar. Werther toprağın koynuna sokulduğunda ağır travmalar geçiren sesler birçok gözün bakışlarında korkunç bir sessizliğe gömüldü... Ve Lotte topraksız mezarına uzandı çığlıkların arasından geçip...
İkisi de öldü!
...
Werther’in beyninde yüreğini parçalayan kurşun Lotte’nin vicdansız çaresizliğinden gelip geçmişti. Herkes ama herkes Werther’i kurşunun öldürdüğünü düşündü. Uzun tetkiler neticesinde tıbbın yüreksiz hekimleri beynin parçalandığını rapor ettiler... Oysa Werther’in bir beyni yoktu Lotte’yi tanıdığından beri... Gerekmiyordu da! Sımsıkı sarıldığı yürek yaşamaya dair herşeydi. İçinden zaman akan tarih ona Lotte’yi vermişti ya!...
...
Lotte sustu!
Susmadan önce, son kez konuştuğunda çarmıha geriliyordu sevdanın adsız kahramanı...
Hazin bir öykü. İçinden Tanrılar ve Tanrıçalar geçen tüm ilkçağ mitlerinin bile huzurunda eğildiği bir öykü... Aşk, sadakat, acı, çaresizlik ve ölüm...
Werther öldü... Toprağa sarıldı. Lotte’nin kollarında vebal...
...
İkisi de birbirine sarılacaktı. Ne çok yakışıyordu dünya onların aşkına...
...
...
...
Sirenler çalıyor yine aşk vadilerinde. Korkunç ihtişamıyla hüzün geçiyor çaresizlikle kolkola...
En hazin öyküleri yazmak hep büyük aşklara düştü. Acı sağılan mutlulkular, hüzün kokulu sevdalar ve ölüm açan çiçekler gibi aşklar...
Hüzün hep yakıştı aşka...
Giyiniyorum...
...
Bu gece çok uzun! Sen ve benin biz haline dönüşen aşk yüzyıllardır aldığı canların hesabını soruyor yazara. Veremiyorum! Hangi ucundan tutsam hep bizden açık veriyorum...
Bu da yazarın çaresizliği işte. Hep aklıma düşen Werther’e soruyorum adımı: "Lotte’nin diğer yarısı" diyor. Senin yarın...
Git! Gitmelisin! Bitmeli!
Ne kadar çok benziyorsun Lotte’ye!
Peki gideyim, gitmeliyim, bitmeli! Sürdün mü namluya kurşunu?
...
...
...
Burada uzunca bir ara vermeliyim. Kelimeler dağılmaya başladı, cümleler soğuklaştı. Yazar olarak hikayeye ince bir hayal sevinci serpiştirip, ömrünü uzatmak istiyorum kahramanımızın.
Şimdi Werther’in kimliğinden silip aşkı bir mezar taşına yazıyorum. Altına not düşüyorum:
"Ben senin imzası atılmamış nikahınım..."
...
Ve ara.....................
25.05.2010-03:40-Gebze