Rötar
Uzun zamandır aklındaydı ama sürekli vazgeçiyordu.
O ana kadar soluduğu hava ciğerine tekrar doluyormuş gibi hissetti. Tüm gücüyle bağırmak isterken, geri dönüşüme girmiş bir tenefüsün içinde oluşan girdaba asılıyor, kendini o uçsuz bucaksız simsiyah karadeliğin içine çekmesine izin vermiyordu.
Saatler geçmişti. Ahşap binanın tahta parkeleri üzerinde sürekli gidip geliyordu.Duvarda asılı duran saatin, akrep ve yelkovanı geriye doğru hızlı bir şekilde dönerken,gözlerine takılı kalan yirmidört saatin tüm bedeninde oluşturduğu hortumdan midesi bulanmaya başladı. Bir şeyler düşünmek istiyordu. Ne var ki aklına kendisini bu anın dışına çıkaracak hiçbir konu gelmiyor, bu da onu çıldırtıyordu. Sonuna kadar tükettiği hayatının, düşüncelerine yaptığı bir meddi bu.
Onüç yaşındaydı ama hatırlamıyordu. Onbeş, onaltı,onyedi…
Sürekli bahsedilen ama hiçbir zaman hatırlayamadığı göl kıyısındaki ağaçlar arasına saklı o evin nerede olduğunu düşündü. Üzerindeki kıyafetleri, beyaz eteği ve pembe gömleği hatırlıyordu,. Evinin yolu üzerindeki bu adrese tam yaklaşmışken uzaklaşıyor olması, hafızasının kendisine oynadığı bir oyundu..
‘’- İçimde ikinci bir kişiye yer var mı?! Çık içimden!’’ diye haykırdı,‘’ Ya çıkarsın ya da seni öldürürüm!’’
Öldürmek mi? Neyi öldürüyordu ki? Kimliksizleşen kimliklerine darbe mi indirecekti?
‘’- Defol git diye bağırdı.’’
Herkes oraya toplanmıştı ama bir o yoktu.
‘’- O?’’
‘’- Oooo?..’’
O, kimdi ki?..
Ayağının altında gacırdayan, durduğunda susan yer döşemesine dikti gözlerini. Geçen saatler asırlaşırken yüreğinde yaşadıkları kabuklaşmıştı. Kendisine kalmış hiçliğin en öz halini sevgiyle kucakladı.
"- Bir de küfür etsem dokunur mu?" Etrafına bakındı. Ondan başka kimse yoktu ki. Bastı küfürü..
‘’- Hey anasız babasız kalmış insanoğlunun düzeneği! Sizin topunuza ben giremem! Şu düzeneği bozulmuş dünya size girerken ben sadece kahkaha ile gülerim!’’ diye bağırdı.
Masanın üzerinde yanan, neredeyse izmaritine yapışmış, sigarasını alıp derin bir nefes çekti. Kristal, ağzı keskin viski dolu kadehine uzanıp bir yudum aldı.
"Hah şimdi nefes almaya başladım," diye geçirdi içinden. Bir yudum, bir yudum daha..
Gözü masanın üzerinide duran not parçasına ilişti. Sanki ilk kez görüyormuş gibi eline aldı, okudu:
"Neye teslim olduğumu bilmeden, bu gece teslim oluyorum. Kimseyi sorumlu tutmuyorum, hatta kendimi de.. Ölüme birkaç dakikam kaldı. Özlemle beklenir mi?! Ben, merakla bekliyorum seni ölüm. Sonunda senin de benim üzerimde ertesin olmayacak, beraber nihayi sona eriyoruz .. Müsadenle şu son kadehi devireyim..’’
Yazıyı okudu. Kendi yazdıklarına çılgınca gülmeye başladı.
‘’- Bugün de erteledim seni ölüm!’’ deyip , hâlâ canlı olan bedeninin zaferini kutlamak ister gibi, yatağının üzerine bıraktı kendini. Yüzünde alkolün etkisiyle oluşan o sıcak tebessümle günlerdir gözkapaklarının hasret kaldığı uykuya daldı.