- 1225 Okunma
- 16 Yorum
- 0 Beğeni
Sağır Kulaklarda Çığlık Oldular
Kaç gündür minik kızıma vermekte zorlandığım bir cevap var… Neden öldüler ki anne .?! Kader ve kazaya inanan her insan gibi cevaplarım belli ama… Onların ölümündeki ucuz çığlığın yankısı hala usumda bir sorgu cehennemi… Ve değişmeyecek olan tek şey onların bir daha gelemeyecek olmaları…
Madencilerin kömür karası hikâyelerinin özü, yüreklerindeki bembeyaz alın teri aslında… Onlar emeğin ap ak gerçek işçileri… Bugün de dün de yarın da onların ölümü ihmalin, duyarsızlığın, vurdumduymazlığın kabuğunda anılıp bitecek ve izi sadece onların ocağını saracak her gün büyüyen alevle… Ama gözlerindeki yaşam için siyaha dalan aydınlık duruşları sönmeyecek gece demli hikâyelerine rağmen…
Türkiye Taşkömürü Kurumu (TKK) Karadon Müessesesi’nde meydana gelen patlamanın ardından hayatını kaybeden 30 tane yüreği, güneşin ellerinde açan yazgısı kömür renkli canları bugün toprağa veriyoruz…
Emekli olduğu halde geçindirmek zorunda olduğu ailesinin son keşkeleri, bir ay sonra dünya evine girecek olan gencin nişanlısının yüreğindeki yangının sellere dönen çığlığı, tek oğlunu okutup mühendis olduğunu gördüğü ilk yılında karanlığın sonunda yıkılmıştı bir babanın kalesi… Bütün bu duygu fırtınaları Zonguldak’taki facianın garip ve üzücü ayrıntılarıydı bende uyanan…
Geçtiğimiz günlerde başka bir maden kazasında ölen işçilerin ailelerinin açtığı davada karşı tarafın avukatının verdiği cevap çok ilginçti… "ülkemizde 3,5 milyon işsizin bulunduğu göz önüne alındığında aylık 700 lira ile iş imkanı sunulması, sigorta primleri ve vergilerinin ödeniyor olması işçiler için bir nimettir" Düşünüyorum da masa başında oturup ruhunda vücudunda düşüncelerinde hiç ter akıtmadan 700 liranın üstünde maaş olan kaç milyon var ?!!!
İşçi ölümlerinde Avrupa da birinci dünyada üçüncü olmamızın ve bizi bu sonuca getiren azmin arkasında ne var acaba? Başka ülkelerde bu tür ölümlerin artık çok nadir görüldüğünü, oralarda ihmallere fırsat verilmediğini de düşünüp ülkemizdeki bu korkunç çaresizliğin kabus gibi yürekleri öksüz bıraktığını görmek yarına açılan pencerelerimizdeki ateşten buğulu resimler aslında…
Onlar için ağlamak babası ölmüş çocuğun gözyaşlarına geleceğine çare değil artık…
Bu kazanın gündemde tutulmasını sağlamak gelecekteki babasız, kocasız, evlatsız kalan ocakların ateşine yağmur değil artık…
Çare Çin’den Avrupa’dan mühendisler getirip kazaların korkunç ihmalinin üstünü bastırıp suni koşturmalar yapmak değil artık…
ODTÜ Maden Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tevfik Güyagüler “27 yıl önce rapor yazdık, hiçbir öneri yerine getirilmemiş” demiş… Olay bu aslında… Düşünsenize herkesin güvenliği adına atılması gereken anahtarlar bile yok ortada… Zamanın bencil basamaklarına yayılarak güvenliği sağlamaya çalışan bir vurdumduymazlık ve maden şehitlerinin son nefeslerine dokunan keşkeler yeniden getirmeyecek onların alın terleriyle ıslanan onurlu duruşlarını…
Çare, artık söylemek değil yapma zamanıdır… Vakit ötelemek değil her ayrıntıyı ülke adına, insanımız adına, geleceğimiz adına, gözlerinde yaş kalmayan maden ocaklarındaki şehitlerin aileleri adına somut çalışmaları sonuçlara kavuşturma vaktidir…
Mehtap ALTAN
21 MAYIS 2010
YORUMLAR
KAZA VE KADERE İMAN ETMEYE EMREDİLDİK
AMENNA !
FAKAT KAZA VE KADERİ YORUMLAMAKTA BÜYÜK DİN ADAMLARI DAHİ ACİZ KALMIŞLARDIR
BU YÜZDEN KAZA İDİ
KADER İDİ DİYE YORUMLAMAK BENİM HADDİM DEĞİL .
RABBİM HAKLARINDA EN HAYIRLI OLANI YAPTI DEMEK DAHA DOĞRU OLUR .
ELBETTE ÖLÜM HER ZAMAN ACI OLUR
RABBİM KÜÇÜK VE BÜYÜK BÜTÜN GÜNAHLARINI AFFEYLESİN
AİLELERİNE SABIR VE MATENET VERSİN .
SİZDE HER DAİM VAROLUN SEVGİLİ KALEM .
SAYGIMLA EFENMDİM .
‘Kaza ve kader’!
ZONGULDAK’taki feci maden kazasına dair sorgulamaya girişenlere karşı, Başbakan “kaza ve kadere imanı olmayanlarla tartışmam” demiş. Ne büyük laf! Ne ağır laf! Ne kibir!
İnananlara göre, kaderin nasıl tecelli ettiğini sadece yaratıcısı bilir. Müminlerden beklenen, kader tecelli ederken “hayra” vesile olanlardan olmaya çalışmaktır.
Para hırsı ile yola çıkıp, insan canını hiçe saymanın kaderle ilgisi olsa olsa, kadere “şer” ile vesile olmak olabilir. Gerisini, gerekirse, Başbakanımızın dediği gibi, Diyanet İşleri Başkanımıza sorarız, ama bu kadarını bilmek için sıradan inançlı biri olmak yeter!
AKİF’TEN
Öyle olmasaydı, Akif,
“Kenar-ı Dicle’de bir kurt kapsa bir koyunu
Tutar da adl-i ilahi sorar Ömer’den onu” demezdi.
Zonguldak’ta yeraltında can verenlerin, Dicle kenarındaki koyun kadar hukuku yok mu? Muhafazakar bir iktidarın, bırakın Hz. Ömer adaletini, onları kapan kurtların peşine düşmesini beklemekte yadırganacak ne var?
DERİN SORGU
Diğer taraftan, bu ülkede inanan var, inanmayan var, öyle inanan var, böyle inanan var. İnanmayan veya adalet ölçüsünü dünyevi çerçevede kuranlar, hiç olmazsa, “asgari adalet”le yetinenlerdir. Maden ocağının “güvenliği”ni, “tedbir”i, “ihmal”i sorar, sorumlusunu hesap vermeye çağırırlar. İnananın sorgusu daha da derin, sorumluluğu daha da ağırdır. O hesaba girmeye hevesli olan, kolay kolay içinden çıkamaz.
Muhafazakârlar, iş paraya, pula, iktidara, hırsa gelince kul düzenine, kul terazisine talip, sorumluluğa, hesaba gelince kaza kadere sığınıyorlar. Kadere, kutsala sığınarak, asgari adaletten dahi, kaçmanın yolunu bulmaya çalışıyorlar. Laiklik tam da bu nedenle lüzumlu, önemli bir tedbir. Daha fazlasını başaramayan insanlığın asgari adalette, asgari sorumlulukta bir zemin oluşturması imkanı olarak icat edilmiş. Laiklik, kimse, kutsala sığınıp, iktidarını kutsallaştırmaya meyletmesin, “kaza ve kader” diye sorumluluklarından yan çizemesin diye önemli bir ilke olmuş.
İŞİMİZ VAR
Laik bir ülkede, herkesten beklenen asgari adalet, hakkaniyet dairesinde davranmak, sorumluluk üstlenmek, hesap vermek! İnanan bir siyasetçi, daha fazlasına talipse ne ala! Ama daha azını dayatmak için, işin içine dini, imanı, kazayı, kaderi sokuyorsa, işimiz var demektir.
Bu noktada, laikler, sonuna kadar, “dini siyasete karıştırmakla” eleştirme hakkına sahip olur. Öte taraftan, onlardan çok dindarların itiraz etmesi gerekir. Tabii meseleleri, ihaleye, iktidara ilişkin değil de, itikada ilişkinse! Kimin asıl derdinin ne olduğunu, işte tam da böyle olaylarla daha iyi görebiliyoruz.
Not: Biliyorum, bugünlerde en önemli siyasi gündemi CHP ve Kılıçdaroğlu olayı. Bunları daha çok konuşacağız, o nedenle, ben Başbakan’ın ve iktidar çevresinin, çok önemli bulduğum açıklamasını ve tutumunu söz konusu etmek istedim. Umarım anlayışla karşılarsınız.
NURAY MERT.
Sabah ekleyecektim araya işler girdi.Katkı adına.
Sevgili Mehtap, duyarlı yüreğini kutlarım. Ölenler bizzim insanlarımız. Bizim canımız yanıyor. Bu nasıl iştir, nasıl yönetimdir ki, insanlarımızı bile bile mezara göndermektir.
Bunun hesabını kim nasıl verecek? Çaresiz yetimlerin yüzlerini kim nasıl güldürecek? Artık bu gibi olayların bitmesini, bir topan ekmek için çabalayan çaresiz insanlarımızın ölmemesi için elimizden dua etmekten başka bir şey gelmiyor.
Allah mekanlarını cennet etsin. Dilerim bir an önce önlemler alınır da, başka canlar yanmaz.
Selam ve sevgilerimle...
Mehtap ALTAN
Geride kalanlarına sabır versin ve bir daha ihmallerin eteğinde gitmesin canlar...
teşekkürler...
Her birinin bir hikayesi, her birinin ayrı bir gelecek hülyası vardı kimbilir.
Ama o ihmal denen ve asla kader diye geçiştirilemeyecek gerçek onların tüm güzel hayallerinin üzerine ölüm toprağını serpti. Sadece onlara mı tüm ailesine ve gelecek nesillerine de. Umutların karanlığa büründüğü geleceğin madenin zifirinde göründüğü bir ortam kaldı geride.
Sevgili arkadaşım. Elbette hepimizin kadere inancı var. Ancak bu ve buna benzer olayları da kader diye geçiştirmek çok basit bir kaçıştan başka bir şey değil.
O güzel yürek sesinizi tebrik ediyorum.
Sevgiyle kalınız.
Mehtap ALTAN
şiirlerinizde bunu görmüştüm...
teşekkürler...
Adını unutan adam-- başlıklı bir yazıya aylar önce yaptığım yorumu değiştirmeden ikinci kez buraya aktardım..Selim arkadaşımızın maden işçileri ile ilgili yazısıydı..
Zamanında Avrupaya giden işçilerimiz sağlıksız ortamlarda maden ocaklarında çalıştırıldı..
Yıllar sonra bu işçilerimiz kötü koşullar nedeni ile hastalandı sakat kaldılar ve bir çoğu erken yaşta öldü..
Bu dramı dönemin bazı yazarları dile getirdi ve Avrupalıları kölelik ve barbarlıka suçladılar..
Ama nerden bilsin bu yazarlarımız, iki binli yıllarda aynı dramı kendi ülkemiz kendi insanımızın yapıcağına...
Üstelik insanlıktan, dinden imandan bahseden politikacılar ve iş adamları bunları yapanlar..
Devlet madenlerden elini çekerken, özelleştirme dümeni ile taşeron firmalara madenleri devretti...
Bu acımasız firmalar maden çevresindeki köylerden asgari ücretle köle işçileri yerin dibine sokarak çalıştırırken, emekliliği gelen işçilerin çoğu ölüp gidiyor veya sakat kalıyor...
Kısacası sevgili dostum bizim kendimize yaptığımızı hani derler ya gavur yapmaz...
Saygımla Mehtap Hanım..
Mehtap ALTAN
Üzücü ama gerçek...
teşekkürler...
Ülkemizide kadersiz yapanlar var.
Günlerdir ülkemde ağıtlar yakılmaktadır. Bu ağıtlar bu gidişle, bu zihniyetle ne ilktir, nede son olacaktır.
Sayın Başbakanımız beyanet verdi grizu patlaması yanlız bizim ülkemizde değil dünyada oluyor, evet oluyor ama bizim ülkemizdeki gibi ne sık sık nede yüzlerce kayıp verilmiyor.
Sevgili Mehtapcığım dün dursunbeyli' de, bu gün zonguldak'ta yarın soma'da yaşanmayacağının garantisini hiç kimse veremez.
Evet! yer altı madenciliği çok zor ve tehlikeli bir iş koludur, bu muhakkaktır ancak bu kadar ihmalkarlık kaderciliği doğurmakta ve hiç bir iyi halimizle Avrupada ilk sıraya girmezken bu vasfımızla ilk sırada yer almaktayız. Ülkemiz insanına kaderciliği çok güzel kabul ettirdiler. Sonra emeği ucuza almaları ve insan hayatını hiçe savmalarıda cabası ve gerçekten ülkem insanı kaderci bir toplum olduk çıktık. Hele hele madencilik sektöründe uygun önlemler alınmazsa işsiz ve işe muhtaç olan insanımızın ekmek kapısı olacak ve kısa sürede canlarını yok edecekler. Ülkemdeki gerçekleri bizimle paylaştığın için,
Kutluyorum, selamlar.
Mehtap ALTAN
Duyarsız kalamıyoruz ama elimizden gelen elbette oonlara yetmeyecek:(
teşekkürler düşünce dessteğiniz için...
bu bir kader olamaz bir yerde çok fazla aynı şeyler peşpeşe oluyorsa ve defalarca insanlar ölüyorsa orda kader yoktur ihmal vardır ,en büyük utanç ise her ölüm sonrası yüzlerini orada gördüklerimiz oy avcıları.. selamlar
Mehtap ALTAN
teşekkürler...
Mehtap ALTAN
teşekkürler...
derin bir acı ve esefle izledik günlerce
insana
emeğe verilen değeri gördük
suçluyuda çabuk bulduk..kader...artık çocukların bile sinemaya giderken kabul etmediği
sadece 30 tl günlük yövmiye ile çalıştırılan insanlar..
kölelik devrindeki gibi ...ne acı...
yüreğinize sağlık sevgili dostum...
Mehtap ALTAN
asıl sorun ihmalin eteğine yapışan arsızlık aslında...
teşekkürler değerli TOYNAK...
Bir tarafta canları pahasına üç beş kuruş için sürdürülen hayatlar, diğer tarafta haksız elde ettiği kazançla gününü gün edenler.
Allah büyüktür diyor ve ölenlere Allah'tan Rahmet, yakınlarına başsağlığı ve sabır diliyorum.
Her ölümün sonun da kader diyoruz ama ihmalleri her nedense hep gözardı ediyor, bir daha böylesi acılar yaşamamak için tedbirler almıyoruz.
Kader diyelim yine, başka da diyeceğimiz bir şey yok zaten.
Sevgi ve saygılarımla...
Mehtap ALTAN
Teşekkürler...
Öpüyorum seni insan yüreğinden.
"ülkemizde 3,5 milyon işsizin bulunduğu göz önüne alındığında aylık 700 lira ile iş imkanı sunulması, sigorta primleri ve vergilerinin ödeniyor olması işçiler için bir nimettir" ve "bu işe girerken böyle olacağını biliyorlar" gibi bir söylemde vardı.Bu zihniyetler değişmedikçe daha çoookk yaşamlar gömülecek maden ocaklarına ve daha çok ağıtlar yakılacak maden ocaklarında kömür karası alınlara dayatılan kara yazgılara.
Sevgimle.
Mehtap ALTAN
teşekkürler güzel insan....
kanayan yaramıza parmak basmışsın Mehtap... niye yapıyorsun bunu ne güzel bir uyuyorduk. ya da üç maymunu oynuyorduk. ne alemi vardı şimdi acılarımızı uyandırmanın.
söylenecek çok söz var konu hakkında ama kelimeler düğüm düğüm...
dünyanın her yerinde grizu patlamaları oluyor mu, sorusu cevaplanmayı bekliyor. Doğrusu, oluyor; ama çok azı Türkiye’deki sıklığa erişebiliyor, özellikle çıkarılan maden miktarını da hesaba kattığımızda Türkiye’de ciddi bir insan hayatı sorunuyla karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz. Amerika’da, sadece grizu patlamaları değil, kömür madeninde çalışmaktan kaynaklı, örneğin 2004 yılında, toplam 28 ölüm olurken Türkiye’de 1992’de yaşanan Zonguldak’taki grizu faciası bile tek başına bu sayının yaklaşık 10 katına ulaşıyor. (alıntı)
sadece diyorum ki... şimdi buna KADER Mİ demeli?
tebrik ve sevgimle canım.
Mehtap ALTAN
keşke biraz dahaaaa...!!!
teşekkürler....
Acı hemde sızlatan bir acı .İnsan canının bir hiç sayıldığı ülkemizde bu tür vakalar çok ,ve dahada olmaya devam edecek.İyide bu kazalar sürekli olmuyormu ,alınması gereken önlemlerin alınması için daha kaç kişilerin ölmesi lazım gelir.Ya geride kalanlar.Dedimya bizim ülkemizde insana değer verilmiyor.Herkes kendi menfaatinin peşine düşmüş sürüklenip gidiyor.Rabbim yaşamını yitirenlere kabir azabı yaşatmasın ve geride kalanlara ise sabır versin.Saygımla her vakit.
Mehtap ALTAN
teşekkürler...
acıyı hepimiz paylaşıyoruz ve tabiiki hepimizin canı öylesi derin sızladı ve gözlerimiz nemlendi..
umuyorum ki yetkileliler bu konu hakkında da köklü ve kalıcı bir çözüme ulaştıracaktırlar bu sorunu inş...
ölüm her daim ölüm ve acı her daim aynı....
ama tabiiki birde kaza ve kader noktasında göstermemiz gereken rıza var...
kaza bulan kader son hüküm olandır...Rabbimden ölenlere rahmet ve kalan yakınlarına Sabrı cemil niyaz ediyorum...
saygımla duamla...sevgim kalbine....
Mehtap ALTAN
sadece ihmallerinde payındaki çoğalımdı söylemek istediğim sevigli adaşım...
teşekkürler...
CAN DOST ŞAİREM DUYARLI YÜREĞİNİZ DERT GÖRMESİN BEN AĞLAMAKTAN ZOR OKUDUM YAZINIZI İNŞALLAH BUNDAN SONRA ÖLÜMLER KAZALAR OLMAZ MAKAMLARI DURAKLARI CENNET KÖŞESİ OLSUN SEVDİKLERİNE VE TÜM TÜRKİYEYE ALLAHTAN SABIRLAR DİLERİM SEVGİLERİMLE DOST ŞAİREM
Mehtap ALTAN
Teşekkürler efendim...