- 2858 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
BİR KÖYÜN HAYATI NASIL DEĞİŞTİ
1963’ten önceki adı Ekse.Şimdiki adı Poyrazlı.İç Ege köyü.Denizli-Bekilli ilçesine bağlı.
1302’lerde yöremize konar göçer olarak gelen bir Türkmen aşireti obası tarafından kurulduğunu
varsayıyoruz.Ana ulaşım yollarına uzak.Toprağında su kaynağı yetersiz.Sulu tarım yapılmıyor.
Aile başına düşen tarım arazisi az.Halkı yaşam uğraşında dirençli.Kadınları ve erkekleri ev ve
iş hayatında hep yan yana.Ana erkil ve erkek erkil aile yapılanması dengeli.Köy insanlarının
ilişkileri karşılıklı sevgi ,saygı ve güvene dayalı.Köy imecesine önem verirler.Türkçe konuşurlar.
1000 ‘in üzerindeki sözcükle düşünce ve duygularını anlatırlar.Bağcılık dışındaki tarım girdileri
kendi gereksinmelerini ancak karşılar.Bunun için,1960’lı yıllara kadar yoğun olarak Manisa yöre-
sindeki toprak ağalarının tarlalarında tütün dikme,pamuk çapalama,bağlardan üzüm kesme
ırgatlığına gidilmiştir.Ağa topraklarında çalışırken ezilmişliğin,horlanmanın ne olduğunu çok
iyi bilirler.Tarihten gelen kültürleriyle,uygarlaşmaya,yenilikleri benimsemeye hep açık olmuş-
lardır.Bunun için,Türkiye Cumhuriyet’nin önlerine koyduğu devrim ve ilkelere sırtlarını dön-
memişlerdir.Zaman kaybetmeksizin benimsemişlerdir.Dinsel yaşamda hoşgörülüdürler.Bireyin
özgürlüğüne saygı gösterirler.
Osmanlı, Ekse ve yöresindeki komşu köylerin eğitim,yol,su,sağlık sorunlarıyla hiç il-
gilenmemiş.Buralarda yaşayanlar “Aşar” adındaki vergi toplanacağında ve bir savaşa asker
alınacağında hatırlanmış.”Pire itte bit yiğitte bulunur” kandırısıyla eğitilen Ekse’nin yağız
delikanlı erkekleri,siz yiğitsiniz övgüsüyle Yemen çöllerine savaşmaya gönderilmiş.On yıllar
süren askerlikte bazıları şehit düşmüş Yemen çöllerine verilmiş,bazıları da gazi olarak köye
dönebilmiş.Döndüğünde ana ya da babasının öldüğünü,umutsuzluğa düşen eşinin veya nişan-
lısının bir başkasıyla evlendiğini öğrenmiş.Bu benim yazgım demiş,kimseyi suçlamamış.
Ekse halkı bütün bu unutulmuşluğuna karşın,”Padişah efendisine”saygılı davranmış.
Emperyalist Devletler Çanakkale”ye saldırınca köyün yağız delikanlıları Mustafa Kemal’in
komutasında savaşmaya koşmuş.Mustafa Kemal’i yakından tanımışlar.Onu sevmiş,ona gü-
venmişler.Bu kez de şehit düşenler Çanakkale toprağına verilmiş.Emperyalistler Padişah efen-
dilerine “Sevr” barışını imzalatıp Anadolu’yu işgal edince,bir Yunan Kolordusunun 4.alayı ge-
lip Ekse köyünde karargâh kurmuş.Bu işgal halkı çok üzmüş.Nazım Hikmet’in”Türk Köylüsü
”şiirindeki şu dizeler Ekseli’nin sezgisinde tomurcuklanmış:
“Fakat bir kere bir dert anlayan düşmeye görsün önlerine,
Ve bir kere vakterişip,
Gayrik yeter! Demesinler.
Bunu bir dediler mi,
İsrafil sûrunu urur,
Mahlûkat yerinden durur.
Toprağın nabzı atmağa başlar onun nabızlarında atmağa.
Ne kendi nefsini korur,ne de düşmanı kayırır.
Dağları yırtar ayırır,
Kayaları kesip yol eyler,âbıhayat akıtmağa.”
Bu kez de,Ekse’nin yağız yiğitleri artık yeter diyerek ,kendilerini ve dertlerini çok iyi
anlayan Mustafa Kemal’in çağrısı üzerine Kurtuluş Savaşı’na koşmuş.Anadolu’nun kurtuluşu
için şehitler verilmiş.Kurtuluş savaşına katılan diğer yoksul,unutulmuş Anadolu köylerinden
savaşa katılan yiğitlerle arkadaşlıklar kurulmuş.Kurtuluş savaşı başarılıp,emperyalistler Ana-
dolu’dan çıkarıldıktan sonra asker arkadaşlarını hiç unutmamış Ekse yiğitleri..
Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu yeni Türkiye Cumhuriyetinin ilke ve devrimlerini
hemen özümsemiş Ekse insanı.29 Ekim 1923’ten sonra,dikkat çekici bir değişim ve dönüşüm
gerçekleştirmiş yaşamında.Bu büyük değişim ve dönüşümü iyi anlayabilmek için üç aşamada
irdelemek uygun olacaktır:
Cumhuriyet kurulmadan önceki yaşam:
Köyün evleri toprak örtülü.Penceresiz.Geceleri,evin bir odasındaki ocak içinde yakılan
çıra ile aydınlatılıyor içerisi.Kış aylarında ailenin tüm bireyleri aynı oda içinde yatıyorlar.Gün-
düzleri bu odada ,misafir kabul ediliyor.Yemek yere serilen mendil üzerinde tek çanaktan yeni-
liyor.Kaşık,çatal bilinmiyor.Çanaktaki yemek,yufka ekmekten elle yapılan sunumla alınıyor.Kö-
yün suyu çok kıt.Su gereksinmesi bir kaç kuyudaki kaynaktan,üzeri örtülmemiş sarnıç”avgan) ve göletlerde biriken yağmur sularından karşılanıyor.İçme suyu,eşeklere yüklenen çamdan oyul-
muş seneklerle evlere getirilip,toprak küpe konuluyor.Kuyulardan bakırla(kova) su alınırken,
rast gele yerlere konulmuş olan bakırlar ve iplerin mikroplu suyu kuyu suyuna karışıyor.Evde
küpe konulan su,tek tasla küpten alınıyor,herkes ortaklaşa içiyor.Sabunla yemek öncesinde ve
sonrasında el yıkama alışkanlığı yok.Evin avlusunun bir köşesine yapılan kenefte büyük kazurat
gereksinmesi gideriliyor.Makat taşla temizleniyor.El sabunla yıkanmıyor.Yemekten sonra yağlı
eliyle başını kaşıyan çocukların ve büyüklerin saçları arasında oluşan sirkeden önce yavşak de-
nilen küçük siyah bit oluşuyor.Sonra büyük kara bir bit oluyorlar.Kadınların elle diktiği iç göm
leklerin dikişleri arasında yuvalanan beyaz bitler ve baştaki kara bitler insanların kanını emi-
yor.Kırdan toplanan otlar yıkanmadan yendiği için mide ve bağırsaklarda yoğun solucan oluşu-
yor.Yenilen gıdalara ortak oluyorlar.Büyüklerin,küçüklerin rengi soluklaşıyor.Köyde sulu tarım
yapılmıyor.Toprak kara sabanla işleniyor.Tarımda en büyük gelir kaynağı bağcılık.Bu nedenle
bol üzüm ve pekmez yenerek,bitlerin verdiği zararın biraz önü kesilebiliyor.Köylünün toprak-
tan kaldırdığı diğer ürünler kendi gereksinmesini zor karşılıyor.Yetmeyenini pazardan satın alıyorlar. Toprak at ve öküz gücünden yararlanılarak işleniyor.Hayvan ahırları evlere bitişik.
Ahırlarda üreyen pireler geceleri odalara üşüşüp,yatakta bitlerle buluşuyor.Analar gebe kalıyor.Bebeklerin doğumunu “ebe” denilen köy kadınları yaptırıyor.Bebeklerin gündüz
beleme bezlerinin üzerine toprak konuluyor.Evlerin içi dışı yeni doğan bebekler için hijyenik değil.Hastalanan bebekler hocaya okutulup,zıbınına muska iliştirilerek iyileştirilmeye çalı-
şılıyor. Mikrop kapıp hastalıktan ölünce”Allah verdi,Allah aldı”deniliyor.Yüz felçi olanlara
”Şeytan çarptı” deniliyor. Köyün insanları hurafe bilgilerin tutsağı.Geçim derdi nedeniyle
her yaz Saruhan”Manisa” yöresine ırgatlık yapmaya gidiliyor.Kurtlu kanal suyu içilip,şeker şerbetine batırıp yedikleri ekmekle beslenmeye çalışılıyor.İki ay süren ırgatlıktan sonra çoğu
hasta dönüyor köye.Sıtmaya yakalananlar yorgun. Yüzleri sap sarı.Bir ayda kişi başına kazanılan para 150 lira.Bu para yüzlerini güldürmüyor..Köyün kadın ve erkeklerinin %100’ü okur yazar değil.Sözlü edebi kültürleri zengin.Duygularını beyit,yas ve türkülerle çok iyi anlatıyorlar.
Bütün yoksulluklarına karşın,düğünlerini ve dini bayramlarını coşkuyla kutluyorlar.
Evlilikler görücü usülle yapılıyor.Akraba evliliğinden sakınılmıyor.Evlilikte tek eşlilik be-
nimseniyor. Evlilikler ömür boyu sürdürülüyor.Bütün bu yetersiz ve kötü yaşama karşın
Ekse çocukları zeki olduklarını her davranışı ile yansıtıyor.Erkek çocuklar gezici sünnetçi tarafından sünnet ediliyor.Hijyene uyulmuyor.Evlendirilen kız için başlık parası alınmıyor.
Kan davası yok aralarında. Köyün 708 yıllık tarihi yaşamında öldürme olayının sayısı(5)’i geç-
miyor.Köyün genç kızları ve yaşlı kadınları başlarını geleneği gereği örtüyor.Ancak alınları üzerinde perçeminin,al yanakları üzerinde bukle bukle zülüflerinin görünmesi onları rahat-
sız etmiyor.Başlarını türbanla örtme sorunları yok.
Cumhuriyet dönemi:
1923-1940 arası yıllardaki yaşam:Ekse insanı ,Cumhuriyet yönetimindeki yaşamı-
na da,Cumhuriyet öncesindeki kötü koşullarıyla giriyor.Ancak;çağdaşlaşmaya ve uygarlaşmaya
açık oldukları için,Cumhuriyetin yenileşme ve aydınlanma girişimlerini hemen benimsiyorlar.
1 Kasım 1928 Türkçe Alfabe Devrimiyle başlatılan okuma yazmayı öğrenme seferberliğinde, önce köy camisinde,sonra halk odasında Türkçe alfabe ile okuma yazmayı öğrenme girişimini
başlatıyorlar.Köyün 1910 yılından itibaren doğan tüm erkekleri okuma yazmayı öğreniyor.İş
yoğunluğu,çocuk sayısının fazlalığı nedeniyle olsa gerektir ki kadınlar harf öğrenimi aşamasın-
da bu etkinliği durduruyor.Türkçe okur yazar duruma gelen köy erkeklerinden bazıları,köy
odalarındaki gece oturmalarında 1927 yılından itibaren doğan istekli erkek çocuklara okuma
yazma ve matematik öğretme çalışmalarını başlatıyor.Bu ilk girişim,köy aydınlanmasının baş-
langıcı oluyor.Türk Yurttaşlık Yasası gereğince zaten tek eşli olan köy erkeklerinin tamamı res-
mi nikah yaptırıyor.Yeni verilen soyadlar benimseniyor.
Komşu Üçkuyu Köyü halkından olup,Denizli-Çal İlçesi yöresinde Kuva-yı Milliye örgüt-
lenmesini yürüten H.Hüseyin Aslankara ,1924’te köyünde ilkokulu açarak eğitim aydınlanma-
sını başlatıyor.Ekse ana babaları,1927 den itibaren doğan erkek çocuklarını Üçkuyu köyü ilkok-
okuluna kayıt yaptırıyor.Bu çocuklar her gün kara,yağmura,soğuğa direnerek patika dağ yolla-
rından okula gelip gidiyorlar.Torbalarında kitap,defter,bir parça yufka ekmek,bir yumurta ve
soğanla.Akşam saatinde bir şenlik havasıyla köye dönüyorlar.Ekse köyünde henüz ilkokul yok.
Üçkuyu ilkokulunda okuyan erkek çocuklar mikrop,eli yemek öncesi ve sonrasında sa-
bunla yıkama,gübreliklerde oynamama,kırdan toplanan otları yıkayarak yeme,akşam ayakları
yıkayarak yatağa yatma,dişleri kulakları temizleme,tırnakları düzenli kesme gibi sağlık bilgi-
lerini ediniyorlar ancak; ana babalarına ve kendilerinden küçük kardeşlerine uygulatamıyorlar.
Köydeki bu eğitim aydınlanmasının başlatılması halkın yaşam biçimini değiştirmesini tam
sağlayamıyor.Bu durumu,su kıtlığı,yoğun olarak yaşanan yoksulluk derinden etkiliyor.Beslenme
ve temizlik bakımından olumsuz alışkanlıklarından vaz geçmemekte direniyor ana babalar.
Köy halkı,askerliğini çavuş olarak yapanlardan Osman Peşli’yi Eğitmen Kursuna gön-
dermeyi de başarıyor.
1939 Eylül ayında başlayan 2.Dünya savaşının yarattığı korku da köylüleri derinden sar-
sıyor.Köyün erkekleri ikinci kez askerlik görevine çağrılıyor.Bu durum halkı daha da yoksullaş-
tırıyor.Evlerininin içini geçeleri aydınlatan kandil için gaz yağı bulunamıyor.İnsanlar hayvan yemi olarak kullanılan susam ve haşhaş küspesi yemeye başlıyor.Savaşın bitmesi,dünyada barışın sağ-
lanmasını istiyorlar.
1940-1960 arasındaki yaşam:Üçkuyu Köyü ilkokulunda okuyan erkek çocuk-
lardan bazıları mezun olup diploma alıyorlar. Atatürk’ün ölümünden sonra Milli Eğitim Ba-
kanlığına atanan Hasan Âli Yücel,İsmail Hakkı Tonguç’u İlköğretim Genel Müdürlüğüne atı-
yor.Türk Ulusu’nun bu iki eğitim devrimcisi 17.Nisan 1940’ta Köy Enstitülerini açarak,nüfusun
%80’ni oluşturan köylülerin çocukları için eğitim aydınlanmasını başlatıyor.
Üçkuyu Köyü İlkokulundan mezun olan çocukların ortaokula başlaması olanaksız.En
yakın ortaokul Denizli’nin Çivril ilçesinde.Çivril Ekse arası 25 km.
194O Ekim ayında soğuklar başlıyor.Kış hazırlıkları yapılıyor.Köyde kalan yaşlı erkek-
ler köy odalarında oturup dertleşiyorlar.Bir gün köye başlarında silindir şapkalı(Fötr şapka),to-
puklarına inen büzme paçalı pantolon ve ayağına meşin postal giymiş üç yabancı adam geliyor.
Köy odasına uğrayıp,yaşlılara,Isparta’nın Gönen Köyü’nde açtıkları Köy Enstitüsü’nü anlatı-
yorlar.Dedelerinin önünde diz çökerek yere oturan Hüseyin Beşer,Ali Kıran,Mehmet Boztepe,
Ali Avlamış,Hüseyin Canan adındaki Üçkuyu ilkokulu mezunu erkek çocuklar anlatılanı dik-
katle dinliyorlar.Diğerlerinin “Osman Bey” dedikleri kimse,çocuklara; “Köy Enstitüsü’nde oku-
mak ister misiniz?”Diyor.Çocukların gözleri parlıyor,yanakları kırmızılaşıyor hep birden
“Okuruz !) diyorlar.Osman bey,onların başlarını okşuyor.Tiksinmeden kirli yüzlerinden öpü-
yor.Okula teslim olacakları tarihi bildirip,köyden ayrılıyorlar.Çocuklar aldıkları bu güzel ha-
berle kendilerini ,ufuk çizgisinde dolunayı yakalamış,gök kuşağının altından geçmeyi başarmış
gibi hissediyorlar.
Çivril’den kara tren’e binilip yola çıkılıyor.Gönen’e 45 dakika uzaklıktaki Kırıkçayır
istasyonunda iniliyor.Bir saatlik yayan yolculuktan sonra Gönen’e giriliyor.Okulun ana giriş yo-
luna asılan”Gönen Köy Enstitüsü”yazısının altından geçiyor Ekse’nin yoksul çocukları.Bu ya-
zıda gök kuşağının renklerini görmüş gibi duygulanıyorlar.Okulda kendilerini karşılayan nö-
betçi öğretmen ve okul başkanı,çocukları depoya götürüyor.Öne doğru uzattıkları kollarının
üzerine konulan birer çift gömlek,atlet,çorap,mendil,kıravat,yazlık ve kışlık elbise ve ayakka-
bıya merakla bakıyorlar.İçlerinden en yoksul ailenin çocuğu Mehmet Boztepe”Bunların hepsi
benim mi?” diye soruyor öğretmene.”Evet senin” yanıtını alınca,gözlerinde yaşlar tomurcuk-
lanıyor. Saçları tıraş edilip,hamamda yıkandıktan sonra yeni elbiselerini giyen çocuklar mutlu oluyorlar.Daha sonra yatakhanede yatakları gösteriliyor onlara.Akşam yemeğini, ayrı tabak-
larda yiyorlar.Isparta,Burdur,Afyon,Denizli illerinin köylerinden gelen köy çocuklarının bü-
yük buluşması Gönen Köy Enstitüsü’nde gerçekleşiyor.İlk gecenin sabahında kendilerini
uyandıran kampana sesiyle tanışıyorlar.Sonraki yıllarda bu kampana sesini ve enstitüdeki
ilk günlerini ve buluşmayı hiç unutmayacaklardır.
Köy Enstitüsü’nün kuruluş yılı.Dirençli,öz verili köy çocukları okulun binalarını yapı-yor,yollarını taşla döşüyor,dağdan içme suyunu indiriyor. Okul yöneticileri,öğretmen ve öğren-
ciler hep birlikte çalışıyorlar.Çok yoruluyorlar.2.Dünya savaşı Türkiye’nin çevresini kuşatıyor.
Köy Enstitüleriyle başlatılan eğitim aydınlanması çalışmaları çekilen sıkıntılara rağmen durdu-
rulmuyor.
17 Nisan 1940 günü, İç Ege’nin yoksul bir köyü olan Ekse’deki büyük uyanışın ve ay-
dınlanmanın başlangıcı”Milâdı” oluyor.
Mehmet Boztepe ve Ali Kıran adındaki çocuklar Gönen Köy Enstitüsü’nün kuruluşu
sırasındaki yoğun çalışmaya dayanamıyor,okulu bırakıyorlar.Hüseyin Beşer,Ali Avlamış,Hüse-
yin Canan direniyorlar.Yıllar geçiyor.Köyün bu üç çocuğu büyüyüp serpilmeye başlıyor.
Okula kayıt yaptırırken maaş alıp,daha iyi yaşamayı,ailesine destek olmayı düşünen bu
çocuklar,çok kitap okuyup bilinçleniyor.Ekse köyü ve onun gibi tüm Türkiye köylerinin geri
kalmışlığının nedenlerini sorgulamaya başlıyorlar.Köy aydınlanmasını hızlandırmanın yolları
düşünülüyor hep birlikte.
Bir akşam okuma saatinde küme öğretmeni Faik Ertan öğrencilere”Mefkûreci Muallim”
kitabını okuyor.Romanın kahramanı Teknik Üniversite profesörü “Raçinski;”Benim köyümün okulu yok.Halk cahil.Üniversitedeki yaptığım görevi başkaları da yapar.Köyüme dönüp
ilkokulu açacağım ve çocuklara okuma yazma öğreteceğim.Köylümü aydınlatacağım”diyor.Kö-
yüne dönüp okulu açıyor.Ancak;cahil ve yoksul köylüsü onun başlattığı girişimin önemini kav-
rayamıyor.Zorluk çıkarıyorlar.O yılmıyor.Sonraki yıllarda öğrencilerinden bazıları öğretmen
,papaz,üniversite öğretim görevlisi,müzisyen,vs.oluyor. Ekse çocuğu Hüseyin Beşer,Raçinski’den
çok etkileniyor.Gönen Köy Enstitüsü’nden mezun olunca Ekse Köyüne dönüp,ilkokulu açarak
köy aydınlanmasını başlatacağına ve bunu mutlaka başaracağına karar veriyor.
Yıl 1942.Eğitmen Osman Peşli Ekse’de üç yıl eğitim süreli eğitmenli okulu açıyor.Köyün
(7) yaşındaki çocuklarının Eğitmenli okulun 1.sınıfına kayıtları yapılıyor.Daha önceki yıllarda
komşu Üçkuyu köyü ilkokulana kayıt yaptıranlar,bu köyün okulunda okumaya devam ediyor-
lar.Bu arada 2.Dünya savaşı bazı ülkeleri yakıp yıkıyor.Askerler, çocuklar ölüyor.Savaşın Tür-
kiye’de yarattığı sıkıntılardan ötürü Ekse liler açlık ve acı çekiyor.Yine de 1.sınıf çocukları kö-
yün eğitmenli okuluna her sabah koşuyor,okulu şenlendiriyor ve okuma yazmayı öğrenmeye ça-
lışıyor.Her nedenşe,eğitmen Osman Peşli ara sıra görevine gelmiyor.Bu durumu soruşturan
Denizli Maarif Müdürü”Milli Eğit.Md’ü”Osman Peşli’nin görevine son veriyor.Eğitmenli okul kapanıyor.
Yıl 1945 Ekim ayı.Şıkkı Osman’ın evinin arkasındaki dar sokakta yere oturup toz top-
rak içinde beş taş oyunu oynamakta olan kız ve erkek çocukların yanına bir genç geliyor.”Ço-
cuklar ne oynuyorsunuz?”diye soruyor.”Beş taş oynayoz”diyorlar.Yanlarına gelen bu genci,köy-
deki delikanlılardan çok farklı buluyorlar.Başında şapka yok.Kumral saçlarını geriye doğru düz
gün taramış. Elâya çalan gözleri ışıl ışıl parlıyor.İri parmaklı büyük elleri var.Konuşurken iki
burun deliği açılıp kapanıyor. Büyükçe olan ağzının üst ön dişlerinden ikisi arasındaki açıklık
dikkat çekiyor.Çocuklar onu bir süre izliyorlar.Bu genç tekrar soruyor.”Köyde ilkokul açılacak okumak ister misiniz ?”Hep birlikte “Okuruz !” diye bağırıyorlar.Delikanlı elindeki deftere
çocukların adlarını yazıp yanlarından ayrılıyor.Tekrar oyunlarına başlıyor çocuklar.
29 Ekim 1945 akşamı.Köy bekçisi olanca sesiyle bağırır.”Köylüler!Yarın ilkokul açılı-
yor.Sabah sekizde adı yazılan çocuklar okula gelecekler !”Köy evlerinin duvarlarında yankı-
lanan bu haber büyüklerden çok çocukları sevindirir.
30 Ekim 1945 sabahı evinde yeni elbiselerini giyip,tarhana çorbasını içen kız ve erkek
çocuklar koşarak okula giderler.Okulun ihata duvarsız,ağaçsız,çiçeksiz bahçesi çocuk sesle-
riyle çınlar.
Saat 8.30’da okul binasının terasında görünen genç düdüğünü öttürür.Çocuklar bina
önünde toplanırlar..”Çocuklar benim adım Hüseyin Beşer.Bu okulun öğretmeniyim.Bu günden
başlayarak haftada altı gün okula geleceksiniz.Size okuma yazmayı öğreteceğim.Sonra matema-
tik,yurttaşlık bilgisi,hayat bilgisini,coğrafya,tarih,müzik bilgilerini öğneneceksiniz.Okulun bah-çesini ağaçlandırıp çiçeklendireceğiz.Okul yolunu taşla döşeyeceğiz.Bahçeye kümes,yüznumara
yapacağız,kooperatif kuracağız.Ben size yol göstereceğim okulumuzu siz yöneteceksiniz.Geç-
mişten gelen bütün kötü alışkanlıklarımızı değiştireceğiz.Bite pireye savaş açacağız”der.Şıkkı
Osman’ın evin arkasında onu ilk kez gören çocuklar,o gencin okulun öğretmeni olduğunu öğ-
renirler.
Gönen Köy Enstitüsü’nde donanımlı bir öğretmen olarak yetişen Hüseyin Beşer,öğren- cileriyle yoğun bir çalışma başlatır..Ekse köyünün insanları Prof.Raçinski’nin köylüleri gibi
değildir.Çocuklarını okutmakta isteklidirler.Köy aydınlanmasının ve kalkınmasının eğitimle
sağlanacağının farkına varmışlardır.
1934 tarihinden başlayarak doğan köy kızları ve erkek çocukları 1.sınıf eğitimine başlar.Kısa sürede hepsi okuma yazmayı öğrenir.Okul Başkanlığı ve eğitsel kollar sistemiyle
okulu öğrenciler yönetir.Köylüler, öğrencilerle birlikte uygulama bahçesinin çevre duvarını
yaparlar.Tarım derslerinde kıraç bahçe alanı kirizmadan geçirilir.Bahçe, akasya,payam,dut dikilerek ağaçlandırılır.Yakındaki göletten elle su taşıyan öğrenciler ağaçları ve çiçekleri
sulayarak kurumasını önler.Okul alanındaki yolları taşla döşeyen öğrenciler,okul yüznu-
marasını ve kümesi de yaparlar.Cumhuriyet ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı coş-
kuyla kutlanır.Ana babaların bu bayramlara katılımı sağlanır.Her yıl hazırlanan piyesler
ve eğlence programı velilere uygulamalı gösterilir.Okulda zengin bir kitaplık kurulur.Öğ-
renciler okuma alışkanlığı edinir.Çıkarılan okul gazetesinde beğenilen yazılar yayınlanır.Dö-
ner sermayeli okul kooperatifi kurulup öğrenciler tarafından işletilir.Kültür dersleri küme
çalışması tekniğiyle işlenir.Hafta sonlarında okul başkanlığı ve öğrenci kollarının çalışmala-
rı gözden geçirilir.Çalışmalardan alınan sonuçlar tartışılır.İş içinde iş eğitimi alan öğrenci-
ler her geçen yıl yeni beceriler edinir.Demokrasiyi uygulayarak yaşarlar.Köyün geri kalmışlı-
ğının nedenlerini sorgularlar.Kulak,diş,saç,tırnak,el ayak temizliği,sabunla eli yıkama,mikrop saçan gübreliklerde oynamama,suyu ilaçlayarak ya da kaynatarak içme gibi hususlarda sağ-
lık bilgileri ve alışkanlıkları kazanan çocuklar,anne babalarındaki olumsuz temizlik anlayış-
larını da değiştirme çabasına girerler.Bu hususta tam başarılı olamasalar da,onları bir miktar
etkilerler.Ancak okulun 129 öğrencisi kötü alışkanlıklarını bırakırlar.1949’lu yıllarda kulla-
nılmaya başlayan DDT.ilacı yardımıyla,bit ve pireye karşı açılan savaşta kazanılır.Bu arada
Üçkuyu ilkolunu bitiren Kâzım Demir,Mustafa Canan,Selim Karar ve Ali Canan’da Gönen
Köy Enstitüsü’nde okumaya başlar.1950’de Ekse ilkokulu, ilk mezunlarını verir.Nazmi Ören,Os
man Aslan,İsmail Satır,Mustafa Beşer,Saffet Yılan,Ahmet Avlamış adındaki çocuklar da Gönen
Köy Enstitüsü sınavını kazanırlar.Köy Enstitüsü’nde okuyan öğrencilerin sayısı (9)’olur..Bu öğ-
renciler giyimleriyle köyde yaşayan gençleri etkiler.Onlarda geleneksel giyimlerini bırakıp,Köy
Enstitülüler gibi giyinirler.Köy Enstitülü öğrenciler düğünlerde coşkuyla oynadıkları harman
dalı,Kozak,Balıkesir Bengisi,Muğla,Aydın,Kerimoğlu gibi zeybekleri köy gençlerine de öğretir.
Sözlük diliyle konuşarak,köy lehçesiyle konuşmanın bırakılmasını sağlarlar.Köy Enstitülü
gençlerin motive ettiği kardeşleri,akrabaları ve komşularının çocukları,torunları da okurlar.
Ekse kökenli genç kuşak kızların bir çoğu da üniversitenin seçtikleri bölümlerini bitirirler.
1945’te Ekse İlkokulu öğretmeni Hüseyin Beşer’in başlattığı köy aydınlanmasından günü-
müze kadar geçen 65 yıl içinde Ekse köyünden 90 öğretmen,13 mühendis,12 tıp doktoru, 2 su-
bay,14 ast subay, 4 veteriner, 2 müfettiş, 3 bankacı, 8 hemşire, 6 teknisyen, 12 polis, 1 desinatör,
1 hukukçu, 1 çevirmen, 1 manken, 1 gümrükçü, 1 iktisatçı, 1 mimar, 1 jeofizik Dr.’u, 1 diş he-
kimi,3 imam,11 diğer meslek insanı yetişti.
196O SONRASINDAKİ YAŞAM
1960’tan sonra yurt dışında çalışan işçilerin köy ekonomisine sağladıkları katkı,
aydınların maaşı ve tarım gelirleriyle birlikte günümüzde ,köy ekonomisine ayda ortalama
350 milyar girdiği varsayılmaktadır.Ekonomisi düzelen aileler toprak örtülü evlerini yeniledi.
%100’ü kiremit çatılı.Mutfak ve banyolar modernleşti.Köyü çevreye bağlayan yollar asfalt.
1973’te elektiriğe,1993’te hijyenik suya kavuştuk.Köy internet sistemine bağlandı.Ailelerin
tamamına yakınının evinde buzdolabı,tv.,telefon var.Çatılara gün ısı bağlanıyor.Manisa ovasın-
da ağa topraklarındaki tütün dikme,pamuk çapalama,bağlardan üzüm kesme ırgatlığı yok artık.Gelenekten gelen sofra kültürü,olumsuz temizlik alışkanlıkları bırakıldı.Günümüzde
köyün 90 yaşındaki kimselerine para verseniz tırnağını uzatmaz.Sabun kullanma alışkanlığı
edinildi.Genç kuşak köy kızları ve erkekleri başı açık geziyorlar.Düğünler köy meydanında
ya da düğün salonlarında balo ile yapılıyor.Hep birlikte eğleniliyor.Yaşı 70’şi geçen
köy insanlarından bazıları eşiyle dansa kalkabiliyor.Düğünler de milli oyunlar da mutlaka
oynanıyor.Köy Enstitüsü’nde okuyan öğrencilerin kendi aralarında kurdukları Uygarca iliş-
kiler,büyüklerini de etkiledi.Eski geçimsizlikler kavgalar yok artık.Her kes bir birinin kahve-
sine girip çıkıyor.Her aileden yetişen memur ve işçilerin sosyal güvence semsiyesi altına ana
babaları da girdi.Sağlık hizmetleri tıp merkezlerinden alınıyor.Muskadan,hocanın üfürü-
ğünden tedavi olma beklentisi terk edildi.Ekse köyü insanları bilimsel ve çağdaş düşünüyor.
Atatürk Devrimlerine,ilkelerine bağlılıklarını sürdürüyorlar.
Küçük bir İç Ege köyü olan Ekse’nin yaşamındaki büyük sosyal,kültürel,ekonomik değişim ve dönüşümün mimarı Gönen Köy Enstitüsü eğitim sistemiyle yetişen ve Ekse halkından birisi olan öğretmenimiz Hüseyin Beşer’dir.
Eğitim yoluyla aydınlanmanın ve çağdaşlaşmanın Ekse Köyü özelinde nasıl gerçekleştiğini
anlatmaya çalıştım.Hüseyin Beşer gibi diğer Köy Enstitülü öğretmenler de çalıştıkları köylerde
aynı başarıları gerçekleştirdiler.
Günümüzün genç insanlarının büyük bölümü Köy Enstitüleri’nde uygulanan eğitim sis-
temi nasıldı bilmiyorlar. Köy Enstitülü öğretmen Hüseyin Beşer’in Ekse İlkokulu öğrencileri
ile yaptığı çalışmalara dikkat edelim.İş içinde iş eğitimi söz konusu.Okulu çocuklar yönetiyor.
Demokrasiyi yaşayarak öğreniyorlar.Çağdaş bir düşün sistemiyle yetişiyorlar.Bunun için Köy
Enstitüleri’nde uygulanan eğitim sistemi nasıldı öğrenmek gerekiyor sevgili okurlarım.
Nazmi ÖREN
YORUMLAR
Edebiyatla pek ilgim yok. Konya Selçuk Eğ. Ens. 1972 FKB bölümü mezunuyum. 1966-1969 Öğretim yıllarında; Nazilli Öğretmen Okulu'nda okudum. Bu yazıda adı geçen; "Büyükçe ağzı olan" Hüseyin Beşer; bu okulda Hocamdı... Ülkücü Öğretmen adlı kitapçığını o yıllarda okudum. Nesli tükenmiş olan "ideal öğretmenler"den idi. O ve O'nun gibiler sayesinde;bazı meslektaşlarımın yaptığı gibi:"Ne kadar maaş, o kadar öğretmenlik." asla yapmadım/yapamadım. Öldüyse; Allah rahmet eylesin, sağ ise; kulakları çınlasın.
Babam da; Aksu Köy Enstitüsü mezunu idi... Bu yazıyı da; Hocamın adını ararken buldum.