- 922 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Dünden Ve Gündem
Tezatlar ülkesi Türkiye aynı zamanda dünyanın en ilginç ülkelerinden biridir. Hiçbir ülkede olaylar bizde olduğu kadar hızlı gelişmez ve tartışmaya açılmaz.
Son iki haftalık bir süreçte baş döndüren olayların yaşandığı ülke gündemiyle ilgili birkaç tespitimi sizlerle paylaşmak istedim.
ABD’de İndiana milletvekili Mark Souder’in de bizdeki örneğe benzer bir seks kaseti ortaya çıkmış. Olay bizim TV kanallarında da dile getirildi. Bir internet sitesinde detaylarıyla verilen haberi kopyalayıp aşağıya yapıştırıyorum.
“ABD Kongresi Indiana eyaleti milletvekili Mark Souder, 18 Mayısta kendi sekreteriyle ilişkisi olduğuna dair kaset ortaya çıkınca milletvekilliğinden istifa etti.
Mark Souder, gelen tepkiler üzerine yaptığı basın toplantısında, "30 yıllık eşimi aldattım, Amerika halkını aldattım. 20 Mayıs’ta milletvekillikten istifa edeceğim" dedi.
Souder, açıklamalarında ilişki içinde olduğu kişinin adını ve detaylarını vermedi. Eşinin ve ailesinin kendisiyle birlikte basın mensuplarının karşısına çıkmak istediğini söyleyen Souder, ancak hatanın kendisinde olduğu ve bu sorumluluğu tek başına taşımak istediği için basının karşısına yalnız çıktığını söyledi.
Souder, "Sevdiklerimi incittiğim için çok utanıyorum. Birçok dostumu ve benim için çalışan insanları hayal kırıklığına uğrattığım için çok üzgünüm" dedi.”
Pekiyi, acaba bizimki neden “ galiptir bu yolda mağlup” rolü oynayarak “komplo teorileri tellallığı” yaparak aslanlar gibi kükredi?!
Ondan vazgeçtim. Bu komplo teorilerine inanıp salya sümük başkalarına saldıran, aklımız ve zekâmızla alay eden bazı CHP ve Baykal amigoları halktan özür dileyecekler mi?
Daha bir hafta öncesine kadar, CHP’yi anti sosyal ve anti demokrat duruma düşüren, parti yönetiminde despotizmi hâkim kılan, Yalçın Doğan’ın deyimiyle: Bir Politbüro kuran Baykal’ın eteğine yapışanlar, bir hafta içinde nasıl bir hidayete erdiler ki aniden değişim çığlıkları atmaya başladılar?
Mademki Baykal eteğine yapışacak kadar büyük bir liderdi; o vakit neden bu değişim çığlıkları? Eğer değildi ise neden Allah’ın eteğine yapışır gibi onun eteğine yapışmıştınız? Hem de yıllarca…
Gelelim Gandi Kemal’e…
İngiliz İmparatorluğunun bir sömürgesi olan Hindistan’ın (Pakistan ve sonradan Pakistan’dan ayrılan Bangladeş’ de o günkü Hindistan’ın içinde) bağımsızlık mücadelesini sakin ve pasif direnişiyle yürüten ve başarıya ulaşan Hindu asıllı Mahatma Gandhi’ye (1869 – 1948) benzetilen Kemal Kılıçdaroğlu’na…
Yoksa Hindistan tarihinde ve siyasetinde başka Gandhiler de vardır. Bunlardan en önemlisi: Hindistan’ın bağımsızlığı sırasında en az Mahatma Gandhi kadar mücadele eden ve bağımsızlığa katkısı olan ve de Hindistan’ın ilk başbakanlığını yapan Nehru’nun kızı Indira’dır. İndira,sırf Gandhi soyadını alabilmek için sıradan bir bağımsızlık savaşçısı olan Firoze Gandhi ile evlenmiş, Kongre partisinin başına geçmiş ve iki dönem başbakanlık yapmıştır. Ayrılıkçı Sikh (Sih diye okuyacaksınız) militanların sığındığı Altın Tapınak’a ordu birliklerini sevk ederek bir katliam yaptıran Indira Gandhi, bilahare yanındaki iki Sikh asıllı korumasınca çapraz ateşle öldürülmüştür.
Annesinin yerine geçerek partisini iktidara taşıyan ve başbakan olan oğlu Rajiv Gandhi’de bir bombalı suikast sonucu öldürüldü.
Rajiv’in İtalyan asıllı karısı Sonja ise, Raciv’in ölümünden sonra partinin başına getirilerek seçimlere girmesi sağlandı. Partisini iktidara taşımasına rağmen Hindistan yasaları gereğince Hindistan asıllı olmadığı için başbakan olamadı.
İmdi, sakinliği ile Mahatma Gandhi’ye benzetilen Kemal Kılıçdaroğlu’nun Mahatma Gandhi gibi bir pasifist ve aynı zamanda bir düşünür, bir filozof olduğu söylenemez. Lakin benzetilmesinde ne sakınca olabilir ki, varsın benzetsinler…
Kürt ve Alevi bir ailenin çocuğu olan Kılıçdaroğlu’nun mütevazı görünümüyle bir halk çocuğu olması ve despotik görüntüler veren bir yönetimden sonra CHP’in başına geçmesinin estirdiği rüzgâr görmezlikten gelinemez.
Bana göre bu rüzgâr CHP’yi ilk seçimde yüzde otuzlara taşıyacaktır. Tabii ki oyun içinde yeni oyunlar düşünülüp karşı kaset hareketleri yapılmazsa…
Bir başka husus ise, Gandi Kemal’in bir lider olup olamayacağı hususudur. Seçildikten sonra CHP’de bugünkü “Politbüro” yönetimini lağvedip, partiyi anti sosyal ve de anti demokrat olmaktan kurtarırsa işte o zaman gerçek bir lider olur. Aksi halde bu faşizan söylemler devam ettikçe, değil Gandi Kemal yanına bir Nehru, bir Indira, hatta bir de Cinnah alsa değişen bir şey olmaz. Belki seçimi kazanırlar ama Türkiye kaybeder.
Yazıyı “ bilmeyen gençler öğrenmiş olurlar, ihtiyarların da hafızasını tazeleyelim” diyerek bir anekdot ile bitirelim.
Süleyman Demirel, Demokrat Parti iktidarı döneminde DSİ (Devlet Su İşleri) genel müdürüydü. 1965 seçimlerinden sonra büyük çoğunluk sağlayarak iktidara gelen Adalet Partisinin lideri ve başbakan olan Demirel, daha sonra İsmet İnönü ve CHP’nin de sıcak bakmasıyla gündeme gelen “ Eski Demokrat Partililer için af kanunu çıkarılması” için hep (asker korkusuyla olsa gerek) soğuk bakmış, ayak sürümüştü. (Bu ayak sürüme ona çok pahalıya mal olmuş, TBMM Başkanı Ferruh Bozbeyli liderliğinde bir parti içi hareket doğmuş, bilahare bu hareket AP’den ayrılarak Demokratik Partiyi kurmuşlardı.)
Bu nedenle olsa gerek rahmetli Celal Bayar ondan bahsederken, biraz da küçümseme ile: “ bizim eski su müdiri” diye bahsederdi.
Şimdi merak ediyorum: Eski SSK Genel Müdürü olan Kemal Kılıçdaroğlu için kim “ bizim eski sigorta müdiri” diyecek! Ben peşinen burada yazayım da bari patenti benim olsun…
Cahit Kılıç
İstanbul, 22 Mayıs 2010
Not: Bu yazı CHP kurultayındaki seçimlerden önce kaleme alınmıştır.
YORUMLAR
açıkcası ben bu süslü sözler ve yansıyan görüntüde büyük bir samimyet göremiyorum ne yazık ki...
ve kılıçdaroğlunun farklı bir görüş taşıyacağınıda hiç düşünemiyorum ve inanmıyorum doğrusu...
onun sözü köprüyü geçene kadardır emin olun....
istifade ettik...Allah razı olsun inş...saygımla....