- 3680 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
YENİÇERİ OCAĞI
Yeniçeri devşirme yöntemi ile yetiştirilen askerdir. yani osmanlının askeriyesidir.
Osmanlı Devletinde padişahın şahsına bağlı kapıkulu ocaklarının piyade sınıfı. Eyaletlerdeki topraklı veya timarlı sipahilerle diğer eyalet kuvvetlerinden tamamen ayrı olarak Osmanlı devlet merkezinde padişahların şahıslarına bağlı kapıkulu denilen yaya ve atlı maaşlı askerler vardı . Kapıkullarının en meşhur sınıfı “Yeniçeri Ocağı” idi. Devşirme, Osmanlı İmparatorluğu’nun ele geçirdiği özellikle Rumeli ve Balkanlardaki Hristiyan topraklardan genç ve yetenekli çocukların toplanarak, sıkı bir eğitim altında üstün bir asker ve yönetici sınfı oluşturma sistemidir. ...Çandarlı Hayrettin Paşa’nın yardımıyla kurduğu bu sistem de, devlet kendi Hrıstiyan tebasından ve bazen eline düşen harp esirlerinden bazı çocuklara el koyuyordu. Devşirilir devşirilmez sünnet edilip, kendilerine bir müslüman adı veriliyordu..Acemi Oğlanı" denilen bu çocuklar, önce bir tür köylü ailesinin yanına veriliyor, orada Türkçe öğreniyor, İslam dininin, Türk örf ve adetlerine göre yetiştiriliyordu. Sonra acemi oğlanların kışlalarında, askeri terbiyeleri başlıyordu. Emekli oluncaya kadar evlenmeleri, şehirde oturmaları yasaktı. Kışlalarda yaşarlardı. İstidat ve kabiliyet gösterenler subaylığa terfi ederdi.. 1. Orhan Gazi tarafından Yeniçeri Ocağı adıyla 1362’de kurulan, İkinci Mahmut zamanında Nizamıcedit adındaki asker ocağının 1826’da kurulmasıyla ortadan kaldırmıştır.. Yeniçeri ise "yeni asker" anlamına gelmektedir. Janissaries veya janizaries olarak yabancılar tarafından kullanılmaktadır. I. Murat, yeni bir sınıf ihdas ettiği, kendisine babadan kalan yaya (piyade) ve atlı (süvari) yanında yeni bir asker sınıfı ortaya çıkardığı için, bu zümreye "Yeniçeri" denilmiştir.Yeniocağı Teşkilatının ana çizgileriOcağın büyük bir kısmı İstanbul’daki kışlalarda yaşarlardı. Büyük merkezlerde yeniçeriler vardı. Kumandan " Yeniçeri Ağası" idi. Yeniçeriler Orta" denilen taburlara ayrılmışlardı. Bütün ortalar birleşip meydan açıklık ,Ocak meydana getirilerdi. .taşra şehirlerde yeniçeri birlikleri, İstanbul’da ki belirli ortalardan alınmış er ve subaylardan müteşekkildi. Yani bunların asıl bağlı oldukları yer, Yeniçeri Ağası İstanbul’daki ortalardı.
Yeniçeri ağası,Divan-ı Hümayun üyesi, yani bakandır. Daima askerdir, amiri Dîvân-ı Hümâyûn (Divan-ı Hümayun) önemli devlet işlerinin görüşüldüğü ve karara bağlandığı yüksek merci. Dîvân-ı Hümâyûn, bugünkü Bakanlar Kuruluna benzetilebilir sadrazamdır. Sadrazamla Yeniçeri Ağası arasında başka bir kumandan kademesi yoktur. Ocağın herşeyinden sorumlu ve bu sorumluluğun tabii neticesi olarak ocak üzerinde her türlü yetkiyi sahipti. Sadrazam..
Padişah bir numaralı yeniçeri sayılırdı. Yeniçeri komutanlarına bugünkü manada generallerine, albaylarına ve diğer subaylara Ağa" denilirdi. Yeniçeri Generalleri ile diğer Kapıkulu Ocakları Generalleri anlaşılırdı. Ağavat hazaratı" denilirdi. Yeniçerilerin bektaşi tarikatına girmesi çok yaygın bir gelenekti. Ocağa "Hacı Bektaş Veli’nin (1209-1271) düşünceleri çevresinde oluşan tarikat. Senkretist bir yapı arzeden Bektaşiliğin temel özellikleri arasında, en başta dört kapı ve dört inanç tasavvuru gelirdi ve bu yüzden Hacı Bektaş Ocağı" denilirdi mevlevi,havleti, nakşi Nakşibendilik Abdulhalik-ıl Güjdevani tarafından sistemleştirilen, melami tarikatlarından olan yeniçerilerde vardı.
Yeniçeri ocağı kurulduğu dönemde tüm dünyadaki en güçlü ocaklardan biri olmasına rağmen özellikle 17. yüzyıl’da yani duraklama döneminde itibaren bazı sorunlar yaşanmıştır.Bu sorunların başında yeniçeri ocağına devşirme sisteminin bozulması ve yeniçeri olma yeteneğine sahip olmayanların ocağa katılması,yeniçerilerin evlenmesi,ticaret vb. başka işler yapması gelir. Tüm bu sorunlar orduda disiplinsizlik yaratmıştır ve bu savaşlara da yansımıştır.Bu disiplinsizlik öyle bir hal almıştır ki yeniçeriler sırf culus bahşişi almak için padişah değiştirme eylemlerine bile kalkışmıştır. Yaygın ifadeyle "Ocak devlet içindir" ilkesi "Devlet ocak içindir" halini almıştır. Bunun üzerine bazı padişahlar ocağı kaldırıp yeni ordular kurmak istemiştir.
Bunlar özetle: Genç Osman Yeniçeri Ocağını kaldırmayı planlayan ilk padişahtır. Ancak bu fikrinin Yeniçeriler tarafından duyulması üzerine boğularak öldürülmüştür.
III.Selim:Yeniçeri Ocağını kaldırma girişimi olmamıştır ancak Nizam-ı Cedid adında ikinci bir ordu kurmuştur.
II. Mahmut:Sultan, Sekban-ı Cedid, Eşkinci ocaklarını kurmuştur ancak Yeniçeriler’in isyanı ile kapatılmıştır.
Ardından Nizam-ı Cedid ordusu yerine kurulan Sekban-ı cedit ocağı yani askeri ordusu. 1808 yılında Bayraktar Mustafa Paşa tarafından kurulmuştur. Avrupa standartlarına göre kurulan bu ordu Üsküdar’daki kışlalarda askeri eğitim ve öğretime başladı. Sekizinci ocak olarak tanımlandı ve tuğ ve sancak verilerek bağımsız bir ocak haline getirildi.
1808 yılında Yeniçerilerin isyanı ve Mustafa Paşa’nın öldürülmesiyle Sekban-ı Cedit ocağıda ortadan kaldırıldı.
1826 yılında Yeniçeri Ocağını kaldırılarak.Asakir-i Mansure-i Muhammediye ordusunu kurulmuştur( Vaka-i Hayriye)
Hemen her sistemde olduğu gibi hiç bir sistem mükemmel değildir.Yeniçerilerinde sistemden kaynaklı iyi-kötü verimli-verimsiz dönemleri olmuştur.Yeniçerilerle ilgili hemen her iyi kötü eleştiriyi yapıyoruz da bizden olmadıkları halde bizim yerimize savaştıklarını,bizim yerimize üzerinde yaşadığımız coğrafyayı yüzyıllar boyu kahramanca savunduklarını unutuyoruz.Allah onlardan razı olsun. bu ocağı kaldırmak yerine düzenleyip,teknolojik olarak donatsalardı,2.mahmut bu ocağı kaldırmayacak ve belkide ruslar savaş açmayacaklardı yada açamayacaklardı. bu vaka- i hayriye denilen olay nerdeyse ordusuz bıraktı ülkeyi ve sonuçları meydanda Osmanlı ruslara yenildi yeni kurduğu orduyla ve de çok ağır bir anlaşmaya imza atmak zorunda kaldı...
YORUMLAR
yeşilyeşil hanım efendi; kelle isteyen yeniçerilerin artık o imparatorluğu koruyacak ne gücü ve nede o aşkı kalmıştı. Mütlaka bir çaresi bulunmalıydı.Dediğiniz gibi Genç osman Hacca gitmek bahanesiğle bu ordunun yerine yeni bir orduyu kurmak istediysede, bu hasretine kavuşamadı ve kellesindende oldu. Tabiki çok güzel bir yazı tarihimizi bilmek açısından böyle yazılara mutlaka ihtiyacımız vardır.
Güzel yazınızdan dolayı sizleri tebrik eder, en içten selamlarımla sizleri selamlarım.
Paylaşımların için teşekkürler.Ama biliyormusun ben senin yazındaki başlıkları görünce önce bir ürperiyorum.Sonra cesaretimi toplayıp vira bismillah deyip dalıyorum yazının içine.Sanırım aklımda hala cellatlar kaldı::(((Sevgiyle kal.Sayende geçmişimizle ilğili bilmediğimiz şeyleri öğreniyoruz.:))