- 536 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
OL! Buyruğuyla Başlayan İtaat
Kuran’da tüm kainatın, Yüce Allah’ın “Ol” emri ile yaratıldığı haber verilir. Atomlar, moleküller, canlılar, gezegenler, su, toprak, dağlar, nehirler ve yaratılmış herşeyin sahip olduğu kusursuz sistemlerin her biri Rabbimiz’in “Ol” emri ile var olmuşlardır. Eşsiz Yaratıcı Allah görebildiğimiz her yerde, dilediği anda, dilediği şekilde muhteşem eserler yoktan var edendir. Allah eşsiz yaratmasını; Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca "OL" der, o da hemen oluverir. (Bakara Suresi, 117) ayetiyle bildirmektedir.
Yüce Allah, kavrama sınırlarımızı aşan muhteşem büyüklükteki kainatı tek bir anda var etmiş, tüm galaksileri, içindeki gezegen ve yıldızları muazzam ihtişamıyla yerlerine yerleştirmiştir ve hepsini sürekli dengede tutmaktadır. Benzersiz güç sahibi Allah’ın “Ol” emriyle ‘olan’ saydığımız her şey Allah’a teslim olmuş, itaat etmiştir. Kısacası, yaratılış ‘itaat’le başlamıştır; herşeyin temelinde boyun eğme vardır. Böylece kainattaki kusursuz ve mucizevi düzen sağlanmıştır. Canlı ya da cansız her şeyin Allah’a boyun eğip, itaat ettiği, birçok Kuran ayetinde haber verilmektedir:
Sonra, duman halinde olan göğe yöneldi; böylece ona ve yere dedi ki: "İsteyerek veya istemeyerek gelin." İkisi de: "İsteyerek (İtaat ederek) geldik" dediler. (Fussilet Suresi,11)
Biz bunu (hükmü) Süleyman’a kavrattık, her birine hüküm ve ilim verdik. Davud ile birlikte tesbih etsinler diye, dağlara ve kuşlara boyun eğdirdik. (Bunları) Yapanlar biz idik. (Enbiya Suresi, 79)
Göğün boşluğunda boyun eğdirilmiş (musahhar kılınmış) kuşları görmüyorlar mı? Onları (böyle boşlukta) Allah’tan başkası tutmuyor. Şüphesiz, iman eden bir topluluk için bunda ayetler vardır. (Nahl Suresi, 79)
Görmedin mi ki, göklerde ve yerde olanlar ve dizi dizi uçan kuşlar, gerçekten Allah’ı tesbih etmektedir. Her biri, kendi duasını ve tesbihini şüphesiz bilmiştir. Allah, onların işlediklerini bilendir. (Nur Suresi, 41)
Arş’ı yüklenmekte olanlar ve çevresinde bulunanlar, Rablerini hamd ile tesbih etmekte, O’na iman etmekte ve iman edenlere mağfiret dilemektedirler: "Rabbimiz, rahmet ve ilim bakımından her şeyi kuşatıp-sardın, tevbe edenler ve senin yoluna tabi olanlara mağfiret et ve onları cehennem azabından koru." (Mü’min Suresi, 7)
Kainatta her olay kusursuzca var eden Allah’ın dilemesiyle gerçekleşir. Güneşteki patlamalardan, yeryüzünde bir yaprağın ağaçtan düşmesine kadar her şey, O’nun dilemesiyledir. Allah’ın sonsuz ilmi ve gücü, yarattığı her varlıkta tecelli etmiştir. Ve Rabbimiz, Kendi tecellileri olan canlıları her an yaratmaya devam etmektedir. Yukarıdaki ayetlerde buyrulduğu üzere yarattığı her şey O’na boyun eğmiş, O’nun eşsiz büyüklüğünü, sonsuz gücünü kavramış, Allah’ı yüceltmektedirler.
Örneğin, balarıları Kuran’da bildirildiği gibi, Rabbimizin vahyine uyarak, insanlar için bal üretmektedirler. Kendi ihtiyacının çok üstünde bal üreten arı, balın insana olan yararını, en çok miktarda bal depolayabilmek için en az balmumu gerektiren şeklin altıgen olduğunu ve bu yüzden peteklerini altıgen şeklinde yapmasının akıllıca olacağını nereden bilebilir?.. Cevap çok açıktır; arılara tüm işlerini ilham eden, bütün varlıkların Kendisine boyun eğdiği Allah’tır. Arıların tüm bunları Allah’ın vahyi ile yaptıkları Kuran’da bize şöyle bildirilmektedir:
Rabbin bal arısına vahyetti: Dağlarda, ağaçlarda ve onların kurdukları çardaklarda kendine evler edin. Sonra meyvelerin tümünden ye, böylece Rabbinin sana kolaylaştırdığı yollarda yürü-uçuver. Onların karınlarından türlü renklerde şerbetler çıkar, onda insanlar için bir şifa vardır. Şüphesiz düşünen bir topluluk için gerçekten bunda bir ayet vardır. (Nahl Suresi, 68-69)
Dikkat edilirse arılar, yuvalarının yerini dahi Allah’ın ayetteki emrine uygun yerlerde kurmaktadırlar. Arılar gibi, insanlar da dahil tüm varlıkların Allah’ın kontrolü altında olduğunu anlamamız için Allah bu örneği vermektedir. Ayetin devamındaki “Şüphesiz düşünen bir topluluk için gerçekten bunda bir ayet vardır.” ifadesi de, arı örneğinin düşünenler için bir kanıt olduğunu bildirmektedir.
Kuran’da ayrıca tüm canlıların ve gölgelerin Yüce Allah’a secde ettikleri haber verilmektedir:
Göklerde ve yerde her ne varsa -isteyerek de olsa, istemeyerek de olsa- Allah’a secde eder. Sabah akşam gölgeleri de (O’na secde eder). (Ra’d Suresi, 15)
Ayette söz edilen secde, Allah’a tamamen teslim olmak anlamındadır.(Allah doğrusunu bilir.) Allah meleklere, Hz.Adem’i yarattığında ona secde etmelerini buyurmuştur. Melekler mutmain olmuş varlıklar olmalarına rağmen, Allah’a itaat ederek, insan gibi tatmin bulmamış bir varlığa secde etmişlerdir. Ve ne ilginçtir, tüm yaratılmışlar Allah’a teslim olmuş secde ederlerken, insan teslim olmamaktadır.
Kuran’da, evrenin yaratılışını bildirenler gibi, içinde barındırdığı tüm canlılarla birlikte tamamen yok olacağı kıyamet gününü tasvir eden ayetlerde de itaatten söz edilmektedir. O olağanüstü görkemli gün, göğün ve yerin, ‘yaratılışlarına uygun olarak’ Allah’ın emrine boyun eğdikleri haber verilmektedir:
Gök, yarılıp-parçalandığı,
Ve ’kendi yaratılışına uygun’ Rabbine boyun eğdiği zaman;
Yer, düzlendiği,
İçinde olanları dışa atıp boşaldığı,
Ve ’kendi yaratılışına uygun Rabbine boyun eğdiği zaman. (İnşikak Suresi, 1-2-3-4-5)
Bediüzzaman, Risale’sinin 29. Sözünde kainattaki itaatin sırrını şöyle açıklamaktadır: “İşte, bütün kâinatın "Kün" emrine itaati, Bir tek nefer hükmünde olan bir zerrenin itaati gibidir… Latîf su, nâzik bir meyille, incimâd emrini aldığı vakit demiri parçalaması, itaat sırrının kuvvetini gösterir.”
Bediüzzaman bu sözleriyle, tüm kainatın “Ol” emrine itaatinin, kainattaki tek bir atomun itaati gibi olduğunu, yumuşak suyun buz haline geldiğinde demiri parçalamasının, itaatin sırrını gösterdiğini bildirmektedir.
Yüce Allah Kuran’da insanlara sonsuz kudretini, makamının yüceliğini ve üstünlüğünü, Kendisi’nden ve ayetlerinden yüz çevirenler için hazırladığı azabın şiddetini ve büyüklüğünü detaylı olarak bildirmiştir. İnsana düşen bu gerçekleri derin derin düşünmesi, niyetinde samimi olması ve yaptığı işlerde hep bu gerçeklerin bilincinde olmasıdır. Bunu da; "Öyleyse güç yetirebildiğiniz kadar Allah’tan korkup-sakının, dinleyin ve itaat edin..." (Tegabün Suresi, 16) ayetiyle haber verildiği gibi, “gücünün yettiği en üst derecede” yapmaya çalışmalıdır. Gücünün yettiğince Allah’ın büyüklüğünü takdir etmeli, cehennem azabının boyutlarını ve sonsuzluğunu tefekkür etmelidir. Böylece mümin Kuran’da emredilen ibadetleri yerine getirmemekten, haram kılınan şeyleri ise yapmaktan korkup sakınacaktır. Rabbimiz’e itaat ettiği sürece de, bu konuda gücü yettiğince titizlik gösterecek ve O’nun sınırlarını korumada daha dikkatli olacaktır.
Yüce Allah’a iman etmiş olan bir insanın güzel ahlakını ortaya koyan, müminlere özel tavır ve davranışları olur. Bu ahlakın örneklerini Allah Kuran’da bizlere detaylı olarak bildirmiştir. Allah’a gönülden iman eden müminleri diğer insanlardan ayıran en önemli fark da, içinde bulundukları ortam ve şartlara göre ahlak özelliklerinden taviz vermemeleri, Rabbimiz’in Kuran’da bildirdiği bu güzel ahlaka kararlılıkla uymalarıdır. Kuşkusuz bunun sonucunda ortaya üstün bir ahlak modeli çıkmaktadır. Çünkü sadece Allah’ın bildirdiği din ahlakına tam olarak uyan bir insan, çok üstün özelliklere sahip olabilir.
Sonsuz güç sahibi Yüce Allah, Kuran’da doğruluğu, adaleti, sabrı, sadakati, kararlılığı, itaati, alçakgönüllülüğü, hoşgörüyü, şefkati, merhameti, fedakarlığı, vefayı, öfkeyi yenmeyi ve daha birçok ahlak özelliğini emretmektedir. Bunlar, Allah’ın hoşnutluğunu kazanmaya çalışan müminleri diğer insanlardan üstün kılan önemli ahlak özellikleridir. Bütün bu özelliklerin müminler için diğer bir önemi ise, lütuf sahibi olan Allah’ın sevgisine kavuşmalarına vesile olacak olmasıdır. Bu nedenle müminlere düşen; Allah’ın bildirdiği bu ahlak özelliklerine içtenlikle uymak için gayret göstermektir.
Yüce Allah kendisine kul olmayı görev ve amaç edinen kullarına her olayı hayırla yaratmıştır. Müminler bilir ki, kendileri için zahiren olumsuz olan her olay, aslında Rableri tarafından onlar için hayır içerir. Bu teslimiyet de, müminlere huzur ve mutluluk verir.
Unutulmamalıdır ki Allah’a itaate dayanan ve insana O’nun rızasını, rahmetini ve cennetini kazandıracak olan imanın yolu terk edildiğinde, nefsin bencil istek ve tutkularını ilah edinmeye dayanan isyan yolu seçilmiş olunur. Bu yol da insanı dünyada başlayıp, cehennemde sonuçlanacak olan horlanma, aşağılanma ve sonsuz azaba götürecek olan eziyet dolu bir yoldur.
"Allah’a Emanetiz"
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.