- 632 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Dilinde aşk vardı. Yüreğinde ihanet/ Bir sevda masalıydı bizimki bölüm-6
Bölüm: 6
İstanbul
İzmir uçağı yolcuları, Kurtköy hava limanının iç hatlar terminali çıkış salonuna girerken, Cevat pür dikkat salona gelen yolcuları kontrol ediyordu. Bütün korkusu ya kız kendini tanımazsa ya da kızı kendisi gözden kaçırırsa ne yapardı? Yani bir şekilde buluşurlardı ama rezilde olurdu. Uçak hava alanına iniş yaptığında saat on bire geliyordu. Hala görünmedi diye düşünürken, hah işte o diye düşündü. Söylenmeye devam etti.’’ Vay canına bu dünya tatlısı bir kız. ‘’ Elini kaldırdı ve sallamaya başladı. Nihayet kızın dikkatini çekmeyi başardı. Genç kız kendine doğru yöneldi ve önünde durdu.
Şirvan:
_ Merhaba ben Şirvan. Sen de Cevat olmalısın.
Cevat:
_ Yanılmadınız. Ben Cevat Kartal. Şehrimize hoş geldin. Eşyaların bu kadar mı?
Şirvan:
_ İhtiyaç fazlası eşya taşımıyorum yanımda.
Cevat:
_ bavulu rica edebilir miyim? Lütfen bu taraftan gidelim. Taksi mi, Metro mu? Eğer taksiyi tercih edersen Boğazı köprünün üzerinden geçerken göreceksin. Yok, ben metroyu tercih ederim dersen boğazı denizin altından geçeceğiz. Ben de sana neler anlatıyorum. Koskoca bir şirketin olacak ve sen İstanbul’u görmeyeceksin İnanmam.
Şirvan :
_ İstanbul’a geldim gelmesine ama beni kimse gezdirmedi. Toplantıdan toplantıya koşuşturmaktan nefes almaya vakit bulamıyorduk. Metro ile gidelim. İstanbul’a denizin altından merhaba demek daha romantik olmalı.
Cevat:
_ Anlaşılmıştır. İstikamet önce metro sonrada Aksaray.
Merdivenlerden aşağı inerek hava alanının altından geçen metronun peronuna geldik. Ben jetonları alırken, metroda geldi. Aceleyle itiş kakış arasında en yakın vagona bindik. Şirvan yolculuğumuz boyunca etrafı seyrederken çok mutlu görünüyordu. Bizim sokağa girdiğimizde, saat on ikiyi geçiyordu. Okulun bahçesini işaret ettim. ‘’ Annem bu okulda öğretmenlik yaptı. O günden bu güne zaman çok şeyi değiştirdi ama annemin okuluyla, bizim eve dokunmaya cesaret edemedi. Bazen salonun camından okulun bahçesini seyrederken daima bizim aileden birilerini yanımda hissederim. Bu bazen annem, bazen babam veya Veda ablam olur.
Şirvan:
_ Sen Veda ablanı diğerlerinden daha fazla mı seviyorsun?
Cevat:
_ Hadi yukarı çıkalım sorularına daha sonra devam edersin.
Daire kapısını açıp içeri girdik. Antredeki kırık yumurtaları gösterip:
_ Bak Şirvan bunlar seni bekliyor.
Salona geçtik.
Cevat:
_ Sen rahatına bak, ben hemen ocağın altını yakayım. Ne içersin? Neskafe, çay veya kahve.
Şirvan:
_ Çay olsun
Cevat:
_ Benim tercihimde çay yanına bisküvi çıkarttım mı tamam olur.
Ocağın altını yakıp salona döndüm. Henüz oturmamış ayaktaydı ve duvardaki bizim aile resimlerine bakıyordu.
Kısık bir sesle:
_ Bu resimlerden sadece Veda ablanı tanıyorum.
Cevat:
_ Bana bir soru sormuştun. Diğerlerinden daha mı çok seviyorsun diye. Evet, hayatımda ayrı bir yeri var. Veda ablamın babamdan çocuğu olmamış, annemin ise iki çocuğu olmuş. Tabi buda ayrı bir hikâye. Babamın adını yaşatmak için ağabeyime Hasan, bana da Cevat adını vermişler. Hasan ağabeyim annemin ilk yavrusu olduğu için Veda ablam bana sahiplenmiş. Bana ayrı bir değer vermiş. Ama sen bana bilmediğim bir şeye inandırdın. Ablamın yaşantısında karanlık bir dönemi aydınlatmaya uğraşacağız bu da bana çok heyecan veriyor. Şu resmi görüyor musun? Dedem İhsan Efendi. Ve yanındaki kadın anneannem. O zaman dedem kasabanın tek bakkalıymış. Onları tanımak bana kısmet olmadı. Ama Ayşenaz ablam bize fırsat buldukça anlatırdı. Şu güzel bayan annem Selma ve ilk eşi. Karşıdaki ilk okulda tanışmışlar İkisi de birbirlerini ilk görüşte sevmişler. Hemen evlenmişler. Annem ilk eşi vefat edene kadar bu evde yaşamışlar. Veda ablamı sevdiğimi çok mu belli ediyorum?
Şirvan:
_ yoo sadece adı geçtiği zaman gözlerinin içi gülüyor. Ama benim de senden farkım. Ben de çok seviyorum. Annenin ilk eşi neden vefat etmiş?
Cevat:
_ Kuzum ben senin kitabı okuduğunu sanıyordum. Neyse anlatayım. Bir trafik kazasında hayatını kaybetmiş. Annem babamla karşılaşıncaya kadar serseri mayın gibi dolaşmış ortalıkta. Annemin bir resmi daha, babamla tanıştıkları sırada çektirmişler bir birlerine ne de yakışıyorlarmış değil mi? Yanındaki resimde Veda ablam, burada bir resim daha eksik. Ayşenaz ablam onu da memlekete gidince halledeceğim. Ayakta durduğumuz yeter. Gel oturalım.
Şirvan:
_ Önce mutfağa bakalım çay ne durumda?
Bardaklarımız elimizde karşılıklı çaylarımızı içerken. İlk defa birbirimizi yakından inceleme fırsatı bulduk. Bu mavi gözlü kumral kızın bakışları içime kadar işliyordu. Sanki şimdi değil de çok evvelden tanıyormuşum gibi bir his oluştu içimde. Birden lafa girdi.
Şirvan:
_ Sana hiç etkileyici bir erkek olduğunu söyleyen oldu mu?
Cevat:
_ Hayır Şirvan, ama zaten ben bu güne kadar kadınlarla ilgilenecek zaman bulamadım. Önce okulu bitir. İşr gir kendine iyi bir yaşam sağla. Belki bundan sonra kadınlarla ilgilenecek zaman bulabilirim. Sana bir örnek verecek olursam, annem öldükten sonra bu daireye giren ikinci kadın sensin. İlki de zaten Ayşenaz ablam. Ya sen. Anladığım kadarı ile sende başkalarının ellerinde büyüdün. Öyle değil mi?
Şirvan:
_ Doğru söylenen söze ne denilebilir ki, annem gencecik yaşında, beni doğurduktan kısa bir süre sonra akciğer kanserinden hayatını kaybetmiş. Eğer ben olmasaymışım babamda kısa bir zaman içinde yok olup gidecekmiş ama benim için hayata sarılmış. Veda ablam ben dört beş aylıkken beni kucağına almış. Tabi babaannemin hakkı yenmez beni, babaanneciğim büyüttü. Hayatıma yön verenlerin arasında bir de Seyfi Baba var. Şirkette minicik bir hissesi olmasına rağmen, herkes tarafından sevilen, sözü dinlenen, bir adam. Eğitimimde ben onun tezgahından geçtim dersem yalan olmaz. Babaannemle beraber ikisi bir olup bana nefes aldırmadılar. Şimdi koca bir holdingi yaşatmaya çalışıyorsam bunu bu iki yaşlı insanın bana verdikleri sayesinde becerebiliyorum. Ama bu yükü ne kadar taşıyabilirim bilmiyorum.
Cevat:
_ Bir gün beni Seyfi baba ile tanıştırırsın inşallah.
Şirvan:
_ Bundan sonra seni rahat bırakacağıma inanıyor musun? İşin en acı yanı da ne biliyor musun? Çocukları çok seviyorum. Bu yüzden hep ana okulu öğretmeni olmak istemişimdir. Ama maalesef şartlar holding yönetmemi mecbur kılıyor. Bana biraz ailenden bahsetsene, ama başlamadan önce çayları doldurayım.
Cevat:
_ Biz geniş bir aileyiz. Yaşayanlarımız ve ölmüşlerimizle bir bütünüz. Geçmişimizi ve geçmişte yaşayanlarımızı, hiçbir zaman unutmak gibi bir hataya düşmedik. Bundan sonrada düşmeyeceğiz. Manisa’nın gözlerden çok uzak bir yerleşim beldesi olan Derebükü kasabasında ağabeyimle Ayşenaz ablam yaşıyor. Burada Deniz ablam, çocukları Çisil ve Adın. Kız kardeşi Nil. Babamın ilk eşinden olan kızı Lal ve onun kızı Eda. Veda ablamın kız kardeşi Selin daha bitmedi, Lal ablamın kuzenleri, biz büyük bir aileyiz. İnan Şirvan birimizin parmağı kanasa hepimizin ciğeri yanar. İşte biz böyle bir aileyiz. Seni hepsiyle tanıştıracağım. Hele bir Deniz ablam var ki onu çok seveceksin. Hayatında öyle hazır cevap bir kişiyle karşılaşmamışındır. Sakın laf yarışına girme, baştan kaybedersin.
Şirvan :
_ İzin verirsen ayaklarımı uzatmak istiyorum. Eh sende bu arada çayları tazele kaldıysa biraz da bisküvi getiriver.
Cevat:
_ Tabi rahatına bak bugün misafirimsin.
Şirvan, ikili koltuğa yerleşirken bende çay servisini yaptıktan sonra karşısındaki koltuğa yerleştim. Aklımı kurcalayan bir soruyu sormaya karar verdim.
_ Demin dedin ki, en büyük arzum ana okulu öğretmeni olmak. Henüz bir şey kaybetmiş bir şeyin yok ki.
Şirvan:
_ Nasıl yani?
Cevat:
_ Sahibi olduğun fabrikalarda çalışan birçok kadın ve bu kadınların bakıma muhtaç olan çocukları vardır. Bu çocuklar için her fabrikanın bir de kreşi olmalı değil mi? O içinde ukde olarak kalan egonu bu kreşleri daha iyileştirmek için özel olarak ilgilenebilirsin. Bu konuyu düşün ve zamanının bir bölümünü bu konuya ayır. Göreceksin ki sonuç çok iyi olacak.
Şirvan:
_ Hayret ben nasıl düşünemedim. İzmir’e dönünce bu konuyla ilgileneceğim, hem de zevkle.
Cevat:
_ Belki paradan biraz fedakarlık edeceksin ama sana getirisi çok büyük olacak. Hem maddi hem de manevi olarak.
Şirvan:
_ Ben sana iş teklif etmiş miydim? Bir ara bana hatırlat. Ciddi, ciddi konuşalım.
Cevat:
_ Seni öyle bir ile tanıştıracağım ki, eğer onu ayartabilirsen Senin holdingin başına devlet kuşu konacak. Eee bizim kasabaya ne zaman geleceksin?
Şirvan:
_ Ne zaman istersen gideriz oradakileri de tanımak benim için çok güzel olacak.
Cevat:
_ Tamam, ama bir şartım var ağabeyimden uzak duracaksın. O biraz çapkındır
Şirvan:
_ Ne o kıskanç mıyız? yoksa. Ama sen merak etme hiç. Ben seni terk etmem. Aslında seni aramamda iç güdüme dayanıyor. Buraya gelmem ise bu iç güdünün devamı. Beni başka ne tetikleyebilir ki, Babaannemin anlattıkları, babamdan kalan anılar. Ve en önemlisi veda ablamın bizde olan bir bavul dolusu eşyalar. Bunların içinde annene yazılmış bir de mektup. Bayağı yorulmuşum. Bana odamı göstermeni istesem darılmazsın değil mi? Üzerime bayağı yorgunluk çöktü.
Cevat:
_ Tabi gel göstereyim kalacağın odayı. Baştan sana misafir odasını vermek istedim ama sonra düşündüm ki, sende bir şekilde bizim aileye girdin. Bu oda annemin odasıydı. Bundan sonra bu eve ne zaman gelirsen gel bu oda senin. Dışarıdan bir şey ister misin?
Şirvan:
_ sağ ol şimdilik bir şeye ihtiyacım yok.
Cevat dış kapıyı kapatıp sokağa çıkarken aklından şeytanca bir düşünce geçti. Acaba bu kız beklediğim kadın mı? Aklıdan geçen bu düşünceleri kovdu ve kendi kendine gülümsedi. Erkek milleti değilmiyiz. Hepimiz aynıyız. Güzel bir hatun gördük mü hemen cıvıtıyoruz.
Tuğrul Ahmet Pekel/ 2010
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.