İNANÇ DÜNYAMIZDAKİ YANLIŞLAR
Çok değerli ve saygıdeğer okurlar;
Elhamdulillah ; yani Tanrıya şükürler olsun ki Müslümanım ve Müslümanız; Şükür ki Yüce İslam Dini’ne tabii olanlardanız… Çook şükür k Rabbimiz, yani Yüce Allah’ımız bizlere bu payeyi vermiş ve Yüce Peygamberleri’nin en yücesi ve sonuncusunun ardından gideceklerden ve de şefaati ile -tabii bu yaptıklarımızla ve yaşam biçimimizle şefaatini nasıl alabileceksek- cennetinin kapısını tıklattığımızda, hiç bekletilmeden ve sorgusuz-sualsiz kabul edileceklerin başında gelenler olarak dünyaya getirildik ve evet Kader de var tabii…
Amaa; taa çocukluğumdan ve taa ki aklımın erdiği günlerden beri, dahil olduğum millet, ümmet ve coğrafyanın nice inanışları ve davranışları vardı ve hala var ki; geldiğim 56 yaşımda bile milletimizin bunlardan hala arınamamış olmasını görmek beni hem uygarlık yolunda umutsuzluğa itiyor, hem de isyan edecek noktaya getiriyor!.. Tıpkı hepimizin yakından tanıdığı ve yaptığı Tv. programlarında izlerken kalben ardına takılıp, inanç ve felsefe dünyasında götürdüğü her yere birlikte gittiğimiz; anlattıklarını dinlemekten çok derin haz aldığımız, çok değerli İlahiyatçı Doç.Dr. Sn. HATİPOĞLU’nun da bir yazısında “ Müslüman olarak isyan ediyorum” demek zorunda kalması ve görüşlerini milletimizle paylaşması gibi…
Sn.HATİPOĞLU, tabi oldukları din ve coğrafya fark etmeksizin bence tüm geri kalmış veya bıraktırılmış uluslara ders ve örnek alacakları özellikteki, kimi yerlerini atlayarak ve kısaltarak aktaracağım 2 Nisan 2010 Cuma günlü makalesinde aynen şunları yazmıştı: “ Bu yazı bir itiraf yazısı değil, bir isyan yazısıdır. Evet… Benim gibi aynı inanca sahip olan veya aynı coğrafyayı paylaşan insanları tenkit etmekten hiç haz almam. Ama benimle aynı dini paylaşıyor diye veya aynı coğrafyada nefes alıyor diye de insanları kutsal göremem. Yanlışlıkları, çirkinlikleri, aymazlıkları görmemezlikten gelemem.
Dünya Müslümanlarının haline bakıyorum. Müthiş bir rahatsızlık duyuyorum. Halimizin hiçbir cazibesi yok. Bize bakıp da Müslüman olmaya kalkışacak aklı başında hiçbir insan düşünemiyorum. Üzgünüm, ama bu maalesef böyle. Kutsal vahiyle bir bağlantımız yok. İslam çalış demiş, biz kaytarmanın bütün yollarını denemişiz. İslam temiz ol buyurmuş, kirlilik bizim paçamızdan damlıyor. İslam oku demiş biz kitabı bile tersinden okumuşuz.
Birbirinizi sevin, bölünüp ayrılmayın demiş, biz neredeyse mahallelere kadar bölünmüşüz. Hakkına razı ol demiş, biz daha iyiyse başkasının hakkını kapmışız.
Hayır, bu İslam değildir. Hatta insanlık değildir. Bu halimizle İslam’ı tebliğ edemeyiz. Tam tersine İslam’ın önünde bir bariyer gibi dururuz… İnsanlara sanki şunu der gibi dururuz hem de: “Bak sen benim dinime girersen işte böyle olursun. Bana Benzersin”. Yazık… Hem de milyonlarca kez… Buna hiç ama hiç hakkımız yok!
Kan ve gözyaşı bizim coğrafyamızda. Savaşın mağdurları olan çocuklar bizim coğrafyada. Geri kalmışlık bizim coğrafyada. İsyan ediyorum… Daralıyorum… Bir merhamet, ahlak, iffet, fazilet ve izzet dininin mensuplarının bunca olumsuzluğu bir arada bulundurmasına da tahammül edemiyorum…
Yatılı bir okula emanet edilmiş on yaşındaki bir “umut”un bedeninin bir fosseptik çukurunda bulunmasına isyan ediyorum…Bir gencin arkadaşını testereyle doğrayacak kadar vahşileşmesini anlayamıyorum… Biz hiç mi hakkaniyetten bahsetmedik? Biz hiç mi helal lokma yedirmedik? Biz hiç mi ALLAH’ı anlatmadık? Sahiden imana iman mı etmiyoruz yoksa?
Bu satırlarımla kimse bir ülkeyi, bir siyasi otoriteyi, bir dönemi veya şunu bunu suçlu gösterdiğimi sanmasın. Çünkü kimse bu kadar suçu işleyemez. Ama bu saydıklarımdan hiçbirisi de bu suç ortaklığının dışında değildir. “ diyor yazısında değerli Hocamız.
“Müslümanlar kendilerine gelmek zorundalar. Coğrafyalarını kalkındırmak ve muasır medeniyetin önüne de geçmek zorundalar” ve “Müslüman ülkelerin aklı başında ‘akıl’ adamları ve müesseseleri mutlaka bir araya gelip bu konuları hem de kendilerine hiç acımadan, en acımasız eleştirilerle tartışmak zorundalar. Yoksa bizler yeryüzünün en şerefli medeniyetinin katilleri oluruz” da demiş çok değerli bilim adamı.
Peki yanlış mı? Haksız mı yazdıklarında, abartı ya da fazlalık var mı? Değil tabi ki … hepsi doğru sözler, hem de sapına kadar!
Bu kadar haybeye kaza, helak olma, yalan, dolan, yağma, talan; yüreğimizi burkan ve üzüntü ile şoktan beyinlerimizi buruşturan, bireyin ve milletin hakkına tecavüzler bizde değil başka yerde mi yaşandı ve yaşanıyor?
Kırk yıldır söylediklerimi ve her yerde tekrar haykırmak istediklerimi söyleyen; yazmak istediklerimi benden çok daha öz ve iyi yazmış olan değerli Hocamıza, en azından kendim, temsil ettiğim ailem, hep aynı görüşleri dile getiren Selanik Göçmenleri rahmetli annem Kadriye Hn. ve rahmetli babam Elmas Usta’nın ruhları ile aynı fikirleri paylaştığım tüm insanlar adına kalbi teşekkürlerimi ve derin saygılarımı sunarken; mesela neyin kader olduğunu ve olabileceğini ya da “maalesef kaderleri buymuş… bu işin doğasında bu var.” denilen büyük acıların, Yüce Allah tarafından en çok ve en kötü akibetler şeklinde neden yalnızca bizim insanlarımıza, bizim garibanlarımıza verilmiş olabileceğini; ya da aslında, tanrı tarafından yarattığı kullarına böyle kötü ve haksız sonların asla verilemeyeceğini düşümekten aciz miyiz? Rabbimiz biz kullarına ve sadece de biz Müslümanlara mı bu kadar gaddar ve kindar. Bu tür kaderi neden hep bizlere reva görmüş olsun? O Asla ve asla kötü değildir, en yüce adalet O’nun adaletidir. Kimse kusurlarını örtmek ve kendini haklı çıkarmak için yüce Allah’a kara çalmasın, çalamaz da! Yoksa Sırat Köprüsünde atacakları daha ilk adımda yanan ateşe itileceklerdir! Ama bizler, yetkili dediklerimizin vurdum duymazlıkları ve aymazlıklarıyla yaşam ve mesleklerin insanların acı kaderine dönüştüğünü, bir değil birçok kereler düşünelim sevgili ve değerli okurlar; düşünelim ki bu acılara engel olacak çözümleri bulabilelim.
Ve tabiat kanunları ile bilime uyduğumuzda, acılara engeli kolayca bulacağımızı; benim neslim için 56 yıl geçti ama gelecek nesillerimiz için, çocuk ve torunlarımız için, en kısa sürede ve zaman geç olmadan haybeye ölümlerin asla kader olmadığını ve olmayacağını da görüp gösterelim.
Gelecek yazımda buluşmak üzere… 22 Mayıs 2010
Saygılarımla.
Not: Yaklaşık bir yıl önce yazdığım yukardaki yazımdan sonra epeyi düşündümde, son bir yılda tecavüz edilip öldürülen, doğranıp çöp bidonlarına atılmış nice kadersiz minik çocuklarımız ve kadınlarımızı düşününce; ve de Tunus’tan Mısır’a, Libya’dan Yemen’e, Bahreyn’den Suriye’ye; artı zaten yıllardır İran, Irak ve Afganistan’da olan bitenler, yani müslümanların yaşadıkları göz önüne alınırsa, değerli din adamı Hoca’mızın yazdıkları da, o’na atfen benim not ettiklerimde, az bile gelir dedirtmiyor mu sizlere de?
İslam coğrafyasında, hepimizin yüreğini yakan bu sonuçlara neden olan bütün diktatörlere ve kör, sağır, bilgisiz, ufuksuz, çapsız, kendilerini herkesten üstün bir b.k sanan tamamen arsız ve süper usta hırsız yöneticilere ve siyasetçilere yuh ve yazıklar olsun diyorum...!
Yüce Rab’bimiz hak ettikleri cezayı bir an önce kessin...
Sizlerin ne diyeceğini siz bilirsiniz...
Yalçın Öner
YORUMLAR
Bu yazı bir itiraf yazısı değil, bir isyan yazısıdır. Evet… Benim gibi aynı inanca sahip olan veya aynı coğrafyayı paylaşan insanları tenkit etmekten hiç haz almam. Ama benimle aynı dini paylaşıyor diye veya aynı coğrafyada nefes alıyor diye de insanları kutsal göremem. Yanlışlıkları, çirkinlikleri, aymazlıkları görmemezlikten gelemem.
Dünya Müslümanlarının haline bakıyorum. Müthiş bir rahatsızlık duyuyorum. Halimizin hiçbir cazibesi yok. Bize bakıp da Müslüman olmaya kalkışacak aklı başında hiçbir insan düşünemiyorum. Üzgünüm, ama bu maalesef böyle. Kutsal vahiyle bir bağlantımız yok. İslam çalış demiş, biz kaytarmanın bütün yollarını denemişiz. İslam temiz ol buyurmuş, kirlilik bizim paçamızdan damlıyor. İslam oku demiş biz kitabı bile tersinden okumuşuz.
Birbirinizi sevin, bölünüp ayrılmayın demiş, biz neredeyse mahallelere kadar bölünmüşüz. Hakkına razı ol demiş, biz daha iyiyse başkasının hakkını kapmışız.
Hayır, bu İslam değildir. Hatta insanlık değildir. Bu halimizle İslam’ı tebliğ edemeyiz. Tam tersine İslam’ın önünde bir bariyer gibi dururuz… İnsanlara sanki şunu der gibi dururuz hem de: “Bak sen benim dinime girersen işte böyle olursun. Bana Benzersin”. Yazık… Hem de milyonlarca kez… Buna hiç ama hiç hakkımız yok!
Kan ve gözyaşı bizim coğrafyamızda. Savaşın mağdurları olan çocuklar bizim coğrafyada. Geri kalmışlık bizim coğrafyada. İsyan ediyorum… Daralıyorum…
Cok güzel bir paylasim kendi düsüncelerimi toparlayip kaleme alacak olsam ancak bu sekilde yazabilirdim.
Yüreginize saglik
Cok güzeldi
Sonsuz saygimla