- 985 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Çok uzun gecelere bölünce hayatı
Çok uzun gecelere bölünce hayatı daha bir karanlıklaşıyor gece. Sahipsizliğe uzanan bir yola kırıyorsun direksiyonunu. Yalnızlık kadar soğuk bir şey gelip oturuyor içine, hal böyleyken ne zaman neyi düzeltmeye çabalasan, o çok eski acılara yapışıp kalıyorsun.
Yanlışlığa doğru adım adım yürümek gibi geliyor çıktığın her gezinti. Gezdiğin dolaştığım her sokakta insanın kendini acıtabilmesinin türlü yollarını görüyorsun çıplak gözle. Dün evine uzak kalmayı seçiyorsun istemeden. Bu anlık seçimlerin onun kalın duvarlarıyla savaşıyor o bölünmüş gecelerinin uzamış hayatlarında. Bu yalnızlıktan çok sonraki bir özlem hali. Bir yürek kanaması içinden çıkıp giden.
Seçilmiş bir iki şiir son intihar gecesinin baş köşesinde unutuluyor. O mısralar yüzünden mi ölüyor her defasında insan. Anlamıyorsun… Özetliyor aslında donuk bakışlar, donuk bırakılmış anılarla birlikte bizim olan hayattan çıkıp gidiyor. Bizim sandığımız hayatta biz yalnız kalıyoruz. Anılarla yaşanılanlarla ve acılarla elbette. Yarın bu mısralar ne anlatacak, yarın kimi yaralayacak belli değil. Yarın ne olacağının ürpertisiyle dokunuyor parmaklar tuşlara.
Yine de ısrarcı bir tekrarla gelip tartaklıyor hayat. Uyandırıyor ansızın düşten ya da herhangi bir yükseklikte yaşadığımız düşüşten. O an niye diyoruz, neden o hayatın bir parçasıyız ki? Neden hala tutunuyoruz bir kenarından. Yoksa böldükçe hayatı gecelere kararan hep içimiz mi oluyor. Böldükçe gecelere hayatı; hayat bizden intikam almak için mi geri geliyor.
Tutuyoruz bir sevginin ucundan ya bir sevgilinin elinden. Sonra ansızın çalan kapıya koşuyoruz, biri inadına basıyor zile. Ölüm gibi telaşla… Gidip kim olduğunu soruyorsun ama o bilmez kim olup kime geldiğini. Ama senin ziline basmıştır işte. Bütün korkularını uyandırmıştır artık. O yetmezmiş gibi bir de telefon çalar ve hiç tanımadığın birini telefona çağırmanı ister. Ne yapacağını bilemezsin. Sonra yanlış numara deyip kaçarsın evinden, sokağından hayattan. Bu nasıl bir tesadüf ki, benim herkeste bir adresim var diye telaşlanırsın. Ama herkes yanlışlıkla diyor nedense. Pardon, yanlış oldu galiba diyip seni yapayalnız bırakıyorlar yine. Oysa sen de birilerinin aramasını istiyorsun. Ama hep yanlış numaralar seni arıyor. Hep tanımadık sesler, hep yanlış ilişkiler oluyor. Oysa bir kişi de seni arasa, yanlışlık olmasa. Sen o adreste oturduğun için sana gelmiş, seni aramış olsa…
Başkalarının gelip kanattığı yerden başlasak. Eski acılardan o andan itibaren kurtulma mücadelesine başlasak. Yarım bırakmasak bu defa başladığımız hiçbir şeyi. Ama çok uzun gecelere bölünce hayatı karanlıklaşan gece gelip içine çöküyor. Ne yapılması gerekiyorsa yapılamıyor o an. O an bildiğin bütün cümleler, bildiğin bütün dualar akıp gidiyor aklından. O yoklukla nasıl başa çıkılır diye gittiğin bütün hayat derslerini unutuyorsun nedense. İçinde kalmış mı diye son iyilik kırıntısını arıyorsun. İçinde ondan kalan bir ışık, bir çıkış arıyorsun. Oysa o gittiğinden beri içinden çıkılacak tek yol kalmamış. İnançların göçük altında, onun hayaliyle kapanmış bütün o kurtuluş yolları.
Bütün hava delikleri terk etmiş.
Şimdi oturup yardım mı beklesek. Yoksa içimizdeki karanlığa dalıp bir ışık bir çıkış mı arasak?
09.12.2005
12:46
Alican Doğar